Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1402 E. 2022/1288 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1402
KARAR NO: 2022/1288
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2020
NUMARASI: 2018/397 E – 2020/541 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili ile 26/04/1998 tarihinde vefat eden … arasında elektrik aboneliği sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme çerçevesinde … Mah. … Cad. … Apt. No:… Şehremini/Fatih adresine bulunan dükkana ait … tesisatta elektrik enerjisinin kullanılmaya başlandığını, yazı ekinde abonelik sözleşmesi ve ödenmemiş faturaların birer suretlerinin verildiğini, Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği gereğince davalı tarafın asıl borcunun 2.579,47-TL, takip tarihine kadar olan gecikme zammının 8.422,04-TL, ve 3065 sayılı KDV göre gecikme zammının 1.515,97-TL olduğunu, dava dışı …’ün 11/03/2005 tarihinde vefat ettiğini, …’ün mirasçıları eşi … ve kızı …’ün ödenmeyen borçtan hukuken sorumlu olduklarını, haklarında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçluların icra takibine haksız bir şekilde itirazı üzerine takibin durduğunu , davalıların icra dosyasına mirası red ettiklerine dair herhangi bir delil sunmadıklarını, davalılar tarafından, borca ferilerine haksız olarak itiraz edildiğini beyanla , itirazın iptaline , takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar cevap dilekçelerinde; murisleri …’ün borca konu olan dükkanı 20/03/1995 tarihinde açtığını, 31/12/1996 tarihinde kapattığını, dükkan açılış ve kanış vergi dairesi belgelerinin , İstanbul 11 ATM’nin 2015/307 Esas sayılı dosyasına sunulduğunu, mahkemenin aldığı bilirkişi raporunda da borcun tarafları ile ilgili olmadığı sonucuna varıldığını, dolayısı ile icra takibi ile ilgili asıl alacağa, faiz ve tüm ferilerine haklı olarak itiraz edildiğini, borcun tahakkuk ettiği tarih dikkate alındığında dahi zamanaşımı süresinin fazlasıyla dolduğunu, açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu beyanla reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; abonelik sözleşmesini imzalayan abonenin sözleşme sona erinceye kadar tahakkuk edecek olan tüketim bedelinden, dağıtım yapan kuruma karşı sözleşme gereğince sorumlu olduğu, somut olayda ise davalıların Türk Medeni Kanununun 599. maddesi gereğince miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olup bu kapsamda davalı tarafların abonelik ilişkisi kapsamında ödendiği ispatlanamayan fatura bedellerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle; Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, (İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyası yönünden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) takip tarihi itibari ile davacının davalılardan 2.579,47-TL asıl alacak, 100,85-TL gecikme faizi, 18,16-TL KDV olmak üzere toplam 2.698,48-TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin, asıl alacak 2.579,47-TL’ye takipten itibaren takipte belirtilen oranlarda takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine, Davalıların asıl alacak olan 2.579,47-TL’nin % 20’si üzerinden hesaplanan 515,89-TL icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına ,şeklinde hüküm kurulmuştur. Mahkemece verilen kararı, davacı vekili ile davalılar istinaf etmiştir. 1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müstekar Yargıtay içtihatlarına göre, davalının icra takip tarihine kadar ilk iki faturanın aslından ve gecikme faizinin KDV’sinden her halükarda sorumlu olduğu, elektriğin kesilmesi gereken ikinci faturanın son ödeme tarihinden itibaren ise kalan diğer 47 adet faturanın da icra takip tarihine kadar gecikme zammı ve KDV’sinin hesaplamasının yapılarak; ilk iki faturadan sonra davalının asıl fatura alacağına işletilecek gecikme zammının ve KDV’sinden elektriği kesmemekten ötürü müterafik kusur nedeniyle takdiri indirime gidilmesi ya da Yargıtay’ın müstekar içtihatlarına göre indirimin en fazla gecikme zammı hesabının yasal faiz oranı üzerinden hesaplamasının yapılması şeklinde olması gerektiği, bu nedenle, 2.faturadan sonraki ödenmeyen faturaların gecikme zammının tamamından indirim yapılması gerektiği şeklindeki hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak kurulan hükmün hatalı olduğu ileri sürülmüştür. 