Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1063 E. 2021/1731 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1063
KARAR NO: 2021/1731
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/02/2021
NUMARASI: 2018/850 E – 2021/121 K
DAVA: Adi Ortaklığın Tespiti, Adi Ortaklığın Tasfiyesi
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2007 yılında sözlü adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, adi ortaklık ilişkisi gereği stoklardaki hammaddenin ortaklığa sunumu ve hammadde temini, üretilecek ürüne ilişkin know how ve ar-ge çalışmaları, müşteri çevresinin paylaşılması ve yeni pazarlar geliştirilmesi işlerinin davacıya, hammaddenin işlenmesi ve üretimin …, ürün satış ve pazarlama işlerinin davalı … tarafından üstlenildiğini, adi ortaklıkta kar paylaşımının esas alındığını,buna göre toplam kar 100 birim kabul edilerek bunun 30 birim …, 30 birim … olmak üzere kalan 40 birimin ise, adi ortaklığa sonradan katılan … içerisinde bir ortaklık tesis edilerek; 13,33 birim …’den …, 13,33 birim …’den … ve 13,33 birim …’ten … arasında paylaşılacağının kabul edilmesine rağmen dava tarihine kadar kar paylaşımının yapılmadığını,28/11/2011 tarihinde gerçekleştirilen haftalık olağan toplantıda … ve … yetkilisi …’ün ortaklığa son verme iradesini ortaya koyduğunu, ortak bir tasfiye metni hazırlandığını, tasfiye metni üzerinde mutabık kalındığı halde … ve …’ün çeşitli nedenler ileri sürerek metni imzalamaktan kaçındıklarını, … tarafından keşide edilen ihtarname ile müvekkilinden cari hesap ilişkisi kaynaklı 86.909,11 TL talep edildiğini beyanla , adi ortaklığa ait karın tespiti ile devamı mümkün olmayan adi ortaklığın tasfiyesine, her bir ortağın payının ve güncel alacağının açıkça hesaplanarak dava tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizleri ile tahsiline karar verilmesini talep ve etmiştir. Davalılar vekili cevap/karşı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, yazılı adi ortaklık sözleşmesinin olmadığını, karşı davacı …’in alacağını talep etmesi üzerine bu davanın açıldığını,Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi’nin herhangi bir ortaklığı ispat için delil olamayacağını, Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi’ndeki firma kaşe ve unvanlarının imzaların yanında yer almaması nedeniyle sözleşmenin sadece gerçek şahıslar yönünden ileri sürülebileceğini, taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık değil, ticari alışveriş olduğunu davacı-karşı davalı tarafça adi ortaklık ilişkisini kanıtladığı iddia edilen belgelerin sadece iki firma arasındaki ilişkiyi göstermekte olduğunu, … ürünlerinin … tesislerinde fason işçilikle üretilip … üzerinden pazarlama ve satışının yapılmasının …’nın 1.sınıf Gayri Sıhhi Müessese Ruhsatı bulunmamasından kaynaklandığını, …’nın 27/12/2011 tarihinde 1.sınıf Gayri Sıhhi Müessese ruhsatını alması ile birlikte davalı ile ticari ilişkiyi bitirme kararı aldığını, davacı-karşı davalı firmanın karşı davacı … firmasına borçlu olduğunu, keşide edilen ihtarnamesi ile davacı-karşı davalı firmaya 86.909,11 TL alacaklı olduklarını bildirildiklerini, ihtarname 16/06/2012 tarihinde tebellüğ edildiğini, ödeme yapılmadığını belirterek, asıl davanın reddine, karşı davalı firmadan olan tüm alacağının tespiti ile şimdilik 86.909,11 TL’nin en yüksek ticari avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, bilirkişi tarafından yapılan mali inceleme ve tanık beyanları değerlendirildiğinde; taraflar arasında üretim, alım, pazarlama ve satım şeklinde gerçekleşen ve tarafların kendi ticari hesapları içerisinde karşılıklı fatura düzenlemek suretiyle cari hesap şeklinde alacak borç ilişkisi bulunduğu, davacı tarafından adi ortaklık kurulduğu iddialarının ispatlanamadığı, dosyaya sunulan Danışmanlık Hizmet Sözleşmesinin şahıslar arasında 10/05/2008 tarihinde imzalandığı ancak bu