Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/360 E. 2020/2049 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/360
KARAR NO : 2020/2049
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2018
NUMARASI : 2014/339 E – 2018/424 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirketin 17/05/2004 tarihinde bir protokol yaparak birlikte enerji sektörüne yönelik olarak çözüm oluşturma ve bu çözümün satış ve pazarlaması yolunda işbirliğine gittiğini, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete cari hesap kayıtlarında görülen 47.020,36 TL alacağın ödenmesinin ihtar edildiğini, verilen süre içinde borç ödenmediğinden borçlunun temerrüde düştüğünü ve bahse konu sözleşmelerin her ikisinin de müvekkili şirket tarafından feshedildiğini, müvekkili şirketin fesih keyfiyetini davalı şirketin zararının oluşmaması hususunu gözeterek data veri aktarımını ve yeni sisteme geçin için yaklaşık bir ay kadar süre vererek kullandığını ve bu kapsamda 01.09.2009 tarihinden geçerli olmak üzere sözleşmeleri müvekkili şirket tarafından fesholunduğunu, protokol kapsamında davalının ilk yatırım bedelinin %25’lik kısmını üstlendiğini, bu bedeli de teminat mektubu karşılığında müvekkili şirkete ödediğini, davalı şirketin sorumluluğunun ilk yatırım bedeli ile sınırlandırıldığı halde davalının sözleşme hükümlerine aykırı olarak teminat mektubunu haksız olarak paraya çevirdiğini ileri sürerek munzam zarar, mahrum kalınan kar, cezai tazminat,maddi ve manevi tazminat alacağı ve rücu hakları saklı kalma koşuluyla 62.500 USD’nin teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihten itibaren (04.09.2009) hesaplanacak yasal faiziyle birlikte müvekkili şirkete nakden ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkili şirket ile davacı firma arasında akdedilmiş olan 17/05/2004 tarihli protokol kapsamında davacı tarafın iş bu protokolün 3. Maddesinde tanımlanmış olan yükümlülüklerini üstlendiğini, müvekkili şirketin haklı nedenlerle feshettiği ve davacı yana yapmış olduğu 62.500 USD meblağlı avans ödemesinin iki ayrı ihtara rağmen iade edilmemesi nedeniyle uhdesinde bulunduğu banka teminat mektubunu nakde tahvil etmek suretiyle alacağını tahsil ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; “taraflar arasında mahkememizin 2011/277 Esas sayılı dosyası üzerinden davalı tarafından aynı sözleşme dahilinde cari hesap alacağından kaynaklı davacı … tarafından başlatılan icra takibine karşı menfi tespit istemine dayalı açmış olduğu davanın redde sonuçlandığı ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, iş bu kararla davalının sözleşmeden kaynaklı herhangi bir menfi zararının bulunmadığının kesin hükümle ortaya konulduğu, öte yandan huzurdaki dava yönünden temel uyuşmazlık konusunun davalı …’in sözleşmeyi fesih iddiasının haklı olup olmadığının tespiti noktasında toplandığı, davacının yazılım programını oluşturduğu ve bu programı 2006 yılında davalı şirkete teslim edildiği, programın davalı taraf iştiraki tarafından kullanıldığı, davacının verilen hizmetler kapsamında düzenlenen faturalara istinaden cari hesap kayıtlarında görünen 47.020,36 TL alacağın tahsili amacıyla icra takibine giriştiği, davalının ise Üsküdar …. Noterliği’nin 28 Mayıs 2009 tarihli … yevmiye no’lu ihtarnamesiyle davacının protokolün dördüncü maddesinde yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediği ve sözleşmenin amacına ulaşma imkanı kalmadığı gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini beyan etmiş ise de bu iddiayı destekler mahiyette dosyaya somut bir delilin sunulmadığı, bu itibarla davalının protokolü fesih iradesinin haklı ve kabul edilebilir nitelikte olmadığı, protokolün 4 c maddesince yatırım katılma payının teminatı olarak verilen kesin ve süresiz