Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1342 E. 2021/1860 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/1342
KARAR NO : 2021/1860
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2020
NUMARASI : 2019/17 E – 2020/193 K
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin Uyarlanması
KARAR TARİHİ: 22/06/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle ; payları davalı ile dava dışı … ait … A.Ş. lehine, Muğla ili … ilçesi, … Köyü, … mevkiinde bulunan Orman nitelikli 519.000 m2 büyüklüğündeki taşınmaz üzerine Orman Bakanlığı’nca Bodrum Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen 05/12/1996 tarih ve 7598 sayılı resmi senetle 49 yıllığına irtifak hakkı tesis edildiğini, adı geçen şirket pay sahiplerinin sözkonusu arazi üzerinde hasılat paylaşımı esasına dayalı bir inşaat sözleşmesi yapmak istemeleri üzerine, davacı … A.Ş. ile pay sahipleri arasında 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşme yapıldığını ve hasılat paylaşımı esaslarının belirlendiğini, sözleşmenin bir kısım varsayımlara göre oluşturulduğunu ve toplamda 800 milyon USD gelir getireceği varsayılarak davalıya hasılattan %11 oranında pay verileceğinin kararlaştırıldığını, davalı ve diğer hissedarların da, Halikarnas … A.Ş.’ndeki sahip oldukları paylarını Astay… A.Ş.’ye devir ve teslim etmeyi taahhüt ettiklerini ve Bodrum …. Noterliği’nin 07/01/2016 tarih ve … yevmiye numaralı işlemiyle devir işleminin gerçekleştiğini, bunun yanında davalıya ait tarla nitelikli 12 adet taşınmazın da 45 milyon USD karşılığında satın alındığını ,Orman Bakanlığı’nca tahsis edilen 519.000 m2’lik taşınmaz ile davalıdan satın alınan 12 adet taşınmaz üzerine inşa edilecek otel, villa, marina, avm, club vb.yapıların satış ve işletmelerinden elde edilecek hasılatın %11’inin davalıya ödeneceğini, Projenin en geç ruhsat ve gerekli izinler alınmak suretiyle 11/01/2013 tarihinden itibaren 3 yıl içerisinde bitirileceğinin ve 800 milyon USD hasılat elde edileceğinin öngörüldüğünü, hasılatın bu miktarı aşması halinde, aşan hasılatın %15’inin de davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını,Projenin öngörülen sürede başlayamaması ve bu nedenle hasılat elde etmenin gecikmesi nedeniyle tarafların, ödeme yükümlülüklerini tadil etmek üzere 8 kez protokol yaptıklarını, davalıya ödenmesi kararlaştırılan asgari 88 milyon USD hasılat payından 25 milyon USD’nin ödendiğini, bakiye 63 milyon USD için 04/01/2016 tarihli 8.protokol ile davalıya 30/12/2015 düzenleme ve 31/12/2018 vade tarihli kesin ve süreli teminat mektubu verildiğini,sözkonusu teminat mektubunun nakde çevrilmemesi yönünde İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ihtiyati tedbir kararı verildiğini, 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşme’nin imzalanmasından sonra:-…A.Ş. hisselerinin devrinin, 16/06/2012 tarih ve 28326 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Başbakanlık onayına tabi tutulduğundan öngörülen sürede yapılamadığını, -18/04/2014 tarih ve 28976 sayılı Orman Kanunu’nun 17.ve 18.maddelerinin uygulanma yönetmeliği değişikliği ile irtifak hakkı tesis edilen taşınmaz üzerine kat irtifakı kurulması yasağının getirildiğini,-Proje alanında yer alan taşınmazların bir kısmının ilgili Koruma Bölge Kurulunun 21/11/2016 tarihli kararıyla SİT alanı ilan edildiğini ve bu nedenle inşaat ruhsatı alınmasının 2018 yılına kadar geciktiğini,-13/09/2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kararı’nda yapılan değişiklikle, hasılatın döviz cinsinden elde edilmesinin imkansız hale geldiğini,Anılan olağanüstü nedenlerin tamamının Ön Sözleşmenin yapıldığı tarihten sonra ortaya çıktığını ve bu nedenlerin ortaya çıkmasının davacılardan kaynaklanmadığını, taraflarca öngörülmediğini, öngörülmesinin de mümkün olmadığını; Dava konusu 63 milyon USD’lik teminat mektubunun, gerçekleştirilecek proje sonrasında elde edilecek hasılat payına karşılık davalıya verildiğini ancak, sonradan ortaya çıkan ve yukarıda açıklanan beklenmeyen hallerin, projenin öngörülen sürede tamamlanmasını ve öngörülen hasılatın elde edilip paylaştırılmasını imkansız hale getirdiğini ileri sürerek , Taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bedellerin yeniden belirlenmesine, Sözleşmenin 6098 sayılı T.B.K.’nın 138.ve 480/2.maddesi gereğince yeni koşullara uyarlanması ile, bakiye 63 milyon USD hasılat payı taahhüdü yerine, fiilen elde edilecek hasılattan %11 oranında davalıya ödeme yapılmasına, bu olmadığı takdirde inşaat ruhsatının alınması için geciken süre kadar ödemenin ötelenmesine, ödeme yükümlülüklerinin 32 sayılı karar uyarınca TL’ye çevrilmesine ve dava konusu Teminat Mektubunun taraflarına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılmış 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşmenin, konusu Halikarnas…A.