2- Davalılarca verilen istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki hususlar tekrar edilerek, murislerinin davacı tarafla imzalanmış bir sözleşmesinin bulunmadığı,davacının bu davayı açmakta hak ve yetkisinin bulunmadığı, zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu,aboneliğin sonlandırılması gerektiğinin mirasçıların bilgisinde olmadığı, esasen sözleşmenin ölümle sona erdiği,faturaların tahakkukunda ETL cinsinden para biriminin sözkonusu olduğunun dikkate alınması gerektiği, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , itirazın iptali talebine ilişkindir. Davanın dayanağı olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; davacı tarafından davalılar aleyhine 2.579,47-TL enerji bedeli, 8.422,04-TL gecikmiş gün faizi ve 1.515,97-TL faizin KDV’si olmak üzere toplam 12.517,48-TL asıl alacağın takip tarihinden (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %16,80 oranında gecikme faizi ve işleyecek gecikme faizine ilişkin %18 KDV oranında avans faizi ile birlikte tahsili talebinde bulunduğu, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Eldeki davada; yasal süre cevap süresi içinde ve ön inceleme duruşmasının bitimine kadar zamanaşımı def’i ileri sürülmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2013/15-169 -karar No: 2013/1365 kararında da açıklandığı üzere ; Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 125-140. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 146-161.) maddelerinde düzenlenmiş bulunan zamanaşımı, alacak hakkının, belli bir süre kullanıl¬maması yüzünden “dava edilebilme” niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir.Borcun zamanaşımına uğramasıyla, borç (alacak) sona ermez, sadece alacaklının dava yoluyla alacağını elde etme olanağı, “alacağın dava edilebilme niteliği” ortadan kalkar. Zamanaşımına uğramış bir borç, ifa edilebilen, fakat dava edilemeyen eksik bir borçtur. Zamanaşımına uğramış borç ifa edilirse, ifa geçerlidir, bir bağışlama veya alacaklı yönünden bir “sebepsiz zenginleşme” söz konusu değildir. Borçlu, borcun zamanaşımına uğradığını bilmediğini, bu nedenle hataen (yanılarak) ödemede bulunduğunu ileri sürerek verdiğini geri isteyemez(BK m. 62; TBK m. 78/2). Zamanaşımı hukuki açıdan “def’i” (kişisel savunma nedeni) niteliğindedir. Borçlu borcunu ifadan kaçınmak istiyorsa, zamanaşımı def’inde bulunup, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava edilebilme niteliğini kaybettiğini ileri sürebilir(BK m. 140; TBK m. 161). BK m. 140’da açıkça belirtildiği üzere, “zamanaşımı ileri sürülmezse, hakim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz”. Bir alacağın zamanaşımına uğraması yani alacağın “dava edilebilme” niteliğini kaybetmesi için, “zamanaşımı süresi”nin geçmesi gerekir. BK’nun 125.maddesi: “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.” Hükmünü içermektedir.BK m.125’de öngörülen zamanaşımı süresi genel bir süre olup, maddede de ifade edildiği üzere aksine bir hüküm bulunmadığı hallerde bütün alacaklar için geçerlidir.. Sözleşmeden doğan borçlarda zamanaşımının işlenmeye başlaması için alacağın muaccel (istenebilir) olması yeterlidir. Alacaklı, alacağının varlığından haberdar olmasa dahi, alacağın muaccel olmasıyla birlikte, zamanaşımı süresi işler. Borcun ifası bir süreye bağlanmışsa, alacak, sürenin dolması ile, ifa gününün gelmesiyle muaccel olur ve o günden itibaren zamanaşımı işler. Zamanaşımı süresi işlemeye başladıktan sonra borçlunun bazı eylemleri, borçla ilişkisinin devam ettiğini ve bu ilişkiyi devam ettirdiğini, alacaklının bazı eylemleri ise alacakla ilişkisinin devam ettiği ve hakkının peşinde olduğunu ortaya koyabilir. Bu eylemlere rağmen, zamanaşımı süresinin işlemeye devam ettiğini ve borcu sona erdirdiğini kabul etmek güçtür. Bunun dışında bazı alacakların nitelikleri ya da alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkinin özel niteliği zamanaşımı süresinin işlemesini haklı göstermeyebilir. Bu mantıktan hareket eden Türk Borçlar Kanunu’nda, zamanaşımını durduran ve kesen sebeplere yer vermiştir Zamanaşımının durması demek, o ana kadar işlemiş olan zamanaşımı süresinin işlediği noktada durması, buna yol açan sebebin ortadan kalktığı andan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam etmesi