Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/336 E. 2019/235 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/336
KARAR NO : 2019/235
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2017
NUMARASI : 2015/1017 E – 2017/1309 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/02/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;elektrik abonesi olan davacı hakkında davalı tarafça 09.07.2008 İle 10.09.2014 elektrik tüketim dönemlerinde düzenlenen faturalarda %2 TRT payının yansıtılıp tahsil edildiğini, bu bedelin 5784 sayılı Elektrik Piyasası ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 11. Maddesiyle 3093 sayılı Kanunun 4/c maddesine aykırı olarak tahsil edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere %2 TRT payı için şimdilik 10.000,00 TL’nin reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde,usuli itirazları ile birlikte sözleşme gereği tahsil edilen tutarların istirdadının istenemeyeceğini, 4628 sayılı kanun ve 6446 sayılı kanunların elektrik tarifelerinin oluşturulması hususunda Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulunu (EPDK) yetkilendirdiğini ve kurulun çıkarttığı yönetmelik, tebliğ, karar ve ikincil mevzuatlarla tarifelerin düzenlendiğini, kurul kararlarının Danıştay tarafından iptal edilmedikçe tüm gerçek ve tüzel kişiler için bağlayıcı olduğunu, müvekkili ve diğer lisans sahibi şirketlerin kurul kararlarını uygulamamalarının lisans iptaline kadar varan yaptırımları olduğunu, dava dilekçesinde sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının yerinde olmadığını, dava konusu edilen Kayıp Kaçak Bedeli, İletim Bedeli, Dağıtım Bedeli, TRT Fonu Bedeli ve KDV ile dava konusu olmayan diğer kalemlerin EPDK düzenlemesi gereği olduğunu ve mevzuata uygun olarak tahsil edildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda özet olarak; huzurdaki davada, davacının yanılgılı değerlendirmesi ile, Organize Sanayi Bölgelerinin katılımcıları için temin ettikleri enejiye ilişkin olarak TRT payından muaf tutulduğu iddiasına dayanarak haksız tahsil edilen TRT payının iadesinin talep edildiğini, OSB’lerin TRT payından muaf olmadığına yönelik Yargıtay içtihatlarının, huzurdaki davanın ikame edilmesinden önce verildiğini, mahkeme gerekçesinde işbu bedelin kayıp, kaçak, dağıtım, iletim bedeli gibi değerlendirilmiş olup bu gerekçenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı TRT payından muaf tutulduğu iddiasıyla talepte bulunmakta olup, bu talepler davanın açıldığı tarihte de haksız ve dayanaksız olduğundan davanın esastan reddi ile karar kaldırılarak lehe nispi vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesini istemiştir.Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen %2 TRT payı adı altında alınan ücretin iadesi talepli alacak istemine ilişkindir.Konuya ilişkin Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığı 2016/22350 E. 2018/9297 K.sayılı kararında; “Davada; davacının elektrik alımına ilişkin davalı ile 01.08.2013-30.07.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere yaptığı enerji satış sözleşmesine dayalı olarak, davalı tedarikçi tarafından düzenlenen faturalarda TRT payı olarak tahsil edilen ve TRT kurumuna intikal ettirilen bedellerin, sözleşme, yasa ve yönetmeliklere aykırı tahsil edildiği ileri sürülerek; iadesi talep edilmektedir.Taraflar arasında elektrik alımına ilişkin bir sözleşme bulunduğu, sözleşme gereği davalının fatura düzenlediği, fatura içeriğinde TRT payı da gösterildiği ve fatura bedelinin davacı tarafından davalı şirkete ödendiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. TRT payı ile ilgili 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 4/C maddesinde 26.07.2008 tarihinde 5784 sayılı yasanın 11.maddesi ile yapılan değişiklikten önce, davacı OSB ve davalı tedarikçi şirket tarafından TRT payı ödendiği hususunda da bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, 26.07.2008 tarihinde 5784 sayılı