Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/838 E. 2021/2799 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/838
KARAR NO: 2021/2799
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2019
NUMARASI: 2018/1122 E – 2019/1422 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 25/10/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki ve sürücüsü olduğu … plakalı araç ile maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, araçta meydana gelen zararların giderilmesi için davalı şirketle anlaştığını, Davalı şirket çalışanlarınca kaza ile hiç alakası olmadığı halde aracın motoru, piston kolu, yağ pompası, motor yatağı, krankın değiştirildiğini, bu malzemelerin kaza ile ilgisinin bulunmadığını, davalının kullanımından kaynaklandığını, zira ancak arabanın yağsız veya susuz şekilde kullanılması bu şekilde arıza vereceğini,Bu malzemelerin bizzat davacı tarafından alınarak davalıya teslim edildiğini, buna ilişkin 8.260,00 TL lik fatura düzenlendiğini, 24/09/2018 de araç teslim alınmak üzere gidildiğinde davalı tarafça 12.004,14 TL tamir bedeli talep edildiğini, fahiş bedel talep edilmesi nedeniyle davacının aracı teslim alamadığını, Davalı tarafça yapılan hizmetin davacının ihtiyaçlarını karşılamadığını, 6.000,00 TL gibi fahiş oranda boya bedeli istendiğini, ancak aracın kazada hasara uğrayan kapısı bir bütün olarak değiştirildiğinden bununla ilgili olarak boya, işçilik bedelinin doğmaması gerektiğini beyanla,Aracın geç teslim edilmesi ve davacının bu süre içinde araba kiralamasından dolayı 18.530,00 TL bedelin, 3.000,00 TL motor, 500,00 TL yağ pompası, 1.000,00 TL piston kolu, 500,00 TL motor yağı, 2.000,00 TL krank bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; uyuşmazlık konusu aracın müvekkilinin tamirha- nesine çekici vasıtasıyla getirildiğini ve ağır hasarlı olarak teslim alındığını, gerekli olan her tür onarımın ve davacı tarafın isteği dahilinde ekstra bakım ve onarımın yapılması nedeniyle ücrete hak kazanıldığını, ancak müteaddit defalar talep edilmesine rağmen tamir bedelinin ödenmediğini, Davacıya ait aracın müvekkili şirket çalışanları tarafından kişisel olarak kullanılmadı- ğını, davacının dava dilekçesi eklerinde sunduğu parçaların davacının genel bakım ve onarım talimatı sonucunda alınıp değiştirildiğini, Davacının muvafakatı üzerine … isimli şahsın aracı teslim almak için üzere geldiğini, ancak faturadaki parayı ödemekten imtina ettiğini, bunun üzerine de müvekkili tarafından araç üzerinde hapis hakkı kullanıldığını, bu durumun tutanağa bağlandığını, Davacı tarafından sunulan faturaların gerçeği yansıtmadığını, davacının işbu dava açısından 3.kişi konumundaki … Turizm ile mutad ve sürekli olarak yaptığı ticaretin ve taşımanın bedelini müvekkiline ödetmeye çalıştığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince: AÇILAN DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE “1-Geç teslimden kaynaklı fatura hizmetleri ispatlanamadığından davacı talebinin kısmen kabulü ile 2.250,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 2- Davalı tarafça boya bedeli olarak belirlenen 6.000,00 TL boya bedelinden 4.000,00 TL’nin tenziline buna göre davacının 24/09/2018 tarihli faturada 2.000,00 TL boya bedelinden sorumlu OLMASINA, 3-Motor arızası nedeniyle davacının karşılamış olduğu toplam 8.260,00 TL giderden tarafların muterafik kusurları dikkate alınarak 4.130,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faiz ile davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarife gereğince vekalet ücretinin 2.725,00 TL olduğunu, karara 3.400,00 TL olarak yazılmasının hatalı olduğunu, Ayrıca mahkemece kiralama