Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/435
KARAR NO: 2020/1311
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2016/164 E – 2018/1016 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, herhangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 111.550,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiş, bilahare talebini 24/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 274.844,20 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “davalı tarafça düzenlenen faturalara; hedef oran üzerinden fazladan yansıtıldığı, bu durumda benimsenen bilirkişi ek raporu ile hedef oran üzerinden fazladan yansıtılan kayıp-kaçak bedelleri ve bu bedeller üzerinden alınan fonlar KDV dahil olmak üzere toplam 274.844,20 TL davacının alacaklı olduğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile 274.844,20-TL’nin dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvurusunda önceki savunmalarını tekrarla birlikte özet olarak; 6719 Sayılı Kanunun 21. hükmü ile 6446 sayılı Kanunun 17. maddesine eklenen 10. fıkrasında hükmüne göre mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu, bilirkişinin faturadaki kayıp bedelinin EPDK tarafından belirlenen Ulusal Tarifeye uygunluğunu denetlemekle görevli olduğunu, hedef oranların ise a hukuki yorum gerektiren başkaca bir konu olduğunu, bilirkişinin yorumunun hatalı olduğu gibi hukuki nitelikte olduğunu, kayıp kaçağa ilişkin birim fiyatı gösteren Ulusal tarifenin EPDK’nun düzenleyici işlemi olması nedeniyle uygulaması zorunlu olduğunu, kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini ve 6719 sayılı yasa değişikliğinden sonra davanın sonlandırılmayıp EPDK mevzuatına uygunluk denetimi yapılmış olması nedeniyle, bu durumun yasa değişikliği ile ilgisi olmaması nedeniyle; masraf ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir. HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu kayıp-kaçak bedelinin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı kayıp-kaçak bedelinin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir. Bu itibarla, davanın davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur. Her ne kadar, davacı vekili tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılması talep edilmiş ve mahkemece bu talep doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de davacının tahkikat aşamasında sunduğu dilekçe ve sözlü beyanları ile davasını dayandırdığı maddi vakıaları, dolayısıyla davayı değiştirmesine, davalı tarafça rıza gösterilmemiştir. Bu nedenle taleple bağlılık kuralı gereği dava dilekçesindeki taleplere göre değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken talep aşılarak hedef oranlara göre yerindelik denetimi yapılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/5200 E. – 2019/115 K.) Davalının, ıslah ile artırılan kısma nispi vekalet ücreti takdiri gerektiğine ilişkin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacının 6719 sayılı yasanın yürürlüğünden önce bu davayı açarak, kayıp kaçak bedellerinin alınamayacağını ileri sürdüğü gözetildiğinde, yargılama süresince de aynı iddiasını devam ettirerek, alınan bilirkişi raporu sebebiyle talebini arrtırmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davasında (HMK 107. maddesine göre açılan) bedel belirlenince, ıslaha gerek olmadan dava değeri arttırılabilir. Bu ıslah değildir, arttırılan kısmın harç tamamlama işidir. O halde; davacı talebini herhangi bir yasağa tabi kalmadan arttırabilir. Aslında dava başında belirli olmayan alacağın, belirli hale geldiğinde davacı tarafından arttırılması halinde, bu, yeni ve arttırılan tarihte açılan ilave bir dava değil, ilk başta açılan belirsiz alacak davasının, belirli hale gelmesi nedeniyle devamı niteliğindeki bakiye kısımdır. O nedenle, ilk başta açılan dava hükümlerine ve dava tarihindeki mevzuat, usul ve esaslarına tabidir. O halde; arttırılan, belirli hale gelen bakiye alacak talebine ilişkin davada, bedelin arttırıldığı tarih 6719 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra olmakla beraber, arttırılan kısmın, asıl davanın devamı niteliğinde olduğu, dava sırasında yürürlüğe giren yasayla kayıp kaçak bedellerinin maliyet unsuru olarak, değişik adlarla faturaya yansıtılmasının kabul gördüğü ve eldeki davalara uygulanacağı düzenlendiğinden dava bu sebeple konusuz kalmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmayacaktır. Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Davalının diğer kısma ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesiyle, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E, 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Bu itibarla, davalının istinaf başvurusunun kabulüyle HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak ” 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı lehine maktu vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesine” dair karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf talebinin kabulü ile, HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca karar kaldırılıp, yeniden esas hakkında; 1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 1.707,75 TL ve 2.986,00 TL’nin mahsubu ile fazla bakiye 4.639,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, 3-Davacıdan alınan toplam 54,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacının yaptığı toplam 974,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca 3.400,00TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 7-Tarafların yaptıkları delil/gider avans bakiyeleri varsa karar kesinleşince taraflara iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davalıya isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/10/2020