Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1615 E. 2020/1829 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1615
KARAR NO: 2020/1829
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2020
NUMARASI: 2020/436 E –
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … İş Ortaklığı, Beyoğlu … Noterliğinin 02.10.2012 tarih, … yevmiye nolu belgesi ile (… A.Ş, … Tic. Ltd. Şt. Ve … Ltd. Şti. leri arasında) adi ortaklık olarak kurulduğunu, davalı şirketin adi ortaklığın kurulduğu tarihte ortaklarından biri olduğunu, adi ortaklıktaki %45 olan tüm hissesini aktif ve pasifi ile birlikte (Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 19.7.2016 tarih ve … yevmiye nolu protokol ile) 12.000.000 TL bedelle müvekkili … A.Ş.’ye devrettiğini adi ortaklık ile hiçbir bağının kalmadığını, davalının sözleşme gereği arsa sahiplerinden alınan senetleri müvekkili adi ortaklığa iade ve teslim edeceğinin düzenlenmesine rağmen senetleri teslim etmediğini, söz konusu senetlerin borçluları olan arsa sahiplerinin, senetlerden kaynaklı borçlarını ödemek istemesi ve bu bağlamda senetlerin iade edilmesini talep etmeleri üzerine müvekkilinin zorda kaldığını, noter yoluyla ihtarname gönderilerek senetlerin iadesinin istendiğini, davalının verdiği cevapta senetlerin kendilerinde olmayıp adi ortaklık kasasında olduğunu bildirdiğini, 19.7.2016 tarih, … yevmiye nolu protokol başlıklı noter sözleşmesinde senetlerin elinde bulunduğunu ve devrini yazılı metne bağlayarak taahhüt eden davalının, bu taahhüdünü yerine getirdiğini eşdeğer bir belge ile yani yazılı belge/delil ile ispat etmek zorunda olduğunu, müvekkilinin ödeme yapmak isteyen arsa sahiplerinin ödemelerini kabul edemediğini, senetleri kullanamadığı için nakit ihtiyacını gideremediğini, gerek senet sahiplerine ve gerekse üçüncü kişilere karşı olan taahhütlerini yerine getiremeyerek ticari itibarının zarar gördüğünü, senetlerin davalı tarafından ciro edilmiş olabileceğini, davalının mallarını kaçırdığını, arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını ileri sürerek fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak üzere şimdilik 100.000 TL alacağın protokol tarihi olan 19.7.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,ihtiyati haciz kararı verilmediği takdirde müvekkilinin alacağını elde etmesi ve uğradığı zararlarını karşılama imkanı ortadan kalkmış olacağından rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş senetlerin alacaklısı olan müvekkili lehine davalının tüm taşınır/taşınmaz malvarlığı ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına, HMK 389 ve devam eden maddeler İİK 257 ve devam eden hükümler gereğince ihtiyati haciz/ ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.İlk derece mahkemesi tarafından 17.09.2020 tarihli ara kararla davacının davalıdan alacaklı olduğunu gösterir yaklaşık ispat şartını sağlar bir delil sunulmadığı, bu hali ile ihtiyati haciz kararı verilebilmesine ilişkin İİK’nın 257. maddesinde öngörülen koşulların oluşmadığı, davanın alacak istemine ilişkin olması ve tedbir konulması talep olunan taşınmazların uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; mahkemenin yaklaşık ispata ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığını, davalı şirketin, sözleşmenin ilgili maddesi gereği senetlerin kendi nezdinde bulunduğunu açıkça belirttiğini, “Senetler kasada” şeklinde bir beyan senetlerin müvekkile teslim edildiğini ispata yeterli olmadığını, davalının senetleri müvekkiline teslim etmediği için, müvekkilinin alacağına kavuşamadığını ve alacağını tahsil etme imkanından mahrum kaldığını, davalının mal kaçırdığına, mevcudunu eksilttiğine dair ticaret sicil gazetelerinin dosyaya sunulduğunu, dava dilekçesinde ne tür tedbir istendiği ve hangi malvarlığı üzerine tedbir konulmasının istendiğinin açıkça izah edildiğini, HMK 389 madde ve İİK 257. Madde şartlarının yerine getirildiğini, verilmeyen tedbir ve ihtiyati haciz kararı sebebi ile müvekkilinin alacağına kavuşmasının imkansız hale geleceğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, adi ortaklık payının devredilmesine rağmen devir gereği senetlerin iade edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin olup uyuşmazlık yargılama sırasında talep edilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararının reddine ilişkin karara itirazdır. Dosya kapsamından; eldeki davada senetlerin iade edilmemesi nedeniyle zarara uğranıldığı ileri sürülmüştür. İİK. 257. maddesi uyarınca ” rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun evinde veya 3. şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. ” görüldüğü üzere ihtiyati haciz kararı verilebilmesinin birinci koşulu bir ” para borcunun ” varlığıdır. Buna göre, senetlerin iade edilip edilmediği ve zarara uğranılıp uğranılmadığı, uğranıldı ise zararın miktarı yargılamaya muhtaçtır. İhtiyati hacze dayanak yapılan, İİK 257 vd. maddelerine uygun ve dava başındaki mevcut delil durumuna göre, iddia edilen dava konusu alacağın varlığının yargılamayı gerektirmesi ve yaklaşık ispata dair verilerin bu aşamada bulunmayışı gözetilerek, İİK 257. vd. maddelerindeki ihtiyati haciz için aranan koşulların bulunduğunu kabule elverişli olmadığı, ihtiyati haciz talebinin reddinin yerinde olduğu anlaşılmış,davacının talebin reddine dair karara karşı itirazı yerinde görülmemiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389 ve devamı maddelerine göre; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. “şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Buna göre, dava konusu edilmeyen hususlar üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağından, somut davada HMK 389. maddedeki uyuşmazlık konusu olmaya dair yasal koşullarının oluşmadığı, tedbir istenen malvarlığının adi ortaklığa konu olmadığı gibi uyuşmazlık konusunu da oluşturmadıkları anlaşıldığından mahkemenin ihtiyati tedbirin reddi kararı sonuç olarak usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Bu nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1 b-1.madde gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/12/2020