Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1179 E. 2021/3292 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1179
KARAR NO: 2021/3292
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2016/1075 E – 2020/99 K
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2018/857 ESAS 2018/1007 KARAR SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN
BİRLEŞEN DAVADA
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, marina işletmeciliği yapmakta olduğunu, davalı elektrik dağıtıcı firmadan aralarında akdettikleri sözleşme gereği … tesisat/abone numarası ile elektrik enerjisi satın aldığını ve kullandığını, davalı şirket, elektrik enerjisi tedarikçisi firma olup yasal mevzuat çerçevesinde yurt çapında enerji tedariki ve satışı ile iştigal eden şirket olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01/12/2014 tarihinde akdedilen, imza tarihinde yürürlüğe giren ve 31/12/2015 tarihinde sona ermesi öngörülen sözleşme imzalandığını, iş bu sözleşmenin konusu ve amacının “yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde … tarafından tedarik edilecek elektrik enerjisi veya kapasitesinin satışına ilişkin tarafların hak ve yükümlülüklerin belirlenmesidir. Bu kapsamda sözleşmenin 7. Maddesinde fiyat başlığı altında “…’nın sisteme bağlı olan müşteriye (yani müvekkile) tedarik edeceği elektrik enerjisi için, güncel “… Geneli Fonsuz Tarifesi-Diğer Tüm Dağıtım Sistemi Kullanıcıları (Kayıp Kaçak Hariç Perakende Tüketici Tarifesi) – Tek terimli Tek Zamanlı Ticarethane Perakende Tarifesi üzerinden % 14 (yüzdeondört) indirimli fiyat (TL/kWh) esasına göre hesaplanacak fiyatın uygulanması taraflar arasında kararlaştırıldığını, sözleşme gereği enerji alımı devam ederken yaklaşık 6. ay sonlarında dönemin enerji piyasa fiyatlarındaki düşüş nedeniyle, yürürlükteki sözleşme fiyatlarından indirim yapılması amacıyla müvekkili şirket ile davalı … yetkilileri arasında toplantılar yapılarak piyasada ki düşük fiyatlar nedeni ile (iskonto oranlarının % 19′ lara vardığı ve bu şekilde müvekkil şirkete yeni teklifler geldiği de belirtilerek ) müvekkili lehine piyasa koşullarında fiyat avantajı yani daha yüksek bir iskonto oranı talep edildiğini ve bu husus davalı şirket tarafından değerlendirilerek karşı talep geldiğini, teklif ve yazışmalar süreci ile karşı taraf tekliflerinde özetle; sözleşme süresinin bitimine az bir süre kaldığını sözleşmenin teklif tarihinden itibaren bir ek protokol ile sözleşmenin 31/05/2016 tarihine kadar 1 yıl süre ile uzatılması halinde daha sağlıklı bir değerlendirme ile müvekkili şirketin teklifinin değerlendirmeye alınacağını ifade ederek bir ek protokol taslağı sunduğunu, bu taslakta iskonto oranı aynı tarife çerçevesinde % 14 den % 16,37ye revize edildiğini, bu teklifin piyasa koşulları ve müvekkili şirket talebi altında olduğu belirtilerek yine de teklif kabul edildiğini ve ekte örneği sunulan protokol imzalanmak sureti ile 29/05/2015 tarihinde karşı tarafa imza için gönderildiğini, davalı şirket bu protokolü imzalayıp göndermediğini tekrar 04/06/2015 tarihli bir mail yazısı ekinde protokol formatının değiştiğinden bahisle EK:l-2 de örneği sunulan protokole 7.2 maddesine; “Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin Madde 113 ve Gerçici Madde 26 ya göre belirlenen tarih ve hesap yöntemine karşın, 01/01/2016 tarihinden sonra söz konusu bedelin piyasa katılımcılarından tahsiline devam edilmesi halinde, bunun bir maliyet kalemi olması sebebiyle müşterinin faturasına … tarafından ayrıca ekleneceğini, bununla birlikte, Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi tarafından aylık olarak yayınlanan uzlaştırma sonuçlarında belirtilen Yekdem Tutarı’nın sözleşme dönemi ortalamasının ¨ 4 /MWh’ten büyük olması durumunda, üzerinde kalan bedel, sözleşme dönemi sonunda ek tahakkuk olarak yansıtılacaktır.” şeklinde iki paragraf ilave ettiğini ve 2016 yılına ait dönemleri içeren protokol metninin bu hali (ek: 1-3) ile imza edilmesini 04 Haziran 2015 tarihli ekli mail yazısı ile istediğini, ayrıca ilk protokol metninin de imza edilerek kargo ile gönderileceğini belirttiğini ancak hiç