yasanan 11.maddesi ile, 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunun 4/C maddesinde yapılan değişiklikle; Organize Sanayi Bölgelerine, tedarikçi şirketlerden satın aldıkları elektrik bedelleri için TRT payı ödeme muafiyeti getirilip getirilmediği noktasındadır.Uyuşmazlığın çözümünde, öncelikle, yasal mevzuat ve bu mevzuat değişiminin incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.Davanın yasal dayanağını oluşturan, 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kuıumu Gelirleri kanununun 4/C maddesinin, değişiklik yapılan 26.07.2008 tarihinden önceki şeklinde; “(Değişik: 06.07.1999 tarihli 4397 sayılı Kanun) Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. ve Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. ile bu kuruluşların dışında kanunla elektrik üretimi ve iletimi tesisleri kurmaya ve işletmeye, dağıtım ve ticaretini yapmaya yetkili kılınan diğer kurum, kuruluş ve işletmeler nihai tüketiciye satılan enerjiden elde edilen gayrisafi satış hasılatının (Katma Değer Vergisi hariç tüm fon, vergi ve payları dahil) %3.5 oranı tutarındaki payı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler” şeklinde düzenlenmiştir. Maddedeki % 3.5 oranı 23.02.2003 tarih ve 25029 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile de %2 olarak değiştirilmiştir. Maddenin düzenlenmesine göre, Elektrik üreten, dağıtan ve ticaretini yapmaya yetkili kılınan kurum ve kuruluşlar ve işletmeler “nihai tüketiciye” satılan enerjiden elde edilen gayrisafi satış hasılatının %3,5 oranı tutarındaki payı TRT kurumuna intikal ettireceklerdir. Bu nedenle de, davacının (nihai tüketici/serbest tüketici olarak) satın aldığı elektrik için; tedarikçi şirketler, satış hasılatından ve satın alan ve katılımcısına satan davacı OSB tarafından ise, hasılat üzerinden (tedarikçi şirketin yatırmış olduğu pay miktarı mükerrerliği önlemek için düşülerek kalan tutar ) bu dönemde ayrı ayrı yatırılmış bulunmaktadır.3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun 4/C maddesi, 26.07.2008 tarihinde değişiklik yapılarak;”(Değişik; 26.07.2008, 5784 sayılı yasanın 11.maddesi) Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin yüzde ikisi tutarındaki payı (Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fon ve paylar ile benzeri kesintiler hariç) faturalarında ayrıca gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler. Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.11.09.2014 tarihinde yayınlanan 6552 sayılı yasanın 144.maddesinin (ğ) fıkrası ile de; 3093 sayılı Kanunun 4.maddesinin (c) fıkrasının 2. cümlesi “Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz. Hükmü” yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır.6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 13.maddesinde; Organize Sanayi bölgelerinin faaliyet, işlem ve yetkileri düzenlenmiş olup, Organize sanayi bölgesi tüzel kişiliği, katılımcılarının elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla tüketim miktarına bakılmaksızın Serbest tüketici sayılacağı belirtilmiştir. Organize Sanayi Bölgelerinin Elektrik Piyasası Faaliyetlerine ilişkin yönetmeliğin 15.maddesinde de; “Serbest tüketici hakkını kullananlar dışındaki katılımcılarının kullanımına sunulan elektrik enerjisi ve/veya kapasite için uygulanacak OSB elektrik enerjisi bedeli sadece elektrik enerjisi teminine ilişkin maliyetleri içerir ve katılımcılara doğrudan yansıtılır.” denilmektedir.Aynı yönetmeliğin, 19.maddesinde de; ” tahsilatına aracı oldukları tüm vergileri ve kanuni kesintileri katılımcılara hitaben düzenleyecekleri faturalarda ayrı olarak gösterir.” hükmüne yer verilmiştir. Davacı OSB ,katılımcıları için temin ettiği elektrik bakımından davalı tedarikçi Şirketin elektrik abonesi olup,kanun gereği serbest /nihai tüketici konumundadır.Zira, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1.maddesinde “perakende satış”, elektriğin tüketicilere satışı; “Tüketici” elektriği kendi