Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1617 E. 2021/3423 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1617
KARAR NO: 2021/3423
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2020
NUMARASI: 2018/889 E – 2020/632 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 20/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı ile dava dışı …’ın … A.Ş. de bulunan hisselerini davalı …’ satmak amacıyla 17/01/2014 tarihli niyet mektubunu imzaladıklarını, Niyet Mektubunda; “alıcı, satıcılardan şirketin % 82 hissesini satın almak niyetinde- dir. Taraflar sonra aralarında imzalanacak detaylı hisse alım – satım sözleşmesi temel koşullarını belirlemek için niyet mektubunu yürürlüğe koymaya karar vermiştir.” denildiğini, Niyet Mektubunda , satıcıların şirketteki hisselerini toplam 7.200,000 USD karşılığında alıcıya satmayı, bu taahhüde uymadıkları takdirde hisseleri oranında alıcıya 500.000 TL cezai şart ödemeyi taahhüt ettiklerini, ayrıca sözleşmede yer alan cezai şart yükümlülüğünün niyet mektubunun imzalandığı tarihten itibaren 3 ay süre ile geçerli olduğunu, üç ayın bitiminde bu madde hükmünün kendiliğinden hükümsüz olacağı, niyet mektubu çerçevesindeki yükümlülüklerin ise başka bir işleme gerek kalmaksızın niyet mektubunun imzalandığı tarihten itibaren 3 yıl sonra sona ereceğinin kararlaş- tırıldığını, Alıcı durumundaki davalının bu mektuba göre, muhasebecisi ve ekibiyle şirketin defter ve belgelerini, tüm resmi kayıtlarını incelediğini, bu incelemeden sonra (3) ay beklediğini ve satıcılara hisse alım satım sözleşmesi akdedilmesi talebinde bulunmadığını, niyet mektubundaki 4.920.000 USD peşin ödeme taahhüt ve yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, Davalının Niyet Mektubu imzalanmasını takip eden 3. ayın son günü 17/04/2014 saat 17.05’de vekili aracılığı ile Beşiktaş … Noterliği’nden davacıya ihtarname ile “Özellikle işçi davaları, çalışanların kıdem tazminatları, mevcut ve/veya iş akdi daha evvel sona erdirilmiş işçiler ve sigortasız çalışan işçiler, güncel cari borçların ödenmesi ve/veya belirlenmesi hususları, … A.Ş’ye olan güncel borçların ödenmesi, kayıp şirket çeklerinin akıbetinin belirlenmesi ve yasal güvenceye alınması, … Ltd. Şti tarafından düzenlenen bedelsiz faturalar ve şirketin eski ortak- larından doğan ve/veya doğacak problemleri halihazırda çözümlemediği ve şirket hisselerini devir için gerekli iş ve işlemleri tamamlamadıkları, hisseleri devretmeye yanaşmadıkları ve satış bedelinden tahakkuk edecek bir takım vergisel nedenlerle devretmediği” iddiasıyla, 24 saat içinde payların dev- rinin talep edildiğini, Ancak taraflar arasında imzalanan Niyet Mektubu’nun bir alım satım sözleşmesi olma- dığını ve hukuken hükümsüz olduğunu, ihtarnamede belirtilen hususların müvekkilinin yükümlülük- leri arasında yer almadığını, Davacının söz konusu Niyet Mektubu’na dayanarak davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, Ödeme emrinin takip borçlusu durumundaki davacının şehir dışında bulunduğu sırada usulsüz olarak muhtara tebliğ edildiğini, bununla ilgili olarak İstanbul … İcra Mahkemesi’nde açılan … Esas sayılı dosya üzerinden açılan davanın halen derdest olduğunu, Davalı hakkında haksız menfaat elde etmek istediğinden bahisle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın 2018/99438 Esas sayılı dosya üze- rinden devam ettiğini beyanla müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu alacak nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyetle takip başlatan davalının % 20 oranından aç olmamak üzere tazminat ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları sözleşme ile davacı … ile dava dışı …’ın … A.