Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1144 E. 2022/293 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1144
KARAR NO: 2022/293
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2020
NUMARASI: 2014/1969 E – 2020/800 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/02/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı – borçlu ile davacı arasında 01.10.2007 tarihinde imzalanan bir ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme ile taraftar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, ancak … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. (Unvan değişikliği sonucu …) arasında; “Ümraniye İlçesi, Çekmeköy Beldesi, tapunun … pafta, … ada, … parsel sayılı yerde yapılan …” projesine ilişkin olarak var olan adi ortaklığın, tarafların 07.07.2008 tarihli karşılıklı mutabakatı ile sonlandırıldığını, aradaki nihai ortaklık hesabının ise 29.12.2009 tarihinde bir protokol imzalanarak sonuçlandırıldığını, evvelce davalıya çekilen ihtarname ve karşı cevaplarında davalının bu durumları kabul ettiğini, 29.12.2009 tarihli protokolün 3. maddesinde hesaplarda işlenmiş olan 550.000,00 USD iskan alım masrafları ve diğer masrafların görülmesi halinde artı veya eksik pozisyonda değerlendirileceğinin hükme bağlandığını, masraflar düşükse aradaki farkın eşit olarak (ortaklık hissesine göre) paylaştırılacağını, masraflar fazla ise ortaklık hissesi nispetinde eşit olarak ilave ödeme yapılacağını, imzalanan protokol sebebiyle ifade edilen amaçların gerçekleştirilmesi için ortaklık parası olan 550.000,00 USD’nin davalı şirketin uhdesinde bırakıldığını, bu durumun protokol ve davalının kabulü ile sabit olduğunu, taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, ancak davalı şirketin protokolün imzalandığı 29.12.2009 tarihinden bugüne kadar geçen zaman içerisinde adı geçen inşaat projesi için iskan almadığını, sair kapama masraflarını yapmadığını, kendilerine de hiçbir bilgi vermediğini, söz konusu inşaatın yeni bir proje olmadığını, 2009 tarihli protokolden çok önce tamamlandığını ve kullanıldığını, davaya konu hususların kendileri tarafından, muhatap şirkete Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarname ile ihtar edildiğini, muhatap şirketin de Kartal … Noterliğinin … yevmiye nolu karşı ihtarında projede yaşamın başlamış olduğunu ikrar ettiğini, asgari 6 yıldır bahse konu inşaat projesinde konut sakinlerinin yaşadığını, buna rağmen hala iskan alınmadığını, davalının hiçbir işlem ve harcama yapmadan davacıya ait 275.000,00 USD’yi 4 yılı aşkın bir zaman uhdesinde tuttuğunu ve kullandığını, aradan geçen bunca zamandan sonra davalının bahsi geçen ihtarda; “…29.12.2009 tarihli protokol gereği, hesap mutabakatına varmak için gerekli görülen iskan alma şartı henüz yerine getirilememiştir…” denildiğini, muhatabın ikrarından da anlaşılacağı üzere iskan alınmamasının tamamen davalının kendi ihmalinden kaynaklandığını, davalının herhangi bir mecburiyete dayanmadan keyfiyetle aldığı kararlar neticesinde davacıya ait yüklü bir miktarın davalının uhdesinde yıllarca kaldığını, bu nedenle iskan alımına ilişkin gecikme sebebiyle karşılaşılabilecek masrafların davalı tarafından karşılanması gerektiğini, ayrıca davalının uhdesinde bulunan meblağdan iskan masrafı ve diğer ortaklık kapama hesabı adı altında davacıya herhangi bir masraf yüklenebilmesi için talep edilebilecek giderlerin protokolde belirtilen amaçlara yönelik olarak yapıldığını ve de belgeli ve objektif olarak kabul edilebilecek masraflar olmaları gerektiğini, davalının Kartal … Noterliğinin .. yevmiye nolu karşı ihtarlarının 4 maddesi ile; 550.000,00 USD avans üzerinden % 50 pay iddia edilemeyeceğini, 29.12.2009 protokol madde 1 gereği … payına düşen 75.000,00 USD alacağından vazgeçtiği iddiasının ise gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin nihai ayrışma protokolünün gereğini yapmamasından dolayı iskan giderlerinin mahkemece bilirkişi marifetiyle hesaplanması gerektiğini, davalı şirketin protokolün imza tarihi olan 29.12.2009 tarihinden 25.12.2013 tarihine kadar iskan işlemlerini takip etmediğini, ilgili belediyeye başvuru yapmadığını, 