Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/152 E. 2021/2428 K. 27.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/152
KARAR NO: 2021/2428
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2017/982 E – 2019/704 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 29.09.2011 tarihinde ”Anlaşma” başlıklı bir ortaklık protokolü yapılarak, birlikte kırılmış kablo artıklarının değerlendirilmesi işine giriştiklerini, bir süre çalıştıktan sonra 16.10.2012 tarihli protokolle iş ilişkisinin sonlandırıldığını, iş bu protokolün 3/a maddesi uyarınca davalı şirketin davacıya 300.000-TL ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu bedelin ödenmediğini, bunun üzerine davalıya Kartal …Noterliği’nin 27.06.2013 tarih, … yevmiye nolu, 11.07.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameler gönderildiğini, bu ihtarnamelere rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalı yanca borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğini, bu kez İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile takibe girişildiğini, davalı yanca borca itiraz edildiğini beyanla, iş bu itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; usule ilişkin olarak; davacının İstanbul Anadolu 1 Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1897 Esas sayılı dosyasında 300.000-TL alacak talebinin şimdilik 80.000-TL’lik kısmı için bu alacak davası açtığını, 6100 Sayılı HMK’nın 107. Ve 109. Maddelerine göre belirsiz alacak davası veya kısmi dava açılamayacağı gerekçesi ile davnaın reddine karar verildiğini, dolayısı ile aynı konuda aynı belgeler ile açılmış dava hakkında red kararı verildiğini, davacı tarafından temyizden feragat edilmek suretiyle kararın kesinleştiğini bu konuda kesin hüküm mevcut olduğundan davanın reddi gerektiğini, ayrıca sözleşmeye dayalı borçların süreye tabi olduğunu, borcun kaynağı ile açılan dava tarihi arasında zamanaşımı hükümleri geçmiş olduğundan, zamanaşımı yönünden de davanın reddi gerektiğini,esasa ilişkin olarak; davacının Anlaşmanın kendisine yüklediği edimlerini, yükümlülüklerini yerine getiremediğini, bu nedenle ortaklığın yürümediğini ve sona erdiğini, ortaklığın uğradığı tüm zararın ise vekiledeni şirketin tek başına karşıladığını, davacının bu zararın %33,33’ünden sorumlu olmasına rağmen zarara katılmadığını, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının alacağının olduğu var sayılsa bile gerek ortaklığın kar etmeden sona ermesi, gerek ortaklığın uğradığı zarardan anlaşma gereği davacının da sorumlu olması gerekse davacının teslim aldığı çekler sebebiyle davacının alacağı iddia ettiği gibi 300.000-TL olmadığını, 06.12.2012 tarihli çek teslim makbuzuna göre davacıya, protokol gereği, protokolün imzalandığı aynı gün, aynı esnada 42.750.-TL ve 47.000.-TL bedelli 2 adet çek verildiğini, davacının her nedense aldığı bu çeklerden hiç söz etmediğini, sanki bu ödemeler hiç yokmuş gibi Mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, müvekkilinin borcu olmadan baskı altında verdiği bu çekler sebebiyle de davacıdan alacaklı olduğunu, davacının yükümlülüklerini yerine getiremediği gibi, kusurlu davranışları ile vekiledeni şirketi büyük zarara uğrattığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Davanın Kabulüne; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyasında itirazlarının TALEP GİBİ 300.000-TL asıl alacak, 35.230,13-TL faiz olmak üzere toplam 335.230,13-TL üzerinden İPTALİNE, takibin asıl alacağa yıllık %9,75 ve artan oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına,Alacağın %20 si oranında 67.046-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı, davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Davacının İstanbul Anadolu 1 Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1897 Esas sayılı dosyasında 300.000,00.-TL Alacak talebinin şimdilik 80.000.-TL’lik kısmı için bu alacak davasını açmış ise de davanın reddedildiği, aynı davaya aynı belgeler ile açılmış dava hakkında RED kararı mevcut olup KESİN HÜKÜM mevcut olduğundan davanın reddi gerektiği halde, Mahkemenin “usulden” kesinleşmiş olduğundan zaman aşımı süresini 10 yıl olarak belirleyerek itirazlarını reddetmesinin hukuka aykırı olduğu, Dava dayanağı olarak davacıların 16/10/2012 tarihli protokol’e dayandığı, bu protokolün 2. Maddesine göre … Aş. ‘ye %33 ortak olan Davacının üretmiş olduğu 300 ton 40 ambar granül mal karşılığı yaklaşık 300.000 TL mahsuben ödenecektir diye açıkça belirtildiği,müvekkili şirketin davacının üretmiş olduğu ve piyasa değeri olan ticari mala karşılık ödemeyi taahhüt ettiği, bu maddede “yaklaşık 300.000 TL.” demek sureti ile teslim alınan ticari mal değerinde olan kırkambar granül ürününün satılmasıyla elde edilecek miktarın davacıya ödeneceği açıkça anlaşıldığı halde yerel mahkemenin yapılan protokolü hiç bir şarta bağlı olmadan borç ikrarı olarak kabul ederek usul ve yasalara aykırı olarak teslim alınan kırkambar granül’ün ticari değerini hesaba katmadığı, davaya konu protokol maddeleri sonunda davacıya yapılacak ödemenin, yapılabilmesi için teslim alınan ürünün ticari değeri ve piyasada satılabilir bir ürün olabilmesi şartına bağlı olduğu, yapılan itirazlarda