Ş. hisselerinin devri ile devir bedelinin nasıl ödeneceği ve yine davalıya ait bir kısım taşınmazların satışına ilişkin bir sözleşme olduğunu, Sözleşme ile şirket hisse devir bedelinin 88 milyon USD olarak belirlendiğini, bu bedelin 25 milyon USD’lik kısmının zaman içerisinde ödendiğini, bakiye 63 milyon USD için dava konusu 63 milyon USD’lik teminat mektubunun düzenlenerek davalıya verildiğini, hisseleri devredilen Halikarnas…A.Ş.’nin sahibi olduğu arazinin, dava dilekçesinde ileri sürülen 519.000 m2 büyüklüğündeki “Tahsis Arazisi” ile 281.992,73 m2 büyüklüğündeki “Ek Alan Arazisi” olmak üzere toplam 800.992,73 m2 büyüklüğünde olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin aslında bir “hisse devir sözleşmesi” olduğunu, sözleşmede belirtilen “hasılat payı” sözcüklerinin ise, satış bedelinin ödeme yöntemini ifade ettiğini, davacı tarafça ileri sürülen uyarlama nedenlerinin olayda uygulanamayacağı gibi, bu nedenlerden bir kısmının davacı tarafça bilinebilecek durumda olduğunu, bir kısmının ise taraflar arasında yapılmış 04/01/2016 tarihinde yapılmış 8.protokolden önce gerçekleştiğini, dolayısı ile dava konusu teminat mektubunun verildiği 07/01/2016 tarihinden önce gerçekleşen olaylara ilişkin olarak uyarlama talebinde bulunulamayacağını,sözleşme gereği hasılat elde edilsin veya edilmesin davacı tarafa devredilen şirket hisseleri için davalıya 88 milyon USD’nin ödenmesinin kararlaştırıldığını, nitekim karşı tarafça gönderilen 08/10/2018 tarihli noter ihtarnamesinde de bakiye borcun kabul edilerek TL cinsinden ifa edileceğinin davalıya bildirildiğini beyanla davanın reddine,İhtiyati tedbir yönünden ise, sözleşme ile üzerlerine düşen yükümlülüklerin tamamının, yani, şirket hisselerinin ve davalının mülkiyetindeki bir kısım taşınmazların eksiksiz olarak karşı tarafa devredildiğini, dolayısı ile karşı taraf açısından sözleşme ile elde edilebilecek her şeyin elde edildiğini ve karşı taraf yararına verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle bakiye 63 milyon USD’yi tahsil edememek suretiyle hakkını elde edemeyen tarafın davalı olduğunu, bu nedenle dava konusu teminat mektubu üzerine tedbir konulamayacağını belirterek, teminat mektubu üzerine İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin Şirket Hisse Satım (Devir) Sözleşmesi olduğu, somut uyuşmazlığa ilişkin olarak 6098 Sayılı T.B.K’nın 138.maddesinde düzenlenen sözleşmenin uyarlanması için gerekli yasal koşulların gerçekleşmediği ve olayda aynı yasanın 480/2.maddesinin uygulanma yerinin bulunmadığı, buna bağlı olarak da dava konusu teminat mektubunun iadesi istenemeyeceği gerekçesiyle,”1-Davanın REDDİNE,2-Dava konusu..bank Maslak Ticari Şubesi’ne ait 30/12/2015 düzenleme, 31/12/2018 vade tarihli, Muhatabı …, Lehtarı … A.Ş olan 63.000.000 USD meblağlı kesin ve süreli teminat mektubu üzerine İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 26/12/2018 tarih ve 2018/1773 D.İş Sayılı karar ile konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, bu konuda ilgili banka şubesine yazı yazılmasına ” şeklinde hüküm kurulmuştur.Mahkemece verilen kararı,davacılar vekili istinaf etmiştir.Davacılar vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece davanın reddine ve teminat mektubu üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin olarak verilen kararın eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeler sonucu verildiği, proje konusu araziler ile ilgili tapu kayıtlarının celp edilmediği, arazinin koşulları ile ilgili hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, proje konusu arazilerde meydana gelen sit kararlarının etkilerinin incelenip değerlendirilmediği, anılan kararların getirtilmediği,bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmamış olduğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından proje kapsamında olan 21.155 m2 alan 1. Derece sit alanı 281.000 m2 alan ise 3. Derece site alanı ilan edilmiş olmasına rağmen, Mahkeme tarafından bu kararların celp edilmediği bu kararların proje üzerindeki etkileri yönünden inceleme yapılmadığı, tüm bu süreçlerin inşaat ruhsatının alınmasını geciktirmesi ve proje üzerindeki etkileri bakımından teknik bir bilirkişi incelemesi yapılması gerekmesine rağmen bu konuda mahkemece hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadığı, proje konusu arazi içersinde bulunan özel mülkiyet konusu davalıya ait olan arazinin 13.07.2018 tarihinde yapılan değer tespitinde değerinin 16 Milyon Dört Yüz Seksen Bin USD olmasına rağmen ,müvekkili tarafından 45 Milyon USD ödenerek satın alınmış olmasının değerlendirilmediği, 1/25.000 lik planın yürütmesinin durudurulmasının Bodrum’un çok büyük bir kısmını etkilemiş olduğu, bununla ilgili hiçbir değerlendirme yapılmadığı, taraflar arasında yapılmış olan son protokol olan 8. Protokol, 2. maddede 1/25.000’lik plan tamamlanmıştır şeklinde düzenleme mevcut olduğu ,oysa ki bu protokolden sonra Bodrum’un yarısından fazlasını etkileyecek nitelikte 