Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1021 E. 2022/1070 K. 08.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/1021
KARAR NO: 2022/1070
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2020
NUMARASI: 2014/1443 E – 2020/416 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/04/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili şirketin yatırımlarını genişletmek ve yeni üretim alanı oluşturmak üzere 01.03.2014 tarihinde Fatih Oto Sanayi Sitesi … Blok …. Sk No:… Esenyurt/İstanbul adresinde bir imalat alanı kiraladığını ve bu alanda imalata başlamak için hazırlıklara giriştiğini, bu kapsamda elektrik enerjisini sağlamak amacıyla bu enerjiyi satmak hususunda tekel olan davalıya başvurulduğunu, davalı şirketin ise bu kapsamda tahkikat başlattığını ve evvelce aynı işyerinde faaliyette bulunmuş müvekkili ile hiçbir ilgisi bulunmayan … Ltd. Şti. adlı bir firmanın borcu bulunduğunu tespit ettiğini ve bu nedenle müvekkiline şifahi olarak abonelik sözleşmesinin yapılmayacağının bildirildiği, müvekkili şirket yetkililerinin defalarca davalı şirkete gerek yazılı gerekse de sözlü başvuru yaptıklarını, ancak hiçbir netice alınamadığını, müvekkilinin şifahi olarak borçtan sorumlu olduğunu söylemenin ve başvurularını kabul etmemenin hukuk aykırı olduğunu, müvekkili şirketin ilgili yeri kiraladığını ve iş yerini buraya taşıdığını, ancak taşınmanın gerçekleştiği mukavele tarihinden bu yana müvekkilinin ilgili yere üretim yapmadığı halde aylık 2.400,00 TL kira ödediğini, bu yerde istihdam edilmesi zaruri işçilere çalışmaksızın aylık ücretler ödendiğini ve ayrıca taşındığından beri imalat yapamadığını, yapmadığı imalat, işçi ücretleri ve boş yere ödemiş olduğu kira bedelleri yönünden müvekkilinin aylık ciddi miktarlara ulaşan zararları bulunduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı başkaca talep ve haklarının saklı kalması kaydı ile (6100 sayılı Yasa’nın 107. Maddesi uyarınca); öncelikle müvekkilinin süren zararının durdurulması ve zararın artmasının engellemesi için geçici surette müvekkilinin kiralamış olduğu işyerine elektrik verilmesi hususunda ihtiyati tedbir verilmesini, davalı şirketin müvekkili şirketle sözleşme yapmasına karar verilmesini, müvekkilinin uğramış olduğu zararın giderilmesi için ( ödenen aylık kira bedelleri, ödenen işçi ücretleri ve üretim yapılmaması nedeniyle uğranılan zararlar için) şimdilik 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek olan avans faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH; Davacı vekili 16/05/2016 tarihli harçlandırılmış dilekçesiyle 1.000,00 TL tazminat talebini 82.935,00 TL’ye yükselttiğini beyan etmiştir. Davalı şirket yasal süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda ; Davacı ve davalı arasında abonelik sözleşmesi gerçekleştirildiği anlaşılmakla; davacının, davalı şirketin davacı şirket ile sözleşme yapmaya mahkum edilmesi yönündeki talebi konusuz kalmakla bu talebi hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına, Davacının zarar tazminine yönelik davasının Kısmen Kabulü ile; 36.600,00 TL’nin dava tarihi olan 10/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Fazlaya dair istemin REDDİNE karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı,davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiştir. 1- Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında birden fazla bilirkişi raporu alındığı, bu raporların tamamında da davalının elektrik enerjisini sağlamamasının haksız ve keyfi olduğu tespitine yer verildiği, diğer abonenin müvekkili ile alakasının olmadığının tekmil dosya kapsamı ile sabit olduğu, yine bilirkişilerce yapılan tespitlerde müvekkilinin farklı şirketlerden elektrik hizmeti almasının mümkün olmadığının da tespit edildiği, dolayısıyla davalının alanında tekel olduğu ve şartları sağlayan herkese bu hizmeti sağlamakla yükümlü olduğu sabit olduğu halde müvekkiline elektrik hizmeti sağlamamasının açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğu, dava dilekçesinde de davalının müvekkiliyle sözleşme yapması ve müvekkilimin davalının kötü niyetli, keyfi ve haksız fiillerinden ötürü uğradığı