Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1736 E. 2021/184 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1736
KARAR NO: 2021/184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2017
NUMARASI: 2016/615 E – 2017/745 K
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların dava tarihinden geriye yönelik olarak on yıl boyunca müvekkilinden tüm abonelikleri için her ne ad altında olursa olsun faturalandırılarak gizliden veya açıktan haksız olarak tahsil ettiği tüm miktarlarının bu anlamda kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli vs., sayaç okuma bedeli, TRT payı (aktif tüketim içine yedirilen kayıp kaçak için alınan), enerji fon bedeli (aktif tüketim içine yedirilen kayıp kaçak için alınan), belediye tüketim vergisi (aktif tüketim içine yedirilen kayıp kaçak için alınan), KDV (haksız olarak alınan yukarıda alınan tüm bedellerin KDV ‘si)’ nin uzman bir bilirkişi marifetiyle tespiti ile belirsiz alacak mahiyetindeki bu alacaklarının tam ve kesin olarak tespit edildiği anda artırılmak üzere (geriye yönelik olarak 10 yıllık) şimdilik 5.000,00 TL’ sinin haksız tahsilat tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen istirdat ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; 04/06/2016 kabul 17/06/2016 resmi gazete yayım tarihli kanun değişikliği gereği davanın usulden reddine,davanın açılmamış sayılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise davacıya dava konusu ettiği miktarı asgari tespit edebildiği ölçüde belirtmesi ve bu tutar üzerinden de harç yatırması için kesin süre verilmesine, husumet yokluğu nedeniyle davanın müvekkili açısından reddine, yargı yolu itirazları nedeniyle davanın reddine, hak düşürücü süre/zamanaşımı süre açısından davanın usulden reddine, davacının açmış olduğu davanın dilekçede açıklanan sebeplerle esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde ; dilekçede açıklanan sebeplerle 6719 kanun nolu kanun gereğine dava konusuz kaldığından davanın reddine, davanın husumet yokluğu, belirsiz alacak davası açılmamış olması nedeniyle dava şartları yokluğundan usulden reddine, davalılar arasında ihtiyari ve zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından davanın ayrılmasına, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesine, davanın TRT ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ na ihbarına, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; 1- Davalı Odaş açısından davanın HMK 114/1-ç bendi gereğince mahkememizin yetkisizliği sebebiyle davanın HMK 114/1-ç ve 115/2 maddesi gereğince usulden reddine, HMK 20 md gereğince süresinde talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Asliye Ticaret mahkemesine tefrik edilerek gönderilmesine, 2-Davalılar … ve … A.Ş açısından davanın 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17.maddesine 6719 sayılı kanunun 21.maddesiyle eklenen 10. fıkra hükmü ve 6719 sayılı kanunla 6446 sayılı kanuna eklenen geçici 20.madde hükmü dikkate alınarak davanın bu nedenle reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı ve davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tespit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı … vekili istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde özetle; 6719 sayılı yasa EPDK mevzuatına yeni bir durum getirmediğini, davacının HGK içtihatlarına dayanan davasında hiçbir zaman zaman haklılık bulunmadığını, 6719 sayılı yasadan öncesi için davacının haklılığının söz konusu olmadığını, davacının vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğinden bahisle davacı yanın haksız istinaf taleplerinin reddine , müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. Dairemizin 19/11/2020 tarih ve 2018/2650 E-2020/1538 K sayılı kararıyla davalı … vekilinin katılma yoluyla istinaf etmesine karşın, istinaf harçlarını yatırmadığından dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiş, geri çevirme kararı sonrası davalı tarafça istinaf harç ve giderleri tamamlanarak dosya dairemize gönderilmiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bendi ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Bu noktada, mahkemece; HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tespit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir. Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. İlk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve belirsiz alacak davası olarak açılmakla, bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır. Davalı tarafın istinaf sebeplerinin incelenmesinde ise, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibarıyla haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih, 2019/18-421 E. – 2019/526 K. Sayılı ilamında “Dava tarihinde haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir. Bu nedenle davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından davalının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle; davalını istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında; “Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A- Davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B- Davacının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında; 1-Konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 85,39 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 26,09 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, 3-Davacıdan alınan 59,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 158,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımlarının karar kesinleşince talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalıdan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu 150,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/01/2021