1/25.000’lik plan bakımından yürütmenin durdurulması karan verilmiş, 1/1000 ve 1/5000’ lik planların da dayanaksız hale gelmiş olduğu,anılan bu iptal nedeni ile inşaatın 2019 mayıs ayında durdurulduğu, ancak Mahkemenin bu planları celp etmediği,değişikliklerin proje üzerindeki etkisinin inşaat hukukunda uzman bir bilirkişi incelemesi ile değerlendirilmediği,dosyaya ibraz edilen haritaların, harita ve kadastro mühendisi bilirkişi tarafından incelenerek kıyı kenar çizgisinin, sit kararlarının, sonradan ortaya çıkan tüm değişikliklerin projeye olan etkisinin değerlendirilmediği, Mahkemenin 32 Sayılı Karar uyarınca yükümlülüklerin Türk Lirasına çevrilmesi ile ilgili hiçbir gerekçe oluşturmamış ve değerlendirme de yapmadığı, açıklanan kapsamda, tapu kaydı da dahil olmak üzere hiçbir bilgi ve belge celbedilmeden, teknik bir bilirkişi incelemesi yapılmadan uyarlamanın şartları ile ilgili değerlendirme yapan yerel mahkeme kararının eksik inceleme sonucu verilmiş olduğunun açık olduğu, Mahkeme’nin, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin hasılat paylaşımı esasına dayanan karma nitelikli inşaat sözleşmesi olmadığı değerlendirmesinin ve buna esas alınan kriterlerin hatalı olduğu, taraflarınca sunulan 06.11.2019 tarihli Prof. Dr. Turgut öz ve Prof. Dr….’un mütalaasındaki sözleşmenin niteliğine ilişkin görüşleri benimsemediğini ifade etmiş ise de ,kararda yazılı gerekçelerin hiçbirisinin taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin hasılat paylaşımı esasına dayalı inşaat sözleşmesi olduğu ve adi ortaklık ilişkisi bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, Şöyle ki:Taraflar arasında arsa sahibi yüklenici ilişkisi bulunmadığı tespiti doğru olmadığı gibi, böyle bir sonuç hasılat paylaşımlı inşaat sözleşmesi bulunmadığı sonucunu da doğurmayacağı, Yapılması planlanan projeyle ilgili davalının 3. kişilere yönelik herhangi bir yükümlülük yüklenmemesi veya yüklenecek olmaması hasılat paylaşımlı inşaat sözleşmesi bulunmadığı sonucunu da doğurmayacağı, Hiçbir hasılat elde edilemediği halde baştan ödenecek asgari miktarın belirlenmesi ve bu miktarın bir kısmının ödenmesi hasılat paylaşımlı inşaat sözleşmesi bulunmadığı sonucunu doğurmayacağı,Borcun ifa şeklinin -somut olayda elde edilecek hasılattan ödenecek olmasının- sözleşmenin vasfının tayininde belirleyici unsur olmaması gerekçesinin de hukuken doğru olmadığı , “hasılattan pay verilecek olması” ifanın şekline İlişkin bir husus olmayıp, sözleşme ile borçlanılmış bir edim olduğu ,taraflardan birinin borçlandığı edimin, ifa şekli sayılarak sözleşmenin niteliğini tespit için hatalı değerlendirmelerle hiçbir şekilde dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu, Tarafların elde edilecek kâra veya zarara katılma taahhütlerinin bulunmaması gerekçesinin de hukuken kabul edilemez olduğu, zira , proje ne kadar gelir elde ederse davalı tarafın gelirinin de o oranda artmakta olacağı ,hatta tarafların en baştaki öngörü ve planlamalarının üzerinde bir hasılat elde edilirse davalı tarafın hasılat paylaşım oranı % 11′ den %15’e çıkmakta olduğu,Mahkeme’nin taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğini hisse satım (devir) sözleşmesi olarak değerlendirme gerekçelerinin de hatalı olduğu, sözleşmenin hukuki niteliği hatalı tespit edildiğinden, buna bağlı yapılan tüm değerlendirmeler ve kararın da usul ve yasaya aykırı olduğu, 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşmede tarafların satıcı ve alıcı olarak adlandırılmasının bu sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olduğu sonucunu doğurmayacağı, Sözleşmenin hukuki niteliğine bakılırken tarafların nitelendirmesine değil, tarafların sözleşmedeki edim yükümlülüklerine bakılması gerektiği, karma sözleşmelerde, tarafların birden fazla edim yükümlülükleri bulunduğundan tanımlamalarda sadece bu edimlerin birisine ilişkin tanımlama yapılması çok olağan ve genel bir uygulama olduğu, bunun bir anlamda da karma sözleşmeler bakımından bir zorunluluk olduğu, hisselerin satımının ise taraflar arasında yapılan karma sözleşmenin unsurlarından ve düzenlenen edimlerden sadece biri olup, bu edimin göze alınarak yapılmış bir tanımlamanın diğer edimlerin ve sözleşmenin asıl hukuki niteliğinin görmezden gelinmesine yol açamayaağı, bu konuda TBK m. 19/1’de ,”Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. ”hükmünün bulunduğu, önemli olanın tarafların yapmış olduğu tanım ve isimlendirmeler değil, sözleşmenin türü ve içeriğinin ne olduğunun hukuki olarak tespit edilmesi olduğu,…s Turizm Yatırım A.