teminat mektubunun nakde çevrilmesinin de bu bağlamda hukuka uygun bulunmadığı” gerekçesiyle davanın kabulü ile, 62.500-USD’nin 04/09/2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4a maddesi uyarınca kamu bankaları tarafından USD cinsine uygulanan 1 yıllık en yüksek mevduat faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; mahkemenin protokol ve dava konusu alacağı hatalı değerlendirdiğini, dava konusunun … Ve … Arasında 17.05.2004 tarihinde imzalanmış olan protokol olduğunu, bu protokolle enerji sektörünün özelleşmeye başladığı ve doğalgaz dağıtım bölgelerinin ihalelerinin yoğun yaşandığı bir dönemde, sektördeki teknik altyapı eksikliği nedeniyle tarafların bir sinerji yaratma gayesiyle bu işbirliğini yaparak, sektördeki fırsatlardan yararlanmayı hedeflediklerini, müvekkilinin söz konusu çözümün oluşturulması için düşünülen yatırımın % 25’ini karşılamakla yükümlü olduğunu ve söz konusu yatırım bedelinin ödendiğini, … taahhütlerinin teminatı olarak söz konusu yatırım bedelinin teminatı olarak 62.500 USD tutarında teminat miktarını müvekkili şirkete teslim ettiğini, huzurdaki davaya konu 62.500-USD ‘lik teminat mektubunun, müvekkili şirkete İşbirliği Protokolü’ne konu çözüm paketini en geç Eylül 2004’e tamamlayıp ve satış ve pazarlama faaliyetlerini yürütmek yönündeki açık taahhütlerinin teminatı olarak verildiğini, bu taahhütlerin yerine getirilmediğini ve protokol ile amaçlanan işbirliğinin gerçekleşmediğini, yatırım yapılması amacıyla verilen avansın iade edilmesi gerektiği hususunda şüphe bulunmadığını, yerel mahkemenin bekletici mesele yaptığı diğer sözleşme ile huzurdaki davaya konu protokole konu yükümlülüklerin birbirleri ile ilgisi bulunmadığını, bekletici mesele yapılan ve gerekçeli kararında da dayanak gösterilen dava dışı … Tic. A.Ş. (“…”) ile Davacı arasında aynı mahkeme nezdinde görülen 2011/277 Esas sayılı dosyaya konu Sözleşme ile huzurdaki davaya konu Protokol’ün amaç ve yükümlülükleri arasında farklılıklar bulunduğunu, buna rağmen mahkemece Palmet Manitoba tarafından açılan ilgili davanın reddedilmesi ve sonrasında Yargıtay tarafından onanması ile işbu huzurdaki davada müvekkilinin herhangi bir menfi zararının olmadığına kanaat getirerek protokolün feshedilmesinin haksız olduğuna karar verdiğini, oysa, 2011/277 Esas sayılı davaya konu, Entegre Bilgi Yönetim Sistemi ve Hizmetleri Çözümü Sözleşmesi ile davacının yazılım üretmeyi taahhüt ettiğini ve fakat bu yazılımı entegre çalışır vaziyette üretemeyince dava dışı … şirketinin maruz kaldığı menfi zararın tahsili için ilgili davanın açıldığını, bu bakımdan tarafların 2011/277 Esas sayılı davaya konu sözleşmeden doğan yükümlülükleri ile huzurdaki davadaki protokolden doğan yükümlülükler arasında esas itibariyle herhangi bir bağlantısı bulunmadığını, her iki davanın gerek tarafları gerekse amaçlarının farklı olduğunu, huzurdaki dava protokolün ihlali nedeniyle açılmışken 2011/277 Esas sayılı davanın sözleşmenin ihlali nedeniyle açıldığını, mahkemece 2011/277 Esas sayılı dosyanın nihai sonucu beklenmek istendiyse de kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının mezkur davaya konu yazılımı üretmiş olduğunun kabul edilmesinin huzurdaki davaya konu protokolün yapılış amacı olan satış pazarlama faaliyetlerinin de gerçekleştirildiği anlamına gelmediğini, protokolde çözüm paketinin en geç eylül 2004’de tamamlanmış olması ve mayıs 2004 içerisinde çözümün finansal modüllerinin PALMET ile paylaşılması şeklindeki sürelerin amacının bu olduğunu, amacı yatırım işbirliği olan bir protokolde kararlaştırılan yatırım gerçekleştirilememiş ise, taraflardan birinin verdiği ve kullanılmamış olan avansın iade edilmesi gerektiğini, davacının protokoldeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkili şirketin 26.05.2009 tarihli… yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve amacına ulaşma ihtimalinin kalmaması nedeniyle protokolü feshettiğini ve protokol gereği ödenmiş olan yatırım bedelinin iadesini talep ettiğini, yerel mahkeme gerek davacının beyanını gerek ise defterlerini incelerken üçüncü kişilere satış yapılıp yapılmadığını dahi incelemediğini, 2012/277 esas sayılı dosya incelendiğinde, davacının …’yı 13.10.2006 tarihinde kabule davet ettiği, ancak sözleşmeye konu yazılımın 26.02.2007 tarihinde hala tamamlanamadığının sabit olduğunu, davacının protokol uyarınca herhangi bir satış yapamaması ve bu durumun belli bir süre devam etmesi neticesinde müvekkilinin protokolü feshettiğini, feshin haklı olduğunu, müvekkilinin ödediği yatırım miktarının iade edilmesi için teminatı paraya çevirdiğini, müvekkil Şirket defterleri incelendiği zaman da söz konusu çözüm modelinden herhangi bir kar elde edilmediği ve defterlerde yer almadığının görüleceğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava; taraflar arasında yapılan 17/05/2004 tarihli enerji sektörüne yönelik olarak çözüm oluşturma ve bu çözümün satış ve pazarlaması yolunda işbirliği yapılmasına dair protokolün feshedilmesinden sonra davalı tarafça protokol kapsamında verilen teminat mektubunun haksız şekilde paraya çevrildiği iddiasıyla açılan alacak talebine ilişkindir.Dosya kapsamından, mahkemece bekletici mesele yapılan:İstanbul 33. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/277 E-2014/75 K sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda “…sözleşme hükümleri gereği, davalının üzerine düşen edimleri sözleşmede belirtilen şekilde yerine getirdiği, bu amaçla kendisine bildirilen hususlarda sözleşme konusu yazılımın hazırlanması yönünden üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği, ancak davacı tarafın sözleşmenin ifası sırasında kapsam dışı yeni isteklerinin ve değişikliklerinin süreklilik göstermesi, sistemin çalışması için gerekli parametlere ait değerlerin sisteme girilmemiş veya eksik girilmiş olması, davacı tarafın sabit personel istihdam etmemesi, değişen personelin farklı isteklerde bulunup, hazır yapının üzerinde sık sık değişiklik yapılmasının olumsuz etkiler doğurduğu, davacı tarafın yazılımda eksik olduğunu belirttiği ve tüm tarafların katıldığı keşifte teknik bilirkişilerce bizzat yapılan gözlem ve uygulamalar neticesinde sonuç olarak 7 konu üzerinde toplanan eksikliklerin sistemde bulunmadığı, bu hususların davacı bilgisayar sistemleri üzerinde istenilen şekilde çalışmakta olduğu, açıklandığı üzere yazılımın sözleşmede belirtilen şekilde ve istenen hususları taşır hale gelmesinde oluşan gecikmeye davacının yukarıda belirtilen kusurlu ve ihmali davranışlarının sebebiyet verdiği, bu sebeple davacının oluştuğunu iddia ettiği menfi zararından davalının sorumlu olduğu hususunun tüm dosya kapsamına göre ispatlanamadığı ” gerekçesiyle menfi tespit taleplerinin reddine karar verildiği, kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.Buna göre yapılan değerlendirmede, taraflar arasında kesinleşen dava dosyasında yapılan protokolde kararlaştırılan işlerin tamamlandığı, yazılımın sözleşmede belirtilen şekilde ve istenen hususları taşır hale gelmesinde oluşan gecikmeye davacının yukarıda belirtilen kusurlu ve ihmali davranışlarının sebebiyet verdiği, davalının bu durumun aksin ikanıtlayamadığı nazara alındığında mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararın mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 6.271,71 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 5.068,11 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.203,60 TL’nindavalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/12/2020