Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1506 E. 2020/1539 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1506
KARAR NO: 2020/1539
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2019/941 E – 2020/82 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. (“…”)’nin müvekkili … A.Ş. tarafından 28.12.2013 tarihli ve 28865 sayılı Resmi Gazetede neşr ve ilan edilen “Birleşme ve Bölünme” tebliği ve diğer mevzuat hükümlerine göre tüm aktifleri, pasifleri, hakları ve vecibeleriyle birlikte kül halinde devralınmış olduğunu, Zeytinburnu Belediyesi Meclisi’nin 2013 yılı için “evsel atık toplama ücreti” belirlenmesine dair 07/12/2012 günlü, 2012/2018 sayılı kararı kapsamında … tarafından davalı idareye 2013 yılı katı atık toplama bedeli olarak 3.600,00 TL ödenmiş olduğunu, davalı idare tarafından …’den tahsil edilen bu ücretin haksız olması sebebiyle iadesine yönelik olarak işbu davanın açılması zorunluluğunun hasıl olduğunu, … tarafından öncelikli olarak İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin 2014/352 Esas sayılı dosyası ile davalı tarafından tahakkuk ettirilen katı atık ücretinin fahiş olması sebebiyle tarifenin iptali ve 2013 yılı tahakkukların iadesine ilişkin dava açıldığını, İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin 05/05/2015 tarih ve 2015/927 sayılı kararı ile 2013 yılı için “evsel atık toplama ücreti” belirlenmesine dair 07/12/2012 günlü, 2012/2018 sayılı Zeytinburnu Belediyesi Meclis Kararlarının iptaline, 2013 yılı için ödenmiş olan katı atık ücretlerinin davalı idarece müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmiş olduğunu ve fakat kararın davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay 14. Dairesi tarafından 16/02/2018 gün ve E:2015/7277, K:2018/689 sayılı kararı ile 2013 yılı için “evsel atık toplama ücreti” belirlenmesine dair 07/12/2012 günlü, 2012/2018 sayılı Zeytinburnu Belediyesi Meclis kararlarının iptaline yönelik kısmının hukuka uygun olması sebebiyle onanmasına ve davacı şirkete 2013 yılı evsel katı atık ücreti tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlemin iptali ile ödenen bedellerin iadesine yönelik kısmının, talebin özel hukuk hükümlerine tabi olan abonelik sözleşmesinden kaynaklanması sebebiyle çözümünün adli yargı mercine ait olması gereğince bozulmasına karar verilmiş olduğunu, İdare Mahkemesi ve Danıştay nezdinde yapılan inceleme sonucu davalı iadre tarafından katı atık ücretine ilişkin belirlenen tarifenin hukuka uygun olmadığı tespit edilmiş olduğundan, anılan atık ücretinin müvekkili şirkete iadesine ilişkin olarak hukuki sürecin başlatılması zorunluluğunun hasıl olduğunu beyanla; katı atık tahakkuklarının iptaline yönelik karar gereğince 2013 yılı tüm aylarına ilişkin olan ödenmiş katı atık ücretleri toplamı 3.600,00 TL’nin ödeme tarihinden işleyecek ticari işlerde uygulanacak temerrüt faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava dilekçesinde İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nin 31/12/2018 tarihli 2018/2325 Esas 2018/2228 Karar sayılı kararının taraflarca temyiz edilmediği için kesinleştiğinin beyan edildiğini, fakat bu hususun gerçeği yansıtmadığını, kararın tebliğini izleyen tarihten itibaren 30 gün içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilmiş olduğunu, bahsi geçen mahkeme kararının 17.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu ve 29.04.2019 tarihli dilekçe ile temyiz edilmiş olduğunu, davacının bahsi geçen idari davada işbu dava ile aynı doğrultuda talepte bulunduğu ve anılan kararın henüz kesinleşmemiş olduğu dikkate alındığında derdestlik itirazlarının olduğunu, davanın görev yönünden reddi gerektiğini, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, bu nedenle davanın görev yönünden de reddi gerektiğini, davacıdan tahsil edilen katı atık ücretinin 02.01.2013 tarihli Katı Atık Sözleşmesi’nden kaynaklandığını, işbu sözleşmenin özel hukuk sözleşmesi olduğunu, tamamen tarafların ortak iradeleri ile imza altına alındığını, idarelerince sözleşme uyarınca üzerlerine düşen yükümlülüklerin yerine getirilmiş olduğunu ve karşılığında da davacı tarafından iadesi talep edilen ücretin tahsil edilmiş olduğunu, idarelerince tahsil edilen katı atık ücretinde hukuka aykırılık bulunmadığını, davacının ödeme tarihinden itibaren ticari faiz talebinde bulunduğunu ancak taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığından bu talebin de reddi gerektiğini belirterek; davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, aksi takdirde görev yönünden reddine, en nihayetinde mahkemece aksi kanaate varılacak olursa davanın esastan reddin karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri … tacir sayılmazlar.” düzenlemesi karşısında, davalı belediyenin tacir olarak kabulü mümkün değildir. Davalı … tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1 maddesi hükmünce, davayı ticari dava saymak ve Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu” gerekçesiyle HMK.nın 114/1-c maddesi gereğince davacı tarafça açılan davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkemenin görevsizliğine, Görevli Mahkemenin Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir. Söz konusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Dava, davalının tahsil ettiği katı atık ücretlerinin tarifeye uygun olmadığı iddiasıyla iadesi talebine ilişkindir. TTK’nun 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1.fıkrasında “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda…”sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12.maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir. 26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1.fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki “çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde 3.ve 4. fıkraları “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şekilde değiştirilmiştir. 6102 sayılı TTK 16/1.maddesinde: “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” ve TTK’nun 19.maddesinde “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır” hükmü bulunmaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu itibarla, davacının tacir olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, Alınması gereken 54,40 TL harcın, alınan peşin harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 10,60 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/11/2020