Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/42
KARAR NO : 2019/99
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/01/2018
NUMARASI : 2016/287 E – 2018/37 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/02/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı kurumlarda elektrik aboneliği bulunduğunu, davalı taraflarca düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında haksız olarak tahakkuk ettirilen bedellerin davacıdan tahsil edildiğini ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak 19.03.2016 – 31.12.2013 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olarak davalı … A.Ş’den 5.000,00 TL, 01.01.2014 – 19.03.2006 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olarak ….’den 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000 TL’nin T.C Merkez Bankası’nın kısa vadeli davalı krediler için uyguladığı en yüksek avans faiz oranında temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili ve Davalı …. A.Ş vekili cevap dilekçelerinde özetle, kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinde görülmekte olan davanın 05.10.2017 tarihli duruşmasına davacı vekilinin duruşma gün ve saatinden haberdar olmasına rağmen katılmadığı ve belgelendirilmeyen bir mazeret sunulduğu anlaşılmıştır.05.10.2017 tarihli duruşmaya katılan davalı vekillerinin davacı vekili tarafından sunulan mazeretin kabul edilmemesi gerektiğini belirterek dosyanın işlemden kaldırılmasını talep etmişlerdir.İlk derece mahkemesince 05.10.2017 tarihinde duruşma gün ve saatinden usulüne uygun bir şekilde haberdar olan davacı vekilinin sunduğu belgelendirilmemiş mazeretin reddine karar verilerek 6100 sayılı HMK 150. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince taraflar arasında görülmekte olan davanın 05.10.2017 tarihli duruşmasında dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini ve fakat aradan üç ayı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen dosyanın yenilenmeyip takipsiz bırakılmış olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 150/5 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilip, davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.Söz konusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle; dava konusu bedellerin hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, mahkemenin yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasını beklenmesine yönelik bekletici mesele yapılması yönünde talepte bulunmalarına rağmen davayı takip eden Av. …’in yurt dışında bulunması nedeniyle davacının mağdur edildiğini, davacının vermiş olduğu vekaletnamede başka avukatlar bulunmasına rağmen sadece tek bir avukata ulaşılamadı ve dava takip edilmedi diye haklı olarak açılan davanın aleyhe sonuçlanmasının hakkaniyetli olmadığını belirterek, davalıların davacıdan yıllarca kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında haksız bir şekilde tahsil ettikleri bedelleri iadesine yönelik davanın açıldığını, bu davanın açıldığı anda davacı tarafın haklı olması sebebiyle davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin ve davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesinin usul ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili her ne kadar istinaf başvuru dilekçesinde davayı vekil olarak takip eden Av. …’in yurt dışında bulunması nedeniyle davacının mağdur edildiğini ileri sürmüşse de dava dilekçesinde Av. … ile birlikte istinaf yolu başvurusunda bulunan Av. …’in kendi isminin de bulunması ve ilk celseye de kendisinin katılması sebebiyle dosyanın birden fazla avukatla takip edildiği anlaşılmakla davacı vekillerince takip edilmeyen dosyanın işlemden kaldırılmasında usule ve yasaya aykırılık bulunmadığını, dosya işlemden kaldırıldıktan sonra da üç ayı aşkın bir süre boyunca dosyayı yenilememelerinin yasa değişikliği nedeniyle dosyayı bilerek sürüncemede bıraktıklarını gösterdiğini, huzurdaki davanın takipsiz bırakılması nedeniyle usulden reddedildiğini belirterek davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; usulüne uygun bir şekilde davet edilmiş olduğu halde taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf yokuluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez (HMK m.150/2). Başka bir deyişle duruşmaya gelmeyen tarafın bildirdiği mazeret kabul edilmezse gelen tarafın talebiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bir tarafın duruşmaya gelmemesi halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin açıklamalar davasını vekil aracılığıyla takip eden tarafın vekilinin duruşmaya gelmemesi hali için de geçerlidir. Eldeki davada davacı vekili usulüne uygun bir şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar olmasına ve davacı davada birden fazla vekil tarafından temsil ediliyor olmasına rağmen 05.10.2017 tarihinde yapılan açık yargılamaya davacı ve vekillerinden birinin katılmaması ve geçerli bir özrü belgelendirmeyen bir mazeret sunulması, davalı tarafın da mazeretin reddini talep etmesi neticesinde davacı tarafça davanın takipsiz bırakılması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi usule ve yasaya uygundur. Bununla birlikte davacı vekili Anayasa Mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması yönünde talepte bulunduklarını ancak mahkemece bu konuda karar verilmeden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği belirtilmişse de davanın takipsiz bırakılması ve dolayısıyla dosyanın işlemden kaldırılması yönünde karar verilmesi durumunda mahkemece usule ilişkin bir tespit kararı verildiğinden mahkemece dosyanın esasına ilişkin bir karar verilemeyeceğinden mahkemece verilen karar bu bakımdan da usule ve yasaya uygundur. Zira dosyanın işlemden kaldırılmasını gerektiren hallerden birinin gerçekleştiğini tespit eden mahkemece bu yönde bir karar verilmemiş olsa bile dosyanın işlemden kaldırılmasını gerektiren hallerden birinin gerçekleştiği anda dosya işlemden kaldırılmış sayılır (Baki KURU, Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 2015, s. 482). Kaldı ki, davacı tarafça ileri sürülen bekletici meselenin esasını teşkil eden muhtelif mahkemelerin konuya ilişkin başvuruları da 28/12/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nce reddedilmiştir.HMK’nın 150. maddesi uyarınca dosyayı işlemden kaldırılmış olan bir davayı üç ay içinde yenileyebilir. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar sürenin dolduğu gün itibariyle açılmamış sayılır. Bu üç aylık süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkemece re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Eldeki davada dosyanın işlemden kaldırılma tarihi olan 05.10.2017’den itibaren üç ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen davacı tarafça davanın yenilenmemesi ve davanın takipsiz bırakılması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usule ve yasaya uydundur. Ayrıca davacının vekalet ücreti yönünde istinaf sebebinin incelenmesinde ise, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği durumlarda yargılama giderleri davacıya yükletilir (HMK m. 331/3). Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin “davanın açılmamış sayılması başlıklı” 7/1. maddesine göre; “Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise, tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre, hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez” Bu itibarla; mahkemece, somut davada, ön inceleme tutanağı imzalamasından sonra, karar verildiği, kararın usule ilişkin bir karar olduğu görülmekle, davada kendini vekille temsil ettiren davalılar yararına ortak ret sebebiyle tek bir vekalet ücreti olarak tarifede yazılı 2.180,00 TL maktu vekalet ücreti takdir edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacının buna dair istinaf talebi de yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/02/2019