Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/835 E. 2021/455 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/835
KARAR NO: 2021/455
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2017/839 E – 2018/1351 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 01/03/2017 başlangıç tarihli, 12 ay süreli, … ve … abone numaralı Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 1. maddesi gereğince sabit birim fiyatın 0,1865 TL/kwh olarak kararlaştırıldığını, daval tarafından 12/04/2017 tarihinde gönderilen e-mail ile 01/07/2017 tarihinden itibaren birim fiyatın revize edileceğinin ve bu teklifin kabul edilmemesi halinde başka bir tedarikçiden enerji alınmasını ve 31/05/2017 itibariyle sözleşmenin feshedilmiş sayılacağının bildirildiğini, bunun üzerine Bakırköy … Noterliği’nin 28/04/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tek taraflı fiyat değişikliğine itiraz edildiğini, davalı tarafından verilen cevabi ihtarnamede 01/07/2017 tarihinden itibaren elektrik tedarik edilmeyeceğinin bildirildiğini, sözleşmenin süresinden önce feshedilmiş olması sebebiyle yeni tedarikçi ile imzalanan sözleşmede birim fiyatın 0,190854 TL/ kwh olduğunu, buna göre müvekkili şirketin 01/07/2017 – 01/03/2018 tarihleri arasındaki süre içerisinde zarara uğradığını beyanla, davalının tek taraflı fiyat artırımı nedeniyle 01/07/2017 ile sözleşme bitim süresi olan 01/03/2018 tarihine kadar oluşan zarar tespiti ile fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL’nin her bir faturanın ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bilahare davasını ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmesinin imzalanmasından sonra dolar kurunda meydana gelen olağanüstü artışın elektrik piyasasındaki koşulları olumsuz etkilemesi nedeniyle birim fiyatın revize edilmesi zorunluluğu doğduğunu, bunun üzerine sözleşmenin 7. maddesinin j fıkrası hükmüne uygun olarak davacıya 12/04/2017 tarihinde bilgilendirme yazısı gönderildiğini, davacı şirket yetkilisi tarafından gönderilen 28/04/2017 tarihli e-posta ile revize fiyat teklifinin uygun bulunmadığı ve yeni tedarikçi ile sözleşme imzalanacağının beyan edildiğini, buna göre tarafların mutabakatı ile sözleşmenin 31/05/2017 tarihi itibariyle feshedilmiş olduğunu, davacının 28/04/2017 tarihli ihtarnamesine karşılık cevaben Beyoğlu … Noterliği’nin 09/05/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, sözleşmenin 7. maddesi gereğince müvekkili şirketin söz konusu artışları yansıtma hakkını kullandığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından; “sözleşmenin 1. maddesinde öngörülen ve sabitlenmiş fiyat ile bu sözleşmenin davalının sözleşmeye aykırı sabit eylemleri nedeniyle feshi üzerine davacının daha yüksek bir fiyat ile geriye kalan süre içerisinde elde ettiği enerji itibariyle 204.296,18 TL fazladan ödeme yapmış olduğu tespit edilmiş olmakla 6098 sayılı yasanın 125/2-3 maddesi kapsamında davalının sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle davacının 204.296,18 TL zararının oluştuğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile, 20.000,00 TL tazminatın dava tarihi olan 25/09/2017 tarihinden itibaren 184.296,18 TL’nin ise ıslah tarihi olan 10/09/2018 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesinde düzenlenen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; sözleşme sabit fiyatlı olmakla birlikte, sözleşmede yer alan bazı istisnai düzenlemeler ile fiyat değişikliği yapma hakkı bizzat davacı yanca müvekkiline verildiğini, sözleşmenin 7. Maddesine bakıldığında fiyat değişikliğine neden olan tek bent j bendi olmadığını, mahkemenin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davanın bir alacak davası olup, uyarlama davası olmadığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı incelemeye dayalı ve enerji konusunda uzman bilirkişiler tarafından tanzim edilmediğini, bilirkişi heyeti tarafından tanzim olunan raporda sözleşmenin hükümleri, sona erme şekli ve feshin hukuka ve sözleşmeye uygun olup olmadığı hususu değerlendirilmediğini, davacı yana 12.04.2017 tarihinde gönderilen ön bilgilendirme yazısı ve eki protokol ile mevcut piyasa koşulları dahilinde uygulanabilecek indirim oranı bildirilerek 31.05.2017 tarihi mesai saati bitimine kadar davacı yana teklif edilen birim fiyatın uygulanması konusunda onay verilmesi ya da başka tedarikçi ile anlaşma sağlanabilmesi yönünde iki ayrı seçenek sunulduğunu, davacı şirket yetkilisi … tarafından müvekkili şirkete gönderilen 28.04.2017 tarihli e-posta ile “12.04.2017 revize fiyat teklifi konulu mektubunuz tarafımızca uygun bulunmamış. kabul görmemiştir.yeni tedarikçi ile sözleşme imzalama yolu seçilmiştir.” denilmek suretiyle seçimlik hakkının yeni tedarikçi ile anlaşma şeklinde kullanılacağı açıkça beyan edildiğini, söz konusu mail içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere davacı yan seçimlik hakkını başka bir tedarikçi ile anlaşma şeklinde kullandığından ve bu hususu müvekkili şirkete yazılı olarak bildirdiğinden 31/05/2017 tarihi itibariyle sözleşmenin herhangi bir başka ihtara ya da ihbara gerek olmaksızın feshedilmiş sayılacağını ve çıkış işlemlerinin gerçekleştirileceğini kabul etmiş sayıldığını, bu noktada sözleşmenin 31/05/2017 tarihi itibariyle tarafların karşılıklı mutabakatı ile feshedildiğini, müvekkili şirketin davacı yanın portföyden elektrik piyasasına uygun olarak çıkışının yapıldığı tarihe kadar sözleşme üzerinde anlaşılan birim fiyat olan 0,1865.