ihtiyacı için alan serbest ve serbest olmayan tüketiciler olarak tanımlandığından OSB ler katılımcıları için satın aldıkları elektrik bakımından serbest / nihai tüketicidirler . (Davacı OSB’nin, katılımcılarıyla olan ilişkisi; bir binada şantiye aboneliğinden, bağımsız bölüm maliklerinin süzme saat vasıtasıyla yararlanması biçimine benzemektedir.)Kanun hükmünü yorumlama yöntemlerini genel olarak üç ana grup altında toplamak mümkündür. Bunlar; deyimsel (Lafzi), tarihsel ve amaçsal yorum yöntemleridir.Deyimsel yorum yöntemi (lafzî yorum) denilen bu yorum yönteminde, kanunun mantık ve deyim bakımından anlamını araştırmak esastır. Kanun metninde kullanılan kelimelerden, o hükmün ne anlama geldiği saptanmaya çalışılır. Burada yorum yapılırken kanunun metni ile bağlı kalınır ve metin dışına çıkılmaz.Tarihsel yorum yönteminde, kanun koyucunun iradesinin araştırılması esastır. Bu yapılırken, kanunun hazırlık çalışmalarına, komisyon ve Meclisteki konuşmalara, tartışmalara ve kanunun gerekçesine bakmak ve bunlardan yararlanmak gerekmektedir.Amaçsal yorum yönteminde, kanunlar uygulandığı zamanın gereklerine ve anlayışına göre yorumlanırlar. Kanunlar yorumlanırken, kanun metni yanında, kanunun amacını ve özellikle zamanın ihtiyaçlarını ve devrin anlayışını da gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Bu yorum yöntemi uyarınca, kanunların statik yapısı ile hayatın dinamik gerçekleri arasındaki çelişkiyi gidermek hâkimin görevi kabul edilmektedir. 22.02.1997 gün ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da Amaçsal Yorumun nasıl yapılacağı izah edilmiş olup bu kararda belirtildiği üzere, Kanun yorumu, kanun metninin anlamıdır ve ruhudur. Bu ruh kanun kuralının izlediği gayeden çıkarılır. Buna gai (amaçsal ) yorum ve kanun kuralının amacına göre yorumu denilir. Bir kanun hükmünün yasaya konuluş amacına aykırı sonuç doğuracak şekilde yorumlanması, hukuk ilkelerine ve yasanın hem sözü ve hem de özü ile uygulanmasını öngören TMK’nun 1.maddesine uygun olmaz. Bu aşamada, TRT Gelirleri Kanunu’nun 4/C maddesinde (26.07.2008 tarihinde) yapılan değişiklikte geçen “Organize Sanayi Bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz” şeklinde ifade edilen hükmün yorumlanması zarureti bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen ve görülmekte olan davada yorumlanması gereken cümlenin tek başına değil, kanun maddesinin bütünü, gerekçesi, bu maddeye ilişkin meclis tutanakları, madde hükmüyle getirilen yükümlülüğün önceki ve sonrası uygulama şekli ve ilintili olduğu tüm yasal düzenlemeler ve elektrik alımıyla ilgili EPDK tarafından çıkartılan yönetmelik ve kararlarının ve tüm bu hususta yapılan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmek suretiyle yorumlanması gerekmektedir. 26.07.2008 tarihinden önce 4/C maddesinde yapılan değişiklikten önce, TRT payı , elektriği tedarik eden firmalar tarafından nihai tüketiciye satışı yapılan enerjiden elde edilen gayri safi satış hasılatından ( kdv hariç tüm fon , vergi ve paylar dahil ) %3.5 oranı (daha sonra %2 ) tutarındaki payı TRT kurumuna intikal ettirilmekteydi. Bu TRT kurumuna intikal ettirilen TRT payı tedarikçi firma tarafından tüketicilerle yapılan aralarındaki sözleşme hükümlerine göre yansıtılabilmekte ve en son tüketen üzerinde bırakılmaktaydı. İkili sözleşmelerle tedarikçiden TRT paylı olarak elektriği satın alan OSB ler de katılımcıları olan firmalara TRT payınıda enerjinin maliyetine dahil ederek katılımcılarına satışını yapmakta ve ayrıca OSB olarak elektrik bedeline ilave ettikleri dağıtım bedeli , iletim bedeli gibi maliyet unsurlarınında ilavesiyle satışını yapıp; alım maliyeti dışında kalan fark gayri safi satış hasılatı üzerinden de TRT payını ödeyip, katılımcı firmalara sonuçta yansıtarak elektrik faturalarına dahil etmekteydi. Uygulamada, OSB ler tarafından gayri safi satış hasılatı üzerinden hesaplanan TRT payının mükerrer olmaması için; tedarikçi firmanın gayri safi satış