Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1475
KARAR NO: 2022/542
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/02/2021
NUMARASI: 2019/246 E – 2021/157 K
DAVANIN KONUSU: Tespit
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … kullanmakta iken …’dan geçişlerde cezai şartı da ödeyeceklerini, 2 adet …, 2 adet … telefon verecekleri hususunda …e’u temsilen Şirket Satış Yöneticisi … ile davacı şirket arasında 25/12/2017 tarihinde davacı şirket yöneticisi … ile anlaşma imzalandığı, davalı şirketçe cayma bedelleri taraflarına ödenmediği gibi vaat edilen 2 adet …, 2 adet … telefonların taraflarına verilmediğini, … tarafından cayma bedelleri ve faturalar nedeniyle müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını beyanla fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 8.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesine karar verilmesini talep etmiş, bilahare talebini ıslah ederek 8.000 TL’lik alacaklarını bilirkişi raporu doğrultusunda 29.217,54 TL artırarak 37.217,54 TL.ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, olayda belirsiz alacak davası ikame edilmesinin mümkün olmadığını, huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, taahhütname hükümleri uyarınca satın alınan cihaz bedellerinin belli olduğunu ve tahsil edilmiş bir tutar varsa bu tutarın davacı tarafça alacak talebine konu edilebileceğini, bu sebeplerle talep edilen bu alacak kaleminin de belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirket tarafından davacıya herhangi bir taahhüt verilmediğini, davacı tarafça ibraz edilen ve bayi yetkilisi tarafından verildiği iddia edilen taahhütten müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” davacı şirketin, dava dışı … GSM operatörü ile imzalamış olduğu sözleşmeye istinaden cep telefonu aboneliği hizmeti almakta iken, bu aboneliğe ait hatların davalı … GSM operatörüne taşınması için davacı şirket yetkilisi tarafından davalı şirket bayisi olan dava dışı … Ltd. Şti. firması aracılığı ile Kurumsal Aboneler için Numara Taşıma Talep Formu, Toplu Devir Formu ve Toplu Abonelik Taahhütnamesi gibi evrakların imzalandığı, hat kullanım koşullarının, tarifelerin, tarife koşul ve bedellerinin tamamıyla davalı GSM operatörü tarafından belirlendiği, bayinin sayılan işlemler yönünden herhangi bir yetkisinin ve sözleşmelere müdahalesinin bulunmadığı, bu hususun tacir olan davacının bilgisi dahilinde olduğu görülmüştür. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça önceki GSM operatörü …’ya cayma bedeli olarak ödenmesi gereken tutar ile kendisine verilmesi vaad edilen cihaz bedellerinin davalıdan tahsilinin talep edildiği, bu talebe dayanak olarak gösterilen 25/12/2017 tarihli … Ltd. Şti. başlıklı belgenin davalı şirket bayisi çalışanı tarafından imzalandığı, davalı tarafça sunulan abonelik evraklarında bu belgenin yer almadığı, dayanak belgenin bayi çalışanınca düzenlenerek imzalandığı, dayanak belgede diğer sözleşmelerin eki olduğuna dair veya davalı şirketin verilen taahhütte taraf olduğuna ve sorumluluğunun bulunduğuna dair bir kayıt bulunmadığı görülmüştür. Dava dışı … Ltd. Şti. ve çalışanı tarafından davacıya ait hatların … A.Ş. (…)’den …’a taşınması karşılığında davacı şirkete yazılı taahhütte bulunulduğu, bu taahhüdün davalının bilgisi ve onayı dahilinde olduğuna dair davacı tarafça bir kanıt sunulmadığı, bu hali ile davacı tarafça alacak istemine dayanak olarak gösterilen taahhütnameye istinaden davalı tarafın sorumlu olduğunun ispat edilemediği ve davalıdan alacak isteminde bulunulamayacağı anlaşılmıştır. Her ne kadar düzenlenen bilirkişi raporunda; “davacının talebinde haklı görülmesi halinde, taraflar arasında düzenlenen 25/12/2017 tarihli ek sözleşmenin üçüncü maddesi gereğince davacının … ile daha önceden düzenlemiş olduğu sözleşmede cayma bedeli olarak öngörülen meblağın davalı tarafından ödeneceğinin öngörülmesi nedeniyle, … tarafından davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takibine konu 35.422,79-TL ana para, 1.794,75-TL işlemiş faiz olmak üzere 37.217,54-TL’nin rücu edilebileceği” kanaati bildirilmiş ise de, yukarıda açıklanan nedenlerle bilirkişi raporu hükme esas alınmamıştır. Açıklanan nedenlerle oluşan vicdani kanıya göre davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; bilirkişi raporunun hükme alınması gerektiğini, ek rapor taleplerinin karşılanmadığını, dava dışında ki … Ltd Şti davaya dahil edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dava, abonelik sözleşmesi nedeniyle, davacı tarafın dava dışı … şirketine ödenmesi gereken cayma bedeli, sözleşme ile imza altına alınan ücretlerin ve verilmesi taahhüt edilen telefon bedellerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davacı şirketin, dava dışı … operatörü ile imzalamış olduğu sözleşmeye istinaden cep telefonu aboneliği hizmeti almakta iken, bu aboneliğe ait hatların davalı …’a GSM operatörüne taşınması için davacı şirket yetkilisi tarafından davalı şirket bayisi olan dava dışı …Ltd. Şti. firması aracılığı ile Kurumsal Aboneler için Numara Taşıma Talep Formu, Toplu Devir Formu ve Toplu Abonelik Taahhütnamesi gibi evrakların imzalandığı, hat kullanım koşullarının, tarifelerin, tarife koşul ve bedellerinin tamamıyla davalı GSM operatörü tarafından belirlendiği, 25/12/2017 tarihli … Ltd. Şti. başlıklı belgenin davalı şirket bayisi çalışanı tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. HMK 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması zorunludur. Dava telefon ve internet aboneliği kullanım bedeline ilişkin olup uyuşmazlığın çözümünün, özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği ve konusunda uzman bilirkişinin görüşünün alınmasının gerekli olduğu açıktır. Somut olayda, mahkemece; görüşüne başvurulan bilirkişilerin telefon ve internet aboneliği ile ilgili uzmanlıklarının bulunduğu hususunda dosya içerisinde bir bilgiye de rastlanılamamıştır. Hükme esas alınan raporları düzenleyen bilirkişilerin dava konusunda rapor hazırlamaya ehil ve yeterli olmadığı anlaşıldığından, söz konusu bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesisi mümkün değildir. Hal böyle olunca, mahkemece, dava dosyası önceki bilirkişiler dışında, telefon ve internet aboneliği kullanım hesabı konusunda uzman ve ehil olan mühendis ve telekomünikasyon ve/veya bilişim uzmanı bilirkişilerden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetine verilerek, bilirkişilerden ilgili mevzuat hükümlerine göre, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve denetime uygun, tarafların bilirkişi raporuna yaptığı itirazların da değerlendirildiği bir rapor aldırılarak, varılacak sonuç dairesinde davalının bayiinin işleminden sorumlu olduğu d adeğerlendirilerek bir hüküm kurulması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Buna göre, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile karar HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, yukarıda belirtildiği şekilde inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/02/2022