zararın tazmininin talep edildiği, bu zarara ilişkin de bilirkişilerce hesaplama yapıldığı ve boş yere ödenen kira bedelinin 36.600,00 tl olduğu, aynı dönemde çalıştırmadığı halde 46.935,00 tl gereksiz personel giderinin yapıldığının tespit edildiği, bu rapora istinaden maddi tazminat talebinin 82.935,00 tl’ye çıkarıldığı, mahkemenin ise personel giderlerinden doğan zarar talebinin reddine karar verdiği, mahkemenin bu gerekçesini hukuki bir mesnede oturtabilmenin mümkün olmadığı, zira davalı müvekkilinin hakkı olan elektrik enerjisi bağlanması talebini karşılamamış ve haksız bir biçimde zararına sebebiyet vermiştir olduğu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında müvekkilinin zararının kira bedelleri ile sınırlı olmadığının açıkça tespit edildiği, keza dava dosyasına sundukları resmi belgelerden de görüleceği üzere söz konusu işçilerin davalının elektrik enerjisi sağlamadığı müvekkili tarafından kiralanan adreste istihdam edildiklerini, mahkemenin bu somut olgular karşısında, fiili ve hukuki mesnedi olmayan soyut olguları referans alarak bu dönemde 4-6 işçi çalıştırmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu yönündeki gerekçesinin maddi gerçeğe ve hukuka aykırı bir kabul olduğu,. zira yukarıda detaylarına değinildiği üzere müvekkilince mecur kiralandığında üretim faaliyetleri için istihdamda bulunulduğunun tartışmasız olduğu, müvekkilinin tekel statüsünde olan davalının hukuka uygun davranmak zorunda olduğu, keyfi davranışına son vereceği inancıyla bu süreçte personel istihdamında bulunduğunu , nitekim yerel mahkemece elektriğin bağlanması yönünde 19/12/2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı verildiği ,dolayısıyla bu mahkeme kararı karşısında dahi müvekkilinin söz konusu yerde personel istihdamında bulunması değil bulunmaması hayatın olağan akışına aykırı bir durum olarak kabul edilmesi gerektiği, müvekkilinin dava konusu işyerini sektörel yatırımlarını genişletmek ve yeni üretim alanı oluşturmak amacıyla kiraladığını , bu hususun dahi mahkemece hatalı değerlendirildiği ve müvekkili şirketin merkezinin Mecidiyeköy’de olması sebebiyle buranın şube olduğu yönünde dosya kapsamı ile bağdaşmayan bir kabule varıldığı, müvekkilinin Mecidiyeköy adresindeki merkezi üretim alanı değil şirketin muamele merkezi olduğu, eş deyişle müvekkilimin merkez adresinde üretim faaliyetleri değil ticari muamelelerin yürütüldüğü, her ne kadar mahkemece ara kararda şirket merkez ve şube personeli bulunup bulunmadığı hususlarında beyan ve belge sunmaları istenilmiş ise de kiralanan işyerinde istihdam edilen personelin bu işyerinde istihdam edildiğine dair resmi SGK evraklarının dosyada mevcut olduğu, müvekkili şirketin merkezinin; … Sok. No:… Kat:.. Mecidiyeköy/Şişli/İstanbul olup ,burasının muamele merkezi olduğu ve burada şirketin muhasebe ve sair idari işlerini takip eden personelin istihdam edildiği, müvekkili şirket nezdinde istihdam edilen …, …, …, …, …, …, …, …, … Ve … isimli personelin işyeri adreslerinin dava konusu mecur olduğu, dolayısıyla müvekkilinin bu işyerinde personel istihdam ettiğinin resmi kayıt ve belgelerle sabit olduğu, bilirkişi heyetinin de tespitlerinin bu yönde olduğu, buna ilişkin tüm delillerin t 15/06/2015 tarihinde dosyaya sunulduğunu , . hal böyle iken ‘şubede elektrik olmayan dönemde üretim yapılıp yapılmadığı, rapora yansıyan üretimin merkez şubede yapılıp yapılmadığı’nın da araştırılmasının yersiz olduğu , bilirkişi tarafından sadece kira ödenmesinden ötürü oluşan zarar ile boş yere personel istihdam edilmesinden ötürü oluşan zararı hesapladığı , ıslah dilekçesi ile de bu zarar kaleminin talep edildiği, dava dilekçesinde boş yere ödenen aylık kira bedelleri, ödenen işçi ücretleri ve üretim yapılmaması nedeniyle uğranılan zararlar talep edildiği halde bilirkişi heyetince üretim yapılmaması nedeniyle uğranılan zarar hesabı yapılmadığı , 30/03/2018 tarihli raporda bu talebin yerinde olmadığına dair değerlendirme yapıldığı, böylece davanın ispatlanması sebebiyle tam kabulü gerekirken ,kısmen kabul kararı verilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 2- Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle;.müvekkili şirketin , kanun ve ilgili mevzuat kapsamında hareket etmekte olup hukuka ve hakkaniyete aykırı kararın kaldırılması gerektiği, davacı herhangi bir zarara uğramadığından, tazminat talebininin reddine karar verilmesi gerekirken tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırılık teşkil etiği, müvekkili şirketin mevzuat hükümlerine aykırılık yapmamak adına, ilk etapta abonelik sözleşmesini yapmaktan imtina ettiğini,bunun diğer bir sebebinin ise mevzuat gereği müvekkili şirket’in çevre araştırması yapma hakkı olup bu durumun müvekkili için aynı zamanda bir zorunluluk olduğu , davacıdan önce taşınmazda bulunmakta olan 5269195 numaralı tesisatın abonesi … A.ş., borçlarını ödememiş olduğundan abonelik sözleşmesini de sona erdirmediğini, işbu sebeple taşınmaza yeni gelecek olan kiracının borçlarını ödemeyen şirket ile herhangi bir bağının bulunmadığını araştırmanın müvekkili şirket’in yükümlülüklerinden olduğu, müvekkili şirketin davacı ile abonelik sözleşmesini hemen yapmayıp, öncesinde çevre araştırması adı altında eski ve yeni kiracı olan şirketlerin aralarında herhangi bir organik bağın olup olmadığını araştırdığını , müvekkili şirket’in bu yükümlülüğünü yerine getirmiş olmasının , usulsüz elektrik kullanımlarının önüne geçilmesi açısından hayati önem taşıdığı, dava konusu olayda da müvekkili şirketin usulsüz kullanımların tekrarlanmaması adına yükümlülüğü olan çevre araştırmasını yaptığı ve davacı’nın bir önceki kiracı şirket ile herhangi bir bağının olmadığı kanısına varınca abonelik sözleşmesi imzaladığı, nitekim abonelik sözleşmesinin imzalanmasından dolayı da 06.10.2020 tarihli kararda, bu husus hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, davacının iddialarına rağmen, taşınmazda uzun bir süre kalmaya devam etmesinin kötü niyetli bir şekilde müvekkili şirketten yarar sağlamak istediğine kanıt niteliğinde olduğu, davacı yanın iddialarının elektrik aboneliği sağlanamamasından dolayı işlerin aksaması ve şirket’in zarara uğraması yönünde olmasına rağmen, davacı ilgili taşınmazda kalmaya devam etmiş ve zarara uğradığı iddialarının aksine kar elde etmiş olduğu, davacı’nın zarar etmek bir tarafa kar elde ettiği, bilirkişiler tarafından da tespit edildiği, kar etmeye devam eden davacının , müvekkili şirket’ten kötü niyetli bir şekilde yarar sağlamak adına ilk derece mahkemesi tarafından görülmüş olan davayı ikame ettiği, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava ,maddi tazminat talebine ilişkindir. Dava Tarihi 10/10/2014 olup, yargılama sırasında taraflar arasında 22.06.2015 tarihinde abonelik sözleşmesi gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece ,yargılama sırasında 19/12/2014 tarihli ara karar ile ” kiracı olan … A.Ş. ‘ne ilişkin tesisat talebinin tahkikatını tamamlayarak, sözleşme kurulumu yönünde işlem yapmadığı bu yönün de davacının üretimine telafisi güç zarar vereceği gerekçesiyle , davacının tebdir talebinin kabulü ile, şimdilik muhtemel abonelik harcamasının karşılığı olacak şekilde 3 aylık kira bedeli üzerinden hesaplanan 7.200,00.TL nakit veya süresiz teminat mektubunun mahkeme dosyasına teminat olarak gösterilmesi halinde davalı yanca geçici abonelik kurularak davacının elektrik bağlantısının sağlanmasına” şeklinde tedbir kararı verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; davacı şirket, yeni üretim alanı oluşturmak üzere 01.03.2014 tarihinde Fatih Oto Sanayi Sitesi … Blok … sokak No:… Esenyurt İstanbul adresinde aylık 2.400,00TL (2015 yılı 4 ve 5. Ay 2.700,00TL) kira bedeli ile işyeri kiralamış, davalı şirketçe önceki kiracı şirketin borcu bulunduğu gerekçesiyle davacı şirkete başvurusuna rağmen bir süre elektrik satışı yapılmamıştır. Yargılamada mahkemece elektrik mühendisi ve mali müşavir bilirkişilerden kök ve ek raporlar alınmıştır. Elektrik Mühendisi ve mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; davacı şirketin kiracı olarak bulunduğu adresteki elektrik tesisatına yönelik davalı elektrik kurumuna yaptığı abonelik sözleşmesi başvurusunun ilgili tesisatı daha önce kullanan ve borç tahakkuk eden şirketin borçları