göndermediğini, müvekkili şirket nezdinde bu işi takip eden yetkili … 05 Haziran 2015 tarihinde davalı şirket yetkilisinden 7.2 maddeye ilave edilen hususlarda daha detaylı bir açıklama istediğini, müvekkili şirket yetkilisinin bu talebine karşılık aynı gün davalı şirket yetkilisi … yazdığı mail yazısında “Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin madde 113 ve Geçici Madde 26 ‘ya göre belirlenen tarih ve hesap yöntemine karşın 01/01/2016 tarihinden sonra söz konusu bedelin piyasa katılımcılarından tahsiline devam edilmesi halinde, bunun bir maliyet kalemi olması sebebi ile müşterinin faturasına … tarafından ayrıca eklenecektir.” şeklinde bir açıklama ile cevap verdiğini, bu cevap üzerine müvekkili şirket yetkilisi … tarafından bu açıklamanın son gönderilen protokolde yazılı olduğunu, sormak istenilenin bu tahakkukların mertebesi hakkında bilgi ile müvekkili şirketin tüketimlerine bakıldığında ne gibi bir ek ödemeye sebep olacağı hususunda açıklayıcı bilgi verilmesi istenildiğini, aynı gün davalı şirket yetkilisi tarafından verilen cevap mailinde “SBDK ile ilgili DUY yönetmeliği sonrasında SBDK kalemi enerji tedarikçilerinden talep edilmeyerek farklı bir şekilde doğrudan son kullanıcıdan tahsil edileceği, bu yönetmeliğe istinaden sözleşmenin 2016 yılını içine alan kısmı için SBDK fiyatlarımıza dahil edilmemiştir, yönetmeliğin iptal edilmesi durumunda SBDK kaleminin ayrıca fatura edilmesi gerekir ” içerikli olan ve enerji piyasası dışındaki kişilerin anlayamayacağı ifadelerle açıklama yaptıktan sonra özetle “YEKDEM maliyetlerinin 2014 yılı ortalamasının ¨1,43 /MWh olduğunu yazmıştır. Bu beyan üzerine 06/05/2016 tarihinde müvekkili şirket yetkilisi maili ile sözleşme revizyonu ile 5,27 TL/MWh’lik indirim kazanırken bunun bir faturaya yansıyıp yansımayacağını sorması üzerine, verilen cevapta yönetmelik gereği sadece sözleşme dönemi boyunca oluşacak ortalamanın ¨4 /MWh’i geçmesi durumunda ayrıca fatura edileceği hususunun yazılması gerektiği ifadelerini içeren şekilde mail cevabı verildiğini, müvekkili şirket yetkilisinin araştırma ve sorgulamalarına karşılık verilen cevaplar karsısında ek protokolün son hali (EK:l-3) imzalanarak davalı şirkete gönderildiğini, imzalanan bu ek protokol de karşı tarafça imzalanıp bir nüshasının geri gönderilmesi gerekirken yine karşı tarafça imzalandığı hali müvekkili şirkete bir türlü gönderilmediğini, ek protokol ile kararlaştırılan süre boyunca müvekkili şirket tedarikçi davalı …’dan elektrik almaya devam ettiğini ve ek protokol ile belirlenen % 16,37 indirim miktarı oranında indirim uygulanarak fatura edilen enerji bedellerini ödediğini, sözleşme dönemi sonunda taraflar arasında devam eden dönem için görüşmeler yapıldığını ancak davalının sunduğu teklifler uygun olmadığından taraflar arasında yeni dönem için sözleşme yapılmadığını ve mevzuat gereği 05/05/2016 tarihinde davalının yazılı fesih bildirimi ile sözleşme 31/05/2016 tarihi itibari ile sonlandırıldığını, sözleşmenin bu şekilde sonlandırılması akabinde davalı tarafından 16/08/2016 tarih ve … sıra ve seri numaralı ¨ 651.332,88 bedelli E fatura müvekkili şirkete gönderildiğini, müvekkili iş bu faturayı kabul etmediğini, fatura ve ekleri ile miktarına ve içeriğine açıkça itiraz ettiğini belirterek Bakırköy … Noterliğinin 19/08/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya iade ettiğini, davalı ile yapılan görüşmeler sırasında faturanın dayanağı ile ilgili açıklayıcı bilgi istendiğini, bu talebe istinaden davalı …’dan 05/09/2016 tarihli yazı ve eki:Yekdem açıklama tablosu 2 sayfa (ek:6) ile açıklanan ek protokol’e ilave edilen Yekdem’e ilişkin hükümlerden bahisle ek protokol süresince Yekdem’ uyarınca ilave maliyetleri fatura ettiğini beyan ettiğini, bu beyanı sonrasında daha önce gönderdiği faturayı 31/08/2016 tarihinde yeniden düzenleyerek aynı açıklama ile 05/09/2016 tarihinde yine E fatura olarak gönderdiğini, bu faturada müvekkili şirket tarafından Noter kanalı ile itiraz edilerek iade edildiğini, bu sıralarda şifahi görümeler yapıldığını ilk faturanın tebellüğ edilmesi ile öğrenilen bu uygulamanın hukuksuz olduğu davalıya