Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/581 E. 2020/988 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/581
KARAR NO: 2020/988
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2014/388 E – 2018/683 K
ASIL DAVADA
BİRLEŞEN İSTANBUL 45. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2013/150 SAYILI DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 29/09/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Büyük İstanbul Otogarı içerisinde yer alan kuzey ve güney akaryakıt istasyonlarının tahsis hakkının, intifa hakkı sahibi … tarafından düzenlenen ticari işyeri tahsis belgesi ve intifa hakkı devir belgesi uyarınca, 05.05.2019 tarihine kadar … AŞ’ye verilmiş olup, …nin de kuzey ve güney akaryakıt istasyonlarında inşa edilmiş ya da edilecek olan tüm satış yerlerinin işletme haklarını müvekkiline devrettiğini ve müvekkili ile … arasında 30.10.2010 tarihli beş yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin de işletme hakkını devraldığı Büyük İstanbul Otogarı Kuzey ve Güney Akaryakıt istasyonlarının alt işletme hakkını davalı … Ltd. Şti’ye 24.12.2008 tarihli işletme sözleşmesi ile verdiğini, sözleşmenin 3.2.4 maddesi uyarınca davalı yanın Kuzey İstasyonu için aylık 40.000 TL, Güney İstasyonu için 20.000 TL kira ödemesi yapması gerekmesine rağmen 7 aydır kira ödemesi yapmadığını ve nakit satışlardan elde ettiği gelirin % 50′ sini de uhdesinde tuttuğunu, müvekkilinin hesaplarına aktarmadığını, taraflar arasındaki mevcut anlaşma uyarınca, müvekkili şirketin kredi kartı ile yapılan satışların % 50’sini davalı hesabına, davalının da nakit satışlardan elde ettiği gelirlerin % 50’sini müvekkili hesabına aktarmasının gerektiğini, akabinde müvekkilince keşide edilen ihtarname ile sözleşmenin feshedilerek 685.177,14 TL’nin ödenmesinin talep edildiğini, davalı yanın halen istasyonu işlettiğini, davalı yanın istasyondaki satış rakamları ile ilgili müvekkiline bilgi verilmediği gibi, tanklarda bulunan akaryakıtlara el koyduğunu belirterek, 685.177,14 TL’nin 30.05.2013 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dayandığı 24.12.2008 tarihli sözleşmenin taraflar arasında 12.03.2010 tarihli yeni sözleşme akdedilmiş olması nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini, müvekkili şirketin davacıdan 2.191.627,61 TL alacaklı olduğunu, bu alacağın vergilerden kaynaklandığını, davacının sözleşme ile yükümlendiği vergi ödemesini yerine getirmediğini, davacının herhangi bir zararının olmadığını, davacının lisans sahibi olması nedeniyle …nden akaryakıt alımının durmuş olduğunu, 28.05.2013 tarihi itibarıyle davacı yanın kendi tek taraflı iradesi ile taraflar arasındaki ticari ilişkinin durduğunu, müvekkilinin kira ödemelerini, … Aş. ile akdettiği kira sözleşmeleri kapsamında buraya ödendiğini, dolayısıyla müvekkilinin davacıya kira borcunun bulunmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleştirilen İstanbul 45. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/150 esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı yana borçlu bulunmayıp, tam tersine davalı yandan 2.191.627,61 TL cari hesap alacağının bulunduğu, gerek taraflar arasında geçerli olan 12.03.2010 tarihli sözleşmenin, gerekse öncesinde akdedilen tüm sözleşmelerin 05.05.2019 tarihine kadar geçerli olmak üzere akdedildiği, müvekkili şirketin davalı şirketten olan 2.191.627,61 TL cari hesap alacağı ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.034.512,96 TL sözleşmeden kaynaklanan vergi yükü alacağından ibaret toplam 4.226.140,57 TL alacağının, temerrüt (ihtarnamenin tebliğ tarihi 10.06.2013 tarihinden) itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı yandan tahsiline, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı ve hukuka aykırı olarak haksız şekilde feshedilmiş