Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1106 E. 2021/2468 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/1106
KARAR NO: 2021/2468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2020
NUMARASI: 2020/59 E – 2020/226 K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalılarla … adı altında bir adi ortaklık sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin ortağı bulunduğu adi ortaklığın ticari defterlerini, bilgi ve belgelerini, mali durumunu incelemek üzere defalarca kez adi ortaklığın yönetimine gerek sözlü gerek yazılı olarak başvuru yaptığını olumlu bir sonuç alamadığını, davalılara noter kanalı ile başvuruda bulunduğunu, davalıların vekilleri aracılığı ile göndermiş olduğu cevapta tarih belirtilerek defterlerin hazır edileceğinin bildirildiğini, müvekkilinin belirtilen tarihte defterlerini incelemek istediğinde ticari defterlerin fiziki olarak hazır edilmediği, bir tarih planlaması yapıp bu bilgilerin paylaşılabileceği ancak uzmanların eşlik edeceği bir inceleme olacak ise bu uzmanlarla bir gizlilik sözleşmesi akdedilmesi gerektiği, akdedilecek sözleşmenin ivedilikle paylaşılacağının bildirildiğini, ticari defterlerin incelemesinde uzman olarak görev yapacak kişilerin sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde her bir hak sahibine 1.000.000,00-TL ödemesi gerekeceğinin belirtildiğini, ancak belirlenen cezai şart tutarı kabul edilebilir olmadığından bu davayı açmak zorunda kaldığını, müvekkil davacının bilgi alma, inceleme ve belgelerden suret temin etme hakkının mahkeme aracılığı ile kullandırılmasına, sözleşme imza tarihinden proje bitim tarihine kadar alt işverenlerle imzalanmış eksiksiz her bir sözleşmenin örneği, işverenlere kesilen faturaların tamamı, ara hakediş raporları, tam hakediş raporları, 2011 ile 2019 yıllarına ait bilançoları ile kar-zarar tabloları, 2011 ile 2019 yıllarına ait ana hesap ve detaylı hesap mizanları, 2011 ile 2019 yıllarına ait tüm vergi ödemeleri ve ayrıntılı açıklamaları, 2011 ile 2019 yıllarına ait tüm ticari defterler, 2011 ile 2019 yıllarına ait tüm tahakkuk fişleri, ödeme dekontları, kesin mizan bildirimlerinin ihtiyati tedbiren mahkemeye teslim edilmesini, belirtilen belgelerin bir suretinin müvekkiline teslimine, açıklanan bilgi ve belgelerin bir usulsüzlük inceleme uzmanı ve bir inşaat uzmanından oluşacak bilirkişi heyeti tarafından incelenmesi suretiyle rapor alınmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tüm iddialarının maddi gerçeğe aykırı olduğunu, taleplerinin usule ve emsal kararlara aykırı olduğunu, pay sahibinin denetçi vasıtası ile inceleme yapılması ve isteme hakkının bulunduğunu, ancak bu yönde bir düzenlemenin Türk Borçlar Kanununda yer almadığını, böyle bir denetimin öncelikle şirketten talep edilmekte, şirketin genel kurulunun kabul etmemesi halinde mahkeme aracılığı ile denetçi atanabilmesinin istenebileceğini, davacının, müvekkil şirketlere karşı olan yüksek miktardaki borcundan haksız ve hukuka aykırı şekilde kurtulma gayreti içerisinde olduğunu, müvekkil şirketlerle davacı arasında adi ortaklık kurulduğunu, ortaklığın başlamasından sonra davacı …’nun üzerine düşen yükümlülükleri ifa etmekten kaçınmaya ve ortaklık işlerini yürütmek istemediğini beyanla ortaklık ilişkisinde aksamalara sebep olmaya başladığını, davacının defter ve kayıtları inceleme talebinin hiçbir zaman ve hiçbir şekilde engellenmediğini, maddi gerçeklerin davacı tarafından mahkemeye aktarılmadığını, ortak girişimin tüm mali kayıtların davacının isteği doğrultusunda ve davacının da müşavirliğini yapan bir yeminli mali müşavirlik firması tarafından tutulduğunu, davacının defter ve kayıtları incelemek için istediği zaman ilgili yeminli müşavirlik firması vasıtası ile istediği defter ve kayıtları inceleyebileceğini, ayrıca davacıya noterlik vasıtası ile şirket kayıt ve defterlerini 08.08.2019 tarihinde saat 10:00-17:00 saatlerinde inceleyebileceğinin bildirildiğini, 3. kişi konumundaki kişilerin ticari defterleri incelemelerinin aynı zamanda ticari sırlarını da inceleyecek olmaları nedeni ile müvekkil şirketler ile aralarında bir gizlik sözleşmesi gerektiğinin davacıya bildirildiğini beyan ederek, müvekkil şirketlerin fazlaya ve sair hususlara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; ” Dava konusu ihtilafa ilişkin TBK 631. maddesinde yer alan düzenleme adi ortağın bizzat