Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/234
KARAR NO: 2020/233
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2015/245 E – 2018/277 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 24/02/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 80.000,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama devamında davayı ıslah edip dava değerini 232.219,18 TL’ye çıkarmış, ıslah harcını yatırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin istenemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davanın konusuz kalmış olması nedeniyle dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Söz konusu kararı katılma yoluyla davacı ve davalı vekili istinaf etmiştir. Katılma yoluyla davacı istinaf dilekçesinde; 6719 sk. hak arama özgürlüğünü engelleyen bir düzenleme olduğunu, mahkemelerin yetkisinin, sadece kurumun düzenleyici işlemlere uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağına dair hükmü iptal edildiğine göre, mahkeme, bu bedellerin denetimini, geniş değerlendirerek yerindelik denetimi de yapması gerektiğini belirterek karar kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı istinaf dilekçesinde; dava konusu bedellerin 6719 sayılı yasanın yürürlüğünden önceki mevzuata göre de alınması gerekli bedeller olduğunu, söz konusu yasanın bu duruma sadece açıklık getirdiğini, davacının dava başında da haklı olmadığını, kararda aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olması ve kendileri lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, bu yönlerden de kaldırılıp lehe takdir edilmesini, ayrıca ıslah tarihinde yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiğini, ıslah kısmının reddi gerektiğini ve lehe nisbi tarifeye göre vekalet ücreti takdir edilmesini istemiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Davacı, hedef oranların üzerinde tahsilat yapıldığı belirlenmişken, özenli inceleme yapılmadan bu kararın verilmesinin hukuka aykırı olduğunu istinafında ileri sürmüş ise de, talep, dava konusu bedellerin hiç alınamayacağına ilişkin olduğundan taleple bağlılık kuralı gereği, talebin aşılamayacağı da dikkate alınarak, bu konudaki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/5200 E. – 2019/115 K. sayılı ilamı da gözetilerek,davacının bu istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Davalının, ıslah ile artırılan kısma nispi vekalet ücreti takdiri gerektiğine ilişkin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacının 6719 sayılı yasanın yürürlüğünden önce bu davayı açarak, kayıp kaçak bedellerinin alınamayacağını ileri sürdüğü gözetildiğinde, yargılama süresince de aynı iddiasını devam ettirerek, alınan bilirkişi raporu sebebiyle talebini arrtırmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davasında (HMK 107. maddesine göre açılan) ki, bu dava öyle açıldığından, bedel belirlenince, ıslaha gerek olmadan dava değeri arttırılabilir. Bu ıslah değildir, arttırılan kısmın harç tamamlama işidir. O halde; davacı talebini herhangi bir yasağa tabi kalmadan arttırabilir. Aslında dava başında belirli olmayan alacağın, belirli hale geldiğinde davacı tarafından arttırılması halinde, bu, yeni ve arttırılan tarihte açılan ilave bir dava değil, ilk başta açılan belirsiz alacak davasının, belirli hale gelmesi nedeniyle devamı niteliğindeki bakiye kısımdır. O nedenle, ilk başta açılan dava hükümlerine ve dava tarihindeki mevzuat, usul ve esaslarına tabidir. O halde; mahkemenin, ıslah niteliğindeki değerlendirmesi ile, arttırılan, belirli hale gelen bakiye alacak talebine ilişkin dava için de, davada, dava devamında yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, bu bağlamda o kısım yönünden de dava konusuz kaldığı için, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hukuka uygun görüldüğünden,ayrıca, dava bu bölüm nedeniyle de konusuz kaldığından, davalı lehine nispi vekalet ücreti takdiri de olanaklı değildir. O halde; bedelin arttırıldığı tarih 6719 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra olmakla beraber, arttırılan kısmın, asıl davanın devamı niteliğinde olduğu, dava sırasında yürürlüğe giren yasayla kayıp kaçak bedellerinin maliyet unsuru olarak, değişik adlarla faturaya yansıtılmasının kabul gördüğü ve eldeki davalara uygulanacağı düzenlendiğinden dava bu sebeple konusuz kalmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmayacaktır. Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kaldığından, davalının ıslah edilen bölümle ilgili nispi vekalet ücreti takdiri yolundaki istinafının da reddi gerekmiştir. Davalının diğer kısma ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesiyle, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E, 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Bu itibarla, mahkemece 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği de gözetilerek, davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı tarafın istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle katılma yoluyla davacı ve davalının HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Katılma yoluyla davacının ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/02/2020