olması nedeniyle müvekkili şirketin, sözleşmenin feshedildiği tarih olan 28.05.2013 tarihinden, sözleşmenin bitim süresi olan 05.05.2019 tarihine kadar uğradığı 6 yıllık (fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik) 1.000.000,00 TL kâr kaybının, sözleşmenin feshedildiği tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı yanın dava dilekçesinde talepte bulunduğu alacak kalemlerinin öncelikle hangi sözleşmelere istinaden ileri sürüldüğünün açıklanmasının zorunluluk arz ettiği; Kuzey ve Güney Petrol İstasyonları davacı şirket tarafından müvekkili şirkete 22.12.2008 tarihli alt kira sözleşmesi ile kiralanmamış olsaydı, bu durumda akaryakıt istasyonlarını işletmek için elinde ruhsat bulunmayan davacı şirketin, bu akaryakıt istasyonlarının işletme hakkını elde edemeyeceği,bu sebeple tarafların akaryakıt istasyonlarını işletme hakkı bulunan müvekkili şirkete bu yeri 22.12.2008 tarihli alt kira sözleşmesi ile kiralamak suretiyle aynı zamanda müvekkili şirketin, … A.Ş. ile yapmış olduğu Bayilik Sözleşmesi gereğince bu petrol istasyonlarını işletme hakkına dolaylı olarak sahip oldukları, davalı tarafın dava dilekçesinde bahsettiği 12.03.2010 tarihli sözleşmenin her iki tarafça imzalanmış olmasına rağmen bu sözleşmenin hiçbir zaman yürürlüğe girmediği, 24.12.2008 tarihli işletme sözleşmesinin 3.2.4. maddesi gereğince davacı şirketin, davalı şirkete her iki akaryakıt istasyonunun işletilmesi amacıyla 60.000,00 TL ödemeyi kabul etmiş iken; davalı tarafın ibraz ettiği 12.03.2010 tarihli sözleşmenin 7. maddesi gereğince bu kez tam tersine müvekkili şirketin bu iki akaryakıt istasyonunun kira-işletme bedeli olarak davacı şirkete 60.000,00 TL ödemeyi kabul etmiş gözüktüğü, tarafların en son istek ve arzularının davacının huzurdaki davadaki iddialarının aksine 01.09.2012 tarihli ek sözleşme olduğunun açıkça görüldüğü; işbu ek sözleşme incelendiğinde taraflar arasındaki mevcut sözleşmeler gereği müvekkilinin “kiralayan sıfatını taşıdığı” davacı şirketin ise “kiracı sıfatını taşıdığı “nın belirtildiği, bahsi geçen ek protokolün “Protokolün konusu ve Gerekçesi” başlıklı 2. maddesi ile kiracı davacı şirket tarafından işletilen iki akaryakıt istasyonundaki kira pay oranlarının yeniden düzenlenmesinin amaçlandığı ve buna göre kira bedellerini ödeme yükümlülüğünün davacı şirkete ait olduğu; anılan ek protokolün 3. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere davacı şirketin kiracı sıfatını taşıdığı; 3. maddeye istinaden davacı şirketin kendi işletmesinde bulunan iki akaryakıt istasyonu nedeniyle elde ettiği gelirin %35 ‘ini müvekkili şirkete vermesinin kararlaştırıldığı, 01.09.2012 tarihli ek protokolün 4. maddesi ile tarafların geçerli olan sözleşmenin 24.12.2008 tarihli asıl sözleşme olduğunu açıkça belirttikleri, davacı yanın alacak taleplerinin, hiçbir zaman yürürlüğe girmemiş olan 12.03.2010 tarihli sözleşmeye dayanması nedeniyle bu taleplerin açıkça hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğu, müvekkili şirketin feshettiği sözleşmenin 24.12.2008 tarihli sözleşme olduğu; 12.03.2010 tarihli sözleşmeyi feshetmediklerine göre bu sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle tazminat istenmesinin de mümkün olmayacağı, davacı yanın yürürlükte olmadığını ve geçersizliğini iddia ettiği 24.12.2008 tarihli sözleşmenin feshi nedeniyle tazminat talep edebilmesinin mümkün olmadığını beyanla ,davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece ,yapılan yargılama sonunda , 1-Asıl davanın reddine , 2-Birleşen İstanbul 45 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/150 esas sayılı dosyasında: davacının davasının kısmen kabulü ile 2.033.751,83TL cari hesap alacağı, 2.034.512,96TL vergi yükünden kaynaklı alacak ve 2.321.880,00TL kar mahrumiyeti alacağı olmak üzere toplam 