inceleme ve bilgi alma hakkına ilişkin olup, üçüncü kişilere koşulsuz inceleme ve bilgi alma hakkı tanımamaktadır. Bu kapsamda ticari sır kavramının “bir ticarî işletme veya şirketin faaliyet alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, özellikle rakipleri tarafından öğrenilmesi halinde zarar görme ihtimali bulunan ve üçüncü kişilere ve kamuya açıklanmaması gereken işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük önemi bulunan bilgi ve belgeleri” ifade ettiği göz önüne alındığında davalılar tarafından adi ortaklığın kayıtlarını inceleyecek üçüncü kişilere cezai şart içeren gizlilik sözleşmesi imzalaması koşulunu getirmesi usul ve yasaya uygun olup, davacının bu koşulu yerine getirmeksizin bilgi alma ve inceleme hakkını üçüncü kişiler vasıtasıyla kullanmak istemesi hakkaniyete aykırı olup, dosya kapsamındaki ihtarname ve tüm deliller ile birlikte TBK 631. maddesi ve taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin 7. maddesinin ikinci paragrafındaki düzenleme ile davacı tarafın kanundan ve adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan adi ortaklık kayıtlarını inceleme ve bilgi alma hakkını bizzat kullanmasının her zaman mümkün olduğu ancak davalı tarafın davetine rağmen davacı tarafın bu hakkını bizzat kullanmadığı bu durumun tutulan tutanakla da tartışmasız olduğu, üçüncü kişilerle birlikte kullanmak istemesi nedeniyle davalı tarafların kayıtları inceleyecek üçüncü kişilere gizlilik sözleşmesi imzalamaları koşulunu öne sürmesinin adi ortaklığa ait ticari sırların korunması açısından bir gereklilik ve zorunluluk olduğu, davacı tarafın bu koşulu yerine getirmeden üçüncü kişilerle birlikte bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmasının mümkün olmadığı bu nedenle üçüncü kişilerin gizlilik sözleşmesini imzalamamaları davacının üçüncü kişilerle birlikte inceleme ve bilgi alma hakkını kullanmaktan imtina ettiği sabit olup, davacı tarafın talebinde yer alan bilirkişi incelemesi yaptırılması yönelik talebi yönünden ise davanın türü ve niteliğine göre dava konusu adi ortaklığın kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektiren bir olgu bulunmadığından bu talebin yersiz olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; müvekkili davacının, ticari bilgi ve defterlerin üçüncü kişiler tarafından incelenmesi talebi hiçbir zaman söz konusu olamadığını,taleplerinin denetleme hakkının kullanımı sırasında uzmanlardan yararlanma olarak nitelendirilmesi gerektiğini, mahkemece hukuki nitelemenin hatalı yapıldığını, müvekkilinin talebinin, ticari bilgi ve defterlerin, avukat ve mali müşavirler (konunun uzmanı kişiler) yardımıyla incelenmesi olduğunu, bu uzman kişilerin, üçüncü kişi olarak nitelendirilmesi son derece hukuka aykırı olduğunu, uzman kişilerin kanundan doğan sır saklama yükümlülükleri olduğu sürece, adi ortaklığın haklarını ve ticari sırların korunmasını hali hazırda sağlayacağını, müvekkili davacıya ve denetimde yararlanmak istediği uzman kişilere gizlilik sözleşmesi imzalatılmasında ısrarlı olunması; denetim hakkının kullanımı için sözleşmede yer alan cezai şartı kabul etmek zorunda olmak anlamına geleceğini, sözleşmede uzman olarak görev yapacak kişilerin sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde her bir hak sahibine 1.000.000,00 TL ödenmesi gerekeceğinin belirtildiğini, bu yükümlülüğün tek taraflı olarak belirlendiğini, avukat, mali müşavir gibi meslek erbaplarının sır saklama yükümlülüğü meslek kuralları içerisinde kendiliğinden var olduğunu, ticari bilgi ve defterlerin mahkeme aracılığıyla incelenmesi ve denetlemesi talebinin de reddedildiğini, davacının, defter ve bilgileri incelemedeki özel menfaatini ispatlama yükümlülüğü bulunmadığını, Dr. …ın “Adi Ortaklıkta Denetleme Hakkı” isimli makalesinde “serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerle, avukatlar kanunen sır saklama yükümlülüğüne tabi olduklarından, uzman olarak bunların seçilmesi durumunda ortaklığın yeteri kadar korunması sağlanmış olur” denildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, TBK’nın 631. maddesi uyarınca engellenen denetleme hakkının kullanılması ve adi ortaklıkla ilgili belgelerin suretinin alınması talebine ilişkindir. Adi ortaklıklarda TBK 631. madedsinde ortaklara önemli bir ortaklık hakkı olarak denetleme hakkını tanımıştır. Bu düzenleme şöyledir:“Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma hakkı vardır. Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür ” Doktrinde hakim olan görüşe göre ” denetleme hakkı öyle mutlak bir ortaklık hakkıdır ki, ortak kendisine düşen sözleşmesel yükümlülüklerini, örneğin sermaye koyma borcunu yerine getirmemiş olsa bile, yine de bu hakkını kullanabilir.. Ayrıca, ortağın denetleme hakkını kullanması bakımından belli bir bilgiyi edinmek hususundaki özel menfaatini ispat etmesine gerek yoktur. Bu itibarla ortak, özel bir ekonomik ve hukuki menfaatini ispat etmesine gerek olmaksızın, denetleme hakkını kullanabilir. Davada davacı ortağın denetleme hakkı bakımından özel bir menfaatini ispat etmesine gerek yoktur. Onun adi ortaklık ilişkisini ve bu ilişkide ortak sıfatına sahip olduğunu ispat etmesi yeterlidir. Buna karşılık idarecilerinse denetleme hakkının sınırlandırılması veya reddedilmesini haklı kılan sebepleri ispat etmeleri gerekir. Bu şekilde verilen mahkeme kararına denetleme hakkının yükümlüleri ister uzman tarafından temsilen denetleme hakkı kullanılsın, isterse uzmandan ortak yardımcı olarak yararlansın, uzman genellikle yasal olarak sır saklamakla yükümlü olacağı için, onun denetleme sırasında öğrendiği sırları ifşa etmek suretiyle sır saklama yükümünü ihlal etmesi durumunda, o uzman için özel kanunda bu yükümlülüğün ihlali için düzenlenen yaptırımlar varsa, bunlar uygulama alanı bulur. Ayrıca ortaklık da bu uzmana karşı TBK 49 çerçevesinde başvurarak ortaya çıkan zararlarının tazminini isteyebilir. 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 43. maddesi gereğince sır saklamakla yükümlüdürler. Şayet ortaklar uzmanın şahsında anlaşamazlarsa, bu durumda mahkemeye atama için başvurabilirler. şekilde temsilen veya yardımcı olarak uzmanı atayan ortağın da bu uzmanın sır saklama yükümünü ihlali nedeniyle ortaya çıkan zararlardan dolayı TBK 116’ya göre, sorumluluğu söz konusu olabilir. Söz konusu uzman icra ettiği meslek gereğince bu yükümlülüğe tabiyse, ortaklık yeterli ölçüde korunmuş olur. Bu çerçevede, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerle, avukatlar kanunen sır saklama yükümlülüğüne tabi olduklarından uzman olarak bunların seçilmesi durumunda ortaklığın yeteri kadar korunması sağlanmış olur.Buna karşılık, uzman icra ettiği meslek gereğince, sır saklama yükümlülüğüne tabi değilse, ortaklar, denetleme hakkını kullanacak ortaktan uzmanla bir sır saklama anlaşması yapmasını isteyebilirler.TBK 631’de tanınan hakkın kullanılması bakımından, ortaklar sadece uzmandan yararlanabilirler. Yoksa hakkın bizzat uzmana devri caiz değildir. Sorumluluk ve hakkın idaresi ortakta kalmalıdır. Somut olayda, dosyaya sunulan ihtarname ve cevabi ihtarnamelerden davalı tarafça davacı ortağa denetleme hakkının kullandırılmadığı hususu sabittir. Davacı taraf mali müşavir ve avukat gibi uzmanlardan yararlanmak istediğini ifade etmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi tarafların uzman isminde anlaşamamaları halinde uzman görevlendirmesi mahkemece yapılacaktır. Şu halde, mahkemece dosyaya sunulan ihtarnamelerden denetleme hakkının kullanılamadığı anlaşılmasına göre davacının faydalanacağı uzmanın kimliğini sorarak kanunen sır saklama yükümlülüğü taşıyan kişi olması durumunda denetleme ve örnek hakkı tanınması, sır saklama yükümlülüğü olmayan kişiyse gizlilik sözleşmesinin imzalanmamasının bu durumda değerlendirilmesi, tarafların uzman konusunda anlaşıp anlaşamadıklarının tespit ile anlaşamamaları halinde gerektiğinde uzmanı kendisi belirleme suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu itibarla; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek, yeniden esas hakkında; “davanın kabulü ile davacı tarafa dava konusu adi ortaklığa ait defter kayıtlarının inceleme ve örnek alma konusunda yetki verilmesine” dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, yeniden esas hakkında; 1- Davacının davasının kabulü ile davacı tarafa dava konusu adi ortaklığa ait defter kayıtlarının inceleme ve örnek alma konusunda yetki verilmesine, 2-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacıdan peşin alınan 44,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan 759,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın, kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu 122,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi. 29/09/2021