Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/270 E. 2021/236 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/270
KARAR NO: 2021/236
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2017/346 E – 2018/592 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/02/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/482 Esas sırasına kayıtlı dava dilekçesinde özetle; davalının merkezi Almanya da bulunan … adli tavuk ürünleri odaklı hızlı yemek zincirinin Türkiye’deki kurucularından biri olduğunu, müvekkilinin 2014 yılının Ocak ayında davalı ile tanıştığını ve kurucusu olduğu şirket hakkında bilgi ve deneyimleri hakkında görüştüğünü, davalının müvekkiline “merkezi ABD olan … adlı hızlı yemek zincirinin Türkiye mümessilliğinin bazı diğer ortakları ile birlikte kendisinde bulunduğunu, Türkiye’deki faaliyete başlanmamış olmasına rağmen markanın tüm ticari haklarının alındığını, faaliyetlere başlamak için tüm operasyonu üstlenecek bir ortağa ihtiyaç duyduklarını” ifade ettiğini, ortak olma şartlarını görüştüklerini, davalı müvekkiline 60.000,00 Amerikan Doları karşılığında … Türkiye’nin haklarının %50 sine sahip olabileceğini beyan ettiğini, müvekkilinin bu bedelin 1/3’üne tekabül eden 42.500,00 TL tutarında ödemeyi yaptığını, banka yolu ile yapılan ödemenin açıklamasında … TR ortaklık avansı (20.000,00 USD Karşılık) şeklinde yazıldığını, müvekkilinin ödeme sonrasında gerekli işlemlere başlaması için davalı ile defalarca kez görüştüğünü, ancak herhangi bir sonuç alamadığını, ilgili şirketin yöneticileri ile görüşüldüğünde davalının yasal ve sözleşmesel hakkı olmadığının öğrenildiğini, yapılan görüşmeler ve çekilen ihtarnameye rağmen ödenen bedelin iade edilmemesi nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla, itirazın iptali ile takibin devamını, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesi özetle; ticaret kanununda düzenlenen ticari nitelikteki ortaklık ilişkisinden kaynaklandığını, tarafların tacir olduğunu, davanın Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, davacı tarafın bakiye ödemenin yapılmaması ve bunun sonuçları hakkındaki beyanlarının yanlış ve eksik olduğunu, davacının20.000 USD karşılığı 42.500,00 TL ödedikten sonra bakiye taahhütlerini yerine getirmediğini ve müvekkilinin … şirketi ile olan ilişkisini sonlandırmasına sebep olduğunu, davacının bu davranışının müvekkiline büyük zarar verdiğini, temsilcilik hakkının kaybına yol açtığını, davacıya “… ile yapılan anlaşma gereği yapacağı ödemeleri tamamlaması, vazgeçtiği takdirde yapılan ödemelerin iade alınamayacağı gibi sözleşmenin fesih edilerek Türkiye temsilciliğinin kaybedileceği” hususunun defalarca hatırlatıldığını, müvekkilinin gönderdiği mail yolu ile “bakiye ödemenin 31/12/2014 tarihine kadar tamamlamasının gerektiği, aksi takdirde sözleşmenin … tarafından fesih edileceği”nin bildirildiğini, ancak davacının ödeme yapmadığını, davacının anlaşmış olduğu edimleri yerine getirecek maddi olanaklara sahip olmadığını, bakiye ödemesini yapamayacağını müvekkilden sakladığını, iş başladıktan sonra işletmeden elde edeceği gelirler ile bu ortaklığı oluşturabileceği düşüncesi ile müvekkilinin temsilciliğini kaybetmesine sebebiyet verdiğini beyanla davacının davasının reddini savunmuş, karşı davasında ise; davalının karşı dava dilekçesinde davacının yerine getirmediği edinimlerden dolayı müvekkili tarafından … firmasına ödenmiş ve iade alınamamış bulunan 60.000 USD’nin % 50 ortaklık oranına isabet eden 30.000 USD bölümünden ödenen 20.000 USD’nin mahsubu ile 10.000,00 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsilini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir. İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/482 Esas, 2017/88 Karar nolu dosyası üzerinden yapılan değerlendirme sonucu; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, ticari ilişkiden kaynaklandığı, tarafların tacir olduğu ve ticari bir iş yapmak için bir araya geldikleri, uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Karar istinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmiş, davacı vekilinin süresi içindeki gönderme talebi üzerine dosya tevzien İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/346 Esas sırasına kaydedilmiştir.İlk Derece Mahkemesince; asıl davada yönünden; ” Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulmamış olması nedeniyle davacı yanca yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin mümkün olduğu” gerekçesiyle “davacının davasının kabulüne, ancak alacağın tespiti yargılama faaliyeti gerektirdiğinden icra inkar tazminatı takdirine yer olmadığına, Karşı dava yönünden ; “taraflar arasında kurulmuş geçerli bir sözleşmenin bulunmadığı” gerekçesiyle davalı karşı davacı tarafın sözleşmeden kaynaklanan alacak talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Karar davalı-karşı davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davalı-karşı davacı istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin merkezi A.B.D.’de bulunan … unvanlı uluslararası yemek zincirinin Türkiye temsilciliğini almak konusunda ilgili şirketle anlaştığını, bu anlaşma karşılığı 04/09/2013 ve 02/10/2013 tarihlerinde 30.000 USD olmak üzere toplam 60.000 USD ödeme yaptığını, sözleşme başlangıç tarihi olan Ekim 2013 itibarıyla İnternet sitesi üzerinden müvekkilinin şifre aldığını, ilgili şirketin işletme bilgilerine ulaştığını ve temsilci olduğunu, müvekkilinin lokanta zinciri için öncelikle üç yer açtığını ve sözleşme sonlandırılmaya