Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/16 E. 2020/71 K. 27.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/16
KARAR NO: 2020/71
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2018
NUMARASI: 2018/892 E – 2018/1138 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin abonesi olduğunu, müvekkili şirketin geriye doğru 10 yıllık abonelik dönemleri süresince davalı şirketlerce düzenlenen faturalara elektrik kullanımı ile ilgili olmayan ve herhangi bir hizmetten kaynaklanmayan bazı bedellerin yansıtıldığını, bu bedellerin kayıp kaçak bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli ve dağıtım bedeli adıyla nitelendirilerek faturalara yansıtılması nedeni ile haksız yere kesilen 15.000,00 TL’nin ödemelerin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açılmış olmakla yetkiye itiraz ettiklerini, davanın … A.Ş’ye ihbarını talep ettiklerini, davanın, belirsiz alacak davası açılmasının uygun olmadığını ve davacının kayıp kaçak bedeli ödediğine dair herhangi bir delil sunmadığını, müvekkilinin elektrik dağıtım şirketi olmayıp, özel sektör mensubu elektrik satış şirketi olduğunu, bu nedenle kendi adına tahsil etmediği ”kayıp” ”dağıtım” ”iletim” bedellerinin müvekkilinden talep ve tahsil edilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki müvekkilinin sadece üretim yapmakta olduğunu, elektrikteki kayıp ve kaçakta sorumluluğu bulunmadığını, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak, dağıtım ve iletim bedelleri mevzuat gereğince tahsil edilmekte olup, keyfi bir uygulama olmadığını, kayıp bedelinin, elektrik sistem altyapı ve iletimi esnasında doğan kayıpların telafisi anlamına gelmediğini, davacının sözleşme ile yükümlendiği taahhüdü ifadan kaçınmasının hukuken mümkün olmadığını, davacı tacir olup, söz konusu faturalara yasal süresi içinde itiraz etmediğini, fatura ve içeriğini kabul ettiğini, davacının aldığı hizmetlerin bedelini ödemekle yükümlü olduğunu, dayanak yaptığı kararların, kanun maddesi olmadığı gibi içtihadı birleştirici bir niteliği de haiz olmadığını, bu nedenlerle öncelikle dosyada yetkisizlik kararı verilmesini, akabinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; “yasa değişikliği nedeniyle davanın konusu kalmadığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Söz konusu kararı davalı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle; davalı şirkete celse tarihlerinin bildirilmediğini, hiç tebligat yapılmadığını, duruşmalara icabetlerinin engellendiğini, mahkemece tebligat yapılıp yapılmadığının araştırılmadığını beyanla, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dosyanın incelenmesinde; başlangıçta davacı tarafından davalı … AŞ. ve diğer üç davalıya yönelik olarak Adana 1. Asliye Ticaret mahkemesinin 2016/1146 E. sayılı dosyasında dava açıldığı,mahkemesince davalının yetki itirazı üzerine bu davalı yönünden tefrik edilerek mahkemenin 2017/573 E. sayılı dosyasına kaydedilip yetkisizlik kararı verildiği, dosyanın gönderildiği Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince usule uygun olarak davalıya, duruşma gününü bildirir tebligat çıkarılmadan yargılamanın sürdürüldüğü görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği, açıklanmıştır. Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür. Bu bağlamda; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. O halde; sair istinaf itirazları incelenmeksizin, yetkisizlikle dosya kendisine gelen ilk derece mahkemesince davalıya usule uygun tebligat yapılmadan yargılamaya devam olunarak karar verilmesinin, kamu düzenine ilişkin hukuka aykırılık oluşturduğu nazara alınarak davalının istinaf talebinin kabulüyle karar kaldırılıp, davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde tahkikat aşamasına geçilerek yargılama yapılıp bir karar verilmesi sağlanarak yargılama yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf talebinin kabulü ile HMK 355, 27, 353/1-a-4 maddeleri uyarınca karar kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/01/2020