belge olarak sundukları uluslararası standartları haiz ve akredite olmuş laboratuvar sonuçları sunulduğu halde, mahkeme yalnızca ödeme ile ilgili protokol maddelerini esas almış protokol ün özünü oluşturan müvekkillerince teslim alınan ticari değeri olmayan laboratuvar sonuçları ile sabit ürünün niteliğini dikkate almadığı, bu konuda bilirkişi raporu talebi olmasına rağmen değerlendirilmediği, Protokolün 3/b maddesine bakıldığında ticari ortaklık hesabından ve yine ortaklığın çeki ile 57.500 TL. ödenecektir denildiği, aynı protokolün 3/c maddesine göre müteakip ödemeler … Aş. Tarafından verilecek olan müşteri çek ve senetleri ile tediye olacaktır hükmünün yer aldığı, 3/b-c maddelerinden anlaşılacağı üzere davalı müvekkili şirket teslim alınan ürünü satıp parasını 1 yıl içerisinde davacıya ödemeyi taahhüt ettiği,oysa yerel mahkemenin protokolün yapılış manasına hiç bakmayarak bir açık borç ikrarı gibi değerlendirdiği, Davacının ortaklıkta üzerine düşen sorumluğu yerine getirmediği gibi, elde edilen ürünlerin satılıyormuş gibi göstererek birçok çekler ibraz ettiği, ancak karşılığı olmayan çekler icraya konulduğunda sahte olduğunun ortaya çıktığı, bu çekler ve icra takipleri listesi mahkemeye sunulmuş olduğu halde hiçbir şekilde nazara alınmadığı, davacı kanuna karşı olduğu gibi müvekkillerinin iyi niyetinden yararlanarak uyguladığı hileler ile müvekkili şirketin hataya düşmesine sebep olduğu, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/ 32593 Soruşturma No’lu dosyası incelendiğinde, tehdit ile bu prokolün imzalandığı ve sonradan bu protokoldeki şikayetten vazgeçtiklerinin görüleceği,bu tehditler neticesinde araya giren şahısların davacı adına gönderdikleri …’e (06.12.2012 tarihli ÇEK TESLİM MAKBUZU’na göre davacıya, PROTOKOL gereği, protokolün imzalandığı aynı gün, aynı esnada 42.750.-TL ve 47.000.-TL bedelli 2 adet çek) verildiği, 06.12.2012 tarihli çek teslim makbuzunda davacı … adına çekleri aldığını belirttiği halde, çekleri alan şahısla davacı arasında ilişki olmadığını hiçbir araştırma yapma gereği duymadan tespit eden yerel mahkemenin kararında bu çeklerin alındığından da bahsetmediği, imzalanan protokol ve müvekkili şirketin muhasebesinden çıkan çeklerin tamamı tehdit ile alındığı, şikayetten vazgeçme tehdit altında yapıldığı, bu hususun yerel mahkemece hiç değerlendirilmediği, Ayrıca icra inkar tazminatı verilmesinin şartlarının oluşmadığı gibi, mahkemece gerekçelendirilmeden aleyhlerine icra inkar tazminatına hükmedildiği, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, kaldırılması istenmiştir. …nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, adi ortaklığın feshi sebebiyle taahhüt edildiği beyan edilen alacakla ilgili takipte itirazın iptali talebine ilişkindir. Davaya dayanak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyasında; alacaklı … tarafından borçlu .. A.ş aleyhine 300.000-TL asıl alacak, 135.230,13-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 435.230,13-TL alacağın tahsili için 04/08/2017 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği, itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmaktadır. Dayanak takipte 300.000-TL asıl alacak ile 135.230,13-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 435.230,13-TL alacağın tahsili talep edilmiş ise de, davada 335.230,13-TL üzerinden dava açılıp harç yatırıldığı anlaşılmış,mahkemece bu talebe bağlı kalınarak yargılama yapılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; taraflar arasında plastik granül üretmek üzere ortaklık kurulduğu, ancak taraflar arasında imzalanan 16/10/2012 tarihli protokol ile ortaklığın feshedildiği, anlaşılmaktadır. Davada adi ortaklık iddiasına dayanılmaktadır.Adi ortaklık müesesesi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bilindiği üzere, adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzel kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur. Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirketin tacir olduğu açık ise de, davacının adi ortaklıkta “tacir” sıfatını taşıyıp taşımadığı belli değildir. Dosyada bu yönde bilgi ve belge bulunmamaktadır.Bu sebeple ,mahkemece davada görevli olup olmadığının usulünce araştırılması , taraflardan bu yönde bilgi alınması,ilgili Vergi Dairesine davacının vergi mükellefi olup olmadığı ,beyan ettiği matrah,tuttuğu defterler, vergi matrahına göre Bakanlar Kurulunca ilan edilen miktarlar itibarıyla tacir niteliğinde olup olmadığı ,Ticaret Odasından tacir kaydı bulunup bulunmadığı,kaydı varsa hangi iş kolu ile ilgili olduğu,buna göre davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve davada mahkemenin görevli olup olmadığının tesbiti ile ,mahkeme görevli olduğu takdirde yargılamaya devam edilmesi ,aksi takdirde genel mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik-dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esas yönünden karar verilmesi , usul ve hukuka aykırı bulunduğundan , davalı tarafın istinaf talebini kabulü ile HMK 353/1-a-3 gereğince kararın kaldırılmasına ve dosyanın yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda açıklandığı şekilde yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/09/2021