Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/990 E. 2021/1086 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/990
KARAR NO : 2021/1086
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2019
NUMARASI: 2018/548 E – 2019/123 K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 13/04/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde ; müvekkillerinden …’in uzun yıllar çimento ve beton sektöründe yönetici olarak çalışmış, piyasanın tanınmış isimlerinden biri olduğunu ve 2002 yılından itibaren davalı … ile aynı sektörde beraber çalışmaya başladıklarını, …’un piyasada tanınır hale gelmesinde davacının çaba ve katkısının büyük olduğunu, … ve …’un 2005 yılında hali hazırda ortak oldukları …. Ltd. Şti’ni kurduklarını, aynı yıl …’un kendi isteğiyle ortaklıktan ayrıldığını, ancak taraflar arasındaki bağın kopmadığını , tarafların bu kez 2012 yılında hali hazırda ortak oldukları …. Ltd. Şti şirketinde yeniden ortak olduklarını, İlerleyen süreçte davalı …’un davacı …’in desteği ve … Ltd. Şti’nin piyasadaki bilinirliği sayesinde,Türkiye’de beton ve yapı kimyasalları üretim ve satış faaliye- tinde bulunan … firması ile bayilik sözleşmesi imzaladığını,Tarafların … şirketindeki resmi ortaklıkları devam ederken 2015 yılı Kasım ayında Mersin’de faaliyet gösteren … Tic. San. A.Ş. … Fabrikası yetkilileri tarafından davet edildiklerini, İstanbul ve yakın illerde kendileri adına çimento pazarlamaları hususunda iş teklifi aldıklarını, görüşmeler sonucunda uzun zamandır ortak olan tarafların yeni bir şirket kurma gereği duyduklarını ve bunun üzerine hali hazırda davalı …’un tek yetkilisi olduğu dava dışı … Tic. Ve San Ltd.Şti (Eski Ünvanı; … Limited Şirketi) üzerinden faaliyete geçip … şirketi ile çalışmaya başladıklarını,Dava dışı … isimli şirketin ticaret sicil kayıtlarında tek ortak ve yetkili olarak …’un yer aldığını, ancak tarafların dava dışı … Tic. San. Ltd. Sti şirketi nez- dinde adi ortaklıklarının bulunduğunu,
… şirketi tarafından kendilerine verilen işin yerine getirilmesi için çalışmaya başla- yan tarafların ilk olarak Ocak 2016 tarihinde .. Tic. ve San. Ltd. Şti adına Tekirdağ İli, Marmara Ereğlisi İlçesi sınırları içerisinde arazi kiraladıklarını, ruhsat ve inşaat işlemlerini, makine par- kurunun kurulması ve kadro temini gibi hususların yerine getirildiğini ve işletmeyi faaliyete geçirdik- lerini, bu tesisin kurulmasında davacı …’in emeği ve özverisinin davalıdan fazla olduğunu,… isimli şirketin piyasa ve bankalar nezdinde kredibilitesi olmadığı için işletmenin kurulması esnasında gerekli olan sermaye ve finansman desteğinin davacı … Ltd.Şti tarafından verilen çekler, nakdi ödemeler ve …’in şahsi evini bankaya teminat olarak göstermek suretiyle … adına aldığı 200.000.00 TL bedelli kredi ile sağlandığını,
Davacı …’in dava dışı şirketin tüm işlemlerini bizzat şirket yetkilisi sıfatı ile yürüttüğünü, ortağı olduğu şirketin faaliyete geçeceği arsanın kiralanması ve tapuya kira kontratının şerh edilmesi işlemlerini de bizzat kendisinin yaptığını, Dava dışı … şirketinin resmi yetkilisi olan davalı … tarafından, dava dışı … şirketi adına …’e verilen vekaletnamelerin ayrıca dava dışı … şirketi ile tarafların resmiyette ortağı oldukları davacı …Ltd.