Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/663 E. 2021/199 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/663
KARAR NO : 2021/199
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/11/2018
NUMARASI: 2015/129 E – 2018/1146 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında abonelik sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketten haksız olarak tahsil edilen kayıp – kaçak bedeli, dağıtım, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve iletim bedeli, PSH ve bu bedeller üzerinden haksız olarak alınan KDV ve sair haksız kesintiler nedeniyle şimdilik 40.913,03-TL nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ve davalı arasında 02/05/2014 tarihinde sözleşme akdedildiğini, davaya konu faturala süresinde itiraz edilmediğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müşterilerden alınan fatura kalemlerinin EPDK tarafından belirlendiğini, tahsil edilen kalemlerden davalının sorumluluğu olmaması nedeniyle davanı husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, Yargıtay içtihatlarında da aleyhine hüküm verilen tarafların dağıtım şirketleri olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme,alınan bilirkişi ek raporunda davalı tarafın davacıdan mükerrerlik teşkil edecek şekilde KDV dahil edilmeksizin 25.463,23 TL tahsil ettiğini, yine bu bedel üzerinden EF + TT payı +BTV içresinde bulunan 0,08×25.463,23 = 2.037,05 TL nin de mükerrer olarak davacıdan tahsil edildiğini, bu uygulamanın EPDK kararlarına/uygulamalarına aykırı olduğunun belirtildiğini,6446 sayılı Kanunun 6719 sayılı Kanunla değişik 17.maddesi 10 fıkra hükmü ve Geçici 20. maddesi doğrultusunda bilirkişi ek raporu ile mükerrer olduğu tespit edilen kısım haricindeki talep miktarı yönünden davanın konusuz kaldığı, mükerrer olduğu tespit edilen toplam 27.500,28 TL yönünden davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle; “Davalı tarafça davacıdan mükerrer olarak tahsil edildiği 12/06/2018 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen toplam 27.500,28 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dava dilekçesi ile fazla talep edilmiş olan 13.412,75 TL ( 40.913,03 TL – 27.500,28 ) TL yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına “karar verilmiştir.Kararı katılma yoluyla davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir.Katılma yoluyla davacı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunun hedef kayıp kaçak oranlarına göre hesaplamalar yönünden eksik olduğunu, bölgedeki 2011-2014 yıllarına ait hedef kayıp kaçak oranlarına göre fazla yapılmış tahsilat olup olmadığı hesaplanmadığını, davalı tahakkuklarının hedef kayıp kaçak oranlarını aşmamak üzere yapılıp yapılmadığının, mükerrerlik gibi dikkate alınmasını ve bunları aşan tutarların tespit edilmesi gerektiğini, davacıdan fazla tahsilat yapan davalının davaya sebebiyet verdiğini, dava tarihindeki haklılığına karşın dava tarihinden sonra çıkan bir yasa nedeni ile dava konusuz kalmış olmakla, fark yönünden davanın konusuz kalmış olduğunu beyanla, kararın kaldırılması ile dava açmakta haklı olunduğundan yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesinde görülen davanın muhatabının EPDK olduğunu,davalının EPDK mevzuatı gereği tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettirmekte olduğundan dava konusu uyuşmazlık nedeniyle sorumluluğu bulunmadığını, tarifelerle belirlenen tüm bedellerin yasal dayanağı bulunmakta olup, lisans sahibi firmalar, bu düzenlemeler mülga oluncaya kadar uymakla yükümlü olduğunu, mahkemelerin yerindelik denetimi yapmak sureti ile EDPK tarafından tarife yolu ile belirlenen bedellerin başvuruculara iadesi durumunda hukuk düzeninin bozulacağını, başvurucuların yargı yolu ile elde edecekleri haksız kazanç yine tarifeler yolu ile maliyet unsurlarına yansımak suretiyle tüm tüketicilere yansıtılacak ve elektriğin maliyetinin ve fiyatının yükselmesine sebebiyet vereceğini, 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu 17/6-ç maddesinde dağıtım tarifelerinin; dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluştuğu belirtildiğini maddenin devamında ise kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesinin Kurulca belirleneceği ve tarifeler yoluyla tüketicilere yansıtılacağı ifade edildiğini, açıkça görüleceği üzere tüketici faturaları üzerinden yapılan bir hesaplama yöntemi bulunmadığını, dolayısıyla abonelerden mevzuata aykırı fazla bedel tahsil edilmesi veya mükerrerlik teşkil edecek şekilde bir uygulama yapılması mümkün olmadığını, kurul kararlarına uymakla yükümlü müvekkil şirketin onaylı tarifeler dışına çıkması da lisans iptaline kadar giden bir ceza ve yaptırım mekanizması sebebiyle söz konusu olmadığını, davaya konu bedellerin; ilgili mevzuatlar, EPDK karar ve tarifeleri uyarınca ulusal tarifenin uygulanması ve fiyat eşitleme mekanizması metodlarıyla tahsil edilmekte olduğu EPDK bilgilendirmesiyle teyit edilmiş durumda olduğunu beyan ederek, kararın bozularak vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini istemiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Bu bağlamda yapılan inceleme sonucunda; davada dava konusu edilen kayıp kaçak, dağıtım, PSH, sayaç okuma, iletim bedelleri olarak faturalara yansıtılan kısımların yasaya aykırı olarak yansıtıldığı ve hiç alınmaması gerektiği ileri sürülerek bu dava açılmış ise de davanın açıldığı 13/05/2016 tarihi itibarıyla mevzuatta değişiklik yapan 6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı yasaya ilave edilen hükümlerle, faturalara yansıtılan bu bedellerin maliyet unsuru olarak faturalara yansıtılmasının yerinde ve gerekli olduğu düzenlenmiş ve bu düzenleme eldeki davalara ve icra takiplerine uygulanacak şekilde geriye yürütülmüştür. Bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırılığı yolundaki muhtelif mahkemelerin yaptığı başvurular sonucunda, Anayasa Mahkemesince 2017 yılının Aralık ayında bu başvuruların reddine karar verildiği, dolayısıyla bunların maliyet bedeli olarak faturalara yansıtılmasının yasaya uygun olduğu, eldeki davalara da uygulanacağı kesinleştiğinden, davada, talebin sadece bu bedellerin hiç alınamayacağına ilişkin olduğu dikkate alınarak, taleple bağlılık kuralıda gözetilip, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasal değişiklik sebebiyle konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Somut olayda; davacı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun (EPDK) yürürlükte olan düzenleyici işlemlerine dayalı olarak davaya konu bedellerin alınmasının yasal olmadığını, bu bedellerin abonelerden alınamayacağının belirlendiğini ileri sürerek davayı açmıştır. Diğer bir anlatımla,kayıp kaçak bedelleri ile bazı vergilere ilişkin alınan bedellerin mükerrer tahsilat nedeniyle iadesi gerektiği yönünde bir iddiada bulunmamıştır.Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir.Yukarıda açıklanan gerekçeye binaen, davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, “Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca maktu vekalet ücretinin davalıdan taraftan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine” dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;A-Davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine,B-Davalının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 698,70 TL harçtan mahsubu ile fazla alının 639,40 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,3-Davacıdan alınan 59,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan 1.423,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6-Davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmesine yer olmadığına 7-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde iadesine,İstinaf incelemesiyle ilgili olarak;Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu 85,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/01/2021