Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/56 E. 2021/1457 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/56
KARAR NO: 2021/1457
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2019
NUMARASI: 2017/709 E – 2019/860 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirket arasında 20/05/2011 tarihinde iş yerine ilişkin perakende elektrik enejisi satış sözleşmesi imzalandığını, davacının 07/04/2016 tarihinde “… A.Ş.” ile yaptığı anlaşma sonucu bir talep formu oluşturduğunu ve 01/06/2016 tarihinde sözleşmenin uzatılmayarak sona erdirileceğini ve artık … A.Ş. ile elektrik enerjisi sözleşmesi akdedileceğinin davalı tarafa bildirildiğini, talep formunun imza altına alınarak davalı tarafa iletildiğini, davalı şirketin davacıya danışmadan sözleşme iptalini gerçekleştirmediğini ve sözleşmeyi davacının onayı olmadan sözleşmeyi devam ettirdiğini, 15/06/2017 tarihinde davalı tarafça İstanbul … İcra Dairesi’nde … dosya numarası ile müvekkili hakkında 11.432,00 TL. enerji bedeli ve 634,86 TL. gecikmiş gün faizi olmak üzere toplam 12.181,13 TL. tutarında icra takibi başlatıldığını, davacı ile davalı taraf arasında sözleşmenin son bulduğunu, daha önceki tarihe ilişkin olarak da bir borç durumu kalmadığını, davalı şirketin davacının abonelik sözleşmesinin iptal etmediğini, bunun üzerine de ödenmiş borçları yeniden takibe koyduğunu, öncelikle takdir edilecek teminat karşılığında icra takibinin tedbiren durdurulmasına, davalı aleyhine açtıkları menfi tespit davasının kabulüne, davalı şirket ile müvekkil arasındaki sözleşmeden doğan ve ödenmemiş muaccel hiçbir borcun olmadığının tespitine, davalı taraf ile davacı arasındaki sözleşmenin sonlandırıldığını tespitine, davacı aleyhine başlatılan icra takibinin iptaline, başlatılan kötüniyetli takiple ilgili olarak kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’ın 20.01.2014 yılında %5 ticarethane indirimi ile enerji satış uzmanı tarafından davacı vekili ile sözleşme yapıldığını, Şubat 2014’den itibaren indirim almaya başladığını, 07.04.2016 tarihinde davacı … ile … A.Ş ile yaptığı anlaşma ile talep formu oluşturulduğunu, 01.06.2016 tarihinde elektrik sözleşmesi akdedileceği ve yeni anlaşmanın yapılmayacağının müvekkiline bildirildiğini, taahhütnamelerin 24 aylık süreyi kapsamakta olduğunu, sözleşme ve taahhütnamenin, taraflardan birince taahhüt süresinin bitmesinden 90 gün öncesine kadar feshedilmediği takdirde, sözleşme ve taahhütnamenin 1’er yıllık sürelerle otomatik olarak uzatıldığını, davacının bahsi geçen icra dosyası kapsamında ve sair surette davalı kuruma borçlu olduğunu ileri sürerek davanın reddin karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “bilirkişi ek raporuna göre; Davacı şirket ile davalı arasındaki elektrik satın alınmasından dolayı davalı tarafından davacı tarafa sözleşme gereği fatura düzenlendiği, davacının davalıdan alacaklı olduğu miktarın 12.177,02-TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça davalı ile aralarındaki sözleşmenin sona ermesine ve davalı tarafça sözleşmenin iptal edildiğinin bildirilmesine rağmen fatura tahakkuk ettirildiği sözleşmenin iptal edilmiş olması nedeniyle söz konusu faturadan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiş ise de davalı tarafça tahakkuk ettirilen faturanın davacının davalı ile aralarındaki sözleşmeyi süresinden önce feshetmesi nedeniyle sözleşmede belirlenen cezai şart alacağına yönelik olduğu anlaşılmış olup, mahkememizce dosya kapsasımına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davacının davalı ile arasındaki elektrik tedarik sözleşmesini süresinden önce feshetmesi nedeniyle davalının davacı tarafa sözleşmede belirlenen cezai şart bedelini tahakkuk ettirmekte haklı olduğu anlaşılmış bu nedenle elektrik mevzuatı uyarınca yapılan hesaplama ile davalı tarafın davacıdan 12.177,02-TL alacaklı olduğu bu haliyle davacı aleyhine başlatılan icra takibinde bu miktarın talep edilebileceği açık olup, fazlaya yönelik istem yönünden davalı tarafın talep hakkının olmadığı” gerekçesiyle Davacı tarafça açılan davanın kısmen kabulü ile; davacı …’ın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında davalı alacaklı … A.