25.12.2013 tarihinde yaptığı başvuruyu da takip edip sonuçlandırmadığını, 2-3 ayda tamamlanabilecek iskan alım işleminin sırf davalının takip etmemesinden dolayı 5 yıldır alınmadığını, davacı şirkete ait 275.000,00 USD’yi haksız olarak uhdesinde tuttuğunu beyanla , haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; adi ortaklık sözleşmesini kuran Kadıköy … Noterliğinin 01.10.2007 tarih ve … yevmiye nolu sözleşmesinde imzası bulunan tarafların, … Limited Şirketi ve … Ltd. Şti. olduğunu, yani davaya konu adi ortaklığın taraflarının tüzel kişi olduğunu, adi ortaklığın tasfiyesinin düzenlendiği iddia edilen, gerek 07.07.2008 ve gerekse 29.12.2009 tarihli protokollerdeki imzalara bakıldığında her iki tarafın da imzasının olmadığını, sonlandırma protokolleri oldukları iddia edilen belgelerde adi ortaklığın kurucuları olan şirketlerin değil, şahısların imzalarının bulunduğunu, oysa TTK. 322. maddesi gereğince, şirketin ilzam edilebilmesi için yetkili kişilerin şirket kaşesi ile imza atma zorunluğunu getirdiğini, davacı tarafın, tarafı olduğu adi ortaklık sözleşmesinin tasfiyesi içiı yapıldığı iddia edilen protokolleri imzalamadığını ve yine bu protokollerde davalı şirketin de imzasının bulunmadığını, bu durumda davalı … bağlayan bir protokol bulunmadığını,davalı şirketin taraf olmadığı bir protokole dayanarak, aleyhine açılan davanın işin esasına dahi girilmeksizin reddedilmesi gerektiğini, protokolde bir alacak doğması için, iskanın alınması masraftan, gelir vergisi, diğer masraflar, her iki taraf muhasebecilerinin mutabık kalması gerektiğini, ancak hesap mutabakatına varmak için gerekli görülen iskan alınma şartının henüz yerine getirilemediğini, bu hususta da davalı şirkete kusur izafe edilemeyeceğini, iskan alım sürecinin henüz neticelenmediğinden, malikler tarafından açılabilecek tazminat talepli hukuk davalarının muhatabının davalı firma olacağından, hesap kapama için iskan alım sürecinin tamamlanmasının beklenmesinin hakkaniyet gereği olduğunu, protokollerin geçersizliğini belirterek, alacaklı tarafın 550.000,00 USD avans üzerinden % 50 pay iddia etmesinin 29.12.2009 tarihli protokolün 1. maddesi gereğince mümkün olmadığını, zira şirket ortakları arasında tanzim edilen protokolde …’nün payına düşen 75.000,00 USD alacağından vazgeçtiğini belirterek, hukuki dayanaktan yoksun haksız ve kötü niyetli davanın reddine, haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığından, davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir. İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğünün … sayılı dosyada, davacı tarafça davalı hakkında 613.002,50 TL. asıl alacak, 124,09 TL. ihtar masrafı, 3.218,26 TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 616.344,85 TL.nın( Kadıköy …Noterliğinin 16/10/2014 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile talep edilen 275.000,00 USD bedelli, %50 ortaklık payı alacağının tahsili yönünden) tahsiline dair 25/11/2014 tarihinde yapılan ilamsız takibe itiraz üzerine takibin durdurulduğu belirlenmiştir. … Ltd. Şirketi ile … Limited şirketi arasında, Çekmeköy Beldesi … ada … parsel sayılı yerde yapılan .. için adi ortaklık kurulduğu, taraflar arasında düzenlenen 29.12.2009 tarihli protokolde ise hesaplara avans olarak işlenmiş olan 550.000 USD’nin iskan alımı masrafları ve gelir vergisi ve diğer masrafların görülmesi ve masrafların ortaklık hissesine göre paylaştırılmasının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece mali müşavir, inşaat mühendisi ve hukukçu kişilerden oluşan 3 kişilik tasfiye heyeti atandığı, bu heyetten 3’er aylık dönemler halinde rapor alınmak suretiyle ortaklığın borçlarının kapatılması, mal varlığını oluşturan değerlerin tespiti, ortakların verdiği avanslar, yapılan giderleri nazara alınarak tasfiye bilançosunun hazırlanması istenildiği,tasfiye memurları raporuna göre; 29.12.2009 tarihli protokol baz alınarak, bu tarih itibariyle adi ortaklığın gelir ve gider hesaplarının incelenmesi hususunda, 21.09.2018 tarihinde, taraf vekillerinin de hazır olduğu davalı şirketin merkezinde, ticari defterlerin tasfiye memurları tarafından talep edildiği, ancak 2009-2015 