sözleşmenin de hayata geçirilemediği gibi sözleşme içeriğinin de adi otaklık ilişkisi niteliği taşımadığı, bu sözleşme davanın tarafı olan şirketlerin değil şahısların imzalarının bulunduğu, bu haliyle bir adi ortaklık ilişkisinden bahsedilemeyeceği kanaatine varılmakla davacının adi ortaklığın tasfiyesi talebi yerinde görülmediği,ayrıca davalı-karşı davacı … Kimyanın ticari defter ve kayıtlarına göre; davacıdan 90.909,11 TL alacaklı bulunduğu, davacı-karşı davalı … Kimyanın ticari defterlerine göre ise, … Kimya firmasına 75.909,11 TL borçlu göründüğü, aradaki farkın 15.000,00 TL tutarlı çekten kaynaklandığı, karşı davacının bu çek örneğini dosyaya sunduğu, 30/01/2012 keşide tarihli, 15.000,00 TL bedelli çekin dava dışı … firması tarafından hamiline olarak düzenlendiği, çekin … Kimya firması yetkilisi tarafından alındığı, çekin … Kimya firması tarafından karşı davacı … Kimya firmasına ciro yoluyla verildiği, bu çekin bankada karşılıksız çıktığı, bu nedenle karşı davacının hem kendisinin hem karşı davalının ticari defter ve kayıtlarına göre alacağını ispatladığı ,buna göre ,karşı davanın kabulüne, karşı davcı … Kimyanın 15/06/2012 tarihli ihtarname düzenleyerek karşı davalıya tebliğ ettiği, tebliğden itibaren 3 günlük makul süre sonrasında karşı davalının temerrüde düşmüş sayılacağı, buna göre temerrüt tarihinin 20/06/2012 tarihi olduğu gerekçesiyle; “Asıl davanın REDDİNE, …’nin karşı davasının KABULÜ ile, 86.909,11 TL alacağın davacı-karşı davalı …’den 20/06/2012 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte tahsili ile davalı- karşı davacıya verilmesine” karar verilmesi sonrası karara karşı asıl dosya davacı vekili ile asıl dosya davalılar vekili tarafından istinaf talebinde bulunulması sonrasında ;Dairemizin 2017/1687 Esas sayılı, 2018/739 Karar sayılı, 07/06/2018 tarihli ilamı ile; ” Davanın 6100 sayılı HMK döneminde açıldığı, delillerin somutlaştırılması ve açıkça bildirilip hasredilmesi kuralına tabi olduğu görülmektedir. Kaldı ki; asıl davada davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline başvurmuştur.Bu durumda davacı tarafın iddiasını ispat zımnında, “yemin” delili kalmaktadır. Dosyanın incelenmesinden davacının “yemin” deliline dayandığı anlaşılmaktadır. Asıl davada adi ortalığın varlığı konusunda tanık dinlenilmişse de, HMK 200. madde gereği adi ortaklığın kurulması yazılı şekle tabi değilse de, inkarı halinde varlığı HMK 200. madde uyarınca yazılı delille ispatlanabilir. Somut olayda bu konuda tanık dinlenilmesine rağmen,bu ispat koşulları karşılığında, akti ilişkinin varlığı konusunda ispat için tanık deliline itibar edilemeyeceği açıktır. Davacı yemin deliline dayandığından,öncelikle akdi ilişkinin varlığı konusunda bu delilin değerlendirilmesi, karşıya akti ilişkinin varlığı konusunda yemin yöneltme hakkının varlığı hatırlatılıp,yeminin eda edilip edilmemesi durumuna göre, kaçınılması veya edilmemesi sonucu adi ortaklığın mevcut olup olmadığı değerlendirilmelidir. Asıl davada davacı taraf taraflar arasında adi ortalık ilişkisi bulunduğunu ileri sürerek deliller kısmında yemin deliline de dayanmasına rağmen, mahkemece asıl davada davacıya yemin teklifi hakkının hatırlatılmadığı, yemin delilinin karar gerekçesinde hiç tartışılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle; asıl davada davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemenin verdiği karar şekline göre ilk derece mahkemesinin verdiği adi ortaklığın ispatlanamadığına dair kararda davacının deliller bağlamında bu adi ortaklığın varlığı ispatında yemin deliline dayandığı, mahkeme karar gerekçesinde yemin delilinin hiç değerlendirilmediği görülmekle, bu aşamada HMK 353/1-a-6 maddesi kapsamında, bu delil toplanmadan ve hiç değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, mahkeme kararının kaldırılması ile yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine” şeklindeki