Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/303 E. 2020/347 K. 16.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/303
KARAR NO : 2020/347
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI : 2016/542 E- 2018/319K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 16/03/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Organize Deri Sanayi Bölgesi Aydınlı – Orhanlı Mevkii – Tuzla I İstanbul adresinde kurulu … OSB 3. Fiber – 33 nolu tesisatlar ile ilgili olarak davalı şirketlerin abonesi olduğu, davalı taraflarca Nisan 2013 / Nisan 2014 elektrik tüketim dönemlerinde düzenlenen faturalarda haksız olarak Kayıp Kaçak Bedeli, İletim Bedeli, Dağıtım Bedeli, PSH Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli vs. yansıtılıp tahsil edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00TL ve Nisan 2013 / Aralık 2013 döneminde toplam 430.246,40 TL Enerji Fonu ve bu bedelden alınan KDV’nin avans faizleriyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; elektrik faturalarında yer alan kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararının tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin istenemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmişlerdir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davacı vekili ve davalı … A.Ş vekilince istinaf edilmiş olup, davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle, u dosyada aınan bilirkişi raporu ile benzer davalarda alınan bilirkişi raporlarında müvekkili OSB’den enerji fonu alınamayacağı, alınanın da iade edilmesi gerektiğinin tesbit edildiğini,bu sebeple aksi yöndeki kararın kaldırılması gerektiğini beyan ve talep etmiştir.Davalı …A.Ş vekili istinaf dilekçesinde özetle,müvekkili şirketin, müşterilerine yürürlükteki mevzuat gereği olarak elektrik dağıtım sürecindeki tüm maliyet ve hizmet bedellerini, kayıp-kaçak bedellerini tahakkuk ettirdiğini ,yine mevzuat gereği tahsil ettiği bu bedelleri dağıtım firmalarına aktardığını ,ancak davacı şirketin bir Organize Sanayi Bölgesi olarak dağıtım hizmetini kendi iç santrallerinden sağladığı için davacıya fatura edilmiş herhangi bir kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma bedeli bulunmadığını ,zira davacı tarafından sunulan faturalardan da görüleceği üzere faturadaki maliyet ve hizmet bedelleri arasında kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma bedellerinin “0” olarak gözüktüğünü , mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ,ayrıca davacı tarafça sadece kayıp kaçak ve diğer dağıtım bedelleri değil “enerji fonu” bedelinin iadesinin de talep edildiğini , Enerji Fonu bedelinin mevzuatının 6446 sayılı Kanun’la bir ilgisi bulunmadığını ,dolayısıyla 6119 sayılı Kanunla Enerji Fonu bedeli ile ilgili geriye dönük bir mevzuat değişikliği olmadığı, Enerji Fonu Bedelinin iadesi talebiyle ilgili davanın da reddine karar verilmesi gerekirken, bu talebin de kayıp kaçak bedeli davasının içinde eritildiğini ileri sürmüş, kararın kaldırılmasını istemiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedeller ile enerji fonu katkı bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; davacı tarafça talep edilen Kayıp Kaçak Bedeli, İletim Bedeli, Dağıtım Bedeli, PSH Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli vs. bedeller yönünden, yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile iptal davaları açılmış ise de , 28/12/2017’de Anayasa Mahkemesi bu konudaki muhtelif mahkeme başvurularını reddetmiş olup, Anayasa Mahkemesince anılan yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hükmü iptal edilmediğinden davalı tarafın bu bedelleri maliyet unsuru olarak talep edebileceği hususu kesinleşmiştir.Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin, Kanunun 17/06/2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş, dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bundan başka, dava devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrimenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece esas hakkında; “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu sebeple ,mahkemece bu bedeller ile ilgili talepler hakkında bu şekilde karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık görülmemiştir.Davalı tarafın bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı ve davalı tarafların Enerji Fonu ile ilgili istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ;3291 sayılı yasanın 2. maddesi 4. fıkrasında “Organize Sanayi Bölgesi tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin ayrıca katkı payı yatırmaz” ibaresinde tedarikçiden enerji alırken, enerji fonunun dahil olup olmadığı hususu yasa metninde açıkca belli değildir. Ayrıca katkı payı alınmaz ibaresi mevcuttur. Davacı OSB, dava konusu yapılan enerji fonu yönünden, kendisi enerji tedarik ederken, enerji fonu ödemeyeceğini, muaf olduğunu ileri sürmekte ise de; bundan, tedarikçisinden, katılımcılarına enerji temini için enerji alırken, enerji fonundan muaflığı anlamını çıkartmamak gerekir. Yasa, “ayrıca katkı payı yatırmaz” ibaresini kullanmaktadır. Dolayısıyla bu düzenleme, OSB, ayni enerjiyi katılımcılarına verirken, mükerrer enerji fonu tahsilini önlemek adına yapılan bir düzenleme olup, OSB’nin, tedarikçiden temin ederken, enerji fonundan muaflığı anlamına gelmemektedir. Benzer düzenleme TRT payı yönünden de mevcut olup, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin kararları ile TRT payından da muaf olmadığı kabul edilmektedir. Bu nedenle enerji fonu yönünden de davanın konusunun kalmadığına ilişkin mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuş olup,tarafların bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, dava konusu bir kısım faturalarda, o dönemlerde şeffaflık olmadığından faturaların içeriğine gizlenerek ve dahil edilmek suretiyle bu bedellerin yansıtıldığı anlaşılmakla, davalının, faturalara dahil etmediğine ilişkin istinaf sebepleri dinlenebilir ve kabul edilebilir görülmemiştir. Bu sebeplerle ,kararda usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmakla, davalının ve davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının ve davalı …A.Ş’nin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL nin davacı ve davalı … A.Ş ‘den ayrı ayrı alınarak Hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı ve davalı …A.Ş üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/03/2020