sebebiyle kabul edilmemesi sonucu davacı şirketin iş yeri için 01/03/2014 – 31/05/2015 döneminde ödemiş olduğu kira toplamının 36.600,00 TL olduğu, yine aynı dönemde toplamda 46.935,00 TL personel gideri oluştuğu yönünde görüş bildirilmiştir. Davacının 2014 mart ayında abonelik başvurusunda bulunduğu,Mali müşavir bilirkişi tarafından defter vs incelemesi sonucunda ; Davacının kira başlangıç tarihi 01.03.2014 tarihi olup, elektrik enerjisi abonelik başlangıç tarihi ise 22.06.2015 tarihidir. Davacı şirket yeni taşındığı işyerinde üretim yapılamaması sebebiyle zarara uğradığını iddia etmekte ise de, 2014 yılında 5.727.009,53 TI. net satış geliri ve bu satışlardan 68.986,05 ‘TL satış kârı elde edilmiş olduğu,buna göre davacı şirketin ticari faaliyeti kapsamında, kira başlangıç döneminden itibaren 2014 yıl sonu itibariyle kâr elde etmiş olduğu tesbit ve görüşü beyan edilmiştir. Mahkemece , gerçek zararın davalı şirket tarafından haksız olarak elektrik tesis edilmeyen dönemdeki (2014/3-2015/05 tarihleri arası) ödenen 36.600,00TL kira bedeli olduğu kabul edilerek ,bu miktara hükmedilmiş ve diğer talepler reddedilmiştir. Ancak ; mahkemece yargılama sırasında verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması yönünde bir karar verilmediği,abonelik tesis tarihine kadar elektrik kullanımı yapıldığı, bu sebeple ; davacı şirketin elektrik kullanamadığı dönemin (en erken) kira sözleşmesinin yapıldığı 01/02/2014 ve tedbiren elektriğin bağlandığı 19/12/2014 tarihleri arası olduğu anlaşılmaktadır. Mali müşavir bilirkişinin defter ve belge incelemesi sonucu tanzim ettiği ek raporunda ; davacı şirketin ticari faaliyeti kapsamında, kira başlangıç döneminden itibaren 2014 yıl sonu itibariyle kâr elde etmiş olduğu tesbiti gözetilerek, kar kaybına ilişkin talebin ve çalışanlara boşuna ücret ödendiğine ilişkin talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmediğinden ,davacı tarafın istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ,istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yukarıda yazılı dönemde ticari faaliyet devam ettiğine göre ,bu dönem için ödenen kira bedellerinin boşuna ödendiği şeklindeki davacı iddiası yerinde olmadığından,mahkemece kira sözleşmesi başlangıcından abonelik tesisi tarihine kadar tüm kira bedellerinden davalının sorumlu tutulması hatalı olup,elektrik kullanılamadığı anlaşılan 01/02/2014 tarihi ile 19/12/2014 tarihleri arasında ödenmiş aylık 2400 TL olmak üzere 10 ay 19 günlük toplam 25.520,-TL kira ödemesinin davacı zararı kapsamında değerlendirilmesi ,bu yöndeki zararın da aynı dönemle sınırlandırılması gereklidir Bu sebeplerle davalı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmekle ,davalının istinaf başvurusunun kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B-Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden esas hakkında; 1-Davanın kısmen kabulü ile 25.520,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.743,27 TL harçtan, 25,20 TL peşin harç ile 1.399,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 319,07 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, (ilk derece mahkemesince davalıdan bakiye harç tahsili yapılmış ise ,mahsup-iade vs. talepler olduğu takdirde ilk derece mahkemesince bu hususlarda karar verilmesine) 3-Davacıdan alınan 25,20 peşin harç ve 1.399,00 TL ıslah harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 1.322,00 TL yargılama giderinden kabul edilen kısma göre hesaplanan 405,85 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalının yargılama sırasında yapmış olduğu 18,00 TL ‘nin reddedilen kısma göre hesaplanan 12,47 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca kabul edilen kısma göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca reddedilen kısma göre hesaplanan 8.264,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımların kararın kesinleşmesi halinde yatıran taraflara iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının, isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının yapmış olduğu istinaf giderinin üzerinde bırakılmasına, Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/04/2022