gerekçesi ile kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından ,İstinaf dairesinin kaldırma kararı uyarınca asıl davada davacı tarafa adi ortaklığın varlığı ve buna ilişkin talepleriyle ilgili yemin deliline başvurulup başvurulmayacağı hususunda beyanda bulunması için süre verildiği,asıl davada davacı taraf yemin deliline başvurduğunu beyan ettiğinden davalı tarafa davacının sunduğu yemin dilekçesi tebliğ edilerek duruşmada davalıya adi ortaklığın mevcut olup olmadığı hususunda yemin yaptırıldığı, davalılardan … tarafından ; hem şahıs şirketin hem de yetkilisi olduğu diğer davalı … şirketinin, davacı tarafla herhangi bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığına dair 07/10/2020 ve 10/02/2021 tarihli duruşmada yemin ettiğini,asıl davada davalı taraf yemin teklifini kabul ederek taraflar arasında adi ortaklık bulunmadığına ilişkin yemin etmiş olmakla, asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle ; Asıl davada; asıl davanın reddine, Karşı davada; … Şti ‘nin karşı davasının KABULÜ ile 86.909,11 TL alacağın davacı- karşı davalı … Şti ‘den 20/06/2012 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte tahsili ile davalı- karşı davacıya verilmesine” karar vermiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Davacı karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde;istinaf sonrası yemin edecek davalı …şirketinin yetkilisinin dava konusu edilen dönem itibarıyla … olmasına rağmen mahkemece bu kişi yerine … tarafından yemin eda edilmesinin sağlandığını ,adi ortaklık ilişkisinin yokluğunu asıl davada davalının ispat etmesi gerektiğini,taraflar arasında adi ortaklığın bulunduğunu sundukları ve istinaf dilekçesinde belirttikleri delillerle belli olduğunu,bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu,karşı dava yönünden verilen kararın ilirkişi raporundaki hesaplamadan farklı verildiğini,bu nedenle kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar ve karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde asıl davanın reddine karar verildiğini,asıl davada müddeabihin değerinin 174.000,00 TL’ olduğunu, asıl davada nisbi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmolunması usul ve yasaya açıkça aykırı olduğu ancak kararın diğer yönleri usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek gerek asıl karar ve gerekse vekalet ücretinin düzeltilmesi talepli tavzih talebi sonrası tavzih talebinin reddine dair ek kararın asıl davada olmak üzere bu yönüyle kaldırılmasını talep etmiştir. Asıl dava adi ortalığın fesih ve tasfiyesi, ortaklık alacağına ilişkindir.Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ve ortaklık pay alacağı davası reddedilmiştir. Bu davanın tamamı reddedilmekle, temelde adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi talebinin reddedildiğinin kabulü gerekir.Asıl davada kısmen kabul edilmiş yada reddedilmiş karar bulunmadığı açıktır.Zira asıl davada adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine dair davanın reddine karar verilmekle, değeri para ile ölçülebilir bir hüküm verilmediği açıktır.Emsal kararların tamamında ise adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verildiği, bu nedenle taraflar yönünden emsal kararlarda nispi vekalet ücreti verildiği gözetilmelidir. Bu nedenle asıl davada adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine dair davanın reddi nedeniyle davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı açıktır.Asıl davada davalıların asıl ve ek karara karşı vekalet ücretine yönelik istinaf talebinin HMK 353/1b-1.madde gereği reddi gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince de, kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı tarafından talep edilen bedel HMK’nın 200. maddesi uyarınca belirlenen senetle ispat sınırının üzerinde olduğundan somut davada tanık