Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/762 E. 2019/704 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/762
KARAR NO : 2019/704
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :19/12/2018
NUMARASI : 2018/548 E – 2019/123 K
DAVANIN KONUSU: Adi Ortaklığın Feshi ve Tasfiye
TALEP : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 02/05/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili tarafından ,davalı aleyhine tarafların dava dışı …. Tic. San. Ltd. Şti nezdinde adi ortaklıkları bulunduğunu ileri sürerek adi ortaklığın tespiti fesih ve tasfiyesi talepli olarak açtığı davada, 11/06/2018 tarihli dilekçesi ile adi ortaklık malı olduğunu iddia ettiği davalı adına kayıtlı … İlçesi, … Mah., … Ada, … Parselde bulunan … nolu bağımsız bölümün 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, olmadığı taktirde “davalıdır” şerhi ile ayrıca davalının banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Mahkemece 08/01/2019 tarihli ara kararı ile, gelen tapu kaydına göre, tedbir talep edilen 4 nolu taşınmazın aynının dava konusu olmadığı, celp edilen sicil kaydına göre adi ortaklık olduğu ileri sürdüğü şirkette davalının halen bir ortaklığının bulunmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Davacılar vekili daha sonra verdiği 13/12/2018 tarihli dilekçesiyle de, ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş olup, mahkemece 19/12/2018 tarihli duruşmada verilen ara karar ile (08/01/2019 tarihinde gerekçesi yazılmıştır) “davacının ihtiyati tedbir talebinin 23/07/2018 tarihli ara kararı ile reddedildiği anlaşıldığından, 13/12/2018 tarihli talep bu karara itiraz niteliğinde olup, istinaf kanun yoluna tabi bulunduğundan ve ret gerekçesinde de bir değişiklik bulunmadığı ” gerekçesi ile davacılar vekilinin yerinde görülmeyen ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Sözkonusu ara kararını davacı vekili istinaf etmiştir.Mahkemeye sundukları dava dilekçesi ve ekindeki somut delillerle; tarafların dava dışı … Tic. San.Ltd. Şti’nde adi ortaklıkları bulunduğunun tespitine, taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, adi ortaklığın tasfiyesinden kaynaklanan davacılara düşen alacağın tasfiye memuru tarafından hesaplanarak ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesinin, aynı zamanda adi ortaklık malı olan ve tasfiyeye konu edilmesi gereken 4 numaralı bağımsız bölüme ihtiyati tedbir konulmasının talep edilmesine rağmen, tedbir talebinin reddedildiği, oysa ki müvekkili … ve davalı …’un tacir oldukları, bu hususu dosyaya tarafların birlikte ortağı olduğu davacı … Şirketinin ticaret sicil kayıtlarının doğruladığı, davalının dava dışı şirketteki hisselerini 17.08.2016 tarihinde sattığı, satış bedelinin davalının hesabına yattığı, davalının hisse devir bedeli olan bu parayı çektikten 12 gün sonra 29.08.2016 tarihinde adi ortaklık malı olan ve kaydına tedbir konulması talep edilen Çeşme’deki taşınmazı satın aldığı sabit iken, yerel mahkemenin tedbirin red gerekçesi olarak “dava dışı şirkette davalının ortak olmadığını” göstermesinin delillere aykırı olduğu, bu taşınmaz tarafların ortak olduğu şirketin hisse devir bedeli ile alınan adi ortaklık malı olduğundan tasfiyeye konu edileceği,müvekkili … ile davacı … şirketinde de yarı yarıya ortak olan ve aralarında husumet bulunan davalının bu taşınmazı devir etmesi halinde müvekkillerinin davalıdan olan alacaklarının tahsilinin imkansız hale geleceği, HMK 389. maddesinde düzenlendiği gibi tedbir verimesi şartlarının somut olayda gerçekleştiği ileri sürülerek, 4 numaralı bağımsız bölüme ihtiyati tedbir konulması veya taşınmazın kaydına davalıdır şerhi işlenmesi istenmiştir. İstinaf sebepleriye sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda,dosyadaki kayıt ve belgelere göre, davacılardan … Ltd. Şirketi’nde, gerçek kişi olan tarafların her ikisi de ortak iken, dava dışı … şirketi ile anlaşma yapıldığı , ancak taraflar arasında dava dışı … şirketi ile yapılacak bu ticaret için yeni bir sözleşme yapılmadığı ,bu işle ilgili olarak dava dışı (davalı …’ın münferit yetkili temsilcisi olduğu) … şirketi üzerinden işlemlerin yürütülmesinin kararlaştırıldığı ,ilerleyen aşamada … Şirketinin % 67 hissesinin 30/09/2016 tarihinde ve kalan %33 hissesinin ise 20/06/2017 tarihinde ticari anlaşma yapılan dava dışı … şirketi’nin ortağı olan … devredildiği anlaşılmaktadır.Davacı tarafça, hisse devri karşılığı … şirketinin hesabına yatırılan ancak tek yetkilisi olan davalı tarafından çekilen para ile tedbire konu edilen 4 no.lu bağımsız bölümün alındığı iddia edilerek,tapu kaydına tedbir konulması istenmektedir. Davacı tarafın iddiası, dava dışı … şirketi ile yapılan işle ilgili tüm parasal vs. işlemler için bu şirketin kullanıldığı, davacı şirket tarafından … şirketine para transferleri yapıldığı ,tarafların şahsi hesapları arasında da para trafiği yapıldığı , dolayısı ile bu şirkette davacıların da ortaklığının bulunduğu ve bu şirketteki hisselerin devrine ilişkin olarak davalının aldığı paranın da bu sebeple adi ortaklığa ait olduğu şeklindedir.Dosya içinde bulunan banka kayıtları, hisse devir sözleşmeleri ve tapu kaydına göre ,davalı …’ın, dava dışı … şirketindeki % 67 hisselerini dava dışı … şirketi yetkilisi …. noter devir senedi tarihine göre devretme tarihi 30/09/2016 olup, tedbir konusu yer ise tapu kaydına göre 29/08/2016 tarihinde alınmıştır. Hisse devir bedellerinin hesabına gönderildiği … Şirketi’nin ayrı bir tüzel kişilik olduğu gözetildiğinde, dava dışı şirketteki davalı hisselerinin devri sonucu şirket hesabına yatan para ile alındığı bu sebeple taşınmazın adi ortaklığa dahil olduğu iddiası ile tapu kaydı üzerine tedbir konulması talebi yönünden, mevcut delil durumuna göre, bu aşamada HMK nun 389. maddesinde yazılı şartların bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemenin tedbir talebinin reddine ilişkin kararında usul ve hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının ara karara yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1’maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir. Ayrıca, davalı şerhi konulmasına ilişkin talep, HMK 341. maddesinde sayılan, istinafa tabi bir hukuki koruma önlemi olmadığından, buna dair istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ara karara yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından mahsubu ile yeniden harç alınmasına yer olmadığına ve peşin harcın Hazineye irat kaydına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/05/2109