hasılatı üzerinden hesaplayarak TRT ye intikal ettirilen tutar, … toplam bedel üzerinden hesaplanandan mahsup edilerek, kalan bakiye tutar …. tarafından TRT ye intikal ettirilmiştir. Zaten, düzenlenen faturalar ile kurumlar arasında yapılan yazışmalardan da anlaşılacağı üzere; …, söz konusu TRT paylı enerji bedelini aralarındaki sözleşmeler ve Kanun gereği satıcı firmalara fatura karşılığında ödediği gibi, 2008 yılı kanun değişikliğinden önce TRT payı ödemesine ilişkin matrahın içinde “iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller de” bulunduğundan, bu bedellerle ilgili olarak katılımcılarına fatura düzenlemekte ve ayrıca TRT kurumuna da beyanname düzenlemek suretiyle satılan elektrik üzerinden TRT payı ödemekteydi. Davacı (…), hem satıcı(tedarikçi) şirkete satın aldığı elektrik bedeli için düzenlenen faturada gösterilecek olan TRT payını kendisine yansıtılmış haliyle , hem de nihai tüketici sayılan katılımcılarına dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi olarak yaptığı elektrik satışından TRT payı hesaplanarak TRT kurumuna ödemede bulunması durumunda mükerrerlik söz konusu olacağından, bu hususun düzeltilmesini üst kuruluşlardan talep etmiştir. Nitekim 3093 sayılı Kanunun 4/C maddesin de değişiklik yapan 5784 sayılı Kanunun 11. maddesi ile; “…Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz.” şeklindeki değişikliğin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmeleri sırasında (TBMM Genel Kurul 23. dönem 2. Yasama yılı 127. Birleşim 08.07.2008 tarihli görüşme tutanağı) Yürütme organınca bu değişikliğe niçin gerek duyulduğu “…burada verginin de bu şekliyle dublikasyonunu önlemek açısından özellikle Organize sanayi bölgelerinin dağıtım hakkı kazandıktan sonra ,elektrik dağıtımında , alırken ödediği TRT payını müşterisine intikal ettirirken aradaki farktan TRT fonu alınıyordu .Bu kanun tasarısının kanunlaşmasıyla beraber bu alınmamış olacak ….” denilerek, bu düzenlemenin amacının, tedarikçilerce, (OSB lerin elektrik alımı sırasında) TRT payının faturada gösterilerek tahsil edilmesiyle, TRT ye intikal ettirileceğinden; OSB lerin TRT paylı olarak satın aldıkları ve katılımcılarına yansıttıkları bedel (ve bu bedele ilave edilen iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller )üzerinden yeniden mükerrer olarak TRT payının alınmasına engel olunmak olduğu açıklanmış bulunmaktadır. Yapılan kanun değişikliği ile de, Anayasanın 73.Maddesi kapsamında vergi benzeri mali yükümlülük ( Dolaylı vergi benzeri ) olan TRT payının tahakkuk ve tahsilindeki bu karışıklığa son vermek istenmiştir. Değişiklik içeren (4/C Md.) Maddenin 1.Cümlesinde Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişilerin TRT payı matrahından “iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller” çıkartılmakla birlikte, elektrik enerjisi satış bedelinin %2’si tutarındaki payı faturalarında ayrıca göstererek, bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettireceği vurgulanmış bulunmaktadır. İkinci cümlesinde ise , Organize Sanayi Bölgeleri tüzel kişiliklerinin, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo- Televizyon Kurumuna ayrıca pay yaptırmaması gerektiği hususuna işaret edilmiştir. Davacı (OSB), maddenin 1.fıkrasıyla getirilen düzenleme ile, nihai tüketici (Serbest Tüketici) olarak aldığı elektrik bedeliyle ilgili, davalı tedarikçinin faturasında gösterdiği TRT payını ödeyecek, katılımcılarına yansıtacaktır.