dinlemeyecektir. Kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar (HUMK. madde 236; HMK. madde 188), senet (HUMK. madde 287; HMK. madde 193), yemin (HUMK. madde 337; HMK. madde 228) ve kesin hükümdür (HUMK. madde 237; HMK. madde 303). Asıl dava davacısı ve karşı dava davalısının asıl ve karşı dava hakkındaki adi ortaklığın ispat yükü hakkındaki istinaf sebeplerinin incelenmesinde ise, asıl dava davacısının adi ortaklık yönünden yemin deliline dayanması gözetilerek ilk kararın istinafında davalıya yemin teklif hakkının hatırlatılmadığı gerekçesiyle kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine geri gönderilmesi sonrası ,davacının yemin teklifi ile ,… ve …’ün davalı … şirketinin ayrı ayrı temsile yetkili olduklarına dair ticaret sicil gazetesinde tüm ilanlar ve imza sirkülerleri gereğince ,…’ün davalı şahıs şirketi ile davalı … şirketi yönünden ayrı ayrı temsile yetkili olduğu değerlendirilerek, davalılardan … tarafından hem şahıs şirketinin , hem de ticaret sicil gazetelerindeki tüm ilanlar kapsamında her zaman yetkilisi olduğu diğer davalı … şirketinin, davacı tarafla herhangi bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığına dair 07/10/2020 ve 10/02/2021 tarihli duruşmada yemin ettiği görülmekle,davalı … şirketinin dava ve adi ortaklık iddiası tarihlerinde yetkililerinden birinin … olduğu belirlendiğinden,hatta dava dilekçesinde dahi adi ortaklık ilişkisinin … yönünden açıklamasının da detaylandırılması karşısında ,davalı şahıs şirketi ile davalı şirket yetkilisi tarafından eda edilen yemin nedeniyle iddia edilen hususların kati delil olarak kabul edilen yemin deliliyle davalı tarafça ispatlandığı,asıldavada davacısı yönünden ise adi ortaklığın ispatlanamadığı anlaşılmakla,asıl dava açısından asıl dosya davacısının istinaf talebinin HMK 353/1b-1.madde gereği reddi gerekmiştir. Ayrıca karşı davaya konu edilen alacağa dair karara yönelik karşı davalının istinaf sebeplerinin incelenmesinde ise ; alınan bilirkişi raporunda karşı davacının ticari defter kayıt ve belgeleri itibarıyla 90.909,11 TL ,karşı davalı … Kimyanın ticari defterlerinde ise karşı davacı .. şirketine 75.909,11 TL borçlu olduğunun belirlendiği,15.000,00 TLlık çekten kaynaklı farkın,dosyaya sunulan 30/01/2012 keşide tarihli dava dışı … firmasınca düzenlenen 15.000,00 TLllık hamiline çekin davacı … Kimya firması tarafından karşı davacı … Kimya firmasına cirolanmasına rağmen karşılıksız çıkması nedeniyle oluştuğu,karşı davada talebin 86.909,11 TL olduğu ve taleple bağlılık kuralı ile karşı davada tarafların ticari kayıtları ve söz konusu karşılıksız çek sebebiyle karşı davada cari hesap alacağının talep gibi 86.909,11 TL ve temerrüde konusu ihtarname sebebiyle ihtarnamenin tebliği sonrası 3 gün sonunda temerrüdün 20/06/2012 olarak belirlenmesinin de yerinde olduğu,karşı davanın taleple bağlı olarak ispatlandığı,karşı dava yönünden alınan bilirkişi raporunun taraf,mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu anlaşıldığından,yeni bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığı ,karşı davadaki kararın usul ve hukuka uygun olduğu belirlenmiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince asıl ve karşı davada verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, istinaf eden tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Asıl davada davacı ve davalıların,karşı davada ise karşı davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine, Asıl davada davacı ve davalılardan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı bu taraflardan ayrı ayrı ve peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, Karşı davada davalı … Ltd.Şti.’den alınması gereken 5.936,76 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.484,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.452,57 TL’nin karşı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/06/2021