dönemine ait ticari defterlerin, su baskını nedeniyle zayi olduğunun belirtildiği, bu su baskını olayı için herhangi bir zayi davası açılmadığı, bu su baskını olayından 3,5 ay sonra bir tespit tutanağı düzenlenmiş olduğu, bu tutanakta ticari defterlerden bahsedilmediği görülmekle davalı tarafın adi ortaklığa ait ticari defter ve ibrazdan kaçındığı kanaatine varıldığı,tasfiye kurulu tarafından, ortaklığın aktif ve pasifleri, eksik işlemleri, yapılmış ve yapılacak harcamaları, tarafların koydukları avanslar, mevcut mal varlığı, borçları tek tek hesaplanmak suretiyle ayrıntılı tasfiye raporları düzenlenerek mahkemeye ibraz edilldiği,tasfiye memurları tarafından, ortaklığın mal varlığı, hak ve borçları tek tek değerlendirilmek ve hesaplanmak suretiyle son duruşma tarihi itibariyle ortaklığın bilançosu çıkarıldığı, mahkeme kayıtlarına göre tarafların yapmış olduğu masraf tutarları adi ortaklığın tasfiye hesabında nazara alınarak, yapılan hesaplamalara göre davacının isteyebileceği tasfiye payının 238.097,12 USD olduğunun hesaplandığı, anlaşılmıştır.tasfiye memurlarını raporlarına göre ortaklığın paraya çevrilebilecek mal varlığı olmadığı, aktif mal varlığının 550.000 USD olduğu, bu mal varlığından öncelikle ortaklığın borçlarının ödenmesi gerektiği, borcun davalı ortak tarafından ödendiği, ödenen tutarların tasfiye memurları tarafından net aktiften düşülmek suretiyle hesaplamaların tamamlandığı, tasfiye memurlarınca yapılan hesaplama ve düzenlenen raporların denetime elverişli olduğu gerekçesiyle; 1-Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine dönüşen bu davada davacı ile davalı arasındaki 01/10/2007 tarihli adi ortaklığın taraflarca feshedildiği ancak tasfiyenin tamamlanmadığı anlaşılmakla, mahkemece atanan tasfiye kurulunun düzenlediği 26/10/2020 tarihli rapora göre tasfiyenin tamamlanmasına, 2-Bugünkü duruşma tarihi itibariyle hesaplanan 238.097,12 USD tasfiye payının hüküm tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiziyle davalıdan tahsili gerektiğinden davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe itirazının kısmen iptali ile takibin 238.097,12 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa bu gün yani 16/12/2020 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiz yürütülmesine, 3-Alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine, 4-Davacı kötüniyetli olmadığından davalının reddedilen tutar üzerinden kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar vermiştir. Kararı davalı vekili ile istinafa cevap dilekçesinde katılma yoluyla davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; davalı tarafın istinaf dilekçesinde, davalı tarafın 29.12.2009 tarihli protokolün geçersizliğine ilişkin iddiaları tamamen hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz olduğunu, 29.12.2009 tarihli protokol incelendiğinde, şirket unvanı altında şirket müdürleri … ve … tarafından atılan müşterek imzaların bulunduğunu, 27.08.2008 tarihli TTSG’de ilan edildiği üzere, … Ltd. Şti. Müdürü olarak … ve … seçilmiş olup ilgili protokolde şirket unvanı altında ikisinin müşterek imzasının mevcut olduğunu,davalı tarafın protokolün geçersizliğine ilişkin hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan, gerçeklikle de örtüşmeyen yersiz istinaf iddialarının reddi gerektiğini belirterek ,istinaf sebepleri olarak,mahkemece, 238.097,12 USD tasfiye payının davalıdan tahsiline karar verilmesine rağmen hükmedilen nispi vekalet ücreti tutarı olan 44.795,93 TL tutarında, hukuka aykırı olarak oldukça düşük belirlendiğini,nispi vekalet ücretinin, karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek hesaplanması gerektiğini,buna ilişkin emsal kararlarda “Hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek hesaplanacak vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, davacı lehine eksik vekalet ücreti takdir edilmesi hatalı olup, bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün HMK.nun geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2019/1541 Esas, 2019/4993 Karar sayılı ve 28.02.2019 tarihli ilamı.)”Hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibarıyla TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı üzerinden nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, bu kurala uyulmadan yapılan vekalet ücreti hesabı doğru olmamıştır.” (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2015/ 10710 Esas, 2016/ 3724 Karar sayılı ve 03.03.2016 tarihli ilamı.)belirtildiğini,buna göre mahkemece nasıl belirlendiği anlaşılamayan davacı lehine hükmedilen nispi vekalet ücretinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin hatalı olarak oldukça düşük belirlenmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ilgili vekalet ücreti tutarının karar tarihindeki lehimize hükmedilen USD cinsinden alacak tutarının efektif satış kuru üzerinden TL karşılığına göre hesap edilip düzeltilmesi gerektiğini beyanla, davalı tarafın istinaf itirazlarının reddi ile davanın kabulüne ilişkin kararın onanması ve katılma yoluyla istinaf talebinin kabulü ile kararın bu yönüyle düzeltilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu yapılan/dayanak 29.12.2009 tarihli protokolde, davacı şirket yetkililerince gerek TTK’da düzenlenen gerekse TTSG’de ilan edildiği şekilde şirket yetkilileri için öngörülen imza prosedürünün yerine getirilmediğinden, işbu protokol kapsamında adi ortaklığın tasfiyesine girişilmesi ve şirket tarafından ikame edilen işbu davanın görülüp sonuçlandırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,taraflar arasında adi ortaklık kurulmasını sağlayan 01.10.2007 tarihli sözleşmenin , ilgili tarihte, sözleşmeye taraf olan şirketleri temsil ve ilzama yetkili kişiler tarafından şirket kaşeleri altında usulüne uygun şekilde imzalandığını, adi ortaklığın kuruluşuna ilişkin kadıköy … noterliği’nin 01.10.2007 tarihli ve … yevmiye numaralı sözleşmesinin taraf şirket unvanları altında şirket yetkililerinin imzasını taşıdığından geçerli bir sözleşme olduğunu, ancak, işbu davaya dayanak yapılan 29.12.2009 tarihli adi yazılı protokolde ise adi ortaklığın feshine yönelik düzenlemeler içerse de, imza işlemleri bakımından gerekli şekil şartlarını ihtiva etmediğinden, işbu adi yazılı protokole dayanarak yerel mahkeme nezdinde adi ortaklığın tasfiye sürecinin yürütülmesinin açıkça usule ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, 27.08.2008 tarihli TTSG’de ilan edildiği üzere, … Ltd. Şti. müdürü olarak … Ve … seçilmiş olup, şirket kaşesi veya ünvanı altında ahzu kabz yetkisi ile en az ikisinin atacağı müşterek imzaları ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmalarına karar verildiğini, 29.12.2009 tarihli adi yazılı protokol ise, … Ltd. Şti adına şirket kaşesi altında müşterek imza şartına uygun şekilde imzalanmadığından, hukuken geçersiz olan işbu protokol çerçevesinde adi ortaklığın feshinin mümkün olmadığını,buna dair itirazlarının mahkemece gözardı edildiğini, ayrıca adi ortaklığın feshine yönelik adi yazılı protokolün geçerliliğini kabul anlamına gelmemek kaydı ile, yerel mahkemece aldırılan tasfiye raporunda, tasfiyeye konu adi ortaklığın aktifi ve pasifinin yanlış hesaplandığını,bu nedenle davacıya ödenmesi kararlaştırılan tutarı kabul etmediklerinii,yine dosyada mübrez 29.12.2009 tarihli protokolün 1. maddesi gereği, davacı şirket yetkilisi/ortağı …’nün adi ortaklıkta kendi payına düşen bedel olan 75.000,00-USD tutarlı alacağından vazgeçmiş olduğundan, adi ortaklık tasfiyesinde, hesaplamaya esas alınacak ortaklık aktifi 550.000,00-USD değil; 475.000,00-USD olması gerektiğini,buna rağmen mahkemece ortaklık aktifi 550.000,00-usd olarak kabul edilerek, tasfiye hesaplaması yapılmasının açıkça yasaya ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, yine kabul anlamına gelmemek kaydı ile, adi ortaklığın tasfiyesine yönelik yapılan hesaplamaya, ne adi ortaklığa konu inşaata ilişkin davalı şirket tarafından yapılan vergi borcu ödemeleri, ne de inşası tamamlanan taşınmazlara ilişkin iskan ruhsatı ve/veya yapı kayıt belgesi alımı için adi ortaklığın sorumlu olacağı masraf kalemlerinin dahil edilmediğini, adi ortaklığın pasifine konu olması gereken bu masrafların tasfiye hesaplamasında dikkate alınmadığını, davalı şirket tarafından, adi ortaklığın pasifine dahil edilmesi gereken 