Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/614 E. 2020/931 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/614
KARAR NO : 2020/931
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2017
NUMARASI : 2015/444 E – 2017/549 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında elektrik abone sözleşmesi olduğunu, bu işyerinde 15/12/2014 tarihinden itibaren davacının naylon hurda imalatı yaptığını, daha önceki dönemlerde 2014/12 ayında toplam faturanın 1.199,40 TL, 31/12/2014 tarihli faturada ilk okuma tarihi 03/12/2014, son okuma tarihi 15/12/2014 tarihli olan fatura bedelinin 10.604,4 TL, 2015/01 tarihinde 25.252,50 TL, 24/02/2015 tarihinde 17.142,10 TL iken 03/04/2015 tarihi itibariyle son ödeme tarihi 2015/04 tarihli bir aylık faturanın 234.446,00 TL tahakkuk ettirildiğini, işyerinde sadece 4 kişinin çalıştığını, bu kapasitedeki işyerinde 234.446,00 TL elektrik kullanılmasının mümkün olmadığını beyanla, davaya konu fatura bedelinden borçlu olmadığının tespiti ile elektriğin dava sonuna kadar kesilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının işyerindeki sayacın yandığı için değiştirildiğini 28/11/2014 tarihli tutanakla laboratuara gönderildiğini, dava konusu yerde 31/10/2013-30/12/2014 tarihleri arasında aboneliğin … adına, 30/12/2014 tarihinden itibaren ise … adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, abonelik isimleri farklı olmasına rağmen eski ve yeni abone arasında akrabalık belirlendiğinden, … seri numaralı sayaç için 31/10/2013 – 20/02/2014 tarihleri arasında 184.786 kwh, 52632312/52663235 seri numaralı sayaçlar için 21/02/2014-21/11/2014 tarihleri arasında 9.702 kwh eksik tüketim tespit edildiğinden, buna göre tesisatta toplam 658.378 kwh eksik tüketim hesabı yapılarak, bu tahakkukun 2015/3 dönem faturasında talep edildiğini beyanla, davanın reddini istemiştir.Mahkeme, davacının işyerinde çıkan yangın sebebiyle davalı kurum tarafından çıkartılan elektrik sayacının kurum laboratuarlarında incelenmesi neticesinde geçmiş döneme ait eksik tüketim tespit edildiği, bu bedellerin davacıdan tahsili amacıyla davalı kurum tarafından davacı adına eksik tüketim bedeli faturası yansıtılmış ise de, kurum tarafından eksik hesaplanan elektrik tüketim bedellerinin dava dışı … ile düzenlenen sözleşme kapsamında elektrik kullanımından kaynaklanan döneme ilişkin olduğu, davacının işyerini devraldıktan önceki döneme ait fatura bedeli olduğu, bu bedelden elektrik piyasası tüketici hizmetleri yönetmeliği ile TBK kapsamında yasal olarak her ne kadar daha önceki iş yeri sahibiyle davacı arasında bir akrabalık durumu mevcut ise de, işyeri devri ileri sürülerek ispatlanamadığı gibi, bu durumun, davacının tüketmediği elektrik borcuna katlanmasını gerektirmediği, elektrik sayacı kim tarafından kullanmış ise geçmişe yönelik olsa dahi o kişiden tüketim bedellerinin tahsil edilmesi gerektiği gerekçesiyle “Davanın kabulü ile; dava konusu … fatura numaralı 13/04/2015 ödeme tarihli ve 234.446,00 TL bedelli faturanın iptaline, davacının bu fatura nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir.Mahkemenin bu kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda kardeşler arasındaki ilişki sebebiyle davacının eksik tüketimden sorumlu olmadığına ilişkin değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının yeni tüketici değil, dava dışı 3.şahsın borçlarından kurtulmak amacıyla tesisatın sözde yeni abonesi olduğunu, davacının 02.04.2015 tarihli başvuru dilekçesinde işletmeyi devraldığına dair beyanı bulunduğunu, gerçek bir devir olduğunda ise 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 202. Maddesi gereğince davacının “işletmeyi devralan” sıfatıyla sorumlu olduğunu, davacının aynı ticaret unvanını (…) kullanmaya devam ettiğini davacının dava dışı 3. şahsın unvanını kullanmaya devam etmesinin aralarında iş yeri devrinin gerçekleştiğine karine teşkil ettiğini, mahkeme kararı ile davacının borçlu olmadığı tespit edilen faturanın aynı zamanda davacının 25.02.2015- 25.03.2015 tarihleri arasındaki 47.837,250 kwh aktif kullanımını da kapsadığını, ayrıca, davacı 11.06.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 20.000- TL olarak belirlediğinden, davacı lehine fatura bedeli üzerinden vekalet ücreti hesaplanamayacağını, davacının dava konusu faturanın tamamından borçlu olmadığının tespitine dair kararın hukuka aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir. Dairemizin 2017/1288 E.2019/220 K.sayılı ilamı ile, davacının bu dilekçesi kapsamında davalı idare tarafından dava konusu faturanın itiraz sonucu 209.605,90TL olarak düzenlenmiş son hali esas yönünden iptali hem de ıslah dilekçesi ile 20.000,00 TL yönünden menfi tespit talebinde bulunduğu gözetildiğinde, davacının davasını ıslahla talep ettiği kısım açısından belirsiz alacak davasına dönüştürebileceği ve bu kısım açısından davanın belirsiz alacak davası olarak değerlendirilebileceği, ıslah dilekçesindeki bir kısım talebin belirsiz alacak davasına dönüştürülmesinin, davadan kısmi feragat olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gözetilerek “Davalının istinaf talebinin kısmen kabulü ile, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar düzeltilerek yeniden esas hakkında;1-Davanın kısmen kabulü ile 234.446,00 TL’lik dava konusu faturanın 24.840,10 TL’lik kısmı nedeniyle, dava konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-209.605,90 TL’lik fatura kısmının ıslah edilen ve talep konusu olarak sürdürülen 20.000 TL’lik kısmından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,3-Bakiye fatura tutarı 189.605,90 TL’lik fatura tutarına ilişkin talep hakkında, karar verilmesine yer olmadığına ” karar verilmiştir.Söz konusu kararın temyizi üzerine Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2019/4523 E. 2020/1599 K.sayılı ilamı ile ;”Somut olayda; davacının dava konusu fatura bedeline ilişkin davalı şirket nezdindeki itirazı üzerine 234.446,00 TL olan fatura bedeli 209.605,90 TL olarak düzeltilmiş, bu durum üzerine davacı 16.06.