6.390.144,79TL’nin 26.06.2013 temerrüt tarihinden işleyecek değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte birleşen dosya davalısından tahsili ile birleşen dosya davacısına ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE karar verilmiştir. Sözkonusu kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı (birleşen dosya davalısı) … vekili istinaf dilekçesinde özetle, Mahkemenin görevsiz olduğunu ,taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, hasılat kirası sözleşmesinden kaynaklandığını, taraflar arasında iki adet akaryakıt istasyonunun işletilmesine yönelik kira sözleşmesi, bir adet işletme sözleşmesi, bulunduğu 22.12.2008 ve 12.03.2010 tarihli sözleşmelerin kira sözleşmesi olduğu, bu sözleşmede …’ın üçüncü kişiden kiraladığı taşınmazda kiracı olduğunu, müvekkil …’ in alt kiracı olduğu, iki kira sözleşmesinin yapılmasının sebebinin, iki akaryakıt istasyonun olması nedeniyle 2 farklı tarihte akaryakıt bayilik sözleşmesi yapılmış olmasından ve iki adet bayilik lisansı alınma zorunluluğundan olduğu, iki kira sözleşmesi yapılmasının Petrol Piyasası lisans yönetmeliğinden kaynaklanan zorunlulukk olduğunu,nitekim Kuzey İstasyonun Akaryakıt Bayilik İstasyonu lisansı alma tarihinin de 14.05.2010 olduğunu,her istasyon için ayrı lisans ve sözleşmenin zorunluluk olduğunu, …’in alt kiracı olarak kiraladığı yerleri 24.12.2008 tarihli işletme sözleşmesi ile istasyonların kullanım hakkını …’a teslim edildiğini, … şirketinin hasılat kiracısı olduğunu,müvekkilinin ise ürün kirasında kiraya veren sıfatında olduğunu, kiracının da burayı aradaki işletme sözleşmesi/ürün kirası sözleşmesi ile işlettiğini, bu nedenle kira sözleşmelerinin uyuşmazlıkla ilgisi bulunmadığını, taraflar arsındaki uyuşmazlığın ödenmeyen “hasılat kirası bedellerinden” kaynaklandığının da açık olduğunu, Uyuşmazlığın TBK 357 vd. düzenlenmiş “ürün kirası” ile ilgili olup buna göre çözümlenmesi gerektiği,taraflar arasındaki ilişkinin “kiracı/alt kiracı ve Ürün Kirası ” ilişkisinden kaynaklanması nedeniyle 6100 sayılı HMK 4/1.a maddesi gereği Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevili olduğunu, – -Taraflar arasındaki uyuşmazlıkda 24.12.2008 tarihli “işletme sözleşmesi”nin esas alınmalısı gerektiği ,mahkemenin taraflar arasında “adi ortaklık” olduğuna ilişkin gerekçesinin somut olaya uygun bulunmadığını, Mahkeme ve bilirkişilerin , dosya kapsamındaki sözleşmeleri ve delilleri eksik inceleme ile hatalı şekilde değerlendirip, hatalı sonuca vardıklarını , Taraflar arasındaki 24.12.2008 tarihli “ürün Kirası” sözleşmesininin esas alınması gerektiğini,kira sözleşmelerinde İspat yükünün kiracıya ait olduğunu,gelir kaybı hesabının gerçeği yansıtmamadığını,öncelikle bu hesabın yapılabilmesi için sadece … Şirketinin usulüne uygun tutulmuş ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğini,davacının gelir kaybını ispat etmesi gerektiğini, mahkemenin bu konuda alınan rapora karşı itirazları giderilmeden eksik inceleme ile hüküm kurduğunu,müvekkili şirketin ihtarnamede 24.12.2018 tarihli İşletme Sözleşmesini fesih ettiğini açıkça beyan ettiğini,oysa bilirkişi heyetini 12.03.2010 tarihli sözleşmeyi feshettiklerini kabul ederek hatalı sonuca ulaştığını,müvekkilinin fesih beyanına karşılık, hasılat kiracısının işyerini teslim etmediğini,sektör bilirkişisinin raporunun hatalı olmasına rağmen , mahkemenin buna göre hüküm kurmasının hukuka aykırı olduğunu,sektör bilirkişisinin, hangi uzmanlık ile sektör bilirkişi seçildiğinin anlaşılamadığını, … şirketinin asıl kiraya verene yeni bayilik için her hangi caba sarf etmediğini,. bir müracaatının da olmadığını, yoksun kalınan karın istenemeyeceğini, taraflar arasında “adi ortaklık” bulunmadığını, “ürün kirası” sözleşmesinin söz konusu olduğunu,bu nedenle kural olarak taraflar arasında adi ortaklığa ilişkin tasfiye kuralları uygulanamayacağını, buna rağmen mahkemenin bu ihtimale binaen heyetten istediği tasfiye işlemleri ve bilançosunun usulüne uygun yapılamadığını,birleşen davada davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek ,kararın ‘kaldırılmasını’, görevsizlik itirazları da dikkate alınarak , dosyanın görevli sulh hukuk mahkemesine gönderilmesini , aksi kanaat halinde ise, davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İstinaf eden davalı birleşen dosya davacı … A.