demektir. Daha önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı durmuşsa, sebep ortadan kalkınca, zamanaşımı kaldığı yerden işlemesini sürdürür. Diğer bir deyişle, işlemiş bulunan süreler dikkate alınır, geri kalan süre için zamanaşımı yeniden işlemeye devam eder (BK m. 132; TBK m. 153). Zamanaşımının kesilmesi (kat’ı) ise, borçlunun veya alacaklının veya hakimin belli fiillerinin sonucu olarak, işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır. Zamanaşımının kesilmesi için, zamanaşımının işlemekte olması gerekir. Zamanaşımı süresi dolmuşsa, zamanaşımının kesilmesi söz konusu olmaz. Zamanaşımını kesen sebepler BK m.133 ve 136’da (TBK m.154 ve 157’de) gösterilmiştir. Bu maddelere göre zamanaşımı: borçlunun bir fiili ile; alacaklının bir fiili ile; yargılama ve takibe ilişkin bir işlemle; yargıcın emir ve hükmüyle kesilebilir.BK m. 133/1 (TBK 154/1)’e göre borçlunun borcunu kabul ettiğini gösteren, borcun kısmen ödenmesi, güvence verilmesi gibi fiiller bizzat borçlu tarafından veya onun onayı ile üçüncü şahıs tarafından yapıldığı takdirde zamanaşımı kesilir. Üçüncü şahsın, borçlunun bilgisi dışında alacaklıya ödemede bulunması zamanaşımını kesmez. BK m. 136/2 (TBK m. 157/2)’ ye göre, zamanaşımı, icra takibi ile (kovuşturulması ile) kesilmişse alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar (BK m. 135/1). Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımının aynıdır. Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse, yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır. Bu genel kurala, BK m. 135/2’de (TBK m. 156/2’de) iki istisna getirilmiştir: “Borç bir senetle tanınmış” veya “kesinleşmiş, mahkeme veya hakem kararı ile sabit olmuşsa” kesilen süre daha kısa olsa bile, yeni zamanaşımı süresi daima on yıldır. Diğer yandan ;TBK 599/2 maddesi gereği halefler miras bırakanın borçlarından kendi kişisel malvarlıklarıyla sınırsız sorumlu olmaktadır ve miras bırakanın borçlarından doğan sorumluluk terekenin açılması ve mirasın dağıtılmasının ardından 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmakta ise de ; somut olayda ,mirasın dağıtılması sözkonusu olmadığından bu sürenin somut olayda uygulanamayacağı değerlendirilmiştir. Somut olayda ; dava itirazın iptaline ilişkin olup,davalılar borca itirazlarında zamanaşımı ileri sürmemişlerse de ,itirazın iptali davasında borçlular itiraz sebepleriyle bağlı değildir. Davacı ile davalılar murisi arasında bir sözleşme olduğundan dava 6098 sayılı TBK.’nun 146.maddesine göre on yıllık zamanaşımına tabidir. İcra takibinin 12/01/1999- 14/02/2005 dönemine ilişkin faturalara ilişkin olduğu, davacı tarafça aynı alacakla ilgili olarak ( süre itibarıyla faiz miktarı değişmiştir) … mirasçısı olarak … hakkında İst. … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında , 26/09/2012 tarihinde icra takibi yapıldığı, sözkonusu takiple ilgili olarak itirazın iptali davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği dava dosyası içindeki dosyadan anlaşılmıştır. Sözkonusu dava ,zamanaşımını kesen sebeplerden değildir. Ancak ,bu icra takibi ile zamanaşımı süresi kesilmiştir.Buna göre , son ödeme tarihi 12/01/1999 olan faturadan itibaren 12/01/2009 tarihine kadar 10 yıllık süre dolduğundan bu ara dönemdeki faturaların zamanaşımına uğradığının kabulü,sonraki faturalar yönünden kesilme tarihinden itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin başladığının kabulü gereklidir. Buna göre ,davacı tarafça yapılan ilk icra takibi olan 26/09/2012 tarihinden önceki borcun zamanaşımına uğramış olduğu açıktır. Bu sebeplerle ,mahkemece icra takibine konu borcun , zamanaşımına uğrayan dönem dışındaki borç ve ferilerinin tesbiti yönünden (abonelik sözleşmesinde gecikme zammı yönünden oranı da belirtilmek suretiyle açık düzenmeme bulunup bulunmadığı ,düzenleme yok ise asıl alacağa takip tarihinden itibaren uygulanacak faizin avans faizi olabileceği dikkate alınarak ) bilirkişiden ek rapor alınması suretiyle,sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ,bu sebeple tarafların istinaf taleplerinin kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı ve Davalıların istinaf başvurularının kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edenlere isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/04/2022