Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1528 E. 2021/3322 K. 13.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1528
KARAR NO: 2021/3322
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2020
NUMARASI: 2018/597 E – 2020/585 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 13/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde; davalı …’nin “… Mah. … Caddesi No:… Çinili … Apartmanı … kat Fatih/ İstanbul” adresinde kaçak elektrik kullanıldığından bahisle … ve … numaralı abonelikler ile ilgili olarak kendisi adına fatura düzenlediğini, ancak kendisinin böyle bir aboneliğinin bulunmadığını, abonelik numarasının da … olduğunu, söz konusu sorunun kendisinden önceki dönemin abonesi … isimli kişiden kaynaklandığını, bu kişi ile de kendisinin bir ortaklığının bulunmadığını, kaçak elektrik fatu- rası nedeniyle davalı şirketin kendisi aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasın- dan icra takibi başlattığını beyanla söz konusu kaçak elektrik kullanım bedeli ve buna ilişkin takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ve icra takibinin iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili kurum nezdinde abonelik kaydının bulunduğunu, fakat takip ve dava konusu borcun kuruma kayıtlı sayaç ve abonelik üzerin- den kullanılan enerji bedeline değil, kuruma kayıtsız sayaç ile elektrik kullanımından kaynaklan- dığını, bu kapsamda davacının tacir olup olmamasının bir önem arz etmediğini, haksız fiilden kaynak- lanan davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, davacının “kayıtsız sayaç ile elektrik kullandığı” hususunun dosyaya sunulan tutanak vs belgeler ile sabit olduğunu beyanla dava- nın reddini savunmuş, davacı tarafın % 20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkumi- yetini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “Davanın KABULÜNE, davacının İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespitine, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu takibin iptaline” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; … A.Ş.’nin düzenlemiş olduğu faturanın önceki dönem kullanı- cının kaçak kullanımı ile ilgili olmadığını, davacının kendi döneminde … seri numaralı kuruma kayıtlı olmayan sayaçtan yapılmış olan kaçak kullanımından kaynaklandığını, bu durumun tutanak ile tespit edildiğini, düzenlenen tutanakların yürürlükteki elektrik mevzuatına uygun olduğunu, Uyuşmazlık haksız fiil niteliğindeki kaçak elektrik kullanımından kaynaklandığından davacısının tacir olup olmadığına bakılmaksızın davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu, Hükme esas alınan bilimsellikten ve gerçekten yoksun olduğunu, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, İİK 72/3 maddesine dayalı menfi tespit talebine ilişkin olup takip ve dava konusu borç kaçak elektrik kullanımından kaynaklanmaktadır. Dosya içeriğinden; Davalı … çalışanları tarafından, 07/05/2008 tarihinde, “… Mh. … Cad. No: …” adresinde yapılan kontrollerde, … nolu maile istinaden yapılan incelemede “fiili kullanıcı tespit edilmediğinden mülk sahibine zabıt tutulmuştur” denilerek … nolu abonelik ile ilgili olarak davacı … adına … nolu tutanağın düzenlendiği, ancak ne şekilde kaçak/veya usulsüz elektrik kullanıldığına dair bir bilginin bulunmadığı, Bilahare tutanak ilgi tutularak davacı adına 11.375,90 TL tutarında tahakkuk yapıldığı ve 28/05/2018 son ödeme tarihli 11.375,90 TL bedelli faturanın düzenlendiği, Fatura bedelinin ödenmemesi üzerine davalı … tarafından davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden 11.375,90 TL asıl alacak + 47,78 TL gecikmiş gün faizi + 8,60 TL faizin KDV’sinden ibaret toplam 11.432,28 TL alacağın tahsili talebiyle 06/06/2018 tarihinde ilamsız takibe girişildiği, davacı/borçlunun yasal süre içinde ibraz ettiği dilekçesi ile “dava konusu borcun kendisi ile ilgili olmadığını, sayaç ve aboneliğin de ilgisinin bulunmadığını ve nedenle takip konusu borçtan sorumlu tutulamayacağını” beyanla borca itiraz ettiği, bilahare davacının mahkemeye müracaat ile eldeki menfi tespit davasını ikame ettiği anlaşılmıştır. Mahkemenin görevi ile ilgili olarak; Davanın dayanağını teşkil eden faturalar davacının işyeri hakkında düzenlenmiş olup mahkemenin görevi yönünden tacir araştırması yapılmadığı görülmüştür. Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 02/07/2018 tarihinde açılmıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 inci maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacı gerçek kişi, davalı ise ticaret şirketidir. Dosya içeriğine göre dava konusu mahallin iş yeri olduğu sabittir. Ancak davacı yönünden tacir araştırması yapılmamıştır. Buna göre ;davacının bağlı bulunduğu ticaret sicil kayıtlarının, esnaf oda kayıtlarının, vergi kayıtları ve vergi matrahlarının getirilmesi, hangi usule göre defter tuttuğunun, Bakanlar Kurulu kararnamesindeki gelir sınırına göre işletmelerinin esnaf işletmesi veya tacir kapsamında kalıp kalmadığının araştırılması, buna dair delillerin toplanarak karar yerinde tartışılması, neticede; dava- cının tacir vasfı taşıması halinde Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam olunması, tacir olmaması halinde ise görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesi ‘ne gönderilmesi gerekmektedir. Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının mahkemesine gönderilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/12/2021