Ş. deki hisselerin davalıya satışının, davacının % 42 hissesi için kararlaştırılan 3.024.000 USD’ nin 2.520.000 USD’lik kısmının peşin, kalan 504.000 USD’sinin dört eşit taksitte ödenmesinin, bu taahhüde uyulmaması halinde 500.000 TL maktu cezai şart ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu sözleş- menin ön sözleşme değil bütün unsurları içeren asıl sözleşme niteliğinde olduğunu, cezai şarta ilişkin ihtarnamenin 3 aylık süre içinde keşide edildiğini ve davacının temerrüte düştüğünü, takibin haklı olduğunu, davacının usulsüz tebligat ile ilgili olarak İcra Mahkemesi’nde açtığı davanın ve savcılığa yaptığı şikayetin haksız olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “Davanın KABULÜNE, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ve takibe konu cezai şart alacağından dolayı borçlu olmadığının tespitine, takibe konu alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, davalıdan tahsiline” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkili … ile davalı … ve dava dışı … arasında imzalanan 17/01/2014 tarihli sözleşme ile davacı ve …’ın … A.Ş. ‘ deki hisselerinin şirket adına kayıtlı taşınmazların müştemilat ve mütemmim cüzlerine kadar devrine ilişkin şekil ve şartların belirlendiğini, satış bedelinin toplam 5.904.000 USD olarak kararlaştırıldığını, taraflar arasında imzalanan dava konusu sözleşme için yasal olarak resmi bir şekil şartı düzenlenmediğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve sair yasal mevzuat hükümlerince, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin başlığı değil içeriğinin önemli olduğunu, bilirkişi raporunda; raporun hukuki inceleme kısmının 5. Paragrafında; “uyuşmazlığa konu metin niyet mektubu başlığını taşısa da bir adım daha ileri giderek tespitler kısmında daha sonra kendi aralarında imzalanacak detaylı bir hisse alım satım sözleşmesinin temel koşullarını ibaresiyle daha sonra bir sözleşme imzalanacağı ifade edilmiş olsa da, aşağıda izah edildiği üzere açık bir şekilde pay satım devir taahhüdünü içermektedir. payın devrine ilişkin geçerli bir taahhüt için şartlar oluşmuştur. …niyet mektubunun geçerli ve bağlayıcı bir pay devri taahhüdü içerdiğinde bir duraksama bulunmamaktadır.” denilerek niyet mektubunun “satış esasına teşkil etmeyen bir anlaşma çeşidi” olmadığı yönünde kanaate varıldığını, Nitekim taraflar arasında imzalanan 17/01/2014 tarihli sözleşme incelendiğinde, alım satıma konu hisselerin oranları, devir bedelleri ve ödeme şekli ile hisse devir işlemlerinin nasıl ve ne şekilde yapılacağı ve cayma halinde uygulanacak müeyyide belirlendiğinden işbu sözleşmenin, ön sözleşme, değil bütün unsurlarını içeren asıl sözleşme olduğunu, Sözleşmede belirlenen satış bedelinin, resmi yollardan ödenmesi halinde yüksek miktar- da vergi tahakkuk edeceğinden, davacı ve dava dışı diğer satıcının satış bedelinin resmi olarak değil elden ödenmesini istediklerini, müvekkilinin gayri remsi ödeme talebini kabul etmemesi üzerine davacı ile diğer hissedarın sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, nitekim daha sonra bu hisseleri düşük bedel göstererek üçüncü kişilere devrettiklerinin öğrenildiğini, Müvekkilinin Beşiktaş … Noterliği’ vasıtasıyla keşide ettiği 17/04/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin süresi içinde olduğunu ve sonuç alınamadığını, bu nedenle takibe girişildiğini, Yerel mahkemenin 17/01/2014 tarihli sözleşmede hisse devri ile ilgili olarak belirlenen kesin vadenin görmezden gelindiğini ve mahkemenin