kadar çalıştırdığını,Davalı işletmeleri açıp çalışmaya başladığında, davacının abisinin müvekkili ile bağlantı kurduğunu, 5-6 ay süren bir devrede işi incelediğini, toplantılar yaptığını, reçete işletme el kitabı dışında tüm bilgi ve belgelerin kendisiyle paylaşıldığını, ortak olma iradesini müvekkiline bildirdiğini ve mutabakat sağlandığını, ilgili şirketin ilk yapılan 60.000 USD ödeme dışında ikinci yıl için 50.000 USD ödeme ve lokanta sayısının artırılmasını şart koştuğunu, karşı tarafın da bunu bildiğini,Karşı tarafın dava dilekçesinde 1/3’e karşılık 20.000 USD, cevaba cevap dilekçesinin 2. sayfasında ise % 50 oranında ödemeden bahsettiğini, baştan beri ortaklığın görüşüldüğünü, olağan işleyişte oran belirtilmeden ortaklık görüşmesi ve anlaşmasında payların eşit olduğunu, davacının 30.000 USD yerine 20.000 USD yatırmasına rağmen davacının samimiyete güvenilerek işletme el kitabının da karşı tarafa teslim edildiğini, ödemeleri tamamlanması, vazgeçmede ödemelerin geri alınmayacağı ve ilgi şirketin sözleşmeyi fesh edeceği, temsilciliğin yitirileceği hususu defalarca bildirilmesine rağmen davacının 23/10/2014 tarihli maille “ödeme yapamayacağını, parası olmadığını” bildirdiğini, “bakiyenin 31/12/2014 tarihine kadar ödenmesi gerektiği, aksi halde şirketin sözleşmeyi feshedileceği”nin ihtarına rağmen karşı tarafın yine ödeme yapmadığını,Karşı tarafın edimini tamamlamaması sonucu işletme faaliyetlerinin tamamlanamadığını, sayının düşük kaldığını, 19/12/2014 tarihinde ilgili şirketin durumu, sayıyı ve görselleri istediğini ve uyarıda bulunduğunu,Sonuçta 26/01/2015 tarihi itibarı ile … sözleşmesinin karşılıklı sona erdiğini ve şifrelerin iptal edildiğini, ürün ve numunelerin de teslim edildiğini, karşı tarafın ne kadar ödeme yapacağını baştan beri bildiğini, karşı tarafın 23/10/2014 tarihli mailinde “ortaya koyabileceği miktarın 20.000USD (ilk olduğunu, fazlasının olmadığını belirttiğini,Payının 1/3 veya% 50 olmadığını yerel mahkemece yeterli ve gerekli inceleme araştırma yapılmadığını beyanla ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını talep etmektedir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Davacı, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi gereğince davalıya bir miktar para ödediğini, ancak sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle ödediği paranın iadesini talep etmekte, davalı ise esasen taraflar arasında bir ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, ancak karşı tarafın sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle dava dışı şirket ile olan sözleşmesinin de feshedildiğini, bu nedenle zarara uğradığını beyanla tazminat talep etmektedir.Mahkemece geçerli bir sözleşmenin kurulmadığı, davacı tarafça ortak olma düşüncesiyle yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin mümkün olduğu gerekçesi ile davacının davasının kabulüne, bu amaçla başlatılan takibe vaki itirazın iptaline, davalı karşı davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 77 vd maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.Öte yandan, hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni ise, tam aksine, kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir.Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, yani tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeden söz edilemez.Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı sözleşmeye aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararın giderilmesini talep eder. Sebepsiz zenginleşmede ise, sadece malvarlığındaki eksilmenin giderilmesi talep edilebilir.Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki dava ile önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.Aynı ilkenin bir sonucu olarak, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir.Adi ortaklık ise, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.(TBK md 620/1). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (katılım paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.Buna göre adi ortaklığın unsurları; kişi, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba (affectio societatis), katılım payı (sermaye) ve sözleşme bağı şeklinde belirtilebilir.Adi ortaklık sözleşmelerinin kuruluşu bakımından, ortakların esaslı noktalarda uyuşması gerekir (TBK md 2/1). Eş söyleyişle, ortakların şahsı, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba, katılım payının türü ve kapsamı, ortaklık açısından esaslı unsurlar olup, bunlarda uyuşulması ortaklık sözleşmesinin kurulması için yeterlidir. Ortaklar, ikinci derecedeki noktalarda uyuşmamış olsalar bile, ortaklık kurulmuş sayılır.Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir. İhtilaf halinde, bu ortaklığın var olduğunu ileri süren kişi, iddiasını, HMK’nın 200. maddesi gereğince senetle ispat etmelidir. Eldeki davada ;davacı ve davalı arasındaki ortaklık ilişkisinin mahiyetine, amacına, kar ve zarara katılım payına ilişkin yazılı bir sözleşme sunulmamış, Davalı – Karşı Davacı, taraflar arasında adi ortaklığın varlığını ispat edememiştir. una göre : davacının davasının kabulü ile karşı davanın reddi yönünde verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmediğinden davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı – Karşı Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 2.934,91 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 769,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.165,26 TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/02/2021