Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/217 E. 2020/288 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/217
KARAR NO : 2020/288
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2019
NUMARASI : 2019/572 E – 2019/68 K
DAVANIN KONUSU İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/03/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının davalı borçlu … ile ticari ortaklık kurmak niyetiyle bir araya gelerek kurulacak ticari ortaklığın %25 payının müvekkiline ait olacağı hususunda anlaştıklarını, davalı borçlu tarafça, verileceği vadedilen %25 hisse karşılığında müvekkilinden 75.000,00 TL ödeme talep edildiğini, davacı alacaklı müvekkilinin, 25.000,00 TL’si elden nakit, 50.000,00 TL’si banka havalesi yoluyla olmak üzere toplamda 75.000,00 TL’yi nakden ve resmi bir ticari ortaklık kurulması ve bu ortaklıktan müvekkiline %25 oranında hisse verilmesi vaadine istinaden davalı borçluya verildiğini, yaptıkları mutabakata göre davacının “…” isimli işletmede başlangıçta belirli bir süreyle 4/a sigortalı (Hizmet akdi ile çalıştırılan sigortalı) olarak çalışması hususunda mutabık kaldıklarını, işletmenin diğer %25’lik hissesini de dava dışı … ile müvekkili gibi bir anlaşma yaparak satışının olduğunu, ancak … gördüğü lüzum üzerine ayrılmak istemesi üzerine dava dışı …de %25’lik hissesini müvekkilinin ödeme yaparak ticari işletme üzerindeki payını %50’ye çıkardığını, davalı borçlu tarafın müvekkili nezdinde yarattığı güveni suistimal ederek asılsız vaatlerini tekrarlayarak müvekkilini oyalayarak resmi ortaklığı oluşturmadığını, bir süre sonra da davalı borçlu tarafın bir takım vergi usulsüzlükleri yapmak suretiyle haksız kazanç elde ettiğini ve bu yüzden resmi bir ticari ortaklık kurmaktan kaçındığını öğrendiğini, müvekkilinin üzerine düşen sorumluluklarını tam ve zamanında yerine getirmesine rağmen davalının üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğini, davaya konu icra takip dosyasına davalı borçlu tarafından itiraz edildiğini, diğer takibe ilişkin İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/571 E. sayılı dava dosyası açıldığını ileri sürerek bu dosyanın birleştirilmesine ve müvekkilinin alacağının güvence altına alınması bakımından ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile takibin aynen devamına, davalı borçlunun asıl alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,Kararın mahiyeti gereği davacının ihtiyati haciz talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,HMK’nın 20/1. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir. Mahkemenin kararını davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf başvurusunda özet olarak; davanın tarafları arasında hiçbir zaman ve hiçbir surette adi ortaklık ilişkisi kurulmadığını,taraflar arasında hiçbir surette adi ortaklık bulunmadığını, müvekkilinin davalı taraf ile adi ortaklık kurmak gibi bir iradesi olmadığını, davalı borçlu tarafa verilen meblağların davalı tarafça farklı nev’ilerdeki sermaye girişlerinin yapılarak kurulacağı vaat edilen sermaye şirketinde hisse sahibi olabilmek amacıyla verildiğini, mahkemenin dosya üzerinden yaptığı inceleme neticesinde davanın, “adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak iddiasına ilişkin olduğuna” dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.Dava, davacı tarafından davalıya sermaye girişlerinin yapılarak kurulacağı vaat edilen sermaye şirketinde hisse sahibi olabilmek amacıyla verilen paranın şirketin kurulmaması nedeniyle iadesi talepli başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İddianın ileri sürülüşüne ve dava dilekçesi kapsamına göre davacı tarafın paranın gönderilme sebebi olarak … Mantı Cafe adlı işletmeye ilişkin tarafların muhtelif oranlarda paylarının bulunacağı resmi bir ticari ortaklık kurulması ve kurulacak ortaklığın %25 payının kendisine ait olacağı konusunda anlaşma yapıldığının ileri sürüldüğü, sermaye şirketinin kurulmasına ilişkin TTK uyarınca öngörülen şekilde resmi işlemlerin yapılmadığı anlaşılmaktadır.Buna göre şirket kurulması için geçerli işlemler yapılmamakla taraflar arasında para gönderilmesinin yazılı veya sözlü protokol niteliğinde olduğu, bu durumda da ancak sermeya şirketi kurulması için kurucular ortaklığının değerlendirilebileceği ve bu ortaklığa da adi ortaklığa ilişkin hükümlerin uygulanabileceği anlaşılmaktadır.Adi ortaklığın tanımı, TBK 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ” şeklinde yapılmıştır. Adi ortaklık, bir ticari işletmeyi işletmek şeklinde olabileceği gibi esnaf işletmesi veya hiç bir işletme olmaksızın bir kaç kişinin muhtemel kazancı paylaşmak amacıyla emeklerini ve mallarını bir araya getirme şeklinde de olabilir.6102 sayılı TTK 4. maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. Aynı Kanunun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir.TTK’nun 19. maddesinde “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır” hükmü bulunmaktadır.6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü olmayıp görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, yargılamada ve kanun yolu aşamasında incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar tacir olmadığı gibi, uyuşmazlık, tarafların ticari işletmelerine ilişkin olmayıp, ortak oldukları iddia edilen işletmeye ilişkindir. Bu nedenle de ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına ve istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi kıyasen uygulanarak kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/03/2020