Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/367 E. 2021/2220 K. 13.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/367
KARAR NO : 2021/2220
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2019
NUMARASI : 2018/357 E – 2019/764 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı/ borçlunun 31/03/2006 tarihinde müvekkili şirket ile 00005417974 abone nolu “Dağıtım Sistemine Bağlantı Anlaşması” imzaladığını, söz- leşme kapsamında tahakkuk eden iki (2) adet ödenmemiş fatura borcunun tahsili talebiyle İstanbul 7.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalı/ borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itirazları nedeniyle takibin durdurduğunu beyanla, borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı/borçlunun % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı/borçlunun adresi itibariyle takipte ve davada İstanbul Anadolu Adliyesi İcra Daireleri ile mahkemelerinin yetkili olduğunu, İstanbul Adliyesi İcra Dairelerinin ve mahkemelerinin yetkili olmadığını,
Tahsili talep edilen alacağın zaman aşımına uğradığını, her halükarda da 10 yıllık zamanaşımı söz konusu olduğunu,
Müvekkili şirket ile davacı arasında hiçbir hukuki ilişkinin mevcut olmadığını, müvekkili şirketin fiili olarak da davacıdan mal ya da hizmet satın almadığını,
Davacının, müvekkiline dava konusu faturaya konu elektrik satışını gerçekleştirdiğini ispat etmesi gerektiğini,
Davacının başlattığı icra takibinin ekinde takibe dayanak belge vs., fatura sunulmadığını, müvekkili şirkete tebliğ edilmiş fatura da bulunmadığını, bu nedenle asıl alacak ile buna bağlı faiz ve KDV talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince: “davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazının 9.127,99 TL üzerinden iptaline, takibin 4.578,85 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren yasal faiz ve faize KDV si uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Bilirkişinin “birlikte kusura” dayanak yapmış olduğu 6183 sayılı kanunun 51. Maddesi’nin 01/03/2003 tarihi itibariyle mülga olduğunu, yerine Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin getirildiğini, ilgili yönetmeliğin 2. Maddesinde “Müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapma- ması halinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir” denildiğini, bu hükmün müvekkili kuruma açık bir mükellefiyet yüklemediğini, Müvekkili kurumun elektrik abonesi olan davalının aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden davacıya karşı sorumlu olduğunu, davacının (1) yıl gibi uzun bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de, bu kusurun tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorum- luluğunu da ortadan kaldırmayacağını, ayrıca müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmediğini, olsa olsa davacının elektriği kesmemesi dolaysıyla davacının müterafik kusuru nedeniyle davalı açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammı ve işleyecek yasal faizden indirim sağlayacağını, kaldı ki davalının bu yönde ve diğer yönlerde bir temyiz isteğinin de bulunmadığını, davacının müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirim yapılmasının davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağını,
Eldeki davada “uzun süre fatura ödememe” durumundan bahsedilemeyeceğini, ödenmemiş iki (2) dönem faturası bulunduğunu, sonrasında davalının zati aboneliğinin sonlandırıldığını, “birlikte kusur” halinin somut olaya uygulanamayacağını beyanla ilk derece mahkmesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; takibin başlatıldığı İstanbul icra daireleri ile davanın açıldığı İstanbul mahkemeleri’nin yetkisiz olduğunu, müvekkili şirketin adresine göre İstanbul Anadolu icra daireleri ve İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğunu, yetkisiz icra daire- sinden başlatılan takip geçersiz olduğundan dava şartı eksikliği nedeniyle davanın reddinin gerektiğini,Tahsili talep edilen borcun doğum tarihinden itibaren de 2 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, takip dayanağı faturalardan ilkinin zamanaşımına uğradığını, ancak mahkemenin 10 yıllık zamanaşımını dikkate alarak karar verdiğini, Davacı tarafın 14.809,71 TL üzerinden takibin devamı ile itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiğini, mahkemenin kısmi kabul kararı verdiğini, ancak mahkeme kararında takibin hangi miktar üzerinden devamına karar verildiğinin anlaşılamadığını, kararda hem, ”itirazının 9.127,99 TL üzerinden iptaline” hem de ”takibin 4.578,85 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren yasal faiz ve faize KDV’si uygulanmak suretiyle devamına” dendiğini, takibin hangi miktar üzerinden devam edeceğinin belirsiz olduğunu,
Mahkemece hüküm altına alınan 9.127,99 TL alacağın neye göre hesaplandığının anlaşılamadığını, gerek kök rapor gerekse de ek raporda böyle bir hesaplama bulunmadığını,
Borcu hiç kabul etmemekle birlikte, temerrüde düşülmediğinden faizden sorumlu olmadıklarını,
Ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu,
Davacının takipte kötü niyetli olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddini talep etmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;
Dava, itirazın iptali talebine ilişkin olup İİK 67 md ne dayalıdır.
Dosya içeriğinden;
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 00005417974 nolu elektrik aboneliği kapsamında sarf olunan elektrik tüketim bedeline ilişkin olup ödenmeyen 13/07/2007 son ödeme tarihli 301.73 TL bedelli ve 20/06/2008 son ödeme tarihli 4.626,40 TL bedelli iki adet faturadan kaynaklanan 4.928,13 TL enerji bedeli + 8.374,22 TL gecikmiş gün faizi + 1.507,36 TL faizin KDV’sinden ibaret 14.809,71 TL alacağın tahsili talebiyle İstanbul 7. İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun yasal süre içinde ibraz ettiği dilekçe ile takipte İstanbul Anadolu İcra Dairelerinin yetkili olduğundan bahisle icra dairesinin yetkisine ve takip alacaklısına her hangi bir borcunun bulunmadığından bahisle borca ve ferilerine itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliğ edilmediği, alacaklı tarafın hak düşürücü süre içinde mahkemeye müracaatla itirazın iptali talepli iş bu davayı ikame ettiği anlaşılmıştır.