iletildiğini hatta tamamı kabul edilmemekle birlikte yapılan Yektem çalışmasının dahi ek protokol süresinin öncesine taşınarak 01/01/2015 tarihinden başlatıldığı bildirildiğini, uzlaşma yolu ile faturanın iptali istendiğini davalı … 05/10/2016 tarihli yazısı ile (ek:8-1) müvekkili şirketin 01/06/2017-31/12/2017 dönemi enerji ihtiyacı için bir teklif hazırlayarak sunmuş ancak bu teklifi geçmişte yaşanan olumsuzluklar hatırlatılarak kabul edilmediğini, bu teklifin kabul edilmemesi üzerine davalı müvekkili şirketin haklı itirazları karşısında sadece ek protokol süresi öncesine dair düzenlediği Yekdem’den kaynaklanan tutarı tenkis edip yeniden Yekdem çalışması hazırladığını ve 17/10/2016 tarihli yazı ekinde gönderildiğini, bu yazı içeriğinde 01/06/2017-31/12/2017 dönemine ilişkin dönem için anlaşma yapılması durumunda bir miktar daha indirim yapabileceklerini aksi takdirde gönderecekleri faturanın ödenmesi gerekeceğini belirttiğini, davalının bu dayatma mahiyetti teklifleri müvekkili şirket tarafından hiçbir şekilde kabul edilmediğini ve faturanın tamamen iptali istenildiğini, davalı bunun üzerine bu sefer 19/10/2016 tarih ve … sıra ve seri numaralı ¨564.738,60 bedelli faturayı müvekkili şirkete E fatura olarak gönderdiğini, müvekkili şirket bu faturayı da içeriğini ve miktarını kabul etmediğini belirterek süresinde Noter kanalı ile iade ettiğini, yukarıda ayrıntılı ve kronolojik olarak açıklanmış gelişmeler ile davalı enerjisanın dürüstlük kuralına aykırı davranması, bilinçli bir şekilde müvekkili şirketin yanılmasını sağlaması, bu sayede müvekkilin esasında indirimli yeni bir protokol imzaladığını sanarak imzaladığı bu protokol sonrasında başlangıçta elde ettiği indirimide ortadan kaldırıcı nitelikte, müvekkili şirketin aleyhine ve davalı şirketin lehine bir sonuç ortaya çıktığını, bu kabul edilemez ve hukuken korunması mümkün olmayan bir sonuç olduğunu, bu nedenle bu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu, bir sözleşme görüşmesi taraflar arasında bir hukuki ilişki kurar ve sözleşme ilişkisine girişen taraflar bu ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranmakla yükümlü olduklarını, görüşme safhasında dürüst davranma yükümlülüğü, sözleşmenin yapılması ve şartlarının tespiti hususundaki kararlara etki edecek hususlarda aldatıcı davranışlarda bulunmamayı, gerekli bilgileri karşı tarafa vermeyi kapsadığı gibi, karşı tarafın yanıldığını (hataya düştüğünü) fark etme halinde onu uyarmayı da gerektirdiğini, bir taraf sözleşmenin görüşülmesi aşamasındaki yükümlülüklerine aykırı davranırsa, bu tutumu, bazen sözleşmenin iptaline imkan verir, bazen de sözleşme kurulmuş olsun veya olmasın sözleşmenin görüşme safhasındaki kusurlu davranışla (culpha in contrahendo) karşı tarafa verilen zararın tazminini gerektirdiğini, aldatma sebebi ile sözleşmenin iptali birinci ihtimale (TBK m.36), uğranılan zararın tazmini ikinci ihtimale (TBK.m.39/f2)örnek teşkil ettiğini, anlatılan bu süreçte görüşmeler esnasında müvekkili şirket tarafından taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan % 14 indirim miktarının piyasa koşullarında düşük kaldığı piyasada indirim oranlarının % 19 lara vardığı davalıya iletildiğini ve indirim oranının artırılması istendiğini, bunun üzerine davalı şirket tarafından müvekkili şirket talebi değerlendirildiğini ve indirim oranı % 16,37 olarak revize edilerek müvekkili şirkete imza için sunulduğunu, müvekkili şirket bu oranın taleplerinin altında olmasına rağmen ekprotokolü imzalayarak karşı taraf gönderdiğini, müvekkili şirketin yapılan görüşmelerdeki amacı mevcut indirim oranının açık ve net bir biçimde artırılması olduğunu, oysa davalı şirketin, görüşmeler esnasında dürüstlük kuralına aykırı davranmış gerekli bilgileri vermediği gibi kasten yanlış bilgi vererek müvekkili şirketi yanılttığını, müvekkilinin amaca uygun olarak düzenlenen ek protokolün (ek-.1-2) müvekkili şirket tarafından imzalanarak karşı tarafa gönderilmesinden sonra davalı şirket ek protokol içerisine iki paragraf ilave ederek bu şekilde imzalanmasını istediğini, (ek:l-3) eklenen bu paragrafların ne sonuç doğuracağı