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile alacağın belirsiz alacak haline geldiği gerekçesiyle dava miktarının şimdilik 20.000,00 TL kısmının menfi tespiti ile 20.000,00 TL üzerinden yatırılacak teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 176/1. maddesine göre, “taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.” Eldeki davada davacının talebi, bir usul işlemi olmayıp maddi hukuka taalluk eden kısmi feragattir. Doktrinde buna talep sonucunun daraltılması (azaltılması) da denilmektedir. Davacının talep sonucunu azaltması, davayı genişletme ya da değiştirme sayılmaz. Tam veya kısmi feragat için karşı tarafın iznine ve ayrıca bunun için ıslah yoluna başvurulmasına gerek yoktur. (Baki Kuru – Hukuk Muhakemeleri Usulü – altıncı baskı cilt IV sayfa 4048-4049) Davacının söz konusu isteminin ıslah müessesesinin mahiyetiyle bağdaşır bir yönü de bulunmamaktadır. Bölge Adliye Mahkemesi, işlemin bu niteliğini belirlemede hataya düşmüştür.Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince, davacı tarafın talep sonucunu daraltmasının davadan kısmi feragat olarak kabul edilerek hüküm tesis edilmesi ve bu kapsamda yargılama giderlerinin davanın kabul ve red oranına göre taraflar arasında paylaştırılmasına ve davalı taraf lehine reddedilen miktar yönünden yürürlükteki AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bu nedenlerle bölge adliye mahkemesinin kararının bozulmasına” karar verilmesi sonrasında usul ve hukuka uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.Dosya kapsamından davaya konu eksik tüketim bedellerinin tahakkuk ettirildiği sırada abonenin dava dışı … olduğu belirlenmiştir. Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri yönetmeliğinin 15/6 maddesine göre , aynı yere ait başka tüketicilerin önceki dönemlere ilişkin tüketim borçlarının yeni tüketicinin üstlenmesinin talep edilemeyeceği, sözleşmenin taraflar arasında hüküm ifade edeceği ilkesine göre TBTK 202.maddesi kapsamında işletme devrinin de ispatlanması gerekirken ispatlanamadığı açıktır.Davacının kısmi ıslah dilekçesinin feragat beyanı niteliğinde olduğu değerlendirilmelidir.Söz konusu kararın davalı … A.Ş. yararına ikinci bentte açıklanan nedenler ile bozulmasına karar verildiği gözetilerek, uyulan bozma ilamında da açıklandığı üzere, dosya kapsamı itibarıyla, davacı tarafın talep sonucunu daraltmasının davadan kısmi feragat olarak kabul edilerek hüküm tesis edilmesi ve bu kapsamda yargılama giderlerinin davanın kabul ve red oranına göre taraflar arasında paylaştırılması ve davalı taraf lehine reddedilen miktar yönünden yürürlükteki AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden,sair bozma konusu yapılmayan hususlar çerçevesinde , davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak, aşağıdaki şekilde yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden esas hakkında;1-Davanın kısmen kabulü ile, 234.446,00 TL lık dava konusu faturanın 24.840,10 TL’lik kısmı nedeniyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,2-Bakiye 209.605,90 TL lık faturanın 20.000,00 TL’lik kısmından davacının borçlu olmadığının tespitine,Fazlaya dair talebin reddine,3-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 1.366,20 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 4.003,76 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan bakiye 2.637,56 TL harcın davacıya iadesine, 5-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden ve davalı davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, karar tarihindeki AAÜT gereğince olunan 6.629,20 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı vekiline verilmesine, 6- Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım yönünden karar tarihindeki AAÜT gereği 21.722,35 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine 7-Davacı tarafça yatırılan 1.366,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,8-Davacı tarafından yapılan 1.146,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranı gözetilerek 340,80 TL .sının davalıdan alınıp davacıya verilmesine 9-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına 10–Tarafların yatırmış olduğu gider avansının varsa kullanılmayan kısmının, kararın kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine İstinaf incelemesi ile ilgili olarak;Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu 95,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davacıya verilmesine,Temyiz incelemesi sonrası verilen bozma kararı gereği bozma konusunda bir karar verilmek üzere zorunlu olarak duruşma açılması sebebiyle, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması koşulunun oluşmadığı kanaatiyle, AAÜT 17. maddesi uyarınca davalı lehine ayrıca istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Temyiz incelemesi ile ilgili olarak;Peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya Yargıtay ilamı uyarınca iadesine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,Davalının temyiz sebebiyle yapmış olduğu 62,50 TL masrafın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda HMK 361 maddesi uyarınca işbu gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili dairesinde tarafların temyiz hakları olduğu hatırlatılarak oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/09/2020