Ş. hisselerinin satış ve devri vaad edilen şirket olarak tanımlanmasının, hasılat payı kavramının hisselerin satış ve devri karşılığı olarak tanımlanmasının bu sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olduğu sonucunu doğurmayacağı, davalı tarafın, yalnızca dava konusu 63 Milyon USD’yi hasılat payı olarak almayacak, işletmenin ilk 6 yılda elde edilecek gelirine mahsuben aldığı bu ödeme yanında, sonraki işletme yılları için de işletme devam ettiği sürece % 11- % 15 oranlarında hasılattan gelir elde etmeye devam edecek olduğu, bir satış sözleşmesinde, belirsiz bir bedel olamayacağı gibi sonu belli olmayan süresiz gelire bağlı bir bedelin de bulunayacağı, Mahkemenin tarafların sözleşme içerisinde yer alan tanımlamalarından hareket ederek sözleşmenin hukuki niteliğini tespit etmeye çalıştığı, tarafların edimlerinin bütününe ve ortak amaçlarına bakmadığı, Projeden hiçbir hasılat elde edilmediği halde 88.000.000 USD’ye mahsuben ihtirazi kayıtsız olarak 25.000.000 USD ödenmesinin sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olduğu sonucunu doğurmayacağı, Hisse devirleri dışında davalıya sözleşmedeki projeyle ilgili olarak (davacı ve 3. kişilere karşı) herhangi bir yükümlülük yüklenmediğinin değerlendirilmesinin gerçeği yansıtmadığı gibi, bu değerlendirmenin sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olduğu sonucunu doğurmayacağı, Önsözleşme 6.1.1 maddesinde yükümlülüğü ve borcunun düzenlendiği, Hasılat elde edilsin edilmesin 88.000.000 usd ödeme taahhüdü ve 8. protokol sonrası bakiye 63.000.000 usd için kesin ve süreli teminat mektubu verilmesinin sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olmasına gerekçe olarak ifade edilmesinin hukuka aykırı olduğu, kaldı ki teminat mektubu içeriğinin de “hasılat payının teminatını teşkil etmek üzere ” şeklinde kaleme alınmış hisse devir bedeli olarak düzenlenmemiş olduğu, Davacı tarafın yükümlülüklerinin Türk Lirasına döndüğünü 32 Sayılı Karardaki değişiklik sonrasında karşı tarafa ihtar etmesinin sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olmasına gerekçe olarak ifade edilmiş olmasının hatalı olduğu, mahkemenin sözleşmenin hukuki niteliğini tamamen sözleşme dışı unsurlarla incelemiş olduğu, sözleşmedeki edimleri görmezden geldiği, Sözleşmenin hukuki niteliğinin yanlış tespit edilmesi nedeni ile buna bağlı tüm değerlendirmelerin ve kararın da hukuka aykırı olduğu uyarlama koşullarının da yerel mahkeme tarafından hatalı bir şekilde değerlendirildiği, Mahkemenin, teminat mektubunun ihtiyati tedbir kararı ile de olsa ödenmemesi nedeniyle davacı tarafı temerrüt halinde kabul etmiş, uyarlama istenemeyeceğine hükmetmiş olduğu, ihtiyati tedbir kararı ile teminat mektubunun ödenmesinin durdurulmasının temerrüt oluşturmayacağının çok açık olduğu, tacir olmanın uyarlamaya engel bir durum olmadığı, Türk Borçlar Kanunu m. 138 tacirleri de kapsayan genel bir hüküm olduğu, tarafların daha önceki tadillerinin uyarlama olarak kabul edilmesi ve artık hakimin sözleşmeye müdahale edemeyeceğine yönelik değerlendirmelerin de hukuka aykırı olduğu, son protokol sonrasında gerçekleşen değişikliklerin hiçbir şekilde dikkate alınmadığı, son protokolden sonra ortaya çıkan sit kararlarının inşaat ruhsatı alınmasına, ve projenin gerçekleştirilmesine etkisinin bulunmadığı değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğu, sit kararlarının yalnızca inşaat ruhsatının alınmasını geciktirmediği, projenin değişmesine de neden olduğu, taraflar arasındaki son prokolden sonraki değişikliklerin görmezden gelinerek davacı tarafın sözleşme koşullarını kabulünden bahsetmek hukuka aykırı olduğu, tarafların ön sözleşme ile elde etmek istedikleri amaç boşa çıkmış olup, art arda sekiz kez protokol yapılmış, son protokolden sonra alanda sit kararı çıkmış, inşaat ruhsatı bu nedenlerle gecikmiş, 1/25.000’lik planlar için açılan iptal davasında yürütmenin durdurulması kararı verilmesi ile İnşaat Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tamamen durdurulmuş olduğu, taraflar arasında akdedilen Ön Sözleşmeden sonra tarafların ön göremeyeceği birçok süreçten geçildiği, şu an inşaatın yapılması ve projenin gerçekleştirilmesinin davacı müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmadan hukuken imkansız hale geldiği, sözleşme ile izlenen amaç boşa çıktığından sözleşmenin mahkemece uyarlanmasında zaruret bulunduğu, Mahkeme tarafından teminat mektubu üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasının müvekkillerinin telafisi imkânsız zararlara uğramasına sebebiyet verdiği, usul ve yasaya aykırı olarak verilmiş olan yerel mahkeme kararı ile paraya çevrilmiş olan dava konusu teminat mektubu tutarı olan 63.000.000 USD tutarın İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/ 1773 D. İş sayılı dosyasına taraflarınca ibraz edilmiş olan 49.990.500,-TL meblağlı teminat mektubu karşılığında, davalı taraftan tahsili için tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilmesi istenmiştir….nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Taraflar arasında akdedilen Sözleşmelerin hukuki niteliği, buna göre uyarlama koşullarının mevcut olup olmadığı hususlarının tesbiti ve değerlendirilmesi somut olayın çözümüne katkı sağlayacak hususlardır. Bu