Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1185 E. 2021/2477 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1185
KARAR NO: 2021/2477
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2020
NUMARASI: 2019/1269 E – 2020/103 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili başlangıçta asliye hukuk mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … Cad. No: … Kocamustafapaşa Fatih / İstanbul adresinde ”…” isimli kafenin sahibi ve işletmecisi olduğunu, 10.03.2019 tarihinde müvekkiline ait bahsi geçen işyerinde yangın çıktığını, olay sonrası yangın raporundan anlaşılacağı üzere işyeri ve işyerindeki yangının difrizin bağlı olduğu kablonun bağlantı noktasındaki elektriksel ısınmadan çıktığının anlaşılacağını, buna bağlı olarak yangına sebebiyet veren elektriksel ısınmanın güç akımı sebebiyle elektrik kontağından kaynaklandığının ortaya çıkacağını, davalı şirket tarafından bakım ve onarımın yapılmadığını, davalının denetim, tespit ve bakım yükümlülüklerini yerine getirmediğini, kusurlu ve haksız olduğunu beyan ederek davanın kabulüne, müvekkilinin işyerinde oluşan zarar ve işinin durması sebebiyle uğradığı zararlar sebebiyle şimdilik 1.000-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde tazmin talep ettiği hasar bedeli için fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğu beyanı ile talepte bulunduğunu ancak davacının davasını şimdilik alacak miktarının bir kısmını talep ve dava ederek açmasının usule aykırı olduğunu, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasını kabul etmediklerini, davacı tarafın tazmin için müvekkil şirkete süresi içerisinde müracaat etmediğini, hasarın müvekkil şirketin dağıtım şebekesinin işletilmesinden kaynaklandığının davacı tarafından ispatı gerektiğini, dava konusu olayda müvekkil şirketin sorumluluğunu doğuracak illiyet bağının mevcut olmadığını beyan ederek haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; ” Dava dilekçesinde dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğuna ilişkin herhangi bir beyan bulunmadığı gibi dava dilekçesine arabuluculuk anlaşamama tutanağının eklenmediği, Uyap’ta yapılan kontrolde arabuluculuk dosyasının ilgili dosya bağlantısının yapılmadığı, verilen kesin süre içinde sunulan arabuluculuk anlaşamama tutanağındaki arabuluculuk faaliyetinin başlangıç tarihinin 04/12/2019 olduğu, dava tarihinin 07/05/2019 olduğu, buna göre arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açıldığı, davanın tazminat davası olması nedeniyle TTK’nın 5/A-1 maddesi kapsamında arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olduğu davalardan olduğu, bu nedenle dava şartının bulunmadığı” gerekçeleriyle davacı tarafça açılan davanın, TTK’nın 5/A-1, HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle arabuluculuk başvuru dava şartına ilişkin olarak görevsizlik sebebi ile dosyanın görevli mahkemeye ulaşması aşamasına kadar arabulucuya başvurma dava şartının giderilmesinin mümkün olduğunu, aksi halde aleyhe vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini ileri sürmüştür. Dava, davacının işyerinde difrizin bağlı olduğu kablonun bağlantı noktasındaki elektriksel ısınmadan çıkan yangının davalı şirket tarafından bakım ve onarımın yapılmadığı iddiasıyla uğranılan zararın tahsili talebine ilişkindir. Yüksek Yargıtay 17 HD 04/02/2021 tarih ve 2020/3187E 2021/762K sayılı ilamında; “Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Somut olayda davacı vekili tarafından 28.05.2019 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılmış, yargılama devam ederken 12.07.2019 tarihinde arabulucuya başvurulmuş ve tarafların uzlaşmadığına dair 06.08.2019 tarihinde tutanak düzenlenmiştir. İstanbul Anadolu 14.Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/539 Esas sayılı dosyasında ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirterek görevsizlik kararı vermiştir. İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/358 Esas sayılı dosyasında 13.02.2020 tarihinde tensip düzenlemiştir. Elde ki dosyada istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan arabuluculuk Yasası gereklerini “anlaşmazlık tutanağının getirilmesi” istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nin 115/3. Maddesinde gözönüne alındığında dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru görülmemiştir..” gerekçeleriyle bozma kararı verilmiştir. Somut olayda davanın başlangıçta asliye hukuk mahkemesinde açılmış olduğu, asliye hukuk mahkemelerinde dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurunun dava şartı olarak düzenlenmemiş olduğu, asliye hukuk mahkemesince görevsizlik kararı verilmesinden sonra ticaret mahkemesince henüz tensip tutanağı düzenlenmeden arabulucuya başvurulmuş olduğu görülmektedir. Şu halde, dosyada istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan arabuluculuk Yasası gereklerini “anlaşmazlık tutanağının getirilmesi” istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nin 115/3. Maddesinde gözönüne alındığında dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru değildir. Bu itibarla, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla işin esasının incelenmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29/09/2021