Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/394 E. 2020/326 K. 11.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/394
KARAR NO : 2020/326
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2017
NUMARASI : 2016/1036 E – 2017/687 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİH: 11/03/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, herhangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 10.000,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Söz konusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde; kararda gerekçe olarak yapılan açıklama kısmında, vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılacağı anlatılmış olmasına rağmen, hüküm bölümünde davacı tarafın davalıya vekalet ücreti ödenmesine karar verildiği, gerekçe-sonuç çelişkisi olduğunu, her ne kadar dava reddedilmiş ise de, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuata göre dava açma hakkı bulunduğu, dava devam ederken mevzuatta değişiklik olduğu ve neticesinde dava ile talep edilen hususların talep edilemez ve dava konusu yapılamaz hale geldiğini, bu durumda, davacının haksız bir dava açmış gibi karşı tarafa vekalet ücreti ödemek durumunda bırakılmış olmasının hakkaniyete uygun olmadığını, dava açmakta haklı olunduğundan yerel mahkeme gerekçesinde açıklandığı ve davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtmiş olmasına rağmen davanın reddi sebebiyle davalı taraf lehine vekalet ücreti hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını ve lehe vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Davanın 18/10/2016 tarihinde açıldığı, dava tarihinde 6719 sayılı yasanın yürürlüğe girmiş olduğu, dolayısıyla dava tarihinde davacının dava açmakta haklı olmadığı, 6719 sayılı yasanın yürürlüğe girmiş olması nedeniyle ,davacından tahsil edilen bedellerin maliyet unsuru olarak, EPDK hükümlerine uygun tahsil edildiği kaldı ki talebin, bu bedellerin hiç alınamayacağı iddiasıyla sınırlı olduğu, oysa davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6719 sayılı kanun ile bunların maliyet unsuruna dahili sonucu alınabilir hale getirildiği anlaşıldığından,mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu dava hakkındada konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmasa da, bu konuda davalı istinafı bulunmadığından davacı lehine usuli müktesep hak oluştuğu anlaşılmıştır.Ancak mahkeme karar gerekçesinde 6719 sayılı yasanın geçmişe etkili uygulanması sonucu davanın konusunun kalmadığı ve davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm kısmında davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesinin, karar gerekçesinde çelişki oluşturduğu açıktır.Karar gerekçesinde, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasa maddeleri belirtilerek, bu yasa değişikliğinin geçmişe etkili uygulanma hükümlerini içerdiği, davacının dava açmakta haklı olduğu için lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği belirtilerek, davanın konusunun kalmadığına karar verildiği görülmekle beraber, gerekçeli karar hüküm fıkrasında davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verildiği anlaşıldığından, gerekçenin, hüküm fıkraları ile örtüşmesi gerektiği dikkate alınarak karar gerekçesinin, davanın 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi olan 17/6/2016 tarihinden sonra 18/10/2016 tarihinde açılması nedeniyle, reddi gereken davada, dava tarihi itibarıyla davacının dava açmakta haksız olması gerekçesiyle davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olduğu değerlendirilerek, davacı lehine oluşan usuli müktesep hak nedeniyle davanın reddine karar verilemeyeceği de gözetilerek, davacının istinaf başvurusunun, gerekçe ile hüküm fıkrası çelişki nedeniyle ayrıca iadesi gereken bakiye harç yönünden,”Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 31.40 TL nispi karar harcından peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 139,38 TL harcın karar kesinleşince ve talep halinde davacıya iadesine” dair sadece harç hususundaki kısım dahil edilerek HMK 355 ve 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesi ile yeniden esas hakkında (harç dışında aynı hüküm muhafaza edilerek, karar verilmesine) karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun, gerekçe ile hüküm fıkrası çelişkisi ve karar harcı yönünden HMK 355 ve 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesi ile yeniden esas hakkında;1-Davanın esası hakkında konusuz kaldığından bir karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alınması gerekli 31,40 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 139,38 TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça yapılan 4,30 TL vekalet pulu, 6,80 TL vekalet pulu ve 22,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 33,10 TL giderin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleşitiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 7-Davalı tarafça yatırılan ve harcanmayan giden avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, İstinaf incelemesi ile ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Davacının istinaf sebebiyle yaptığı 127,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 11/03/2020