tarafsızlığını zedelediğini, kararda ihtarna- menin son gün ve mesai saati bitimine yakın tebliğ edildiği dayanak gösterilerek davanın reddine karar verdiğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptali talebine ilişkin olup takip ve dava konusu alacak taraflar arasındaki 17/01/2014 tarihli sözleşmede kararlaştırılan cezai şart alacağına ilişkindir. Davacı vekili takibe konu alacağın dayanağını oluşturan Niyet Mektubu’nun niteliği itibarıyla tarafların karşılıklı niyetini ve tarafların arasındaki ticari işleme ilişkin teklif edilen yol hari- tasını ana hatlarıyla tanımlayan ve satış/devirin esasını teşkil etmeyen bir anlaşma çeşidi olduğunu, ileride yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek amacıyla tarafların anlaştığı ana hususları ve endişeleri kayıt altına alan genellikle bağlayıcı olmayan belgeler olduğunu, davalı ise dava konusu niyet mektu- bunun içeriği itibarıyla Anonim Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin bütün unsurlarını içeren bir belge ve geçerli bir sözleşme olduğunu iddia etmektedir. Niyet Mektuplarının Bağlayıcılığına ilişkin olarak; Hukukumuzda düzenlemesi bulunmayan niyet mektupları, doktrindeki hâkim görüşe göre tarafları bağlayıcı nitelikte değildir. Diğer bir deyişle niyet mektupları, taraflara sözleşme müza- kerelerine devam etme ya da sözleşmenin tamamlanması hususunda bir yükümlülük yüklemediği gibi mektupta düzenlenen hususların ifa edilmesi bakımından da bir yaptırım sonucu doğurmayabilir. Taraflar, niyet mektupları ile ileride kurmayı planladıkları hukuki yapıya ilişkin olarak, hâlihazırda sözleşme müzakerelerinde bulundukları aşamaya, daha da detaylı düzenleyecekleri hususlara yer verebilirler. Niyet mektubu karşı tarafça kabul edilse bile tarafları bağlayıcı nitelikte olmayabilir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, niyet mektubu, sözleşmeye dair tüm esaslı unsurları taşımadığından ya da taşısa dahi tarafların niyet mektubundaki açıklamaları ile bağlanma iradesi bulunmadığından, niyet mektupları icap olarak nitelendirilemez. Niyet mektubunun tarafları, salt söz- leşme müzakerelerine girişmek niyetinde veya bu müzakereleri sürdürme niyetinde olduklarını, her hangi bir bağlanma iradesinden ari bir şekilde açıkladıklarından ve duruma göre niyet mektupları söz- leşmenin tüm esaslı unsurlarını barındırmadığından dolayı, niyet mektupları ancak icaba davet olarak kabul edilebilir. Niyet mektupları doktrindeki hâkim görüşe göre bağlayıcı olmamakla birlikte, sözleşme serbestisi içinde taraflar bu niyet mektubunun içeriğinde bağlanma iradelerini açıkça bildirerek mek- tuba bağlayıcılık kazandırabilir. Bunun yanı sıra, uygulamada da çokça görüldüğü gibi sözleşmede uy- gulanacak hukuk, uyuşmazlıkların halli, fesih ve gizlilik gibi birtakım bağlayıcı etkiye sahip hükümler mevcut olabilir ancak durum, mezkûr hükümlerin bağlayıcı şekilde düzenlendiği mektup- ların yorum yolu ile bir bütün olarak bağlayıcı olduğu kanaati uyandırmaz. Taraflar niyet mektubu metnine sözleşmenin henüz kurulmadığına veya bu metnin bağlayıcı olmadığına ilişkin bir kayıt ekleyerek mektubun yorumlanmasında oluşabilecek şüphelerin önüne geçebilirler. Özellikle sözleşmenin esaslı unsurlarını içeren niyet mektupları bakımından bu kaydın varlığı büyük önem taşımaktadır. Anglo-Amerikan sisteminde bu kayıtlar “non-binding clause”, Türk Hukuk Sisteminde ise bağlayıcılığı ortadan kaldıran hükümler şeklinde ifade edil- mektedir. Bunun yanı sıra mektup metninde, açıkça mektubun bağlayıcı olmadığına dair bir ibareye yer verilmese dahi, mektubun içeriğinde