-tl/kwh üzerinden elektrik satışı gerçekleştirildiğini, bu çerçevede davacı yanın başka bir tedarikçi ile anlaşacağını bildirdikten sonra vekili kanalı ile ihtarname göndererek ve takiben dava açarak müvekkilden zararlarının tazminini talep etmesi TMK madde 2’de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık olduğunu, bilirkişi heyeti tarafından yapılan hesaplamadaki hatalara yönelik olarak ilk itiraz dilekçelerinde madde madde değinildiğini, fakat ek raporda bu hususlarda herhangi bir inceleme ya da değerlendirme yapılmadığını, hesaplamaların farazi olarak yapıldığını, doğru hesaplamanın yapılabilmesi için davacı yana ait tüketim veri ve endekslerinin dava dışı … A.Ş.’den celp edilmesi gerektiğini, davacı yanın dosyaya sunmuş olduğu belgeler tetkik edildiğinde haziran 2017-eylül 2017 tarihine kadar %7 iskonto uygulanırken, ekim 2017 tarihinden şubat 2018 tarihine kadar ise %3,1 iskonto uygulandığı tespit edildiğini, bilirkişi heyetinin sözleşmedeki %7’lik iskonto oranını esas alarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacının zarar ettiği kabul edilse dahi zararın sadece aktif enerji birim bedeli üzerinden hesaplanması gerektiğini, raporda “2007/7 dönem faturası itibariyle davacı şirketten TRT payı bedel tahsilatı yapılmadığından bu dönem ve sonrası itibariyle trt payı kalemi hesaplamalarda dikkate alınmadığı” şeklinde görüş verildiğini, bu noktada zarar hesabı yapılırken 2017/7 öncesi dönemde yani haziran 2017 faturada TRT payının da dikkate alındığı ve yine haziran 2017-şubat 2018 dönemi arası enerji fonu, belediye vergisinin de hesaplamaya dahil edildiği görüldüğünü, davacı yanın ticari defter ve kayıtlarında söz konusu faturaları gider olarak gösterip göstermediği ve KDV indiriminden yararlanıp yararlanmadığına dair bir inceleme ve değerlendirmede bulunmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava; davalının sözleşmeden kaynaklanan borcunu ifa etmemesi nedeniyle davacının uğradığı zararı tazmini talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında 01/03/2017 tarihinde 12 ay süreli olarak akdedilen sözleşme ile davalının davacıya 0,1865 TL/ kwh sabit birim fiyatı üzerinden enerji sağlama taahhüdü altına girdiği, davalının davacıya 12/04/2017 tarihinde gönderdiği teklif ile fiyatı %1 şeklinde revize etme zorunluluğu doğduğunu bildirdiği, ancak davacının davalıya 28/04/2017 tarihinde gönderdiği cevabi ihtarname ile revize teklifi kabul etmediği, akabinde üçüncü kişilerle yeni tedarik sözleşmesi imzaladığı, her iki sözleşmedeki birim fiyat farkları nedeniyle davacının fazladan 204.296,18 TL fazladan ödeme yapmış olduğu, fazladan yapılan ödemeden dolayı dava tarihi itibariyle davacının ayrıca 252,86 TL faiz talep edebileceğinin mütalaa edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 7/j maddesinde “Tedarikçi işbu sözleşmenin kurulmasından sonraki bir tarihte meydana gelecek mücbir sebeplerden ve diğer sebeplerden dolayı üretim, kaynak veya tedarik maliyetlerinde meydana gelebilecek artışları müşterinin satış fiyatına aynen yansıtma hakkına sahiptir. Aynı şekilde, işbu sözleşmenin kurulmasından sonraki bir tarihte enerji piyasalarında faaliyet gösteren kamu kuruluşları ve resmi makamlarca yapılacak düzeltmeler EPDK tarafından düzenlenen ilgili perakende satış tarifesinde doğrudan ya da dolaylı olarak tedarikçilerin aleyhine yapılacak düzeltmeler EPDK tarafından düzenlenen ilgili perakende satış fiyatı tarifesinde doğrudan ya da dolaylı olarak tedarikçilerin aleyhine yapılacak değişiklikler, yeni hukuki düzenlemeler, mahkeme kararları, doğabilecek vergi veya fonlar nedeniyle tedarikçi aleyhine bir durum oluşması halinde tedarikçinin ilgili bedelleri müşteriden tahsil etme hakkı mevcuttur. Tedarikçi, PMUM’un uyguladığı düzeltme kalemleri, PMUM fiyatları, kendisine PMUM tarafından fatura edilen diğer her türlü bedel ve/veya …, … ve dağıtım şirketi tarifelerinde meydana gelen değişiklikler nedeniyle meydana gelebilecek artışları müşteriye yansıtıp fatura edebilir.” hususlarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararlarında belirtildiği üzere; Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. 6098 Sayılı Yasanın 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Maddeye göre “uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilmektedir. Buna göre yapılan değerlendirmede sözleşme süresi de nazara alındığında, davalı tarafça uyarlama konusunun dava yoluyla ileri sürülmediği, davalının piyasa şartlarındaki değişikliği ileri sürerek belli bir süre sözleşme dışı daha yüksek birim fiyat uygulaması talebinin hem sözleşme hükümleri hem maddi hukuk hükümlerine nazaran haklı bulunmadığı, bilirkişilerin defter ve kayıtları inceleyerek sundukları raporun denetlenebilir nitelikte olduğu, KDV indirimi ile ilgili iddiaların sözleşmeyle ilgili olmadığı ve sonuca etkili olmadığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 13.955,47 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 3.500,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 10455,47 TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/02/2021