Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/895 E. 2021/2266 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/895
KARAR NO: 2021/2266
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2018/194 E – 2020/133 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili başlangıçta tüketici mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Elektrik enerjisi alımı/kullanımı hususunda bir süre davalı şirket ile çalıştığını, kullanmış olduğu/tükettiği elektrik enerjisine istinaden davalı tarafça kesilen faturaları”otomatik fatura ödeme talimatı” ile ödediğini, müvekkilinin bir süre sonra davalı ile arasındaki elektrik enerjisi satış sözleşmesini “Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”e uygun olarak sona erdirerek 01/08/2015 tarihinde dava dışı … Ltd. Şti ile elektrik enerjisi satış sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin 01/08/2015 tarihinde dava dışı … Ltd. Şti ile sözleşme imzalamış olması nedeniyle 01/08/205-31/08/2015 döneminde kullanılan/tüketilen elektriğin faturalanmasının … Ltd. Şti tarafından yapılması gerektiğini, nitekim 08/09/2015 fatura, 15/09/2015 son ödeme tarihli, Seri … Sıra No … ve 4.030,16 TL bedelli” faturanın dava dışı … Ltd. Şti tarafından kesilmiş ve davacı müvekkili tarafından ödendiğini, ancak aynı döneme (01/08/2015-31/08/2015) ilişkin elektrik tüketimi “09/09/2015 fatura, 21/09/2015 son ödeme tarihli, Seri … Sıra No:… ve 9.005,60 TL bedelli” fatura ile davacı müvekkil ile sözleşmesi sona eren Davalı … A.Ş tarafından da faturalandırıldığını ve davalı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin devam ettiği dönemde otomatik ödeme talimatı verilen banka hesabının (… Bankası …-… numaralı vadesiz TL IBAN: …) müsait olması nedeniyle 9.005,60 TL fatura bedeli 21/09/2015 tarihinde haksız ve hukuka aykırı olarak davalı tarafından otomatik olarak tahsil edildiğini, davalı şirketin kesmiş olduğu fatura incelendiğinde, fatura bedeline ilişkin tüm kategorilerin 0 (Sıfır) olduğu açıkça görülmekte iken fatura tutarının neye ilişkin olduğu ve nasıl 9.005,60 TL bedelli olduğunu da anlayamadıklarını, dolayısıyla faturanın yanlış ve dayanaksız kesilmiş olduğu ve yapılan tahsilatın da maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu, davalı şirketin kendi faturasından da anlaşıldığını, müvekkilinin kullanmış/tüketmiş olduğu 01/08/2015-31/08/2015 dönemine ait elektriğin hem sözleşmesi biten davalı şirket tarafından hem de sözleşmesi devam eden dava dışı şirket tarafından 2 farklı faturaya konu edilmesi ve aynı döneme ilişkin mükerrer tahsilat yapılması usul ve yasalara aykırı olup; sözleşmesi sona ermiş olan davalı şirketin yapmış olduğu tahsilatı iade etmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla müvekkilinin otomatik fatura ödeme talimatı verdiği hesabından haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilmiş olan 9.005,60 TL’nin kesintinin yapıldığı 21/09/2015 tarihinden itibaren ve ticari reeskont faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı döneme ait hem müvekkili şirket hem dava dışı … tarafından ayrı ayrı faturalandırma ve mükerrer tahsilat yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, davacı yan müvekkili şirket ile 30/01/2014 tarihinde elektrik satış sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9. Maddesinde taraflardan herhangi birisi sözleşme bitiş tarihinden doksan (90) gün öncesine kadar sözleşmenin feshedileceğine dair diğer tarafa bildirimde bulunmadığında sözleşmenin kendiliğinden uzayacağı belirtildiği, davacı yan sözleşmede anlaşılan sürelerde müvekkili şirkete herhangi bir fesih bildiriminde bulunmadığını, haliyle kendiliğinden uzayan sözleşmede tarafların sorumluluğu devam ettiğini, davacı yan, sözleşme süresi dolmadan 07/08/2015 