92.890,36-TL tutarlı vergi borcu ödemesi yapıldığı,bu husustaki ödeme kayıtları da dosyada mübrez olmasına rağmen, tasfiye raporunda hesaplamaya dahil edilmeyen işbu ödemenin yerel mahkemece de hüküm tesisinde göz ardı edildiğini,yine, adi ortaklığın kuruluş amacı kapsamında inşası yapılan taşınmazlar için iskan ruhsatı alma yükümlülüğünün yüklenici ortaklık üzerinde olup, henüz taşınmazlara ilişkin iskan ruhsatı alınmadığından, iskan ruhsatı alımı için gerekli masraflarının da tasfiye hesaplamasına dahil edilmesi gerekmesine rağmen bu hususta mahkemece değerlendirme dışı tutulduğunu,devamla, villa niteliğinde inşa edilen taşınmazların, imar barışı kapsamında yapıların kayıt altına alınmasını amacıyla, kat maliklerince taşınmazlarına ilişkin yapı kayıt belgesi başvurularında bulunulduğu ve bu hususta harç ödemeleri yapılarak yapı kayıt belgeleri temin edildiğini, projesel nedenlerle, adi ortaklığın sorumluluğunda olan taşınmazlara ilişkin iskan ruhsatı alımı gerçekleştirilemediğinden, iskan ruhsatı alımı için yapılacak masrafların yanı sıra, kat maliklerince yapı kayıt belgesi alımı için yapılan masrafların da yapılacak tasfiye hesaplamasına dahil edilmesi gerektiğini,kaldı ki, yapı kayıt belgesi alan bir kısım kat maliklerince bu kapsamda yaptıkları ödemelerin tahsili amacıyla davacı şirket’e ikame edilen dava dosyalarının da mahkemeye bildirilerek ,bu dosyaların bekletici mesele yapılması talep edilmişse de, işbu talebin mahkemece nazara alınmadığı, hatta bu hususta gerekçeli kararda hiçbir gerekçeye yer verilmediğini, ilgili davalarda davacı konumundaki kat malikleri tarafından, işbu davaya müdahale talebinde bulunulmuşsa da, yerel mahkemece müdahale talepleri kabul edilmemesinin de usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu,halbuki, kat maliklerince yapı kayıt belgesi için yatırılan harç bedellerinin, davalı şirket’ten tahsiline karar verilmesi halinde, işbu bedelin adi ortaklık hesabına dahil edilmesi gerekeceğinden, yerel mahkeme’nin kararı ve karara esas alınan tasfiye raporunun bu yönü ile eksik ve hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Davada taraflar arasında iddia edilen 29.12.2009 tarihli protokolün 3.maddesi gereğince davalı tarafın uhdesine iskan vs masrafları için bırakıldığı ve iskan alınmadığı için kullanılmadığı bildirilen 550.000 USD nin % 50 hisse karaşılığı 275.000 USD’nin davalıdan tahsili için yapılan takibe itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talep edilmiştir. Davalının protokoldeki imza yetkisine yönelik itirazlarının dosya kapsamı itibarıyla yerinde olmadığı ,ayrıca davalı tarafça ödendiği ileri sürülen 92.890,36-TLtutarlı vergi bedelinin davalının kira bedelleri için ödenen vergi tutarı olduğunun tasfiye raporu ile belirlendiği,bunun yanında kat malikleri tarafından davalı hakkında açıldığı bildirilen davaların sonucunun bu davada bekletici mesele yapılmasının ise usul ekonomisine uygun olmadığı anlaşıldığından bu konudaki davalı istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak, 29.12.2009 tarihli protokolün 1. maddesinde davacı şirket yetkilisi/ortağı …’nün adi ortaklıkta kendi payına düşen bedel olan 75.000,00-USD tutarlı alacağından vazgeçmiş olduğu belirtilmekle,davalının buna yönelik itirazlarının alınan son tasfiye raporu ile ve mahkeme karar gerekçesinde değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Bu itibarla, davacı şirket ortağı ve yetkilisi …’nün belirtilen feragat beyanının davaya konu edilen takip alacağına ve söz konusu adi ortaklığa etkisinin değerlendirilmesi gerektiğinden,bu konuda inceleme yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiği gibi,hükmolunan vekalet ücretinin ise neye göre hesaplandığı belirlenemediğinden,mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmamıştır. Bu durumda davacı istinafı bu aşamada incelenmeksizin, davalının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1-a-6 maddesi gereği kaldırılarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf talebi incelenmeksizin davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edenlere isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/02/2022