Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/462 E. 2020/361 K. 20.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/462
KARAR NO : 2020/361
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2017
NUMARASI : 2015/377 E – 2017/311 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 20/03/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik toplamda 33.292,74 TL ‘nin faizi ile birlikte davalı tarafından tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin istenemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece ,6719 sayılı Yasanın getirdiği yasal düzenleme sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davacı vekili istinaf etmiş olup, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, mahkemenin yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasının beklenmediğini, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi ve hak arama özgürlüğünün ihlal ettiğini, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmemesi ve dava açmakta haklı olmaları sebebiyle, davacı lehine nisbi vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüş, kararın kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davacının istinaf dilekçesine cevap veren davalı …. katılma yoluyla istinaf talebinde, davacının davanın başında da haklı olmadığını ,bu sebeple kararda davacı lehine verilen vekalet ücreti ve yargılama gideri kaldırılıp,davalı lehine olacak şekilde karar verilmesini talep etmiştir.Dairemizin, harç ikmali için geri çevirme kararı üzerine ,davalı tarafça gerekli istinaf harçlarının yatırıldığı anlaşılmakla ,davalı tararın istinaf talebi de esas yönünden incelenmiştir…..nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 04/06/2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması hukuka aykırı bulunmamıştır. Kaldı ki 28/12/2017’de, Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiş olup, Anayasa Mahkemesince anılan yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hükmü iptal edilmediğinden davalı tarafın bu bedelleri maliyet unsuru olarak talep edebileceği hususu kesinleşmekle, buna ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı tarafın lehine nisbi yerine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ile ilgili istinaf sebebi yönünden yapılan değerlendirmede ise; uyuşmazlığın niteliği de gözetildiğinde davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm esasında dava konusu bedellerin davalı tarafça alınıp alınamayacağına dair mahkemece yapılan belirlemeye ilişkin bir tesbit hükmü olduğundan, bu durumda parasal bir talebe ilişkin olsa da davada gerek bu konudaki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin muhtelif emsal kararları gerekse açıklanan gerekçe uyarınca Avukatlık Asgari Ücret Tarife’sinin nisbi vekalet ücreti hükümlerinin uygulanması sözkonusu olamayacağı gibi mahkemece maktu vekalet ücreti takdirinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacının diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle;ilke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı İ.B.K). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.İlk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.Bu sebeple , davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, yeniden esas hakkında ,dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.Davalı tarafın istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ; davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih, 2019/18-421 E. – 2019/526 K. Sayılı ilamında “Dava tarihinde haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle HGK kararı uyarınca, davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. (HMK 326/1) Aynı şekilde, vekalet ücreti yönünden de haksız çıkan taraf aleyhine hüküm kurulur. (HMK 330/1) Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısı ile karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Bu itibarla, yasa değişikliği sebebiyle karar verildiği gözetilerek, davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiş ve HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;I-Davalının, katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,II-Davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile , HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca karar düzeltilip yeniden esas hakkında;1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,2- Alınması gereken 31, 40 TL harcın peşin yatan harçtan mahsubu ile bakiye-fazla 537,16 TL harcın karar kesinleşince talep halinde davacıya iadesine,3-Davacıdan alınan 31,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davacı arafça yapılan toplam 746,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca takdir edilen 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6- Taraflarca yatırılan avans bakiyeleri varsa , karar kesinleşince tarafla iadesine,Sair istinaf sebeplerinin reddine,İstinaf incelemesiyle ilgili olarak;Davalıdan Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından mahsubu ile , yeniden harç alınmasına yer olmadığına, Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,stinaf yargılama giderlerinin katılma yoluyla istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, Davacının yaptığı 102,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/03/2020