müvekkili şirket tarafından yazışmalarla sorgulandığında karşı taraf bilerek ve isteyerek güncel Yekdem maliyet oranlarını vermediğini yıllık ortalama dan bahisle 2014 yılı ortalamasının 1,43 olduğunu belirterek, bu maliyet ortalamasının zaten % 4′ ün üzerine çıkmayacağını, dolayısı ile de müvekkili şirket de; bu ilave paragraflardaki hükümlerden kaynaklı ek bir maliyet olmayacağı zannını uyandırmak istediğini, oysa durumun gerçekte böyle olmadığını müvekkili şirket ancak 05/09/2016 tarihinde öğrendiğini, ek protokol sona erdikten ve davalı taraf ile yeni döneme ilişkin sözleşme yapılmaması üzerine, müvekkili şirkete davalı tarafından 16/08/2016 Tarih ve … sıra ve seri numaralı ¨ 651.332,88 bedelli E fatura gönderildiğini, davalı şirketten bu faturanın neye dayandığının açıklanması istendikten sonra bu talebe istinaden davalı …’dan 05/09/2016 tarihli yazı ve eki Yekdem açıklama tablosu 2 sayfa (ek:5) ile ayrıntılı olarak açıklanan ek protokol’e ilave edilen Yekdem’e ilişkin hükümlerden bahisle ek protokol süresince Yekdem’ uyarınca ilave maliyetleri fatura ettiğini beyan ettiğini, ilgi yazı ve ekindeki Yekdem maliyetleri çalışma tablosu incelendikten sonra davalı şirketin dürüstlük kuralına uygun davranmadığını ve başından beri müvekkili şirketin aldanmasına sebebiyet verdiği görüldüğünü, zira davalı tarafından gönderilen Yekdem çalışması tablosunda açıkça görüleceği üzere Yekdem maliyet bedeli Ocak 2015 tarihinde 2,116 bu tarihten itibaren yükselen bir seyir izleyerek özellikle davalının ikinci yani ilave hükümler koyduğu ek protokolü imzaya gönderip ilave hükümlerin mahiyeti sorgulandığında “2014 yılı YEKDEM maliyet ortalaması 1,43 tür” dediği tarihte Haziran 2015 de 10.021 ek protokolün başlangıç tarihinde ise Mayıs 2015 de 13,225 olduğu görüleceğini, müvekkili şirketin yazılarında bu hususları sorgulamasına rağmen bu hususlar kasıtlı olarak gizlendiğini ve daha eski ve düşük olan 2014 yılı ortalaması bildirilmek sureti ile müvekkili şirket yanıltılarak ek hükümler içeren ek protokolü imzalaması sağlandığını, bu tarihten sonra da ek protokol sonuna kadar bu oranın hiçbir zaman % 4 ün altına düşmediği bu çalışma tablosundan gözlendiğini, davalı görüşmeler esnasında müvekkili şirketi irade beyanında bulunmaya yönlendirmek için ve müvekkili şirkette yanlış fikrin doğumuna ve doğrulanmasına kasten yol açtığını ve bu şekilde 2. ek protokolü imzalamasını sağladığını, davalı ile müvekkili şirket arasındaki sözleşme sonlandırıldıktan sonra müvekkili şirket başka bir tedarikçi firma olan … A.ş. ile sözleşme akdederek enerji ihtiyacını bu firmadan tedarik etmeye başladığını, yeni sözleşmede Yekdem maliyetine ilişkin bir hüküm olmadığı gibi enerji birim fiyatı da %19,50 indirimli olup; daha uygun fiyat ile karşılandığını, bu nedenlerle; davalının görüşmeler süresinde dürüst davranmaması kasten ve bilerek müvekkili şirketi aldatıp yanıltması sonucunda taraflar arasında imzalanmış bulunan 2. ek protokolün hükümsüzlüğünü, 01/05/2016 tarihinden geçerli olarak imzalanan 1. ek protokolün geçerliliğine dolayısı ile 2. ek protokole istinaden müvekkili şirkete gönderilen ¨564.738,60 meblağlı faturadan ötürü müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine ilişkin davalarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dosyada davacı … vekili dava dilekçesinde; Davalı ile imzalanan sözleşme uyarınca davalının elektrik enerjisi ihtiyacının müvekkili tarafından karşılandığını, bu sözleşme ve ek protokoller kapsamında sözleşme dönemi içerisinde oluşan yekdem maliyetinin davalıya yansıtılması amacıyla takibe konu faturanın düzenlendiğini, bu faturanın davalıya tebliğ edilmesi üzerine faturanın davalı tarafından iade edildiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine davalı hakkında icra takibine girişildiğini davalının borca itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız olduğundan bahisle davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının menfi tespit davası açmakla hukuki yararı bulunmadığını, serbest tüketici olan davacının imzalamış olduğu sözleşme ve protokolle bağlı olduğunu, davacının