Şti şirketi arasındaki ve tarafların şahsi hesapları arasındaki para transferlerinin tarafların dava dışı şirketteki ortaklığının delili olduğunu, Bir süre sonra, … firması ile dava dışı … şirketi arasındaki ticaretin, … şirketinin “zarar ettiği ”gerekçesi ile durdurulduğunu, daha sonra da şirketin …’e devrinin gündeme geldiğini, …şirketi yetkililerinin dava dışı … şirketine talip olduğunu ve dava dışı şirketin hisse devri için … firması ile hisse devir görüşmelerine başlandığını, bu sürecin davacı … ve davalı tarafından birlikte yürütüldüğünü ve nihayetinde dava dışı … şirketinin % 67 hissesinin … şirketinin Yönetim Kurulu üyesi olan …’e 800.000.00 TL bedel ve dava dışı … şirketine yapılacak ilave yatırımlarla devri edilmesi konusunda tarafların mutabık kaldığını, … şirketinin % 67 hissesinin devir bedeli olan 800.000.00 TL’nin alıcılar tarafından … şirketinin … Bankası Marmara Ereğlisi Şubesi hesabına 17/08/2016 tarihinde havale edildiğini,aynı gün bu paranın … şirketinin tek yetkilisi olan … tarafından bankadan çekildiğini, bunun akabinde Bakırköy …. Noterliği’nin 30/09/2016 tarih … yevmiye nolu Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile …şirketinin % 67 hissesinin … devredildiğini, …’un şirket hesabına giren ve aynı gün bankadan çektiği 800.000,00 TL devir bedeli ile 29/08/2016 tarihinde İzmir ili, … İlçesi, … Mh. … Ada … parsel 4 bağımsız bölüm nolu taşınmazı satın aldığını, ancak bu taşınmazın gerçekte adi ortaklık malı olduğunu, Bu süreçten sonra % 67 hisseyi satın alan hakim ortak … firmasının yetkilisinin işleri zora soktuğunu ve … şirketine çimento sevkiyatını durduğunu, davalı …’un kalan % 33 hisseyi de Bakırköy…. Noterliği’nin 20/06/2017 tarih … yevmiye nolu Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi gereğince ve 1.785.000,00 TL bedel karşılığında … firmasının yönetim kurulu Üyesi olan … sattığını, 1.785.000,00 TL devir bedelinin ne şekilde ödeneceği hususunda …, … ve … arasında bir mutabakat yapıldığını,Müvekkil … ortağı olduğu … şirketine ait hisselerinin tamamen devre- dildiği tarih olan 20/06/2017 tarihinden sonra ortağı olduğu davalı …’dan devredilen hisse bedelinin karşılığı olan paralardan kendi hissesine düşen alacağını istemiş olmasına rağmen … tarafından müvekkil … … Bankası Bahcesehir Şubesindeki hesabına 20/06/2017 tarihli son hisse devrinden 2 gün sonra ( 22/06/2017 tarihinde) sadece 125.000,00 TL ödendiğini, hatta dava- lının …’e Whatsapp mesajı yoluyla 125.000,00 TL’ye ilişkin bana dekontunun fotoğrafını gön- derdiğini , kalan kısım için “limit doldu yarın tamamlarım ” şeklinde açıklama yaptığını , ancak davacı …’un tüm iyi niyetli çabalarına rağmen kalan miktarın ödenmediğini,Davalı tarafından gönderilen 125.000,00 TL’nin de taraflar arasındaki adi ortaklığın ve adi ortaklığın tasfiye sürecinin en somut delili olduğunu beyanla,Öncelikle : İzmir İli … İlçesi … Mahallesi … Ada … parselde kayıtlı 4 numaralı bağımsız bölüm adi ortaklık malı olduğundan ve tasfiyeye konu edileceğinden söz konusu taşınmazın 3. kişilere devrinin tedbiren önlenmesini ,Neticede ; Davacılar ile Davalı … arasında hisseleri devredilen dava dışı … Tic. ve San Ltd. Şti (Eski Ünvanı; … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi) şirketinde adi ortaklık ilişkisi bulunduğunun tespiti ile taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini,Davacıların Adi ortaklıktan kaynaklanan alacaklarının tasfiye memuru tarafından hesap- lanmasını ve ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini,Yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı davaya cevap vermemiştir.