Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/60 E. 2020/1368 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/60
KARAR NO: 2020/1368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2018
NUMARASI: 2016/1141 E – 2018/353 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın ortağı olduğu davacı … Ltd.Şti.’nin Mobilya söktöründe ”… Markası” ile Silivri ilçesindeki fabrikasında ticari faaliyetler gösterdiğini, 2001 yılında ekonomik ortamın bozulması nedeni ile şirketin finans kuruşları ve piyasa olan borçlarının ödemede zorlandığını, 4743 Sayılı Kanun kapsamında şirketin … Bankası, … Bankası A.Ş. ve … A.Ş.’ye olan borçlarının 06.12.2004 tarihli yapılandırma sözleşmesi ile yapılandırdığını, bu sırada davalı şirket ile görüşme yapıldığı, tarafların ”… Markası” altında faaliyet gösteren müvekkilinin borçlarının ödenerek sona erdirilmesi ve kar ortaklık kurulması konusunda mutabakata vardıklarını, bu kapsamda taraflar arasında 20.10.2007 tarihli sözleşmenin imzalandığı; sözleşme uyarınca müvekkile ait fabrikada kiracı olarak bulunan fabrikayı işleten dava dışı … Ltd.Şti. İle olan kira sözleşmesinin fesh edilerek davalı şirket ile yeni bir kira sözleşmesi imzalaması ve üretime davalı şirket üzerinden devam edilmesi, davacı şirketin yeniden yapılandırma sözleşmesi kapsamında yapılandırılan borçlarının davalı şirket tarafından ödenmesi davacı şirket ortaklarına ait gayrimenkullerinin icra dosyalarında gerçekleştirilecek satış ihalelerinin davacı şirket tarafından alınması ve bu gayrimenkulleri ortaklarca gösterilicek kişiler adına devredilmesi fabrika üzerindeki iopetek alacakları dolayısı ile yapılan takiplerdeki satış işlemlerine davacı şirket ve ortaklarının herhangi bir itirazda bulunulmaması ve satışa engel olunmaması ve icra takip dosyalarında ileri sürülebilecek her türlü itirazlardan feragat edilmesi fabrikanın icra dairesince satılarak davalı şirket adına tesçili üzerine davalı şirket tarafından şirket ortakları … ve …’a 250.000,00-USD’şer ödenmesi ve tesisteki üretimden elde edilecek karın %75’inin davalıya, %25’nin ise davacı …’a aidiyetinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşme kapsamındaki tüm edimlerinin yerine getirdiğini, kiralama sözleşmesinin Bakırköy … Noterliği’nin 25.10.2007 tarihli feshi ihtarı ile sona erdirilerek taraflar arasında aynı noterliğin 25.10.2007 tarihli kira sözleşmesinin düzenlendiğini, fabrikada kiracı olan önceki şirkette sigortalı çalışan işçilerin davalı şirkette çalışmaya başlayarak işyerini devrinin gerçekleştiğini, davalının sözleşme gereğince davacı şirketi … Bankası’na olan borçlarını ödeyerek banka alacağının davalı tarafından temlik alındığını, ancak davalının sözleşme gereğince ödemesi gereken 500.000,00-USD’yi ödemediğini, Finansal Yapılandırma sözleşmesi karşısında davacının … Bankası’na olan borçlarının davalı tarafından cüzi bir ödeme ile kapatıldığını, ancak sözleşmeye rağmen … A.Ş.’ye davalı tarafından ödeme yapılmadığını; davalının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapılan takipte davacı şirketinin … Markasının ihale yolu ile satın alarak üretimi devam ettiğini; taraflar arasındaki sözleşmenin asıl amacının davacı şirket borçlarının yapılandırarak ödenmesi ve elde edilen kar payının ödenmesi olmasına rağmen kar alacağının ödenmediğini ileri sürerek şimdilik 100.000,00-TL sözleşmeden kaynaklanan alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verlimesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin kiracı olarak faaliyet gösterdiği fabrikaya mal sahibi davacı şirketin borçları nedeni ile sürekli şekilde haciz gelmesi sebebi ile alacaklı … Bankası A.Ş. İle 14.01.2008 tarihli temlik sözleşmesinin düzenlenerek Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … , … esas ve İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyalarındaki alacakların temlik alındığını, fabrikanın Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile cebri icra yolu ile satıldığını ve müvekkilinin başka alıcı çıkmaması nedeni ile kiracı olduğu taşınmazı ihale yolu ile satın alındığını, müvekkilinin 06.12.2004 tarihli Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesinde herhangi bir taahhüdünün bulunmadığını, bulunmadığı gibi davaya dayanak yapılan 20.10.2007 tarihli protolonünün müvekkili tarafından imzalanmadığı, daha önce aynı protokol nedeni ile şirketin diğer ortağı tarafından açılan Bakırköy 8ATM’nin 2012/97 esas sayılı davasının red edilerek kesinleştiğini, davanın fotokopi belgeye dayalı olarak açıldığını, belgenin üretilmiş olmasının ihtamal dahilinde olduğunu, aslı ibraz edilmeyen fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılamayacağı gibi böyle bir belgenin yazılı delil başlangıcı dahi olamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; ” dava, 20.10.2007 tarihli protoklden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.Mahkememizce verilen kesin süreye rağmen davacı yan protokol aslını ibraz etmeyerek, protokol aslının davalı vekili Avukat …’de olduğunu ileri sürmüştür. Mahkememizce HMK.221. Maddesi gereğince 3. Kişiye muhtıra çıkarılmış, 3. Kişinin 06.11.2017 tarihli dilekçesi ile protokol aslının kendisinde bulunmadığını beyan etmesi karşısında protokol aslı elde edilememiştir. 