Ş.’ye 4,11-TL miktarında borçlu olmadığının tespitine, Davalının kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden ve şartlar oluşmadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; bilirkişi raporunun hukuka ve maddi gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki sözleşmenin Şubat 2014’te başlatılmış olup 2 yıl süreli olarak hüküm süreceğini, sözleşmenin bitiminden 90 gün önce feshedilmediği sürece 1 yıl uzatılacağına hükmedildiğini, buna karşılık sözleşmeye dair 8. Madde ile bağlantılı hükümlerin 2 yıl için akdedildiğini, cezai şartın sözleşmenin ilk 2 yılı için geçerli olduğunu, sözleşmenin feshine dair 10. Maddede bu durumun açıkça belirtildiğini, sözleşmenin uzaması halinde bu cezai şartın hükmünü sürdüreceğine dair hiçbir anlaşmanın sözleşmede bulunmadığını, sözleşmenin uzatılmasından sonraki süreç için herhangi bir anlaşma olmayan noktalarda boşluğun mevzuata göre doldurulması gerektiğini, aksi durumun genel işlem şartı niteliğinde olup sözleşmede dezavantajlı durumda olan tüketici konumundaki müvekkili aleyhine bir yorum doğuracağını, Tüketici Hukuku bilirkişisinden yeni rapor alınması talep edildiği halde bu taleplerinin reddedildiğini, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinin 52. Maddesinde “Belirli süreli abonelik sözleşmelerine sözleşmenin belirlenen süre kadar uzayacağına ilişkin hükümler konulamaz; ancak abonelik sözleşmesinin kurulmasından sonra, sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar tüketicinin talepte bulunması veya onay vermesi hâlinde abonelik sözleşmesi uzatılabilir.” hükmü gereğince sözleşmenin re’sen uzatılmasının yasaklandığını, mevcut durumda sözleşmenin hem re’sen uzatıldığını, hem de yalnızca 2 yıl için geçerli olan maddelerin de aynı şekilde uzatıldığını, aynı maddenin 4. Fıkrası ise cezai şart inşasının yasaklandığını, müvekkili tarafından daha avantajlı bir sözleşme imzalandığını ve usulüne uygun biçimde bildirim yapıldığını, telefonla yapılan görüşmede de müvekkilinin herhangi şekilde borçlandırılmayacağı açıkça beyan ettirildiğini, bu telefon görüşmeleri de dosyaya celp edilmediğini, müvekkilinin tüm diğer itirazları yanında hile ile aldatıldığını, ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili istinaf başvurusuna cevabında özetle; kurumsal aboneler ile akdedilen 2 tip çerçeve sözleşme bulunduğunu, bunlardan biri tarife bazlı standart çerçeve sözleşme olup müşterinin seçtiği ürün/faydaya göre sözleşmenin eki olan taahhütnamelerin farklılaştığı versiyon olduğunu, diğerinin ise sözleşme ve taahhütnamenin birleştirildiği, tek metinden oluşan “sabit fiyatlı” sözleşmeler olduğunu, kurumsal aboneler, Abonelik Sözleşmeleri Yönetmeliği ve Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında tüketici olmayıp kurumsal müşteriler ile akdedilen sözleşmeler “ikili anlaşma” olarak kabul edildiğini ve taraflarının tacir niteliğinde olmalarına binaen ticari sözleşmelere uygulanan hükümlere tabi kılındığını, Elektrik Piyasası Kanununun 3. Maddesinin 1. Fıkrasının (j) bendinde de bu sözleşmeler ticari anlaşma olarak tarif edildiğini, çerçeve sözleşmeler süresiz olarak (eski versiyonlarda bu açıkça belirtilmekle birlikte çerçeve sözleşmede süreye ilişkin hüküm bulunmamaktadır.) düzenlenmiş olmasına karşın, eki taahhütnameler 24 aylık süreyi kapsadığını, sözleşme ve taahhütnamenin, taraflardan birince taahhüt süresinin bitmesinden 90 gün öncesine kadar feshedilmediği takdirde, sözleşme ve taahhütname 1’er yıllık sürelerle otomatik olarak uzadığını ileri sürerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir. Dava, enerji tüketim bedelinin tahsili talebiyle başlatılan icra takibi nedeniyle menfi tespit ve sözleşmenin sözleşmenin sonlandırıldığını tespiti, davacı aleyhine başlatılan icra takibinin iptali taleplerine ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında 20.05.2011 tarihinde … abone sayılı tesisata elektrik enejisi satış sözleşmesi imzalandığı, sözleşme süresinin 2 yıl olduğu, Şubat 2014’den itibaren indirim almaya başladığı, 07.04.2016 tarihinde davacı …’ın … A.Ş ile yaptığı anlaşma ile talep formu oluşturduğu, 01.06.2016 tarihinde elektrik sözleşmesi akdedileceği ve yeni anlaşmanın yapılmayacağının davalıya bildirildiği hususlarında taraflar arasında ihtilaf yoktur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 8. Maddesinde, “sözleşme madde 10’da belirtilen koşulların sağlanmasından itibaren 02.2014-02.2016 tarihleri arasında 2 yıllık süreyi kapsadığı, taraflardan birini sözleşmenin bitiş tarihinden itibaren 90 gün öncesinden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla feshedilebileceği, fesih bildiriminin tanımlı sürelerde yapılmaması halinde sözleşmenin 1 yıllık sürelerle otomatik olarak yenileceği” hususlarının düzenlendiği, buna göre sözleşme tarihinin 20.05.2011 olduğu nazara alındığında fesih bildiriminin süresinde yapılmadığı, cezai şart talep koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Hükme esas bilirkişi raporunda bilirkişinin uzmanlığının elektrik mühendisi olduğu, hukukçu bilirkişi taleplerinin kabul edilmediği iddiasının ise sözleşmenin yorumlanmasının mahkemece yapılacağı dikkate alındığında yerinde olmadığı, dava konusu yerin iş yeri olduğu ve davacının tüketici olmadığı, belirtilen hususların sözleşmede açık olarak düzenlenmesi nedeniyle taraflar için bağlayıcı olduğu gözetildiğinde mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/05/2021