Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/693 E. 2021/1964 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/693
KARAR NO : 2021/1964
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2020
NUMARASI : 2017/225 E – 2020/54 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dilekçesinde ; davalı şirketin dava dışı şirket olan … San ve Tic Ltd Şti ile akdettiği 10.08.2009 tarihli sözleşme ve davalı tarafından kesilen 01.06.2012 tarih … nolu fatura ile dava dışı şirkete İstanbul ili, … ilçesi, … mah. … parsel … Blok, 51 nolu daireyi 420.000.00 TL bedelle devir , teslim ve ferağını taahhüt ettiğini, ancak bugüne kadar iş bu dairenin tapu devrinin yapılmadığını, dava dışı şirket … şirketinin davacı müşterisi olduğunu, söz konusu daireyi ticari borcuna karşılık 08.09.2016 tarihli alacağın temliki ve taşınmaz satış sözleşmesi ve dava dışı şirket tarafından davacıya 08.09.2016 tarih 028724 nolu fatura ile davacıya temlik ve teslim edildiğini, davacıya devir ve teslim edilen daire ile ilgili olarak haricen yapmış oldukları araştırmada devre konu daire ile ilgili olarak yüklenici firma olarak davalı ile dairenin bulunduğu sitenin arsa sahipleri arasında İstanbul Anadolu 17 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/83 esas sayılı dosyası ile derdest olan tapu iptal ve tescil davasının devam ettiğinin tespit edildiğini, davacı tarafça bu dava dosyasının incelendiğini, davanın davalı lehine sonuçlanması halinde bile devre konu A1-2 Blok, 51 nolu dairenin % 54 payının davalı adına tesciline karar verileceğini, bu sebeple devre konu daireyi davacıya tam hisseli olarak devretmesinin hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, ayrıca davalının dava konusu daireyi 2012 yılında dava dışı şirkete sattığını, aradan yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen dairenin tapusunun devredilmediğini, davacının iş bu daireyi temlik aldıktan sonra dairenin tapusunu almak veya mümkün değilse dairenin rayiç bedelini tahsil etmek amacıyla ihtar çektiğini, ancak davalı tarafından edimleri gerçekleştirmek adına somut bir adım atılmadığını beyanla, şimdilik dairenin rayiç değeri olan 420.000.00 TLnın ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt fıizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı ile dava dışı … arasında İstanbul ili, Sancaktepe mah. Tapunun 2000 parsel sayısında kayıtlı taşınmaz üzerinde inşa edilen … isimli sitede bulunan A1-2 Blok ve 51 nolu bağımsız bölüm için satış sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre taşınmazın bedelinin ödeneceğini ve taşınmazın tapusunun sözleşme hükümlerine göre devredileceğinin kararlaştırıldığını,taşınmazın bedelinin …’ün hissedarı olduğu … tarafından çeklerle ödendiğini, ancak sözleşme tarafında bir değişiklik yapıldığını , taşınmazın tesliminin de …’e yapıldığını, ancak taşınmazın tapusunun arsa sahiplerinin davalı ile imzalanan sözleşmeye aykırı olarak tapuları devretmemesi nedeniyle davalının herhangi bir kusuru olmaksızın …’e devredilmediğini, davalının hak ettiği tapuları almak üzere İstanbul Anadolu 17 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/83 esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davası açtığını, …’ün davalı yanında anılan dosyada müdahil olması için ihbar edildiğini, davacı … arasında fatura karşılığı yapılan temlik işlemi açısından herhangi bir bağlayıcılığının bulunmadığını, … şirketinin davalı ile yapılan sözleşmenin tarafı olmadığı gibi sözleşmeye konu taşınmazı devir ve temlik etme yetkisinin de olmadığını, müvekkili … ile imzaladığı s,özleşmenin tarafının … olduğunu, sözleşme bedelinin yalnızca … tarafından ödendiğini, davalının yükümlendiği edimlerin … değil …’e yönelik olduğunu, bu nedenle temlik sözleşmesinin de geçersiz olduğunu, temlik işlemine konu iddia edilen taşınmazın da tapulu taşınmaz olduğu için tapulu taşınmazların satışı ve devrinin de ancak noterde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile yapılabileceğinden temlik işleminin de geçersiz olduğunu, davacının iddiasının aksine tapu devir ve tescili talep ediyen taşınmazlar arasında bulunan 51 nolu bağımsız bölümün tam payının dava edildiğini, taşınmazın mülkiyetinin devrinin hukuken ve fiilen mümkün olduğunu belirterek, davanın husumetten ve esastan reddini talep etmiştir.