sebeple, tarafların sözleşmenin hukuki niteliği yönünden ileri sürdükleri iddia ve beyanların ve ileri sürülen hukuki müesseselerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır .Davada, davacılar vekilince verilen dilekçelerinde, taraflar arasındaki 11.07.2011 tarihli ve “Ön Sözleşme” başlıklı sözleşmenin hasılat paylaşımı esasına dayalı inşaat sözleşmesi olduğu ve taraflar arasında adî ortaklık bulunduğu ileri sürülmüştür. Davalı taraf ise bu sözleşmenin bir hisse satım sözleşmesi olduğunu ve hasılat payı ödemesinin de bu satış bedeline mahsuben yapılacak bir ödemeden ibaret bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.Mahkemece, taraflar arasında yapılan Sözleşmeler’in yorumunda tereddüt oluşması nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılması yönünde ara karar oluşturulmuş ise de; her iki tarafça bu konuda ayrı ayrı uzman görüşü (hukuki mütalaa) sunulması, sunulan uzman görüşlerini hazırlayan uzmanların köklü üniversitelerin hukuk fakültelerinde görev yapmış, kendi alanlarında bilimsel eserler vermiş öğretim üyeleri olmaları, uzman görüşlerinde taraflar arasındaki uyuşmazlıkların etraflıca tartışılarak değerlendirilmiş olması ve uzman görüşlerinin HMK’nın 293.md gereğince bilirkişi incelemesi değerinde takdiri delil niteliğinde olduğu gerekçesiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmeyerek bu konudaki ara karardan dönülmüş olduğu, uyuşmazlığın çözümünde takdiri delil niteliğindeki anılan uzman görüşlerinden yararlanılmış olduğu, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile sundukları delillerin ve her iki tarafça sunulan Uzman Görüşlerinin (Hukuki Mütalaalar), uyuşmazlığın çözümü için yeterli kanaati oluşturduğu ve toplanacak yeni delilin oluşan kanaate göre sonuca etkili olmayacağı gerekçesiyle , dosya kapsamı ile yetinildiği ve tarafların yeni delil toplanılması, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki istemlerinin yerinde görülmediği açıklanmıştır.Davacı tarafın ,eksik inceleme ile karar verilip verilmediğine ilişkin istinaf sebeplerinin değerlendirilmesi yönünden , öncelikli olarak taraflar arasındaki sözleşmelerin niteliğinin ve hukuki ilişkinin tesbit ve değerlendirilmesinin yapılması gereklidir.Mahkemece ,karar gerekçesinde tesbit ve kriterleri açıklanak suretiyle ,taraflar arasındaki sözleşmenin Şirket Hisse Satım (Devir) Sözleşmesi olduğu kabul edilmiş ve buna göre talepler ve sonuçları yönünden değerlendirme yapılmıştır.Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin/protokollerin incelenmesinde ; 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşme ile; …A.Ş. hissedarı olan davalı … ve dava dışı hissedarlar … adı geçen şirketteki paylarının tamamının ( şirket paylarının %100’üne tekabül etmektedir) ve mülkiyetleri davalı …’e ait tapu kayıt bilgileri sözleşmede yazılı 12 adet taşınmazın mülkiyetinin davacı …. A.Ş.’ye devrinin kararlaştırıldığı, Devir bedelleri olarak; davalı …’e ait 12 adet taşınmaz için 45 milyon USD’nin belirlendiği (Sözleşme 6.2.2.md ), Şirket hisseleri için ise, Halikarnas…A.Ş. lehine Orman Bakanlığı’nca tesis edilen irtifak hakkına konu “Tahsis Arazisi”, “Ek Alan Arazisi” ve …’den alınan taşınmazlar üzerine yapılacak projeden elde edilecek ve sözleşmede tanımlanan hasılat üzerinden hesaplanan asgari 88 milyon USD’nin belirlendiği, 88 milyon USD’nin belirlenmesinde, arazi üzerine yapılacak projeden elde edilmesi öngörülen asgari 800 milyon USD’nin %11’inin karşılığı olarak değerleme yapıldığı, bu miktarın üzerinde bir hasılatın elde edilmesi durumunda ise, aşan kısmın %15’inin de davalıya ödeneceğinin ve her durumda hasılat elde edilsin veya edilmesin proje kapsamındaki tesisin inşaat ruhsatının alındığı veya en geç 01/01/2013 tarihinden itibaren 6 yıllık süre içerisinde davalıya toplam ve asgari 88 milyon USD hasılat payının ödenmesinin kararlaştırıldığı (sözleşme 6.3.md ) anlaşılmaktadır. Ön sözleşme ile tarafların hak ve yükümlülükleri de belirlenmiş olup buna göre; 1-Davalı …’in yükümlülükleri (sözleşmenin 6.1.maddesi);a) …A.Ş.’nin hisselerinin tamamının her türlü takyidattan ari olarak (ve doğaldır ki Orman Bakanlığı’nca tahsis ve tesis edilen irtifak hakkına konu taşınmazlarla birlikte) …. A.Ş.’ye devredilmesi ve b)Mülkiyetleri kendisine ait 12 adet taşınmaz mülkiyetlerinin yine …. A.Ş.’ye devredilmesi olarak; 2-Davacı …. A.Ş.’nin yükümlülükleri (sözleşmenin 6.2 ve 3.maddeleri) ise; a)Mülkiyeti davalı …’e ait 12 adet taşınmaz için toplam 45 milyon USD’nin ödenmesi veb) ….A.Ş. hisselerinin tamamı için 01/01/2013 tarihinden itibaren 6 yıl içerisinde proje kapsamında elde edilmesi öngörülen 800 milyon USD hasılat payından (veya öngörülen miktarda hasılat elde edilmese bile) %11’ine karşılık gelen toplam ve asgari 88 milyon USD’nin (ve hasılatın öngörülen miktarı aşması durumunda aşan miktarın %15’inin) davalıya ödenmesi olarak kararlaştırılmıştır. Bunun yanında sözleşmelerde belirtilen arazi üzerinde mevzuatın izin verdiği ölçülerde geliştirilecek, ana hatları sözleşmede yazılı projeye ilişkin her türlü imar planlarının onaylatılarak ruhsatlarının alınması, ek alanın kesin tahsislerinin yaptırılması ve projenin eksiksiz olarak öngörülen sürede (tüm giderler de …. A.