sözleşme uyarınca yekdem maliyetini ödemekle yükümlü olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, müvekkili ile sözleşme yaparken bütün şart ve koşullardan haberdar olduğunu, yekdem mekanizmasının fiyat yansıtılması hususunun sözleşmede iki paragraf olarak açıklandığını, herhangi bir hususun gizlenmediğini, davacı tarafça iade edilen faturanın sözleşme ve protokolün uygun olarak düzenlendiği, müvekkilinin elektrik piyasasına uygun davrandığını, kanun koyucu tarafından çıkartılan mevzuat gereği yenilenebilir enerjinin desteklenmesi amacıyla yekdem maliyetlerinin tüketicilere yansıtıldığını, yekdem bedelini bir maliyet unsuru olduğunu entegre kararı ile de sabit olduğunu bu karar da bir maliyet unsuru olan yekdem bedelinden tüketicilerin sorumlu tutulduğunun anlaşıldığını, davacı ile yürütülen görüşmeler esnasında davacı kasıtlı olarak bilgi saklanmasının söz konusu olmadığını görüşme esnasında müvekkili şirketin vakıf olduğu bilgileri paylaşıldığını, kaldı ki bu bilgi davacı tarafçada ulaşılabilecek ve teyit edilebilecek olan bir bilgi olduğunu, protokolün imza tarihinde davacıya yanlış ve eksik bir bilginin verilmediğini, müvekkilinin davacı yanıltmaya veya hileye yönelten bir davranışın olmadığını, yekdem maliyet bilgisinin … tarafından ilan edildiğini, davacının bu bilgileri buradan temin edebileceğini, davacının iddiasının aksine müvekkilinin hem sözleşmeden önce hemde sonrasında davacıyı bilgilendirdiğini, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davacının ek protokolünü imzalanması sırasında hataya veya hileye düşürüldüğüne ilişkin herhangi bir delilinin bulunmadığını, müvekkilden talep edilen tüm bilgilerin davacıya verildiğini, aktif veya pasif aldatma kastı içerisinde müvekkilinin bulunmadığını, davacının basiretli bir iş adamı gibi davranmak hükümlülüğünü yerine getirmediğini, ekonomik dalgalanmaları önceden ön görülmesi ve buna göre hareket etmesi gerektiğini yekdem sisteminin fiyat mekanizmasının davacı tarafından bilinmemesinin mümkün olmadığını, imzalanan protokolde bu hususun ayrıntılı olarak açıklandığını, somut olayda yanılmadan söz edilemeyeceğini , yanılmanın esaslı olduğunu davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, eğer davacı yanılmış ise yanılmasının kendi kusurundan kaynaklandığını, davacının taraflar arasında imzalanmış ve uygulanmış olan ek protokolün hükümsüzlüğünü protokol sona erdikten sonra ileri süremesi MK ‘nun 2. Maddesine aykırılık teşkil ettiğini, ek protokolün hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde ek protokolde kararlaştırılmış olan indirim oranınında söz konusu olacağını , tüm bu nedenlerle öncelikle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, aksi takdirde haksız ve dayanaksız davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVADA; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile yapılan ek protokolün imzalanması sürecinde müvekkilinin yekdem maliyetleri konusunda aldatıldığını, icra takibine konu faturanın da yekdem maliyetine ilişkin olup aldatma nedeniyle geçersiz olduğunu, müvekkilinin faturaya esas sözleşmeye imzalarken kendisinden kasıtlı olarak bilgi saklandığını ve iradesinin sakatlandığını, bu nedenle sözleşme ile bağlı olmadığını, sözleşmenin hata ve hile sonucu imzalandığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” asıl dava yönünden; davacı vekili,müvekkilinin,davalı şirket ile yaptığı ek protokolün imzalanmasından önce YEKDEM maliyetleri davalı tarafından bilinmesine karşın bunun kendilerine bildirilmediğini ve eski tarihli YEKDEM maliyetlerinin kendilerine bildirildiğini, davalı tarafından yapılan aldatma sonucu ek protokolün yanılma sonucu imzalandığından bahisle davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemi ile huzurdaki davayı açmış ise de; davacının dayandığı e-mail incelendiğinde davalı tarafından 2014 yılı YEKDEM maliyetlerinin bildirildiği,bunun dışında davalının,davacıyı kasten aldattığına ilişkin herhangi bir delilin bulunmadığı,davacının kamuya açık …’a ait internet sitesinden aylık YEKDEM maliyetlerine her zaman ulaşma imkânının bulunduğu,sözleşme yapılırken