Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1137 E. 2021/1395 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1137
KARAR NO: 2021/1395
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2021
NUMARASI: 2019/168 E – 2021/79 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 17/05/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. ile davalı … A.Ş. arasında 01.01.2016 tarihinde işbirliği sözleşmesi akdedildiği, taraflar arasında akdedilen anılan işbirliği sözleşmesi ile, yapılacak kampanya kapsamında davalı … abonesi olacak tüm abonelerin fatura tutarları üzerinden hesaplanacak ücretin davalı tarafından müvekkiline aktarılması hususunda anlaştıklarını, bu işbirliği anlaşmasına göre; davalının abone edinmek maksadı ile kampanyalar oluşturacağını ve bu kampanyalar kapsamında edinilecek abonelere elektrik satışı yapacağını, müvekkilinin ise davalı ile birlikte bir logo oluşturacağını, bu logonun davalıya ait kampanyalarda kullanılmasına muvafakat edeceğini ve Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu’nda yapılacak müsabakalarda davalı tarafından tanıtım ve reklâm yapılmasına izin vereceğini, davalının taraflar arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşmenin 5.3 maddesi uyarınca müvekkiline 600.000 USD + KDV ödeyeceğini taahhüt ettiğini, şöyle ki; davalı şirketin 01.03.2016 tarihinden itibaren başlamak kaydı ile 36.ayın sonuna kadarki sürede, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince müvekkiline yapacağı ücret ödemeleri toplamının 600.000 USD + KDV tutarının altında kalması halinde, davalının 600.000 USD + KDV ile 36. ayın sonuna kadar davalı tarafından müvekkiline yapılan ücret ödemeleri toplamı arasındaki farkı müvekkiline nakden ve defaten ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, bu hususta taraflar arasından herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, ancak davalı tarafından, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” kapsamına giren bir sözleşme olduğunun iddia edildiğini, dolayısıyla sözleşme bedeli ve bu sözleşmeden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılmasının mümkün olmadığının belirtildiğini ve davalı tarafından müvekkiline 03.03.2019 tarihinde 2.705.592,67 TL tutarında ödeme yapıldığını, akabinde müvekkili tarafından Beyoğlu …Noterliği’nin 18.03.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilerek taraflar arasındaki 01.01.2016 tarihli sözleşmenin, hasılat paylaşımına dair bir işbirliği sözleşmesi olduğu ve bu sözleşmenin “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” ve “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” kapsamında sayılan sözleşmelerden olmadığı ve bu sebeple davalı tarafından müvekkiline eksik ödeme yapıldığı, bakiye 93.732,89 USD + KDV tutarındaki borcun müvekkiline ihtarnamenin tebliğini takiben 30 gün içerisinde ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, davalı tarafından keşide edilen Beyoğlu …Noterliği’nin 15.04.2019 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile dava konusu sözleşmenin bir aracılık faaliyetine ilişkin olduğu ve aracılık sözleşmelerinin de “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” kapsamında olduğu, bu sebeple taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.3 maddesinde belirtilen USD cinsi ödemenin TL’ye çevrilerek ödendiği beyan edilerek, müvekkiline herhangi bir borçlarının bulunmadığının bildirildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 01.01.2016 tarihli sözleşme gereği ödeme yapılıp yapılmayacağı veyahut ödeme tutarı olmadığını, davalının açıkça sözleşme gereği borcunun doğduğunu ve bu borcu müvekkiline ödemekle yükümlü olduğunu ikrar ettiğini, davalının, taraflar arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşmenin bir hasılat paylaşımı sözleşmesi olmadığını, aracılık faaliyetlerine ilişkin bir sözleşme olduğunu iddia ettiğini, somut olaya bakıldığında ise davalının müvekkili adına hareket etme hakkı ve yetkisi bulunmadığı gibi taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre davalının yalnızca kendi menfaati için hareket ettiğini, kendi şirketine abone sağlamakla mükellef olduğunu, bunun karşılığında müvekkili tarafından davalıya sağlananın, müvekkilinin isim ve markasından faydalanma hakkı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeyi aracılık sözleşmesi olarak nitelendirmenin mümkün olmadığını, kaldı ki davalının üçüncü kişilerle yapacağı sözleşmelerde müvekkilinin doğrudan veya dolaylı herhangi bir yükümlülük altına girmediğini, taraflar arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşmenin, müvekkilinin isim ve marka haklarından davalının faydalanmasına karşılık olarak, davalının yapacağı kampanyalar ile getireceği abonelerden elde edeceği gelirleri müvekkili ile paylaşmasına yönelik yapılan bir işbirliği sözleşmesi olduğunu, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de (2018-32/34) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/52)’in 8.maddesi ile tebliğ kapsamında kalan ve döviz ile bedel kararlaştırılamayacak sözleşme türlerinin belirlendiğini, dava konusu sözleşmesinin sayılan sözleşmeler arasında yer almadığını, sözleşme yapılırken tarafların iradesinin esas olup; sözleşme serbestisi ilkesi gereği, tarafların sözleşme yaparkenki iradesinin de dikkate alınması gerektiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, tarafların serbest iradesi ile sözleşme bedelinin USD olarak belirlenmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil etmediğini, davalı tarafından USD üzerinden ödenmesi gerektiğini, bunun aynı zamanda dürüstlük kuralının bir gereği olduğunu, davalı tarafın yalnızca az ödeme yapabilmek için sözleşmenin niteliğinin, yasaya aykırı şekilde, aracılık sözleşmesi olduğunu ileri sürdüğünü beyanla müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşme sebebiyle müvekkilinin hak kazandığı, ancak kendisine ödenmeyen 93.732,89 USD + KDV bakiye fatura alacağının avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı tarafın takdir edilecek ücreti vekâlete mahkum edilmesine, HMK 329/2 md. gereğince üst sınırdan disiplin para cezasına mahkum edilmesine, yargılama giderleri, ihtarname giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2021/770 E. Sayılı ilamı ile istinafa konu uyuşmazlığın elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 01/01/2016 tarihli sözleşmesinden 2. Nolu konu başlıklı maddesinde “İş bu Sözleşmenin konusu, … tarafından aşağıda belirtilmiş Sözlemesel Hakların …’ya tanınacağı ve bu haklar karşılığında, yapılacak kampanya kapsamında … abonesi olacak tüm abonelerin Fatura tatar’ları üzerinden hesaplanacak Ücret’in … tarafından …’a aktarılacağı proje (“Proje”) kapsamında, Tarafların üstelenmiş oldukları hak ve yükümlüklerin belirlenmesidir.”5. Nolu ücretin hesaplanması yöntemi ve ödeme Takvimi başlıklı maddenin 5. 3. Hükümünde “…’nın 01 Mart 2016 tarihinden itibaren başlamak kaydıyla 36. Ayın sonuna kadarki sürede, işbu Sözleşme gereğince …’a yapacağı Ücret ödemeleri toplamının USD 600.000+ KDV (altıyüzbin Amerikan doları artı katma değer vergisi) tutarı ile 36. Ayın sonuna kadar … tarafından …’a yapılan Ücret ödemeleri toplamı arasındaki farkı nakten ve defaten …’a ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” almış olup İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre, dava, taraflar arasındaki iş bu sözleşme kapsamında (hizmet alım) alacak istemine isteğine ilişkindir. Buna göre, somut uyuşmazlığa ilişkin istinaf başvurusunu değerlendirme görevinin HSK’nın 564 ve 586 sayılı işbölümü kararları gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. veya 44. Hukuk Dairesinin görev alanında kaldığı, iş bölümü yönünden Dairemizin görevli olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE 2-Dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. veya 44. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, Dair; HMK’nın 352. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda 17/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.