tarihinde başka bir tedarikçi şirket ile sözleşme imzaladığını, ve bunu dilekçesinde ikrar ettiğini, basiretli bir tacir gibi davranmayan abonelik sözleşmesine aykırı olarak sözleşmeyi sona erdiren davacıya sözleşmenin 10. Maddesi uyarınca fesih tazminat bedeli faturası tahakkuk ettirildiğini, düzenlenen fatura EPDK mevzuatına ve hukuka uygun olup ödenmesi gerektiğinin tartışmasız olduğunu, nihayetinde müvekkili şirketin işlemleri EPDK mevzuatına uygun olduğunu, davacı yanın kendisine tahakkuk edilen faturadan sorumlu olduğunun sabit olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “tarafların tacir olduğu ve bunun sonucu basiretli tacir olduklarından hareketle; geçerli olarak kurulan sözleşme karşısında, davacının sözleşmeyi başka tedarikçi ile anlaşması neticesinde erken feshi nedeni ile davalıya sözleşme fesih tazminatını ödememesi gerektiğinin ileri sürülemeyeceğine, sözleşme m. 10 ve diğer hükümleri gereğince bu iddianın kabul görmesinin mümkün bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; davalı taraf, sözleşmeyle taahhüt ettiği halde indirim oranını kaldırarak ulusal tarife üzerinden tüketim bedellerini müvekkili şirkete fatura ettiğinden, sözleşme koşullarında tek taraflı olarak değişikliğe gittiğini, müvekkiline sözleşmeyi feshetme hakkı doğduğunu, müvekkilinin 1 yıllık taahhüt süresi geçtikten sonra sözleşmeyi fesh ettiğini, taahhüt süresi sona erdikten sonra davalı ile olan aboneliğin sona erdirildiğini, bu nedenle Abonelik Sözleşmeleri Yönetmeliğinin 16/1 maddesine göre davalının cezai şart adı altında talepte bulunmasının mümkün olmadığını, davalı haklı olsa bile cezai şart miktarının sağlanan indirim miktarını geçemeyeceğini, sözleşmedeki cezai şartın, genel işlem koşulu olması nedeniyle hükümsüz olduğunu, dava konusu sözleşmenin tacirler arasında yapılmış ticari bir sözleşme değil, standart bir tüketici sözleşmesi olduğunu, sözleşmede müvekkili şirketin tüketici niteliği öne çıktığını, müvekkilinin gerçek ya da tüzel kişi olması, tacir olup olmamasının bir önemi olmadığını, ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, taraflar arasında yapılan Elektrik Enerjisi Serbest Tüketici Sözleşmesinin süresinden önce feshi nedeni ile cezai şart alacağına ilişkin tahakkuk ettirilen faturanın ödenmesi nedeniyle istirdat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında 30.01.2014 tarihli Elektrik Enerjisi satış Sözleşmesi imzalanmış olduğu, sözleşmenin 9. Maddesinde “sözleşmenin bitiş tarihinden itibaren en az 90 gün öncesinde yazılı bildirimde bulunmak şartıyla sözleşmeyi feshedebilir”, 10. Maddesinde ise haklı bir sebep olmaksızın sözleşmenin feshedilmesi halinde …en yüksek fatura bedelinin iki katı tutarında ceza bedelinin ödeneceği” düzenlemelerinin bulunduğu, davalı tarafça taahhüt edilen indirim tutarının faturalara yansıtılmadığı, davacının Ağustos 2015 tarihinde dava dışı şirketle sözleşme imzalamış olduğu, haklı sebeple fesih hakkının kullanıldığına ilişkin bildirimde bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre yapılan değerlendirmede; taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı tarafça fesih ihbarının 90 günlük süre içinde yapılması gerektiğinin düzenlenmiş olduğu, davacı tarafça bu sürede fesih ihbarının yapılmadığı, bu nedenle de mahkemece sözleşmenin bu maddesinin uygulanması yoluyla karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Cezai şarta ilişkin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise: Cezai şartı düzenleyen BK.nun 158/1 (TBK.nun 179/1) maddesi; “Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Esasen TTK’nun 22. maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir. Somut olayda belirtilen koşulların oluşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/09/2021