davalının güncel YEKDEM maliyetlerini davacıya bildirme yükümlülüğünün bulunmadığı, aldatma fiilinin bulunmadığı, ek protokole imza atarken davacının bunu araştırarak yıllık YEKDEM maliyetlerinin sözleşme döneminde yıllık 4’ü aşıp aşmayacağının basiretli bir tacir olarak araştırması gerekli olup davacının saikte yanılması TBK. m. 32’de düzenlenmiş bulunan temel yanılması(esaslı hata) olmadığı,bu nedenle davacının sözleşme ile bağlı olduğu,sözleşme ve protokol hükümleri uyarınca sözleşme döneminde oluşan ek YEKDEM maliyetlerine katlanmak zorunda olması nedeniyle asıl davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Birleşen dava yönünden; Davacı ile davalı arasında, elektrik alım-satımına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu,bu ilişkinin detaylarının sözleşme ve ek protokol ile yazılı olarak belirlendiği,taraflar arasında imzalanan ek protokole göre sözleşme dönemi sonunda YEKDEM maliyet ortalamasının 4 TL/Mvh’ten büyük olması halinde üzerinde kalan bedelin dönem sonunda ek tahakkuk olarak yansıtılmasında sözleşme ve ek protokol hükümlerine aykırılık bulunmadığı,davacının bu doğrultuda hazırladığı faturanın sözleşme,ek protokol ve enerji mevzuatına uygun olduğu,davalının aldatılma veya yanıltılmasının yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere somut olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın kabulüne,davalının itirazının iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir. İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği” gerekçeleriyle
ASIL DAVADA; 1-Davanın reddine,
BİRLEŞEN DAVADA; Davanın kabulü ile; davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨564.738,60 asıl alacak ve ¨140.624,55 işlemiş faiz ile ¨25.312,42 KDV olmak üzere toplam ¨730.675,57 yönünden iptali ile takip talebindeki şartlara göre takibin devamınA, 2-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨112.947,72 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davacı-birleşen dosya davalısı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı-birleşen dosya davalısı vekili istinaf başvurusunda özetle; bilirkişiler konunun uzmanı olmadığını, enerji piyasasına ilişkin uyuşmazlıkların elektrik mühendislerinin yorumlayabileceği bir konu olmadığını, bilirkişilerin, rapordaki tespit ve hesaplama yöntemlerini denetime elverişli bir şekilde açıklayamadıklarını, mahkemece itirazlarının göz ardı edildiğini,
-Müvekkili şirketin, davalıya elektrik enerjisi borcu olmadığına dair ödeme makbuzlarını dosyaya sunduğunu, bilirkişilerin delilleri ve dava konusu olayın değerlendirmesini yapmadıklarını, -Davalı tarafın, sözleşme hitam tarihine kadar müvekkili şirketten herhangi bir ek ücret talebinde bulunmadığını, sözleşmenin sonlanması ile müvekkili şirketin başka bir enerji dağıtım şirketiyle anlaşma yapması üzerine bir nevi ceza olarak dava konusu faturayı düzenleyip tahsili yoluna gittiğini, bu durumun doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, bilirkişilerin sadece davalı tarafın hesaplamalarına göre bir rapor hazırladıklarını, – Hükme esas bilirkişi raporundaki tespitlerin açık ve net bir biçimde davadaki iddialarını destekler mahiyette olduğunu ve müvekkilinin davalı tarafından kasıtlı ve bilerek aldatılmak suretiyle ek protokolü imza etmek konusunda telkin edilmesine rağmen, mahkemece ek protokole imza atarken müvekkili şirketin yıllık YEKDEM maliyetlerinin sözleşme döneminde yıllık ortalama 4’ü aşıp aşmayacağının basiretli bir tacir olarak araştırması gerekli olduğunu, müvekkil şirketin saikte yanılması TBK. m. 32’ de düzenlenmiş bulunan temel yanılması ( esaslı hata ) olmadığı, n sözleşme ile bağlı olduğu, sözleşme ve protokol hükümleri uyarınca sözleşme döneminde oluşan ek YEKDEM maliyetlerine katlanmak zorunda olduğu gerekçeleriyle menfi tespit talepli dava reddine karar verildiğini, -Müvekkili şirket, ticari faaliyet alanı dışındaki enerji piyasasını ve dinamiklerini bilebilecek durumda olmadığını, yekdem maliyetlerinin nasıl hesaplandığını, yükselip yükselmeyeceğini, sözleşme süresince ne gibi değişiklikler olabileceğini bilebilmesine imkan olmadığını, müvekkili şirketten