Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/230 E. 2021/1637 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/230
KARAR NO: 2021/1637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/01/2019
NUMARASI: 2018/161 E – 2019/22 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı şirket arasında 17.12.2008 tarihli Enerji Müsaadesi Belgesi imzalandığını, bu enerji müsaadesi kapsamında taraflar arasında 16.04.2009 tarihli kira sözleşmesi imzalandığını, 28.04.2009 tarihinde tapuya tescil edildiğini, sözleşme kapsamında davacı tarafından … Mah. … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda davacı tarafından tüm masrafları karşılanmak suretiyle trafo inşa edildiğini, ayrıca … Mah. … Sokak No:… Çatalca İstanbul adresinde ve … Mah. … Çarşısı Sok. … ada … parsel Çatalca İstanbul adresinde var olan ve davacı şirket tarafından inşa edilen trafolardan elektrik bağlantısının davacı tarafından masraf yapılarak sağlandığını, … nolu trafo bedeli olan 104.000,00-TL’nin faizi ile ödenmesinin ihtarname ile talep edildiğini, ancak davalı şirketin bu talebi cevabi ihtarname ile reddettiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmesi gerektiğini, ikame edilen davaya konu taleplerin belirlenmesi bağlamında objektif bir imkânsızlık halinin mevcut olması belirsiz alacak davası açılabilmesinin olmazsa olmaz koşulu olduğunu, bu kapsamda eldeki davada talep edilen alacak kalemlerinden bir kısmının bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkarılacağı bu nedenle objektif olarak belirlenememe halinin mevcut olduğu iddiası hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın harcamayı bizzat yapan kimse olarak belirleyemediği alacak kaleminin bilirkişi tarafından belirleneceği tezi hukuki garabet örneği olacağını, 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 5784 Sayılı Kanunla değişik 15. maddesi hükmü ve tedaş arasında düzenlenen 24.7.2006 tarihli sözleşme hükümleri uyarınca husumetin Tedaş’a da yöneltilmesi gerektiğini, davanın pasif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine karar verilmesi ile ayrıca aradaki sözleşme ilişkisi gereğince davacı tarafın talepte bulunabilmesi hukuken mümkün görünmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davada enerji müsaade belgesi gereğince davacı tarafça yaptırıldığı ileri sürülen trafo bedellerinin tahsili talep edilmektedir. Mahkeme,bu konuya ilişkin olduğunu belirttiği emsal Yargıtay kararını baz alarak,somut davada talep edilen trafoların davacı tarafından yapıldığı, yapılan masrafların ne kadar olduğunun bilinmemesinin mümkün olmadığı, bedelin belirli olduğu ve davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle; “Davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddesi gereği usulden reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde;kararın hukuka aykırı olduğunu,davacının talep edebileceği bedeli bilebilecek olmasının kısmi dava açılmasına engel bir durum olmadığını,kısmi davanın HMK 19.maddede hüküm altına alındığını,davanın kısmi dava olduğunu,belirsiz alacak davası açıldığının kabulünde ise hukuki yararın varlığı gözetilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğundan davanın reddinin usule aykırı olduğunu,ayrıca sürekli yayınlanan endekslere dayanan metedoloji hesaplama sistemine göre alacağın hesaplanmasının mümkün olmadığını,belirsiz alacak davası olarak kabul edildiğinde ise taleplerini belirli hale getirmek için kendilerine süre verilmesi yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Konuya ilişkin emsal davalara yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2020/2651 E – 2020/3672 K kararında ” Kural olarak alacaklı,alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür. (HMK m.109) Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur. (TBK m.84).Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur.Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. (TMK.m.2) Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof. Dr. B. Kuru Medeni Usul Hukuku 23. Baskı Ank. 2012, sh. 277-278).Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığına bakılmalı, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” şeklinde belirtilmiştir. Şu halde; davacı tarafça dava dilekçesinde ” 16.09.2009 tarihli kira sözleşmesine istinaden 81.384,18.-TL ana para 6.356.88-TL ve 6.324,26.-TL tutarındaki fatura bedelleri olmak üzere toplam 94.065,32.-TL bedelin, … Mah. … Sok. No:… Çatalca İstanbul adresinde bağlantı görüşü ve iş emrine göre tamamlanan alt yapı giderlerine ilişkin olarak 60.089.-TL bedelin, … Mah. … Çarşısı Sokak … Ada … No:… Parsel Çatalca İstanbul adresinde bağlantı görüşü ve iş emrine göre tamamlanan alt yapı giderlerine ilişkin olarak 18.988.-TL bedelin ödenmesine karar verilmesini talep ederiz, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla alacağımızın şimdilik 10.000.-TL’sinin (Kısmi dava olarak ıslah ve ek dava haklarımız saklı kalmak üzere) avans faiziyle birlikte tahsili için davanın kabulüne karar verilmesini talep ederiz.” şeklindeki beyanları çerçevesinde,davacının dava dilekçesindeki beyanlarında davanın kısmi dava olduğuna dair açıklamaları dikkate alınarak davanın kısmi dava olduğunun ve davacının dava açmada hukuki yararı bulunduğu kabul edilmelidir. Somut dava buna göre belirsiz alacak davası olarak kabul edilmemelidir.Mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/06/2021