bulunan “sözleşme yapılmasına bağlı olarak” ifadesi de niyet mektubunun bağlayıcı olmadığına dair kayıttır. Ancak tarafların mezkûr niyet mektubu çerçevesinde, şartların oluşması halinde duruma göre vekâletsiz iş görmeden, sebepsiz zenginleşmeden, culpa in contrahendo’dan ve/veya haksız fiilden birtakım sorumluluklarının doğabileceği de unutulmamalıdır. (Türk Hukukunda Niyet Mektuplarının Hukuki Niteliği ve Bağlayıcılığı- Elvan Zeynep Bilal, Mutlu Öztürk Yurdakul, Ezgi Korkmaz,Demet Özkahraman, Kardelen Demet Atay- ARTICLETTER | WINTER 2016) Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; satıcı sıfatıyla dava dışı …, davacı … ve davalı … arasında imzalanan 17/01/2014 tarihli “Niyet Mektubu”nun “Tespitler” başlığı altında “taraflar, aşağıda belirtilen şart ve hükümleri uygulamak üzere , daha sonra kendi aralarında imzalanacak detaylı bir hisse alım-satım sözleşmesinin temel koşullarını şekillendirmek ve belirlemek için iş bu niyet mektubunu yürürlüğe koymaya karar vermişlerdir.” denilmiştir. Her ne kadar bu belge karşılıklı olarak imzalanmış ve hisse devir bedeli olarak belir- lenen miktarın ödeme planına , gizlilik hükümlerine yer verilmiş ise de , söz konusu belge hisse alım satımına ilişkin asıl sözleşmenin tüm unsurlarını ve bağlanma iradesini içeren bir belge olmadığından atılan bu imzalar ve karşılıklılık niyet mektubunu sözleşme statüsüne getirmeyecek, tarafların sözleşme müzakerelerini ciddi bir şekilde sürdüreceklerinin işareti olarak kabul edilecek, fakat niyet mektubuna bağlayıcılık kazandırmayacaktır. Sonuç itibariyle davanın dayanağı olan “Niyet Mektubu ” 6098 sayılı TBK’nun 1. Maddesi anlamında “sözleşme” niteliği taşıyan bir belge değildir. Cezai şart ile ilgili talebe gelince ; Borçlar Kanunu’nun 179.maddesinde “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ede- rek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır. ” denilmiştir. Taraflarca imza altına alınan niyet mektubunun tarafların hak ve yükümlülükleri ile ilgili ikinci maddesinde “satıcıların iş bu taahhütlerine uymaması halinde satıcılar alıcıya hisseleri oranında müteselsilen 500.000,00 TL maktu cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder” denilmiş ise de, bu belgenin “sözleşme” niteliği taşımadığı gözetildiğinde, BK 179 madde gereğince cezai şart düzen- lemesi de geçersizdir. Bir an için taraflar arasındaki belgenin sözleşme niteliği taşıdığı ve bu belgedeki cezai şart koşulunun geçerli olduğu kabul edilse bile, niyet mektubunun 2.maddesinde “cezai şart yükümlü- lüğünün sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 3 ay süre ile geçerli olduğu, üç aylık sürenin bitiminde iş bu maddenin kendiliğinden hükümsüz kalacağı ” hüküm altına alınmıştır. Sözleşme 17/01/2014 tarihinde imzalanmış olup davalı cezai şart talebini Beşiktaş … Noterliği’nden keşide ettiği ve muhataba elden tebliğini istediği 17/04/2014 tarih tarihli ihtarname ile ileri sürmüş olup bu ihtarname sözleşmede belirtilen 3 aylık sürenin son günü mesai saatinin bitiminde (17:05 itibariyle) keşide edilmiş olup sözleşmede belirtilen üç aylık süre geçirilmiştir. Dosya içeriğinde aksi yönde delil bulunmadığına göre; davacı tarafın bu süreye ilişkin itirazı hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırı bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 23.835,00 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 6.013,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.821,85‬ TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden iti- baren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/12/2021