Ş.’ye ait olmak üzere) bitirilmesi yükümlülüğü de davacıya yüklenilmiş; bu konuda davalıya herhangi bir yükümlülük yüklenilmemiştir. Ön sözleşme bu şekilde ve sözleşmedeki diğer şartlarla düzenlendikten sonra taraflarca satıcı ve alıcı sıfatlarıyla imza altına alınmıştır. Daha sonra taraflarca 16/08/2011 Kapanış Tutanağı, aynı tarihli 1 Ek Sözleşme ve 24/08/2011 tarihli 1 Ek Sözleşme Tadili Protokol ile devamında 2., 3., 4., 5., 6., 7. ve 04/01/2016 tarihli 8. Protokoller ile buna ilişkin 07/01/2016 tarihli Kapanış Tutanağı imzalanmıştır. En son imzalanan 04/01/2016 tarihl. 8. Protokol ve buna ilişkin Kapanış Tutanağında; 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşme ve eklerindeki tüm yükümlülük ve taahhütler teyit edilmiş; Devri kararlaştırılan……hisselerinin tamamı ile davalıya ait 12 adet taşınmazın davacı tarafa devirlerinin gerçekleştirildiği, 63 milyon USD’lik dava konusu teminat mektubunun davalıya verildiği taraflarca karar altına alınmıştır. Taraflar arasında akdedilen Sözleşmelerin hukuki niteliği, buna göre uyarlama koşullarının mevcut olup olmadığı hususlarının tesbiti ve değerlendirilmesi yukarıda da açıklandığı üzere, somut olayın çözümü için önemlidir .Bu sebeple ,tarafların sözleşmenin hukuki niteliği yönünden ileri sürdükleri iddia ve beyanların ve ileri sürülen hukuki müesseselerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır ; Taraflar Arasındaki Sözleşmenin Hasılat Paylaşımlı İnşaat Sözleşmesi veya Adi Ortaklık Olup Olmadığı yönünden yapılan incelemede ; Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin emsal kararlarında açıklanan unsurlar itibarıyla; Adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.Buna göre adi ortaklığın unsurları; kişi, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba, katılım payı(sermaye) ve sözleşme bağı şeklinde belirtilebilir. Ayrıca, müşterek amacın ve sonuçta adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için bütün ortakların hem kazanca ve hem de zarara katılmaları(ortaklığa sermaye olarak sadece emeğini koyan ortak dışında ), ortakların müşterek amaca ulaşmak için birlikte çaba sarf etmek konusunda yükümlülük altına girmeleri, adi ortaklığın varlığı bakımından zorunludur.TBK 620 ve devamı maddelerdeki düzenlemelere göre ,bir hukuksal ilişkinin adi ortaklık olarak kabul edilebilmesi için, sözleşmede ortaklığın tüm ortaklar yönünden müşterek bir amacının olması ve müşterek amaç uğruna birlikte çaba unsurunun bulunması zorunludur. Ancak ,somut olayda; davalının amacının , devrettiği şirket hisselerinin bedelinin tahsil etmek , davacı Astay ..A.Ş’nin amacının ise, proje konusu inşaatı yapıp, bağımsız bölümleri kendi adına ve hesabına satarak kazanç sağlamak yönünde olup, görüldüğü üzere sözleşmenin tüm tarafları için belirlenmiş bir “müşterek” amaç bulunmadığı anlaşılmaktadrı. Diğer yandan ,dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; davalı …’e ait taşınmazların 45 milyon USD bedel karşılığında şirkete satılarak devredildiği ,bu konuda uyuşmazlık bulunmamadığı, yapılacak inşaat arazisinin bu şekilde davalıdan bedeli karşılığında satın alınmasının da ,adi ortaklığın emek ve sermayelerin birleştirilmesi unsurunun bulunmadığını gösterdiği değerlendirilmiştir.Gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi ise :yine doktrin ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin emsal içtihatları uyarınca ; yüklenici tarafından arsa sahibinin arsasında meydana getirilecek yapının, arsa sahibinin verdiği yetkiye dayanarak yüklenici tarafından satılması ve bu surette elde edilecek gelirin arsa sahibi ile yüklenici arasında sözleşmede kararlaştırılan oranda paylaşılması esasına dayanmaktadır. Bu esastan yola çıkarak gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi; yüklenicinin bağımsız bölümler meydana getirme ve bunların satışını sağlama borcuna karşılık, arsa sahibinin bu bağımsız bölümlerin satımına ilişkin yükleniciye temsil yetkisi verme ve bu satıştan elde edilecek geliri yükleniciyle paylaşma borcu altına girdiği sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Buna göre , gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin unsurları; arsa sahibinin bağımsız bölümlerin satışından elde edilecek geliri paylaşma borcu altına girmesi (arsa sahibinin satışı bizzat yapması ya da satışın gerçekleştirilmesi için yükleniciye vekalet yermesi), yüklenicinin sözleşmede kararlaştırılan bağımsız bölümleri yapma; arsa sahibi adına satma ve alıcılara teslim borcu altına girmesi ve tarafların anlaşması olarak tespit edilebilir. Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşmede, tarafların “arsa sahibi” ve “yüklenici” konumunda yer almadıkları, arsa sahibi tarafından yükleniciye herhangi bir şekilde arsa payı devredilmediği, arsa sahibinin, arsa üzerindeki mülkiyet hakkını veya sair bir hakkı muhafaza etmediği, inşaatın arsa sahibinin arsası üzerinde yapılmasının sözkonusu olmadığı, bağımsız bölümlerin arsa sahibi adına ve hesabına üçüncü kişilere satılmasının sözkonusu olmadığı, yüklenicinin yaptığı inşaata karşılık, sadece oluşturulan bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere satışından elde edilecek hasılattan belirli bir pay almasının sözkonusu olmadığı, mülkiyeti Hazine’ye ait taşınmazlar üzerindeki irtifak hakkının sahibi olan şirketteki payların … Şirketine devri sonucunda ,bu şirketin irtifak hakkının sahibi olarak, hak sahibi olduğu taşınmazlar üzerinde kendisinin inşaat yapacağı,davacılardan …A.Ş’nin ,projeden henüz hiçbir gelir (hasılat) elde edilmediği halde, zaman içinde peyder pey davalıya toplam 25.000.000 USD tutarında ödemede bulunduğu, ilaveten bakiye hisse devir bedeli borcunun teminatı olarak, 7.1.2016 tarihinde 63.000.000 USD’lık teminat mektubunu teslim ettiği ,davalıya hisse devir bedeli olarak ödenecek meblağın 88.000,000-USD olduğunun net olarak , sözleşme yapılırken kararlaştırıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde , sözleşmenin hasılat paylaşımlı inşaat sözleşmesi niteliğini taşımadığı sonucuna varılmış,mahkemenin de bu yöndeki değerlendirmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin, Hisse Devri Sözleşmesi Niteliğini olup olmadığının incelenmesi sonucunda Taraflar arasında arsa sahibi-yüklenici ilişkisinin bulunmaması, yapılması planlanan projeyle ilgili olarak, hisse devirleri dışında davalıya sözleşmede (davacı ve 3.kişilere karşı) herhangi bir yükümlülük yüklenmemesi,11/07/2011 tarihli Ön Sözleşmede tarafların satıcı ve alıcı olarak nitelendirilmesi, …A.Ş.’nin hisselerinin satış ve devri vaad edilen şirket olarak tanımlanması, hasılat payı kavramının hisselerin satış ve devri karşılığı olarak tanımlanması, projeden hiçbir hasılat elde edilmediği halde hisse devir karşılığı olarak kararlaştırılan asgari 88 milyon USD’ye mahsuben ihtirazi kayıtsız olarak 25 milyon USD’nin ödenmesi, davacı tarafın projeden hasılat elde edilsin veya edilmesin hisselerin devrine karşılık davalıya asgari 88 milyon USD’yi ödemeyi taahhüt etmesi, Protokol sonrası davalıya bakiye 63 milyon USD için kesin ve süreli teminat mektubu verilmesi ve davacı tarafça davalıya 08/10/2018 tarihli ihtarname ile Ön Sözleşme ve eklerindeki döviz veya dövize endeksli yükümlülüklerin (yine ihtirazi kayıt konulmaksızın) TL cinsinden ifa edileceğinin bildirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki sözleşmenin Mahkemece “hisse satım sözleşmesi” olarak nitelemesinde usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.O halde, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği bu şekilde belirlenmekle,bu durumda davacı tarafın ; kararın eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeler sonucu verildiği, proje konusu araziler ile ilgili tapu kayıtlarının celp edilmediği, arazinin koşulları ile ilgili hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, proje konusu arazilerde meydana gelen sit kararlarının etkilerinin incelenip değerlendirilmediği, anılan kararların getirtilmediği,bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmamış olduğuna ilişkin ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı tarafın Sözleşmenin Uyarlanması yönünden ileri sürülen istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ;TBK 138. Maddesinde uyarlama imkânı, sürekli borç ilişkilerinde ve ani edimli sözleşmelerde de kabul edilen bir hukuki yoldur. Davacı tarafça uyarlama sebepleri olarak ;Başbakanlığın 16 Haziran 2012 tarih 28326 sayılı genelgesi ile … A.Ş. şirket hisselerinin devrinin Başbakanlık onayma tabi tutulması,18 Nisan 2014 tarih 28976 sayılı Orman Kanunu’nun l7/3 ve 18. maddelerinin uygulama yönetmeliği çerçevesinde yatırımcı lehine kat irtifakı kurulması yasağı getirilmesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 21.11.2016 tarihli 4893 sayılı karar ile proje alanının bir bölümünün arkeolojik sit alanı ilan edilmesi ve bu durumun inşaat ruhsatı alımını geciktirmesi, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı kararın 13 Eylül 2018 tarihinde değişerek döviz cinsinden sözleşme akdetme yasağı getirilmesi ve taraflarca sözleşme yapıldığı sırada var olan varsayımların değişmesi olarak gösterilmiştir.TBK 138’inci maddesinde düzenlenen uyarlama hükümlerinin uygulanabilmesi için, Sözleşme yapıldıktan sonra , sözleşmenin kurulması sırasında öngörülemeyen, taraflara getirdiği yükümlülüklerin taraflardan biri aleyhine tahammül edilemeyecek düzeyde ağırlaştıran ve tarafların kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle ortaya çıkan olağanüstü yeniliklerin meydana gelmesi gerekmektedir.Davacı taraf, 11/07/2011 tarihli Ön Sözleşme imzalandıktan sonra dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerle, TBK’nın 138.maddesi gereğince uyarlama isteminde bulunmuştur.Mahkemenin de gerekçesinde açıkladığı üzere: Sözleşmenin 6.2.1.madde hükmü doğrultusund, davacı … A.