Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1565 E. 2021/2762 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1565
KARAR NO: 2021/2762
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2020
NUMARASI: 2018/1160 E – 2020/178 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında abonelik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkili tarafından davalıya elektrik hizmeti verildiğini fakat davalının bu hizmet karşılığını kesilen fatura bedellerini ödemediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından, İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından ve İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iddia edilen borcun müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin sahibi olduğu iş yerinde faaliyet gösteren … Ltd. Şti.nin borçlu olduğunu, yapılacak bir bilirkişi incelemesi ve keşif ile bu hususun ortaya çıkacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından; ” tutanağa konu adresin, davalının ortağı ve yöneticisi olduğu … Ltd. Şti’nin sicilde kayıtlı adresi olduğu, dava dışı … Ltd. Şti’nin halen belirtilen adreste faaliyet gösterdiği, davalının ise bu adreste kendi adına bir faaliyetinin olmadığı, keza tutanağa konu adrese ilişkin 24/05/2016 tarihinde sonlandırılan aboneliğin de … Ltd. Şti’ye ait olduğu tespit edilmiş, bu nedenle davalının fatura nedeniyle sorumlu olmadığı kanaatine varılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 573 maddesinde “Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.”, TTK’nın ortakların sorumluluğu başlığı altında 602 maddesinde; “Şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Bu kapsamda ortakların şirket borçlarından sorumlu olmadığı sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle yükümlü oldukları, kaçak elektrik tespit tutanağına konu borcun … Ltd. Şti’ye ait olduğunun kabulü halinde davalının şirket ortağı olması sebebiyle şirket borcundan şahsen sorumluluğunun da bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusuna özetle; müvekkili ile davalı- borçlu arasında var olan Alçak Gerilim Elektrik Satışına Dair Perakende Satış Sözleşmesi imzalandığını, ancak davalı borçluya 06.10.2017 tarih … seri numara ile Kaçak Elektrik Tüketim Tahakkuku düzenlendiğini, … nolu tesisata ait … Ltd.Şti.’nin P.S.S’si 24.05.2016 tarihinde görevli tedarikçi şirket tarafından sonlandırıldığı tespit edildiğini, 06.10.2017 tarihinde … nolu tesisata ait sayaçtan P.S.S’si veya ikili anlaşma olmadan enerji kullanıldığı tespit edilerek Mülga EPTHY’nin 26.maddesi gereğince ilgili adresin fiili kullanıcısı olarak tespit edilen … adına tutanak tanzim edildiğini, eylemin suç teşkil ettiğini, tutanağın aksi ispat edilene kadar geçerli olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk eden faturalara dayalı başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; dava konusu yerde dava dışı şirket ile davacı arasında abonelik sözleşmesi imzalanmış olduğu, tutanak tarihinden önce sözleşmenin feshedilidği, yapılan araştırmada da dava konusu yeri dava dışı şirketin kullandığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin ,Esas No: 2013/5476 ,Karar No: 2013/8924 kararında da açıklandığı üzere , 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 49.maddesi hükmüne göre tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Aynı kanunun 50.maddesi hükmüne göre de organları, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar ve organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar. Bu hukuksal olguların sonucu olarak tüzel kişinin organı niteliğindeki yöneticilerin, tüzel kişi adına ve yararına işledikleri haksız fiillerden dolayı zarar gören üçüncü kişilere karşı tüzel kişi ile birlikte Borçlar Kanununun 41 ve Türk Medeni Kanunu’nun 50/3.maddesi hükmüne göre haksız fiil faili olarak sorumlu tutulmaları gerekir. Bu halde tüzel kişinin ve organlarının sorumluluğun türünün Borçlar Kanununun 51.maddesi hükmünde düzenlenen zincirleme (müteselsil) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur. Somut olayda, icra takibinde dava dışı şirketin ortağı ve yönetici olan davalı borçlu gösterilmiştir. Borca, davalı tarafından itiraz edildiğinden ,onun itirazının iptali talebi ile bu dava açılmıştır.Bilirkişi incelemesi yapılarak takip ve dava konusu alacağın bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme sebebiyle ,davalıya takipte ve davada husumet düştüğü açık olmakla, mahkemece davanın husumet nedeniyle reddine kararı verilmesi usul ve hukuka aykırı görüldüğünden, davacının istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK 353/1a-6. maddesine göre kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/10/2021
KARŞI OY Dava; kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk eden faturalara dayalı başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; dava konusu yerde dava dışı şirket ile davacı arasında abonelik sözleşmesi imzalanmış olduğu, tutanak tarihinden önce sözleşmenin feshedilidği, yapılan araştırmada da dava konusu yeri dava dışı şirketin kullandığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre; dava konusu yerde dava dışı şirketin faaliyet gösterdiği, davalının fiili kullanıcı ve abone olmadığı, davacı tarafça da bunun aksinin kanıtlanamadığı görülmektedir. Dolayısıyla, davacının, burayı davalının kullandığı yönündeki iddiası ispatlanamamıştır. Öte yandan, sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Bu ilkenin bir sonucu olarak ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Yüksek Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2015/15522 E- 2017/8259 K sayılı kararında belirtildiği gibi; Şirket veya kurumların ayrı tüzel kişiliği vardır. Bu kişilik fiziki ve gerçek bir kişilik olmayıp hukuken kabul edilen hukuki bir kişiliktir. Tüzel kişilik olarak şirket veya kurumların aktif veya pasif husumet ehliyetleri vardır. Tüzel kişilikleri olan şirket veya kurumların ortak ve çalışanları, şirket veya kurumları oluşturan kişilerdir. Tüzel kişiliği oluşturan gerçek kişilerin, şirket veya kurumlardan ayrı olarak aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin olduğu kabul edilemez. Tüzel kişiler işlem ve eylemlerini bizzat yapmayıp, ortak veya çalışanları olan gerçek kişiler aracılığı ile yaparlar. Dolayısıyla tüzel kişilerin ortak ve çalışanlarının şirket veya kurum adına yaptığı işlem ve eylemler sırasında meydana gelebilecek kasıt, kusur ve kabahatler tüzel kişinin kasıt, kusur ve kabahatini oluşturur. Somut olayda; davalı dava dışı tüzel kişi adına hareket ettiğinden davalıya takip veya davada husumet yöneltilemez. Davacı da dava dilekçesinde TTK’nın 553. Madde kapsamında davalının sorumlu olduğunu ileri sürmemiş, davasını bu olguya dayandırmamıştır. Bu itibarla, mahkemece davalının şirket ortağı olması sebebiyle şirket borcundan şahsen sorumluluğunun da bulunmadığı gerekçesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olmam nedeniyle sayın çoğunluğun gerekçe ve görüşüne katılmamaktayım. 20/10/2021