İhbar olunanlar … ve …Limited Şirketi vekili davaya karşı sundukları beyan dilekçelerinde; ihbar olunan … Şirketi ile davalı … arasında, …, … mah. … sok, N:… mevkiinde bulunan ve tapunun … ve … parsel numarasında kayıtlı ve davalı tarafından yapılmakta olan sitede A1-2 blok, D:51 ve A3-2 Blok D:52 de bulunan iki adet dairenin satışı hususunda sözlü anlaşmaya varıldığını, anlaşma uyarınca davalı şirketin daire satışlarına ilişkin 420.000.00 TL lik bedeli 01.06.2012 tarihli … nolu ve aynı tarihli aynı nolu 420.000.00 TL bedelli iki adet faturayı düzenleyerek ihbar olunan … şirketine gönderdiğini, ihbar olunanın faturaları defterlerine işlediğini ve satış bedelini davalı tarafa ödediğini, satışa konu edilen A3-2 blok D:2 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının … Şirketine devredildiğini ,ancak dava konusu A1-2 Blok 51 numaralı dairenin tapu kaydının ihbar olunan şirket adına devretmediğini, ihbar olunan şirketin borcana karşılık devri üzerine yapılmamış olan A1-2 Blok 51 nolu daireye ilişkin tüm hak ve alacak haklarını davacı … şirketine temlik ettiğini, Gayrımenkul Satış Sözleşmesinin sözlü olarak … ile davalı şirket arasında düzenlendiğini, bu sebeple davalı şirket tarafından ihbar olunan … Şirketine fatura edildiğini ve ödemelerin de ihbar olunan şirket tarafından yapıldığını, ihbar olunan … ile davalı şirket arasında düzenlenmiş herhangi bir sözleşme bulunmadığını beyan etmiştir.Davada, dava … San ve Tic. Ltd. Şti ile davalının yaptığı 10.08.2009 tarihli sözleşmeden kaynaklı alacağın temlik sözleşmesi uyarınca davacı tarafça tahsili talep edilmektedir. Mahkeme, davalı ile dava dışı … Şirketi arasındaki taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin 6. Maddesinin “Sözleşmenin devri” başlığı altında ; ” Taraflar diğer tarafın yazılı izni olmaksızın bu sözleşme yada buradaki herhangi bir hakkı üçüncü şahıslara tamamen yada kısmen devredemez. ” şeklinde düzenlendiğini, tarafların sözleşmede, bu sözleşmeden kaynaklanacak alacağın temliki yönünde yasak koyduğu , ancak borçlunun rızasına bağlandığını, bu durumda alacağın temliki işleminin ancak davalı şirketin yazılı onay vermesi halinde davacıya temlikinin mümkün olacağını, (Yargıtay 15 HD nun 2015/5589 esas- 2016/3663 karar , 2014/5638 esas – 2015/3418 karar sayılı ve daha birçok içtihadında belirlendiği üzere) somut uyuşmazlıkta, davacının alacağın temliki işleminde davalı şirketten sözleşmenin 6. Maddesinde yazılı olduğu gibi yazılı izin alındığına dair bir iddia yada yazılı delil davacı tarafça sunulmadığını, davacı şirket alacağı temlik alırken davalı şirket ile dava dışı ihbar olunan … Şirketi arasındaki sözleşmeden mutlak surette haberdar olduğunu, davacı şirketin basiretli bir tacir olmasının gereği olarak davalı ile dava dışı … şirketi arasındaki sözleşmenin hükümlerini incelemesi , TBK nun 183.maddesinde yazılı olduğu gibi alacağın temliki için sözleşmede bir düzenleme bulunup bulunmadığını tespit etmesi gerektiğini, davacının iş bu davaya dayanak yaptığı Alacağın Temliki Sözleşmesinin TBK nun 183. maddesindeki düzenlenen koşullardan sözleşmede alacağın temliki için borçlunun yazılı iznini olmasına ilişkin koşulun iş bu davada gerçekleşmediği gerekçesiyle “Davanın reddine ” karar vermiştir.Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde;mahkeme gerekçelerininin doğru olduğu kabul edilse bile , davanın davacı yönünden husumetten reddi ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken esastan reddi ile nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını,taraflar arasındaki tapulu satış sözleşmesini resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğunu,davalı şirktein daireyi teslim etmemesi üzerine dava dışı … şirketinni çektiği ihtarname ile sözleşmeden döndüğünü,davanıın dava dışı … şirketinden alcaklı olduğunu ve dava konusu taşınmazın alacak olarakdavacıya alacağın temliki sözleşmesi ile devredildiğini,ayrıca davanın terditli açıldığını,dava dışı … şirketi tarafından sunulu harici satış sözleşmesindeki imzaya itiraz edilmesine rağmen imza incelemesi yapılmadığı,ayrıca ihbar edilen şirketin dairenin fiili teslimi konusunda hiç beyanları olmadığı halde mahkemece dairenin dava dışı şirkete fiilen teslim edildiği ve bedelin de ödendiği gerekçe yapılarak sözleşmenin geçersizliğinin MK 2.madde gereği iddia edilemeyeceğine karar verilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu,resmi şekilde yapılmayan taşınmaz sözleşmesinin geçersiz olduğunu,mahkeme kararının 12 yıl boyunce tescili sağlamayan satıcıya karşı sözleşmeden dönme ve geçersizlik iddiasında bulunan alıcının bu talebini kötüniyet olarak değerlendirmenin asıl kötüniyetli olan satıcıyı koruma anlamına geldiğini,alıcı sıfatını haiz ihbar edilen şirketin davalı … keşide ettiği ihtarnamede sözleşmeden dönme iradesi bulunduğunu,davacının temlik yasağından haberi olmadığını,sözleşmeden değil faturadan bahsedildiğini,davacının iyiniyetli temlik alıcısı olduğunu,ikinci talebin terditli olarak dairenin teslim edilmemesi neeniyle alacağın talep edildiğini,ihbar edilen şirketin geçersiz ve imzası inkar edilmiş olan sözleşmeden döndüğünden,sebepsiz zenginleşme gereği davalıdan hak ve alacağı temlik alındığından,bu durumda sözleşmede düzenlenen devir yasağından da bahsedilemeyeceğini,devir yasağı öne sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu,davacının davalı ile ihbar olunan arasında yapıldığı ileri sürülen adi taşınmaz sözleşmesinden mutlak surette haberdardır tespitinin de yerinde olmadığını,bunu davacının bilmesi durumunda temlik sözleşmesinde söz konusu satış sözleşmesine atıfta bulunulmuş olacağını,bu satış sözleşmesinden davacının haberdar olmadığını ve temlik konusunun taşınmaz satış sözleşmesine değil daire bedeli olarak faturaya dayandırdığını,davalının hakkını kötüye kullandığını,bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu,bilirkişilerden bazılarının konu uzmanı olmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesi yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;TBK nun 183.maddesinde ; ” Kanun , sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu, delil yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan 3.kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez. “yasal düzenlemesi mevcuttur.Alacağın temlikine dair sözleşmenin geçerlilik şartlarından birinin asıl sözleşmede temlik yasağı getirilmemiş olduğu hususu olarak açıklanmıştır.Davalı ile dava dışı … Şirketi arasındaki taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin incelenmesinde; sözleşmenin 6. maddesinin “Sözleşmenin devri” başlığı altında ; ” Taraflar diğer tarafın yazılı izni olmaksızın bu sözleşme yada buradaki herhangi bir hakkı üçüncü şahıslara tamamen yada kısmen devredemez. ” şeklinde düzenlenme bulunduğu açıktır.O halde alacağın temlikine konu edilen hakkın başkalarına tamamen ve veya kısmen devrinin yazılı izne bağlandığı görüldüğünden,TBK 183.madde kapsamında alacağın temlikinin geçerli olması için yasada belirtilen izin ve onay şartının dava konusu temlik sözleşmesinde gerçekleşmediği ,dolayısıyla alacağın temliki sözleşmesinin bu anlamda yasal koşullara uygun geçerlilik şartını taşımadığı anlaşılmıştır.Bu sebeple alacağın temliki geçersiz olduğundan,bu temlik sözleşmesi dayanak gösterilerek taşınmaz bedelinin başkaca geçersiz taşınmaz sözleşmesi nedeniyle davacı tarafça talep edilebilmesi mümkün değildir.Davacı tarafça ,alacağın temliki sözleşmesinin yasal koşuları taşımaması nedeniyle taşınmaz bedeline yönelik terditli talebinde temel ilişkiyi de ispatlayamamıştır.Bu sebeple davacının alacağına dair davanın ispatlanamadığı görülmekle,davada davanın esastan reddi kararının yerinde olduğu,husumetten davanın reddinin gerekmemesi karşısında ,davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine dair mahkemenin kararı da bu yönüyle usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/07/2021