beklenen basiretli tacir gibi davranma yükümünün davalı için de geçerli ve bağlayıcı olduğunu, – Taraflar arasında imzalanan ek protokol genel işlem şartı niteliğinde olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen protokolün, davalı şirketçe tek taraflı olarak düzenlenerek müvekkiline gönderildiğini, TBK m. 20/1 hükmünde tarif edilen genel işlem koşulu niteliğinde hükümler içeren bir sözleşme olduğunu, “tip sözleşme” niteliğinde olduğunu, – Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin sözleşme tarihinde yürürlükte olan m. 23 “Tedarikçiler, serbest tüketiciyi, tüketici hakları, İkili anlaşmalar kapsamındaki ticari seçenekler ve MUHTEMEL RİSKLER ile talep tarafı katılımına ilişkin bilgiler hakkında anlaşma yapılmadan önce yazılı olarak bilgilendirmek zorundadır.” hükmünü içerdiğini, dava konusu olayda, davalının muhtemel riskler hakkında müvekkili bilgilendirmek bir yana, müvekkili muhtemel riskler konusunda kasten aldatarak haksız kazanç elde etmek amacıyla hareket ettiğini, – Müvekkilinin ek edimlerle gerçek değer hakkında yanıltıldığını, bu yanıltıcı eylemin TTK md. 54 vd. hükümlerine göre de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, – … sunduğu enerji hizmetiyle ilgili olarak ek edim olarak YEKDEM bedeliyle ilgili müvekkilini gerçekte olan 2015 yılı Mayıs ayı, Haziran ayı YEKDEM bedeli yerine çok çok daha düşük olan, 2015 yılı Mayıs ayına göre 9’da 1’i, 2015 yılı Haziran ayına göre 7’de 1’i oranındaki 2014 yılına dair 1,43 TL tutarı bildirerek müvekkili açıkça yanılttığını, TTK 54.madde ve vd. hükümleri gereğince bu hareket yanıltıcı bir eylem olduğu için müvekkilinin niteliğinin bir önemi kalmadığını, – Davalı şirketin müvekkilni aldatıcı davranışlarındaki amaç, daha önce fatura tutarına dahil edilen SBDK’yı fatura tutarından çıkarıp müvekkiline indirim yapılmış gibi göstererek, sözleşme sonunda SBDK’yı müvekkile yansıtıp yapılan indirimden çok daha fazla miktarda ödeme yaptırılması ve bu şekilde haksız kazanç elde etmek olduğunu, – Davalı yan, 16.08.2016 tarihinde 651.332,88-TL bedelli faturaya itiraz edilmesi sonrasında, müvekkilinin kendileri ile 1 yıl daha sözleşme yapması halinde faturada indirim yapacaklarını bildirmiş ve müvekkilinin kabul etmemesi ve faturanın tamamının iptalini istemesi üzerine faturada bir kısım düzeltme yaparak 16.10.2016 tarihli 564.738,60-TL’lik ikinci faturayı gönderdiğini, salt bu rakamsal fark dahi fatura konusu alacağın hesaplamayla ortaya çıktığının, yargılamaya muhtaç olduğunun kanıtı olduğunu, fatura konusu alacağın likit ve muayyen kabul edilerek birleşen itirazın iptali davasında Müvekkil Şirket’ in asıl alacağın %20’ si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin de hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yanlar arasında imzalanmış bulunan 2. Ek Protokolün hükümsüzlüğü ile ek protokole dayanılarak düzenlenen 564.738,60.-TL tutarlı fatura yönünden müvekkil şirketin borçlu bulunmadığının tespitine ile itirazın iptali ile takibin devamı talepli haksız ve mesnetsiz birleşen davanın tüm sonuçlarıyla birlikte reddine karar verilmesin istemiştir. Dava, asıl davada, taraflar arasında imzalanan ek protokolün davalının, davacıya yanlış bilgi vererek aldattığı iddiasıyla geçersiz olduğunun tespitiyle protokol hükümleri nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine; birleşen dosyada ise, ek protokole göre düzenlenen faturaların ödenmemesi nedeniyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında 01.12.2014 tarihli enerji satış sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede YEKDEM tutarına ilişkin düzenleme yapılmadığı, taraflar arasında imzalanan 21.05.2015 tarihli ek protokolün 7. Maddesinde piyasa mali uzlaştırma merkezi tarafından yayınlanan uzlaştırma sonuçlarında belirtilen YEKDEM tutarının sözleşme dönemi ortalamasının 4 TL/MWh’den büyük olması durumunda üzerinde kalan bedelin sözleşme dönemi sonunda ek tahakkuk olarak yansıtılacağının düzenlendiği, davacının YEKDEM tutarı dönem ortalamasının 16,61402 TL/MWh olduğu, faturalandırılan farkın ise 12,61402 TL/MWh olduğu, bu farkın dönem sonunda