Ş.’nin sözleşmede belirtilen arazi üzerine mevzuatın izin verdiği ölçüde projeye ilişkin tüm imar planlarının onaylatılması, ruhsatlarının alınması, ek alanların tahsislerinin yaptırılması ve inşaat izinlerinin alınması, akabinde projenin tüm giderleri kendisine ait olmak üzere tamamlanarak yaşama geçirilmesi konularında taahhüdünün bulunduğu , sözleşmenin bu hükmü ile de bu konudaki tüm riskleri üstlendiği, ileri sürülen nedenlerin tamamının, davacı şirketin iştigal alanı dikkate alındığında kendisi yönünden öngörülebilir durumlar olduğu ,uyarlama nedenleri olarak ileri sürülen şirket hisselerinin devrinin Başbakanlık onayına tabi tutulması nedeniyle devir sürecindeki gecikmenin ve projeye ilişkin Orman Yasası’nın uygulanma yönetmeliğindeki değişikliğin 8.Protokolün yapıldığı 2016 yılından önceki bir dönemde gerçekleştiği ,bu durumda 8.Protokolün bu iki olgunun varlığı bilinerek düzenlendiğine ve akabinde dava konusu teminat mektubu verildiğine göre, daha sonrasında bu iki nedene dayalı olarak sözleşmenin değişen koşullara uyarlanılması isteminde bulunulamayacağı, diğer bir uyarlama sebebi olarak ileri sürülen , proje alanında yer alan taşınmazların bir kısmının SİT alanı ilan edilmesi konusunun da , yukarıda değinildiği gibi taşınmazların konumu ve niteliği itibariyle her zaman beklenebilecek idari tasarruflar olup, bu konudaki riskler zaten davacı tarafça öngörülerek sözleşmeye hüküm konulmuş olduğu,kaldı ki taşınmazların bir kısmının 2016 yılında SİT alanı ilan edilmesinden sonra , projeyle ilgili olarak 2018 yılında inşaat ruhsatının alındığı, 85 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile hasılatın döviz cinsinden elde edilmesinin imkansız hale geldiğine ilişkin uyarlama sebebi yönünden ,bu durumun borcun ifasına engel olmadığı gibi, uyarlama nedeni sayılabilecek olağanüstü nitelikte bir durum da olmadığı, davacı tarafın 8. Protokolü ihtirazi kayıt koymaksızın imzalaması, kapanış tutanağı ile dava konusu kesin ve süreli teminat mektubunu davalıya vermesi, kararlaştırılan 88 milyon USD’ye mahsuben yine ihtirazi kayıtsız olarak 8. Protokol tarihine kadar 25 milyon USD’yi ödemesi ve davalıya gönderilen 08/10/2018 tarihli noter ihtarnamesinde bakiye borcun TL cinsinden ödeneceğinin bildirilmesi hususları karşısında , 6098 sayılı T.B.K.’nın 138.maddesi yanında aynı yasanın 480/2.maddesi gereğince de “Eser Sözleşmelerine” özgü özel nitelikte bir uyarlanma hali olduğu, taraflar arasında bir eser sözleşmesinin de bulunmadığı somut uyuşmazlıkta anılan hükmün de uygulanması sözkonusu olamayacağı, sonuç olarak uyarlamayı gerektirecek derecede edimler dengesini “aşırı ölçüde” bozan bir durum bulunmadığı gerekçesiyle bu talebin kabul edilmemesinde de isabetsezlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Tüm bu sebeplerle, mahkemece verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim noktalarında usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı, davacı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacıların esasa yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davacı tarafın istinaf dilekçesindeki ihtiyati haciz talebi yönünden ; Mahkeme tarafından teminat mektubu üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasının müvekkillerinin telafisi imkânsız zararlara uğramasına sebebiyet verdiği, usul ve yasaya aykırı olarak verilmiş olan yerel mahkeme kararı ile paraya çevrilmiş olan dava konusu teminat mektubu tutarı olan 63.000.000 USD tutarın, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2018/ 1773 D. İş sayılı dosyasına taraflarınca ibraz edilmiş olan 49.990.500,-TL meblağlı teminat mektubu karşılığında, davalı taraftan tahsili için tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilmesi istenmiştir.HMK 341.maddede “İlk derece mahkemesinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ile bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı” istinaf yoluna başvurulacağı hüküm altına alınmıştır. İstinaf incelemesi yapılacak kararlar sözkonusu maddede sayılmış olup, bu aşamada ihtiyati hacizle ilgili olarak ortada istinafa konu bu nitelikte bir karar olmadığından , davacı tarafın bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun HMK 352/1. maddesi uyarınca, ortada istinafı kabil bir karar bulunmadığı, dolayısıyla başvuru şartı oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ihtiyati hacize yönelik istinaf başvurusunun HMK 352/1-b-ç maddesi uyarınca reddine,Davacının esasa yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/06/2021