Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1070 E. 2021/1417 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1070
KARAR NO : 2021/1417
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2021
NUMARASI: 2020/962 E – 2021/64 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 18/05/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı …’nin “… Mah. … Cad. No:… Pendik” adresinde mukim dava dışı … Sanayi Tic. Ltd. Şti.’nin (% 25) yüzde yirmi beş oranında hissedarı olduğunu,Müvekkilinin davalının kardeşi olduğunu, İlgili şirket hissesinin müvekkilinin annesi tarafından esasen davalı …, davacı … ile dava dışı diğer kardeşler … herkesin hissesi eşit olmak üzere bedelsiz olarak bağışlandığını,Şirketin diğer ortaklarının, “her ailenin bir kişi tarafından temsili ilkesi” gereğince tüm ortakların resmi hissedar olmasını kabul etmediğini, her aileden bir kişinin resmi ortak olarak aileyi temsil etmesini istediklerini, bu istek ve dayatma sonucunda kardeşlerden sadece …’nin resmi hissedar olarak tescil edildiğini, Diğer kardeşler ile resmi ortak … arasında “İnançlı İşlem ve Adi Ortaklık Sözleşmesi” imzalandığını, iş bu sözleşmenin dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğunu, Taraflar arasında imzalanan sözleşmede “şirket hissesinin resmi olarak davalı adına kayıtlı olduğu, ancak diğer ortakların da eşit oranda hak sahibi oldukları” hususunun taraflarca kabul edildiğini, Şirketin zorluk çıkarması nedeniyle esas hak sahiplerinin mülkiyet hakları baki kalmak üzere inançlı işlem yapmak zorunda bırakıldıklarını, İnançlı işlemin inanan tarafın bir borca teminat amaçlı veyahut idare olunmak amacıyla malvarlığındaki bir değer veya hakkı daha sonra tekrar kendisine devrolunmak şartıyla inanılana devredilmesi şeklinde tanımlandığını, İnanç sözleşmesi gereğince müvekkilinin kendisine ait olup resmi olarak davalı üzerinde bulunan hissesinin kendi adına devredilmesini talep etme hakkına haiz olduğunu, bu hakkın bizatihi taraflar arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklandığını,Müvekkilinin talebini yerine getirmekle yükümlü olan davalının, şirketin teamüllerini bahane ederek mülkiyet hakkını asıl sahibi olan müvekkiline geri vermekten kaçındığını,Taraflar arasında inançlı sözleşmeden başka ayrıca adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu, Sözleşmeye göre resmi ortak sıfatını haiz davalının diğer ortaklara şeffaf olarak bilgi vermesi ve diğer ortakların haklarını savunması gerektiğini, ancak davacının davalı tarafından hiçbir şekilde bilgilendirilmediğini ve davacının haklarının davalı tarafından yeteri kadar savunulmadığını, müvekkilinin ortaklığının sadece kağıt üzerinde kaldığını, sahibi olduğu hisseden kaynaklanan alacakları hiçbir şekilde alamadığını,Şirketten kar payı adı altında her ay 10.000,00 TL ödendiğini, eşit pay sahibi olmasına rağmen davacıya ancak 1.000,00 TL verildiğini, bundan başka ne kar payı ne de başka bir isim adı al- tında davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı ortaklığın nimetlerinden ziyadesi ile fayda- landığı halde davacıdan 1.000,00 TL’ye razı olmasının beklendiğini,Davacının, davalıdan ısrarla şirketin gerçek karına ilişkin kendisine açıklama yapmasını istediğini ve eğer şirket zarar ediyorsa bu zararı karşılamaya hazır olduğunu bildirdiğini, ancak davacının bilgi talebinin karşılanmadığını, müvekkile neden para ödenmediğinin hiçbir şekilde açıklanmadığını,Öyle ki, esasen piyasada hatırı sayılır, isim yapmış bir şirketin ortağı olan davacının asgari ücretle iş aramaya başladığını, haklarını almak istediğini söylediğinde ise davalı tarafından 1.000,00 TL’yi ödememekle tehdit edildiğini, Adi ortaklık sözleşmesinin en önemli unsuru müşterek ve ortaklaşa amaç için çalışma yükümü olduğunu, bu unsurun ortakların amacın gerçekleşmesine sadece aktif olarak katılmaları ve bu şekilde çaba göstermeleri şeklinde değil, aynı zamanda amaca aykırı eylem ve işlemlerde bulunmaktan kaçınma tarzında da olabileceğini, ortaklığı oluşturan kişiler arasında sıkı bir iş birliği ve güven ilişki- sinin gerektiğini, her ortağın, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlü olduğunu,Davalının, ortakların hak ve menfaatlerini korumak yerine sadece şirketten aldığı 7.000,00 TL’yi teminat altına almak için çalıştığını, kendi kişisel menfaatlerini ortaklığın menfaatlerinden üstün tuttuğunu, davacıya veya diğer kardeşlere ortaklığın durumu hakkında hiçbir açıklama yapmadığını, Davalının ortakların aleyhine olarak yaptığı işlemler neticesinde ortaklık ilişkisinin son- landırılması zaruretinin doğduğunu beyanla; Öncelikle, mülkiyet hakkı esasen davacıya ait olduğu halde şirketin dayatması neticesinde davalıya devredilen … Sanayi Tic. Ltd. Şti.’nin % 6,25 hissesinin davacı adına tescilini veya, Taraflar arasındaki adi ortalık sözleşmesinin feshini, elbirliği ile mülkiyet hakkında sahip oldukları % 25 şirket hissesinin satışı neticesinde tasfiye payının davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmemiş, taraf teşkili ve dilekçeler aşaması tamam- lanmamıştır.İlk Derece Mahkemesi’nce: Tensiben, “TBK’nın 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklananan davanın TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari davalardan olmadığı, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu” gerek- çesiyle “Davanın 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereği usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine ” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu : Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ” Her ne kadar adi ortaklık ile ilgili düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemiş olsa da , müvekkilinin şirket ortağı olduğu, mahkeme kararı sonucunda verilecek ilamın ortağı olduğu … Sanayi ve Tic. Ltd.Şti. Şirketini de ilgilendirdiği,Müvekkilinin aynı zamanda Bağkur kaydının bulunduğunu,Bu sebeple davanın ticari bir dava olduğunu, Ticaret Kanunu koruyucu hükümlerinin , ihtisas mahkemesi olan Ticaret Mahkemesi’nce değerlendirilmesi davacının lehine olacağından ilk derece mahkemesinin görevsizliğe dair kararının kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Davacı vekili, İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle verilen “usulden red” hükmünün kaldırılmasını talep etmektedir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık BK 620 vd maddelerine dayalı adi ortaklıktan kaynak- lanmaktadır. TBK’nun 620 . maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri söz- leşmedir. Diğer bir anlatımla, adi ortaklık: birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine gü- venen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzel kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.Yargıtay 3 Hukuk Dairesi’nin 2017/1158 Esas, 2019/991 Karar nolu 12/02/2019 tarihli ilamında da belirtildiği üzere;Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tari- hinden sonra 29/12/2020 tarihinde açılmıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da taraf- ların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 inci maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1 . maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi ,istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ve davalı tarafın tacir olmadığı, uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı dosya kapsamıyla sabittir. Bu halde, uyuşmazlığa konu dava, ticari dava niteliğinde değildir.Hal böyle olunca, mahkemece; davanın “ticari dava” olmadığı gözetilerek davaya Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bakılması için dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.İlk derece mahkemesince de bu yönde karar verilmiştir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 18/05/2021