Ş vekili dilekçesinde özetle; tarafların ilişkilerinin 2008 yılında başladığı ve İstanbul Esenler’de bulunan …’nda kuzey ve güneyde 2 adet akaryakıt istasyonunun işletilmesi için sözleşme yapıldığı, 22/08/2008 ve 24/08/2008 tarihli sözleşmeler ile işbu akaryakıt istasyonlarının faaliyete başladığı, bu sözleşmeler …’in elinde bulunan 05/05/2019 tarihinde bitecek olan EPDK akaryakıt ruhsatına dayandığı, istasyonların ruhsat süresi boyunca işletileceği, taraflar 12/03/2010 tarihinde değişen koşullar hususunda ve önceki sözleşmenin değişmeyen maddeleriyle yürürlüğe koyulduğu, daha sonra 01/09/2012 tarihinde ek protokolün imzalandığı, kar paylaşımında değişikliğe gidildiği, bütün bu sözleşmelerin ruhsat süresi boyunca istasyonların işletilmesi amaçlı olduğu, … tarafından müvekkili …’a 28/05/2013 tarihinde ulaşan ihtarname tebliğ edildiği, ihtarnamede 685.177,14 TL …’ın …’e borcu olduğu, uzun süredir ödenmediği, sözleşmenin … tarafından feshedildiği, bunun üzerine 03/06/2013 tarihinde … tarafından işbu asıl dava açıldığı , müvekkil şirkette yapılan mali incelemede …’ın …’e borçlu olmadığı, …’in …’a borçlu olduğu tesbit edildiğinden , bu sebeple 18/06/2013 tarihinde birleşen davanın açıldığı, … tarafından 11/02/2013 tarihli olduğunu iddia ettiği mutabakat metni sunulduğu, imzanın müvekkili şirket yetkilileri tarafından atılmadığının , alınan imza örnekleri ile mutabakat metnindeki imzaların tutmadığının bilirkişi heyeti raporuyla tespit edildiği, ve mutabakat metninin sahteliğinin kesinleştiği, …’in alacağı olmamasına rağmen sözleşmeyi haksız feshettiği, mahkeme tarafından verilen kararın eksik hükmedilen kar mahrumiyeti ve yanlış işletilen faiz yönünden hatalı bulunduğu, mahkemenin feshin haksızlığını kabul ettiği , fakat sözleşmeyi yanlış değerlendirerek 6 aylık kar mahrumiyetine hükmettiği, taraflar arasında imzalanan her sözleşmenin 05/05/2019 tarihi bitiş süresi olarak yazdığı, adi ortaklık olarak kabul edilse bile her sözleşmede süre bulunmasına rağmen belirsiz süreli olduğu yönünde hataya düşüldüğü, yapılan sözleşmelerin sürelerinin net olarak belirtildiği, belirli süreli sözleşmelerde yapılan haksız fesihlerde süre sonuna kadarki kar mahrumiyetine hükmedilmesi gerektiği, birleşen davada ticari faiz talep etmelerine rağmen yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğu ileri sürülmüş, kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesi istenmiştir. …nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Asıl dava; taraflar arasında aktedilen sözleşme gereğince işletme hakkı davacı birleşen dosya davalısı … firmasına ait olan … içerisinde yer alan Kuzey ve Güney akaryakıt istasyonlarının davalı birleşen dosya davacısı … firmasına kiralanmasına kira bedeli ile kar paylaşımından kaynaklı cari hesap alacağının tahsili istemine ilişkindir. Birleşen dava; taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden işletilen … içerisinde yer alan Kuzey ve Güney akaryakıt istasyonlarının işletilmesinden kaynaklı taraflar arasındaki cari hesaba istinaden oluşan cari hesap alacağı ile davacı birleşen dosya davalısının … firmasının sözleşme gereğince yükümlüğünde olmasına rağmen birleşen dosya davacısı tarafından ödendiği belirtilen vergi ödemesi alacağı ve sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedildiğinden bahisle kar mahrumiyeti talebine ilişkindir. Dava konusu taşınmazlar, İstanbul Büyük Otogarı No:… ve … kapı numaralı Kuzey Akaryakıt istasyonu ve Güney Akaryakıt İstasyonu dur.Taraflar arasında; 24.12.2008 tarihli sözleşme ile dava dışı … firması ile yaptığı akaryakıt bayilik sözleşmesine istinaden işletme hakkı davacı -birleşen dosya davalısı … firmasına ait olan istasyonların fiilen işletilmesine ilişkin olarak sözleşme akdedilmiş olup,bu sözleşme haricindeki 12.03.2010 tarihli sözleşme ile 01.09.2012 tarihli ek protokol bulunmaktadır.Davacı … firması vekili taraflar arasında geçerli sözleşmenin 24.12.2008 tarihli sözleşme olup, kendilerince bu sözleşmenin feshedildiğini, 12.03.2010 tarihli sözleşmenin hiç yürürlüğe girmediğini iddia etmiş, davalı birleşen dosya davacısı vekili ise; yürürlükte olan sözleşmenin 01.09.2012 tarihli sözleşme olduğunu savunmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgeler,sözleşmelerin kapsamları,ihtarname içeriği ve diğer delilleri göre ,mahkemece, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 24.12.2008 tarihli sözleşmeyle başladığı, 24.12.2008 tarihli sözleşmede her ne kadar kira bedelinden bahsedilmekte ise de; asıl olanın istasyonların fiilen davalı birleşen dosya davacısı … firması tarafından işletilerek gelirin paylaşılmasına ilişkin olup sözleşmede özellikle nakit satış gelirlerinin paylaşım oranlarınında düzenlendiği ,taraflar arasında TBK’nun 620 ve devamı maddelerde düzenlenen şekilde , istasyonun işletilmesine ilişkin olarak adi ortaklık sözleşmesi kurulduğunun kabulünde ve 24/12/2008 tarihli sözleşmeden sonra aktedilen sözleşmelerin bu sözleşmenin belli hükümlerinde değişiklik yaptığı dikkate alındığında , 2010 tarihli sözleşmenin 2008 tarihli sözleşmenin yerini aldığı açıkça hükümde yer almamasına rağmen iki sözleşmenin birarada uygulanması mümkün olmadığından ,daha az detaylı olan 2010 tarihli sözleşmenin ya 2008 tarihli olanın yerini aldığı yada açık hüküm olmadığından 2010 tarihli sözleşmenin açıkça düzenlemediği alanlarda 2008 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun kabulünde hukuka aykırılık görümemiştir.Bu sebeplerle,davacı tarafın,taraflar arasında , adi ortaklık ilişkisi değil ,işletme sözleşmesi -hasılat kirası kira bedeli ilişkisi olduğuna ilişkin iddiası ve istinaf sebebi yerinde görülmemiş ,buna göre göreve ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamına göre , taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisini düzenleyen sözleşmenin 24/12/2008 tarihli sözleşme olduğu, adi ortaklık ilişkisinin fesih tarihine kadar devam ettiği ve sözleşmenin davacı birleşen dosya davalısı … firması tarafından 28.05.2013 tarihinde feshedildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf yoktur. Her ne kadar sözleşmelerde bitiş tarihi 05/05/2019 tarihi olarak düzenlenmiş ise de ,Rekabet Kurulunun 12.03.2009 tarihli genel duyurusu ve Kurul kararları ile 18/09/2005 tarihinden sonra yapılan sözleşmeler bakımından sözleşme süresi ne olursa olsun yapıldıkları tarihten itibaren ilk beş yıllık süre boyunca muafiyetten yararlanılacağı, taraflar arasında yürürlükte olduğu kabul edilen 24/12/2008 tarihli sözleşmenin ,yukarıda açıklanan 5 yıllık süreye göre bitim tarihinin 24/12/2013 olduğu,ancak sözleşmenin fesih tarihi 28/05/2013 olmakla, sözleşmenin bitim tarihinden 6 ay erken feshedildiği anlaşılmaktadır. Anılan sözleşme fesih ile sonlandırıldığından ,bu durumda Türk Borçlar Kanununun 642. madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Ortaklık için yapılan tüm giderler, kar, zarar durumu değerlendirilmeden, ortaklığın dava tarihi itibariyle gerçek alacak ve borç miktarı tesbit edilmeden; davanın sonuçlandırılması doğru görülmemiştir.Bu durumda mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri (TBK’nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkemece ,04/05/2017 tarihli celsede taraflar arasındaki “adi ortaklık kurulduğu ihtimali nazara alınarak ” şeklindeki niteleleme ile , bilirkişilerden … tasfiye memuru olarak atanmış, tasfiye bilançosunun tasfiye memurunca hazırlanması istenmiştir.Aralarında ,tasfiye memurunun da bulunduğu bilirkişi kurulunun ,hesaplamalar ve tasfiyeyi de kapsar şekilde hazırlanan ek raporunun, Dairemizce de usulüne uygun ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla , bilirkişi raporu-tasfiye bilançosunun hükme esas alınmasnda usul ve hukuka aykırılık görülmemiştir. Buna göre ,asıl davada mahkemece alınan bilirkişi kurulu-tasfiye bilançosuna göre , mali incelemede davacının davalı tarafından kendisinden saklanan nakit alacağı ve cari hesap alacağı bulunduğu hususlarının kanıtlayamadığı, ayrıca kira bedellerinin dava dışı üst kiracıya ödendiği gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık görülmemiş,davacı tarafın asıl dava ile ilgili istinaf talebinin HMK 353-1-b-2 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir. Birleşen dava yönünden ileri sürülen taraf istinaflarının incelenmesiyle ,birleşen davada davacı taraf cari hesap alacağını, davalı adına ödediği vergi alacağını ve sözleşmeden kaynaklı kar mahrumiyetini talep etmiştir.Mahkemece alınan raporla da tespit edildiği üzere birleşen davada davacı … firmasının kanıtlanan cari hesap alacağının 2.033.751,83 TL olduğu, davalı … firmasının sözleşmeden kaynaklı vergi ödemelerinden sorumluluğu nedeniyle adı geçen firma adına ödediği vergilerden dolayı rücu edebileceği miktarın 2.034.512,96 TL olduğu tesbiti ile ,bu miktardaki taleplere hükmedilmiştir.Birleşen davada kar mahrumiyeti istemi yönünden, yukarıda da açıklandığı üzere,taraflar arasındaki adi ortaklığı düzenleyen temel sözleşme olan 24/12/2008 tarihli sözleşmenin , 5 yıllık sürenin bitim tarihinin 24/12/2013 olduğu,ancak sözleşmenin fesih tarihi 28/05/2013 olmakla, sözleşmenin bitim tarihinden 6 ay erken feshedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda ,davalı- birleşen dosya davacısının ancak 6 aylık kar mahrumiyeti talebinde bulunabileceğinin kabulü ile taraflar arasındaki karın paylaşımına ilişkin son olarak yapılan değişikliğe yönelik ek sözleşme geçerli olmakla, karın %65’inin birleşen dosya davacısına ait olacağı seçeneği esas alınarak mübrez raporda 59 ay kalan sözleşme süresine göre hesap edilen 22.831.820,09 TL kar mahrumiyeti üzerinden 2.321.880 TL altı aylık kar mahrumiyet üzerinden davalı birleşen dosya davacısının kar mahrumiyet talebinin ve diğer taleplerin de yukarıda açıklanan miktarlarda kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmakla, davalı- birleşen dosya davacısı ve birleşen dosya davalısı şirketlerin istinaf taleplerinin de HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı- birleşen dosya davalısı … Tic. ve davalı- birleşen dosya davacısı … A.Ş ‘nin istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Harçlar Yasası gereğince asıl dava yönünden alınması gerekli 54,40 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın ve birleşen dava yönünden alınması gerekli 436.510,80 TL. nisbi istinaf karar harcından peşin alınan 109.127,-TL harcın mahsubu ile bakiye 327.383,80 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcının ,davacı- birleşen dosya davalısı … Tic. ‘den alınarak Hazineye irat kaydına, Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 71,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye-fazla 17,40 TL istinaf karar harcının davalı- birleşen dosya davacısı … A.Ş ‘ye tlebi halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf eden taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/09/2020