faturalandırıldığı görülmektedir. Bilirkişi heyeti raporlarında; davacının abonelik döneminde adına tahakkuk ettirilen 2015/05 – 2016/05 dönemleri arasında her ay için müşterinin (davacının) megawattsaat bazında aylık tüketimi x davacı şirketin tüketmiş olduğu elektriğin YEK maliyet bedeli çarpımı sonucu elde edilen elektrik satışından kaynaklanan piyasa maliyet bedeli olduğunu, taraflar arasında imza edilen 21/05/2015 tarihli sözleşme ek protokol gereği, piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi tarafından aylık olarak yayınlanan uzlaştırma sonuçlarında belirtilen Yekdem tutarının sözleşme dönemi ortalamasının ¨ 4 /MWh ‘ten büyük olması durumunda, üzerinde kalan bedelin Sözleşme dönemi sonunda ek tahakkuk olarak yansıtılacağının kararlaştırılmış olduğunu, davacı şirketin aylık tüketimleri ve MWh bazında aylık Yekdem Maliyetleri doğrultusunda davalı tedarikçi şirketçe davacı şirkete tahakkuk ettirilen Elektrik Satışından Kaynaklanan Piyasa Maliyeti faturasının hesaplanmasında herhangi bir hata bulunmadığını, Yönetmelik ve EPDK nın 4033 sayılı kurul kararı doğrultusunda menfi tespit talep edilen faturanın mevzuata uygun olduğunu, Yekdem piyasa maliyeti içerikli dava konusu fatura tutarının davalı tedarikçi şirket üzerinde kalmayacağını, …’ a aktarılmakta olduğunu mütalaa etmişlerdir. Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4676 E.,2017/3160 Karar nolu 29/05/2017 tarihli ilamında;” Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz. Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Mamafih, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir.Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimine tabidir.Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır. Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa, yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır. Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir. Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir. İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, Kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir. Genel işlem koşulu nedeniyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1 uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir. Mahkemece, 01/07/2012 tarihinden sonra imzalanan sözleşmeler bakımından 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. daki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve ortaya çıkan boşluğun da doldurularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. ” hususları vurgulanmıştır. Taraflar arasında 1.12.2014 tarihli enerji satış sözleşmesi imzalandığı, ek protokolün ise sözleşmeden sonra 21.05.2015 tarihinde imzalandığı, davacını bu protokolü imzaya zorlandığının kanıtlanamadığı gibi bilirkişi raporuyla tespit edildiği üzere davalının yıllık ortalamanın 4 TL/MWh’den yüksek olması halinde dönem sonunda faturalandırma uygulamasının davacının lehine olduğu anlaşılmıştır. Taraflar tacir olduğuna göre basiretli bir iş adımı gibi hareket etmelidir.Davada TTK hükümlerinin uygulanacağı da görülmektedir.Davaya dayanak sözleşmede genel işlem şartlarına aykırılık tespit edilmemiştir. Dosyada alınan bilirkişi raporunda, birleşen dosyadaki takibe konu talep edilen alacak bedellerinin hesaplamasının mevzuata ve ek protokol hükümlerine uygun olduğu tespit edilmiştir. Bu itibarla, asıl davada davaya konu ek protokolün geçerli olduğu, birleşen dosyada ise ek protokol gereği düzenlenen faturaların hatalı olmadığı ve mevzuata uygun olduğu nazara alındığında ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı-birleşen dosya davalısının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Asıl dava ve birleşen davanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Asıl dava davacısı olan … A.Ş.’den alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin alınarak hazineye irat kaydına, Birleşen dava davalısı olan … A.Ş.’den alınması gereken 41.087,71 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 12.478,11 TL harcın mahsubu ile bakiye 28.609,60 TL’nin istinaf eden birleşen dava davalısından alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/12/2021