İkinci fıkra hükmü gereğince de, değişiklik öncesindeki gibi ayrıca bir beyanname düzenleyerek kendisinin katılımcılarına yaptığı satış bedeli ile alış bedeli arasında oluşan fark tutarı üzerinden 2. defa mükerrer olarak TRT payı hesaplayıp TRT kurumuna yatırmayacaktır. Böylelikle katılımcılarına yapılan satış bedeli içinde bulunan TRT payı dışında OSB lerin ayrıca 2. defa (kanundaki ifadesi ile “ayrıca “) TRT payı ödemesi yapmaları önlenmiş olmaktadır. Dolayısıyla, yasa koyucunun ikinci fıkrayı düzenlemekteki amacı; davacı OSB’leri TRT payı ödemekten muaf tutmak değil, katılımcılarına satış işlemini TRT payından istisna tutarak TRT paylı olan enerji bedeli ve bu bedele ilave edilen tutarlar üzerinden mükerrer olarak TRT payı ödemesinde bulunulmasının ve beyanname verilmesi gerekliliğinin önüne geçilmesine, yukarıda bahsedilen uygulamadaki karışıklığın giderilmesine yöneliktir. Nitekim, bu 4. Maddenin C fıkrasının 2. cümlesinin, Lafzi yorumla, hiç amaçlanmadığı halde uygulamada OSB lerin tamamen TRT payından muaf olduğu izlenimi uyandırır şekildeki yoruma müsait olduğu görülerek, 11.09.2014 tarihli R.G. de yayımlanan 6552 sayılı kanunun 144. maddesi ile (Kanun değişikliği gerekçesinde de bu fıkranın uygulanmasına ilişkin hukuki ihtilafların ortadan kaldırılmasının amaçlandığı da belirtilerek) kaldırılmıştır. Somut olayda; dağıtım lisansı sahibi olan davacı (OSB), Serbest Tüketici olarak dava konusu dönemde, tedarikçisi davalı şirketten katılımcıları için satın aldığı elektrik bedeli için, bu satış karşılığı düzenlenen faturalarda gösterilen TRT payını; 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun 4/C maddesi gereğince, davalı tedarikçiye ödemekle yükümlüdür. Yasa değişikliği ile, davacı OSB için, satın aldığı elektrikten dolayı bir muafiyet veya tedarikçiden elektrik satın alınması işleminde TRT payından istisna getirilmediğinden; dolayısıyla, davacının, davalı tedarikçi şirkete elektrik satın alınması sırasında faturada gösterilen TRT payı ödemesinde hukuka aykırılık bulunmadığından; ödenen paranın geri istenilmesi de söz konusu olamaz.Dava dilekçesinde, elektrik satın alınması sırasında düzenlenen faturada gösterilen TRT payının satıcı /davalı tedarikçi şirkete ödenen (tedarikçi tarafından ise TRT ye intikal ettirilen ve davacı OSB tarafından ise yönetmelik hükümlerine göre katılımcısına elektrik satışı sırasında enerji maliyet bedeli içinde yansıtılan) dışında elektriğin katılımcılara satışı sonrasında satış bedeli üzerinden “ayrıca” TRT kurumuna aynı enerji için 2. defa- mükerrer- olarak TRT payı ödemesi yapıldığı, beyanname düzenlendiği veya fazladan ödeme de bulunulduğu iddia edilmediğine göre, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de iade talebinde bulunulamaz.O halde, mahkemece; davacının, 3093 sayılı Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun 4/C maddesinde, 26.07.2008 tarihinde yapılan değişiklikle, kendilerine (OSB lere ) TRT payı ödemesinden muafiyet getirildiği iddiası yanılgılı yoruma dayalı olup, bu değişiklikle getirilen düzenlemenin lafzi , tarihsel yorumuna göre ise , davacının bu iddiasında haklı olmadığı kabul edilerek; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 2008 yılındaki yasa değişikliği ile davacıya TRT payından muafiyet getirildiğinden bahisle, yazılı şekilde davanın kabulüne ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” denilmektedir.Emsal nitelikteki yerleşik Yargıtay kararları kapsamında, somut davada, mahkemenin 6719 sayılı yasa kapsamında değerlendirme yaparak davanın konusunun kalmadığına ilişkin kararı usul ve hukuka uygun bulunmamıştır.Mahkemece davacının 3093 sayılı Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun 4/C maddesinde, 26.07.2008 tarihinde yapılan değişiklikle, kendilerine (OSB lere ) TRT payı ödemesinden muafiyet getirildiği iddiasına dayalı talebinin 3093 sayılı özel yasa kapsamında, bu konudaki deliller toplanarak ve gerekirse bilirkişi incelemesi yapılarak değerlendirilmesi ve bu özel yasa kapsamı karar gerekçesinde tartışılması gerekirken, 6719 sayılı davadaki taleple ilişiği olmayan yasa kapsamında gerekçelendirilip hüküm kurulduğu görülmekle, davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkeme kararının kaldırmasına, bu eksikliğe uyularak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca karar kaldırılıp yeniden yargılama yapılmasını temin için dosyanın ilk derece mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/02/2019