ücreti yönünden kısmen reddine karar verilmişse de davalının temerrüde düştüğü hususunun yeterince incelenmediğini, dosya içinde mevcut tutanakta da belirtiliği üzere 24/09/2018 tarihinde araç teslimi için gidildiğini, ancak borcu olduğundan bahisle aracın teslim edilmediğini, Borçlunun kendisine bir faydası olmamasına rağmen malı muhafazaya devam etme mecburiyetinin yegâne sebebi, alacaklının hareketsizliği olup, bunun bütün olumsuz sonuçlarının da borçluya yüklenmemesi gerektiğini, dolayısıyla mahkemece % 31,78 kabul % 68,72 red oranına karar vermesinin ve bunun üzerinden hesaplama yapmasının hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi tarafından motor hasarının oluşmasında tarafların eşit oranda kusurlu olduğu sonucuna varılmışsa da bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, Ayrıca davalının dava konusu aracı süresinde tamir etmediğini beyanla ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacının dava dilekçesinde boya ediminin ayıplı olduğu yönünde bir iddiada bulun- madığını, yaşanan kazada davacının aracının kapısının zarar görmesi sonucu bu kapının bir bütün olarak değiştirilmesi nedeniyle bununla ilgili boya, işçilik bedelinin doğmaması gerektiği hususunda itirazda bulunduğunu, bilirkişi heyeti tarafından da, aracın tamamının boyanması için taraflar arasında anlaşıldığı ve aracın tamamının davalı tarafça boyandığı hususunun tespit edildiğini, bilirkişinin görevi kapsamına girmeyen bir değerlendirmede bulunduğunu, Davacının aracın müvekkiline ait işyerine ağır hasarlı bir şekilde çekici ile getirildiğini, meydana gelen hasarın büyük bir ciddiyet ve özen ile onarıldığını, aracın hasarına göre davalının yapabileceklerinin de sınırlı olduğunu, bu hususun bilirkişi tarafından gözden kaçırıldığını, aracın davacıya teslim edildiği 27/11/2018 tarihi ile araç üzerinde bilirkişi incelemesinin yapıldığı 04/03/ 2019 tarihi arasında aracın kullanımından veya karışmış olduğu ufak çaplı kazalardan meydana gelebilecek hasarların dikkate alınmadığını, Davacıya ait aracın davalının çalışanlarınca kişisel amaçlı kullanılmadığını, bu iddianın kesinlikle kabul edilmediğini, bilirkişi raporunda “kontrol amaçlı çalıştırılmış olsa bile ilk çalıştırmada motor blok değiştirilmesini gerektirir bir hasar oluşmayacağı”nın tespit edildiğini, bu tespite bir diyeceklerinin bulunmadığını, ancak “davalının söz konusu araçta kaza nedeniyle motorun hasar görüp görmediği kontrol edilmeksizin aracın çalıştırılması nedeniyle hasarın arttığı ve oluşan zararda tarafların müterafik kusurunun bulunduğu” şeklindeki tespiti kabul etmediklerini, dava konusu aracın uzmanlarınca gerekli kontrollerden geçirildiğini, tamir işleminin gereği gibi ve özenle yapıldığını, hak edilen tamir bedeli ödenmediğinden araç üzerinde hapis hakkının kullanıldığını beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, ayıplı araç tamiri nedeniyle maddi tazminat ve menfi tespit talebine ilişkindir. Araç tamir ve bakım sözleşmeleri TBK’nın 470 vd. md anlamında eser sözleşmesi niteliği arz etmektedir. TBK’nun 470 maddesinde Eser Sözleşmesi:”Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla yükümlüdür. Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır. Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı yapıldığının kabulü gerekir. Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır. Eldeki davada, davacıya ait … plakalı aracın 14/05/2018 tarihinde maddi hasarlı kazaya karıştığı, oluşan hasarın davalı tarafça tamiri hususunda taraflar arasında anlaşmaya varıldığı, bu kapsamda aracın tamir edildiği, tamir bedeli olarak davacı adına 12.004,14 TL fatura düzenlendiği, davacının yapılan tamir işlemine göre söz konusu fatura bedelini fahiş bulduğu, ödemeden imtina ettiği, tamir bedeli ödenmediği için aracın davacıya teslim edilmediği, buna dair tutanak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacının dava dilekçesindeki talepleri; araçtaki boya işlemi, motor hasarı ile ilgili değişen parça bedelleri yönünden menfi tespit ve aracın geç teslim edilmesinden kaynaklanan araç kiralama bedeli nedeniyle maddi tazminat ilişkindir. Boya bedeli ile ilgili olarak; davacı “aracın kapısının bütün olarak değiştirildiği, bu nedenle boya ve işçilik bedeli doğmaması” gerektiğini beyanla ödenmesi gereken gerçek (kadir maruf) boya bedelinin tespitini, bu ölçüde boya bedeline ilişkin kalemde indirim yapılmasını talep etmiş olup boya işleminin gereksiz olarak yapıldığı iddiası niteliği itibariyle hizmetin ayıplı olarak sunulduğu iddiası olarak yorumlanmıştır. Bilirkişi raporuna göre; boyama işleminin özensiz bir şekilde yapıldığı, boyanın bir çok kısmında renk solmaları ve boya atmalarının bulunduğu, sağ ve sol marşpiyel kısımlarında önemle ölçüde ezik ve macunla kapatılmış kısımlar bulunduğu, sağ yan kapı basamağında boya atmalarının bariz şekilde görüldüğü, araçtaki hasar onarımlarının kaba ve yer yer kalın macun tabakaları ile gelişigüzel kapatılıp kötü işçilikle boyanarak yapıldığı, aracın motor kısmında çeşitli plastik aksamların derme çatma, idareten tutturulduğu, yine ön kaput menteşe ve oturma yüzeylerinde boya dökülmelerine rastlandığı ve alttan paslı tabakanın çıktığı, bu tespitlere göre boyama işleminin aslına uygun olarak gerçekleştirilmediği ve yeniden boyama gerektirmesi nedeniyle ayıplı hizmet sunulduğu, aksamın yeniden düzeltilmesi için 4.000,00 TL masraf sarf edilmesi gerektiği belirtilmiş, ancak kapının bütün halinde değiştirilmesinin gerekip gerekmediği, eğer değiştirilecek ise kapı kısmında boya işlemine ihtiyaç duyulup duyulmadığı, araçta meydana gelen bir hasarın giderilmesi için gereken boya işleminin kadri maruf bedeli tespit edilmediğinden, aracın yeniden boyanması için sarf lazım gelen boya masrafı gözetilerek davalının talep edebileceği boya masrafının ne kadar olduğu tespit edilememiştir. Motor arızası ile ilgili iddiaya gelince; Dava konusu araç kaza sonrası davalı servisine çekici araç ile getirilmiş olup dosya içinde aracın motorunun kaza sırasında hasar görüp görmediği konusunda bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacı kaza ile ilgili olmayan motor hasarının araç serviste iken davalı şirketin aracı şahsi işlerinde kullanmasından kaynaklandığını beyan etmiş, davalı taraf ise savunmasında kontrol amaçlı motor çalıştırıldığında motorun patladığını beyan etmiştir.İbraz edilmiş faturalardan, yarım motor revizyonu yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi heyetince yapılan incelemede motorun onarılmış olduğu, normal çalışmasını sürdürürken kapatılmış bir motorda ilk çalıştırma esnasında motorun revizyon gerektirecek şekilde hasar görmesi teknik olarak mümkün olmadığı gibi, bir arızası bulunmayan motorda da kısa kullanım sürelerinde hasar oluşmasının beklenmeyeceği, ilk çalıştırma esnasında motorda blok değişimini gerektirecek şekilde hasar oluşmasının, kaza esnasında motorun alt kesiminin hasar almış olması halinde mümkün olduğu, davalı taraf çalışanlarınca aracın motorunun kaza esnasında hasar görüp görmediğini kontrol etmeden çalıştırılmış olması nedeniyle motor hasarının arttığı, bu bağlamda, ortaya çıkan motor hasarında tarafların eşit oranda müterafik sorumluluğunun bulunduğu, motor hasarına ilişkin olarak dosyaya sunulan 8.260,00 TL tutarındaki fatura kalemlerinin oluşan motor