İlk Derece Mahkemesince: “Türk Hukuk sisteminde bir ticari şirkete ancak kanunun öngördüğü şekilde ortak oluna- bileceği, bir ticari şirket içinde adi ortaklığın söz konusu olamayacağı, ancak bir ticari şirketin de aralarında bulunduğu gerçek veya tüzel kişiden oluşan iki ya da daha fazla kişi tarafından belirli bir amaç için adi ortalık oluşturulabileceği, oysa davacıların, dava dışı limited şirket ile değil, dava dışı limited şirketin içinde adi ortak olduklarını ileri sürdükleri,Diğer yandan bir an, davacıların davalı şirkette adi ortak oldukları iddiaları kabul edilse bile, davacıların fesih ve tasfiye talepleri nedeniyle tasfiyenin TBK’ya göre mi, yoksa limited şirketlerin tasfiyesi şeklini düzenleyen TTK hükümlerine göre mi yapılacağının duraksamaya yol açacağı, Zira, TTK ve TBK’nın fesih ve tasfiye nedenleri ve şeklinin birbirinden farklı olduğu, bir limited şirketin adi ortaklık gibi tasfiyeye tabi tutulmasının hukuken mümkün olmadığı,Diğer yandan limited şirketin fesih ve tasfiyesinin talep edildiği davada husumetin bu şir- kete yöneltilmesi gerektiği, oysa eldeki davada husumetin fesihi istenen şirkete yöneltilmediği,Davacılar dava dışı şirket ile bir adi ortaklık oluşturduklarını değil, dava dışı şirketin için- de adi ortak olduklarını iddia ettiklerinden kanuni düzenlemeler karşısında adi ortaklığın tespiti talebinin yerinde görülmediği ” gerekçesiyle “DAVANIN REDDİNE ” karar verilmiştir.İstinaf Başvurusu : Hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesı içeriğini aynen tekrar ettiklerini,Ticaret sicil kayıtlarından da anlaşıldığı gibi; davacılardan … ve davalı …’un halen …’nin ortakları olduğunu,İş bu davada , davalı tarafından hisseleri üçüncü kişilere devredilen dava dışı … şirketindeki müvekkillere düşen hisse payının tespiti ve tescilinin değil, … şirketinde müvek- killeri ile … arasındaki ortaklığın tespitinin,ayrıca söz konusu şirket hisselerinin satışından elde edilen kazançtan müvekkillerine düşen payın talep edildiğini,Tarafların … şirketindeki hukuki durumunun BK 620 anlamında bir adi ortaklık olduğunu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre,adi ortaklığın her hangi bir geçerlilik şartına bağlı olmadığını, her türlü yasal delil ile ispat edilebileceğini, ayrıca ortak tarafından açılan alacak davasının fesih ve tasfiye talebini de içerdiğini, Yerel mahkemenin hatalı ve yanılgılı gerekçelerle, sanki dava dışı şirketteki hisselerin müvekkilleri adına tescili talep edilmiş gibi değerlendirme yapıldığını , dava dışı şirkete husumet yönel- tilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini beyanla, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, gerekirse yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini, İzmir İli … İlçesi … Mahallesi … Ada … parselde kayıtlı 4 numaralı bağımsız bölüm adi ortaklık malı olduğundan ve tasfiyeye konu edileceğinden söz konusu taşınmazın 3. kişilere devrinin tedbiren önlenmesini talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Davacılar iş bu davada, dava dışı … şirketinde davalı … ile adi ortak- lıklarının bulunduğunu iddia etmekte, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini , şirket hisselerinin dava dışı üçüncü kişiye devrinden kaynaklanan ortaklık payının tahsilini talep etmektedir.Bu aşamada, iç ortaklığın bir alt türü olan gizli adi ortaklık kavramı üzerinde kısaca dur- mak gerekir.Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2020/3659 Esas, 2020/6509 Karar nolu 12/11/2020 tarihli ilamında da vurgulandığı üzere;Gizli adi ortaklıkta gizlilikten kasıt, dışarıya karşı işlemlerin ortaklık olarak yapılmama- sıdır. Dolayısıyla gizli adi ortaklıkta, ortakların diğer hususlar yanında, bilhassa dışarıya karşı sadece bir ortağın görüneceği hususunda anlaşmaları gerekir. Bu haliyle gizli adi ortaklık tamamen bir iç ilişki halindedir. Yine gizli adi ortaklıkta ortakların elbirliğiyle hak sahibi oldukları bir ortaklık malvarlığı da yoktur. Tüm işlemler dışarıdan görülen aktif ortak tarafından kendi adına gerçekleştirilir. Bu ortaklık türünde, gerek sermaye olarak getirilen değerler, gerekse işlemler sonucunda elde edilen diğer değerler, dışa karşı görünen aktif ortağın malvarlığına aktarılır ve üzerinde sadece o ortağın tasarruf edebileceği, onun mülkiyetine tabi bir mal varlığı unsuru teşkil edilir (Oruç Hami Şener, Adi Ortaklık, Ankara 2008 Sf 146, Nami Barlas, Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul 2016, Sf 194-197, 216-217).Bu sözleşme bağı çerçevesinde aktif ortağın üstlendiği temel edim, işletmeyi kendi adına fakat iç ilişkide hem kendi hem de gizli ortak hesabına işletmektir. Bunun doğal sonucu olarak aktif ortak olan davalı, elde edilecek olan işletme gelirinden gizli ortağa olan pay tutarını ödemeyi de yüklenmiş demektir (Barlas, Sf 210)….’a göre; aktif ortak, iç ilişkide hem kendi-hemde gizli ortak hesabına olsa da, dışa karşı işlemleri sadece kendi adına gerçekleştirir. Bu bakımdan, ortaklığın temsili söz konusu değildir, aktif ortak temsilci konumunda bulunmamaktadır(Barlas, Sf 213)….’e göre ise, gizli adi ortaklık, dolaylı temsilin tipik bir örneğidir. Ancak, dolaylı tem- silciden farklı olarak, burada dışa karşı hareket eden aktif ortak, sadece gizli ortağın hesabına değil, aynı zamanda kendi adına ve hesabına da hareket etmektedir(Şener, Sf 147)Gizli ortaklık, bir iç ortaklık ilişkisi teşkil ettiğinden ve bir şirket mal varlığı söz konusu olmadığından, ortaklığın sona ermesinden sonra, gerçek ve teknik anlamda bir tasfiyeden bahsedile- meyecektir. Sadece gizli ortağın hesap görülmesi ve payına düşen kazanç tutarının ödenmesi konusunda aktif ortağa yöneltebileceği, ayni etki taşımayan, salt borçlar hukuku kökenli bir kişisel talep hakkı mevcuttur(Barlas, Sf 218-219). Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların davalı ile iç ilişkilerinde dava dışı … şirketinde adi ortaklıklarının bulunduğunu iddia etmeleri karşı- sında, taraflarca gösterilen tüm deliller toplanarak, davacılar ile davalı …’un iç ilişkilerinde … şirketinde bir adi ortaklıklarının bulunup bulunmadığının , varsa gizli ortak durumundaki davacıların hesaplarının görülmesi ve şirket hisselerinin satışından elde edilen hisse bedellerinden payına düşen kazanç tutarının belirlenmesi sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mah- kemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/04/2021