Davalı savunmasında icra dairesi ile mahkemenin yetkisine itirazda bulunmakta, zamanaşımı def’i ileri sürmekte ayrıca borca itirazlarını tekrarlamaktadır.
Davalının yetki itirazı değerlendirildiğinde;
Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin 2018/2279 Esas, 2020/1202 Karar nolu 23/06/2020 tarihli, 2018/4119 Esas, 2020/60 Karar nolu 27/01/2020 tarihli, 2018/3257 Esas, 2019/5366 Karar nolu ve 02/12/2019 tarihli ilamların da vurgulandığı üzere; itirazın iptali davalarında, yetkili icra dairesinden hukuken geçerli bir takibin yapılması ve süresi içinde itirazda bulunulması dava şartıdır.
İcra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itirazda bulunulması halinde, mahkemece öncelikli olarak dava şartı teşkil eden icra müdürlüğünün yetkisine vaki itiraz konusunda karar verilmesi gerekir.
Dosya kapsamından; davalının ticaret sicilinde kayıtlı olduğu adres itibariyle (İİK 50 ve HMK 6.md) takipte İstanbul Anadolu İcra Daireleri’nin yetki olduğu tartışmasızdır.
Ancak BK 89.md gereğince, davacının adresinin bulunduğu yer itibariyle de İstanbul İcra Daireleri de takipte yetkili olup alacaklının bu hususta seçimlik hakkı bulunmaktadır.
Bu durumda; yetkili icra dairelerinden birinde takip başlatılmış olmakla, davalının dava şartına ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Davanın açıldığı İstanbul Mahkemeleri de BK 89 md gereğince yetkili olup mahkemenin yetkisine vaki itiraz da yerinde değildir.
Zamanaşımı def’ine gelince;Taraflar arasında elektrik satışına ilişkin geçerli bir sözleşme bulunduğu gözetildiğinde, takip ve dava konusu alacağa sözleşmeler hakkında uygulanan 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır.Bu bilgiler ışığında, dava dosyası ele alındığında, icra takibinin 11/12/2017 tarihinde başlatıldığı, takip tarihi itibariyle takip konusu olan 13/07/2007 son ödeme tarihli ve 301,73 TL bedelli fatura itibariyle 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu ve bu fatura bedelinin talep edilemeyeceği , ancak 20/06/2008 son ödeme tarihli 4.626,40 TL bedelli fatura yönünden zaman aşımı süresinin dolmadığı tespit edilmiş, bu nedenle 301,73 TL tutarındaki faturanın alacak hesabına katılmaması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Tarafların alacak hesabı ile ilgili itirazları ele alındığında;
İstinaf incelemesine konu mahkeme ilamında “DAVANIN KISMEN KABULÜ ile davalının İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazının 9.127,99 TL üzerinden iptaline” denildikten sonra “takibin 4.578,85 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren yasal faiz ve faize KDV si uygulanmak suretiyle devamına” ibaresi yazılmış, hüküm altına alınan alacak miktarı yönünden belirsizlik ve infazda tereddüt oluşturulmuş olup bu durum HMK 297/2 md hükmüne aykırıdır.Dosya üzerinde yapılan incelemeye göre, davalının süresinde zamanaşımı def’i ileri sürmesi ve 13/07/2007 son ödeme tarihli 310,71 TL bedelli fatura alacağın zamanaşımına uğraması nedeniyle tahsili talep edilebilecek fatura sadece 20/06/2008 son ödeme tarihli 4.578,85 TL bedelli faturadır.Dava konusu olayda uygulanması gereken ve 01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren Elek- trik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2.maddesine göre, “Müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir.” söz konusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşıl- maktadır.Davacı takip konusu 13/07/2007 tarihli ilk fatura tarihinden diğer fatura tarihi olan 20/06/2008 tarihine kadar geçen yaklaşık 1 yıl gibi uzun bir süre elektrik kesme işlemini yapmayarak borcun artmasına sebebiyet vermiş olup Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre bu durumda davacı müterafik kusurlu kabul edilmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2019/2630 Esas, 2019/9433 Karar nolu 27/11/2019 tarihli ilamında da belirtildiği üzere; mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, dosyanın önceki bilirkişi dışında elektrik tüketim hesabı konusunda uzman olan elektrik mühendisi bilirkişiye ya da aralarında mühendis bilirkişilerin de bulunduğu üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan yönetmelik ve abonelik sözleşmesinin ilgili maddeleri uyarınca, davalının 20/06/2008 son ödeme tarihli 4.578,85 TL son ödeme tarihli normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğunun kabulü ile; Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi, bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak davacı için gecikme zammından indirim sağlayacağı nazara alınarak rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda maddi vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmekle, davacı ve davalının. istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yeniden yargılama gerektirdiğinden HMK 353/1-a-6 md gereğince, dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının ve davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,
Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edenlere isteği halinde iadesine,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/09/2021