hasarı ve piyasa şartlarına uygun, (kadri maruf) olduğu, motor hasarının oluşmasında tarafların eşit kusurlu olmasına göre 4.130,00 TL’lik kısımdan davalının sorumlu tutulabileceği sonucuna varılmaktadır. Aracın geç tesliminden kaynaklanan araç kiralama bedeline ilişkin talebine gelince; Dosyaya mübrez fatura niteliğindeki belgeler aracın gerek karoser onarımı süresi gerekse motor onarım süresine açıklık getirecek nitelikte değildir. Aracın gerçek onarım süresine ilişkin tahkikat evrakında bir bulguya ulaşılamamıştır. Bilirkişi kurulunca kaza tarihi ile ibraz edilmiş fatura tarihleri arasında bulunan yaklaşık 5 aylık sürenin makul onarım süresinin çok üzerinde olduğu, Dava konusu aracın karoser aksamının onarımı için gerekli makul süre 14 gün, motor revizyonu için ise gereken süre 6 gün, dava konusu araca eşdeğer bir aracın ortalama günlük kiralama bedelinin 150,00 TL olduğu belirtilmiştir. Aracın hasarına göre makul onarım süresi 14+6 = 20 gün olup dosya içeriğinden davacıya ait aracın tamiri yapılmak üzere 14/05/2018 tarihinde davalıya bırakıldığı, iş bu davanın açıldığı 14/11/2018 tarihine kadar geçen 184 gün boyunca davacıya iade edilmediği anlaşılmaktadır. Netice itibariyle davalı taraf, davacının aracını 184-20=164 gün kendi uhdesinde tutup teslim etmeyerek temerrüde düşmüştür. Davalının hapis hakkı ile ilgili savunması ele alındığında; dava konusu uyuşmazlık, davalının dava konusu araç üzerinde hapis hakkı doğup doğmadığı, davacının ise aracın iade edilmemesinden dolayı tazminat hakkının olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. İspat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. TMK’nın 6. maddesinde bu husus; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” şeklinde ifade edilmiştir.TBK’nın 50/1’e göre de “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır”. Bu bağlamda davacının hem uğradığı zararı ve miktarı hem de davalının eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını ispat etmesi gerekir. Yine aynı Kanun’un 950.maddesinde hapis hakkı hükme bağlanmış olup, buna göre hapis hakkı borçlunun taşınır mallarına ve kıymetli evrakına onun onamıyla zilyed bulunan alacaklının, muaccel olan ve bu eşya ve evrakla doğal bir bağlantısı bulunan alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davalının hasarlı aracın boyanmasına ve motorun tamirine ilişkin hizmeti ayıplı olarak sunduğu, henüz muaccel hale gelmiş bir alacağının bulunmadığı dolayısıyla TMK 950. Md anlamında hapis hakkını kullanamayacağı sonucuna varılmakla aracın makul onarım süresinin aşıldığı ve araçtan mahrum kalınan 164 gün tazminat talep edilebileceği sonucuna varılmıştır. Mevcut tespitlere göre, davacının vekalet ücretine ilişkin istinaf sebepleri bu aşamada değerlendirilmemiştir. Buna göre, mevcut hasar dahilinde kapının bütün halinde değiştirilmesinin gerekip gerekmediği, eğer değiştirilecek ise kapı kısmında boya işlemine ihtiyaç duyulup duyulmadığı, mahkemece davacının aracında yapılması gereken boyama işleminin tamir tarihindeki rayiç değerinin ne olduğu, davalı tarafça talep edilen boya bedelinin kadri maruf olup olmadığının, yeniden yapılacak boyama bedeli de gözetilerek davalıdan talep edilebilecek boya bedelinin tespiti, bu husustaki iddia ve savunmaların karşılanarak itirazların giderilmesi, bundan sonra davacının boya ve motor tamirine ilişkin menfi tespit talebi ve araçtan mahrum kalma nedeniyle talep edebileceği tazminat miktarı yönünden hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince tespit edilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirdiğinden dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/10/2021