Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/220 E. 2020/525 K. 03.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/220
KARAR NO : 2020/525
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2019
NUMARASI : 2019/377 E – 2019/1180 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ 03/06/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin kendisinden abonelik sözleşmesine dayalı olarak bir miktar alacak talebinde bulunduğunu, ancak davalı ile kendisi arasında hukuki geçerliliği bulunan bir abonelik sözleşmesi bulunmadığını, alacak dayanağı sözleşmenin daha önce çalıştığı iş yerinde bulunan … tarafından kendisine ait kimlik bilgileri kullanılarak ve kendisi adına sahte imza atılarak imzalandığını, buna rağmen söz konusu borcun kapanması için 2002 ve en son 16/06/2004 tarihinde ödemede bulunduğunu, 2013 yılında kurum tarafından yine borç çıkarıldığını ve mağdur edildiğini, kurumun yaptığı müracaatı göz ardı ederek sayacı kaldırmadığını, borcu büyüterek kötü niyetle tahsil talebinde bulunduğunu, söz konusu borçla ilgili olarak Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2015/297 E. Sayılı menfi tespit davasını açtığını, bu dosya üzerinden görevsizlik kararı verilerek dosyanın Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderildiğini, Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce de aboneliğin ticarethaneye ait olduğundan bahisle davanın usulden reddine, talep halinde dosyanın Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiğini, en son yasal süre içinde müracaat yokluğundan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, yargılama safahatı içinde mahkemelerin yetkili mahkemenin hangisi olduğu konusunda çelişkili davranarak davanın gereksiz yere uzamasına sebebiyet verdiğini, tebligat zamanında kendisine uluşmadığından daha önce verilen kararlara itiraz edemediğini beyanla davalı tarafa borçlu olmadığının tespitini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin merkezinin bulunduğu “….Caddesi No:… Şişli/İstanbul” adresi itibariyle yetkili mahkemenin İstanbul – Çağlayan Mahkemeleri olduğunu, söz konusu alacağın müvekkili şirketle ilgisi bulunmadığını, bu nedenle davanın husumetten reddini, davacının tahakkuk eden dönem faturalarını ödemekle mükellef olduğunu beyanla, davanın esastan da reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı vekilinin menfi tespit talebiyle açtığı işbu davada; dava konusunun bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olduğu ve davacı vekilinin dava açmadan önce arabulucuya başvurduğuna ilişkin herhangi bir belge sunmadığı gibi, böyle bir iddiasının da bulunmadığı gerekçesiyle , 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca, arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.Söz konusu kararı davacı istinaf etmiş olup, istinaf dilekçesinde özetle; sahte sözleşme ile icra takibi yapıldığı, haciz korkusu ile 16/04/2004 tarihinde dosyaya sunduğu makbuzla borcun ödediğini,sözleşmenin feshini talep ettiğini, ancak sözleşmenin feshedilmediğini, aleyhinde icra takibinin olduğunu öğrenmesi üzerine işbu davayı açtığını, davanın daha önceden arabulucuya başvurmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüş, kararın kaldırılmasını istemiştir.Yapılan istinaf incelemesi sonucunda ; mahkemece yargılamada davacının getirtilen esnaf kaydına göre ayakkabıcı esnafı olduğu, vergi kaydı olmasa bile, davacının esnaf kaydının 1985’den bu yana devam ettiği anlaşılmaktadır.6102 sayılı TTK.nun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla hakla bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de ” İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce re’sen incelenir. Buna göre, davacının, dosya kapsamı itibarıyla tacir olarak kabulü mümkün değildir.O halde, davanın da ticari dava olması sözkonusu olmayacaktır. Bu sebeplerle, yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar ile dosyaya celp edilen belgelerde dikkate alınmak suretiyle davaya konu edilen uyuşmazlık yönünden genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek, dava şartı yokluğu (görev) sebebiyle davanın usulden reddine, dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararı HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca kaldırılarak, dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini temin için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca karar kaldırılıp, dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini temin için ilk derece mahkemesine gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/06/2020