1136 sayılı kanunun 36. Maddesi dikkate alınarak 3. Kişinin avukatlık mesleğini icra etmesi nedeni ile tanık olarak dinlenmesine gerek görülmemiştir. Davacı vekili, protokolün davalı şirket adına … tarafından imzalandığını ileri sürerek anılan kişinin imza yönünden isticvabını talep etmesi karşısında, …’ın 2011 yılında şirketteki payını 3. Kişiye devir ederek şirket ortaklığından ayrılması ve bu hususun şirket pay defterine işlenerek ticaret sicilinde ilan edilmesi karşısında anılan kişinin şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmaması karşısında HMK.’nın 170./1. Maddesi gereğince …’ın isticvap edilemeyeceği sonucuna varılarak davacı talebi red edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/9542 esas sayılı ilamında da belirtildiği üzere taraflar arasında düzenlendiği veya gönderildiği kanıtlanmayan fotokopinin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olamayacağı anlaşılarak isticvap edilmeyen …’ın tanık dinletilmesi talebininde reddine karar verilmiştir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2009/1443 esas, 13.Hukuk Dairesi’nin 2015/2446 esas, 23. Hukuk Dairesi’nin 2014/11026 esas, 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/9837 esas) yukarıda belirtilen Yargıtay ilamlarından da anlaşılacağı üzere fotokopi belgenin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmayacağı bu nedenle HMK.’nın 202. Maddesi gereğince tanık dinlenemeyeceği mahkememizce kabul edilmemiştir. Diğer yandan, aynı sözleşme kapsamında davacı şirketin diğer ortağı tarafından başlatılan takip üzerine davalının takibe itiraz ettiği, itirazın iptali sağlamak amacı ile Bakırköy 8.ATM’nin 2012/97 esas sayılı dava dosyasında temlik alan tarafından açılan davanın benzer gerekçeler ile reddine ilişkin kararın kesinleştiği, belirtilen kararın dosyadaki tarafların aynı olmaması nedeni ile kesin hüküm oluşturmamasına rağmen dosyamız açısından güçlü delil olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. sunucuna varılarak davacının kanıtlanmayan davasının reddine ilişkin aşağıdaki şekilde Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; red kararın hatalı, hukuka, dosya mevcuduna ve hakkaniyete aykırı olduğunu, tanığı alacağın ispatı için değil, protokolün gerçekliğini ispat için dinletmek istediklerini, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerin alacağı ispata yeter olduğunu, bunların başında davalı şirkete ait ve mahkemece celbedilen ticari kayıtların geldiğini, protokol aslının davalı vekilinde olduğunu, protokolün gerçekliğinin icra dairesi, noter, tapu dairesi, SGK gibi resmi kurum ve kuruluşlardan celbedilen belgelerle kanıtlanmış olduğunu, protokolün gerçek olduğunu gösterir 1 klasörden fazla belge bulunduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin sürecinin de bunun kanıtı olduğunu, Yargıtay 3,13,1 . Hukuk Dairelerinin emsal kararlarında fotokopi belge üzerinde inceleme yapılabileceğinin belirtildiğini, fotokopi belge yazılı delil başlangıcı sayılarak imza sahibinin isticvabının gerektiğini, davalının cevap ve ikinci cevap dilekçeleriyle çelişkiye düşmüş olduğunu, taraflar arasındaki yegane amacın müvekkili şirkete ait olan … markasının tekrar düze çıkarıp kar elde etme ve bu karı paylaşmak olduğunu, mahkemece güçlü delil kabul edilen dava dosyasında müvekkillerinin taraf olmadığını, red kararının davacı tarafın temyiz ettiğini, sonrasında temyizden feragat etmesinin taraflar arasındaki muhtemel uzlaşmayı gösterdiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında, adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik yönünden herhangi bir şekle tabi olmayıp, sözlü yapılan adi ortaklık sözleşmesi geçerli ise de, inkarı halinde bu ortaklığın varolduğunu ileri süren kişinin bu ortaklığı, uygulanması gerekli usul kuralları gereğince yasal sınır aşıldığından yazılı belge ile ispatı gerekir. Yerleşik yargıtay uygulamasında, 6100 sayılı HMK m. 202/2’ye göre bir belgeyi delil başlangıcı olarak kabul etmek için öncelikle belgenin kendisine karşı ileri sürülen kişi tarafından gönderilmesi veya verilmesi ya da düzenlendiğinin saptanmasının gerekli olduğu işbu yargılamada davalı tarafın o yönde bir kabulünün de söz konusu olmadığı, ayrıca aslı ibraz edilmeyip fotokopisi ibraz edilen ve diğer tarafça kabul edilmeyen fotokopi belge üzerinde imza ve yazı incelemesi yapılamayacağı gibi yapılmış olsa bile bu rapora itibar edilemeyeceği ve yine altındaki imzası inkâr olunan fotokopi belgenin yazılı delil başlangıcı kabul edilerek, bu belgeye dayanılmak suretiyle tanık dahi dinlenemeyeceği kabul edilmektedir. Buna göre davacının bu yöndeki istinaf itirazları yerinde değildir. Taraflar arasındaki kar payına yönelik ortaklık ispat edilmediğinden davacının diğer istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir. Uyuşmazlığın bu yönleri ve ispat edilmediği gözetildiğinde kararda bahse geçen emsal dosyada verilen red kararının delil olma durumu sonuca etkili değildir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/11/2020