Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/245 E. 2020/1906 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/245
KARAR NO : 2020/1906
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2018
NUMARASI : 2016/380 E – 2018/392 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu hakkında kaçak elektrik kullandığından bahisle kaçak elektrik zaptı tutulduğunu, akabinde toplam 52.291,80 TL tutarında kaçak elektrik faturası tahakkuk ettirildiğini, bu 52.291,80 TL’lik faturanın son ödeme gününe kadar ödenmemesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalı borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, borçlunun bu takibe itiraz ettiğini, borçlunun borca sebep olan eylemi gerçekleştirdiğinin tutanaklarla sabit olduğunu, kaçak elektrik kullanma fiilini oluşturmanın 6 ay ila 2 yıl arası hasip cezası gerektirdiğini, bu nedenlerle 52.291,80 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından dava konusu fatura alacağı için müvekkiline icra takibi yapıldığını ancak müvekkil tarafından icra takibine itiraz edilmesi neticesinde davalı tarafın Bakırköy 15. ATM 2014/133 esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtığını, görevsizlik nedeniyle Bakırköy 6 AHM’nin 2014/469 sayılı dava dosyası ile kayıt altına alındığını, ancak müvekkili aleyhine açılan davayı takip etmediği için 01/12/2015 tarihinde kesinleştiğini, davacı tarafın 1 yıllık hak düşürücü süre olan itirazın iptali davasında açtığı davayı takip etmeyerek ve süresinde davasını yenilemeyerek itirazın iptali davasını tekrar açma hakkını kaybettiğini, müvekkili şirket tarafından kaçak elektrik enerjisi kullanılmadığını, davacı tarafça tutulan tutanakta yapılan güç hesaplamasında müvekkiline ait işyerinde bulunan elektrik enerjisi ile çalışan cihazların sayı ve nitelikleri tespit yerinde fazladan geçen akımlar ölçülmek suretiyle kurulu güç hesaplandığını, davacı şirket tarafından aylık düzenli olarak elektrik faturası tahakkuk ettirildiğini, müvekkil tarafından 365 gün süre kaçak elektrik kullanılmış olsa idi bu hususun davacı şirket çalışanları tarafından tespit edilmesinin gerektiğini ileri sürerek davanın reddine, davanın esası yönünden de hukuki dayanaklardan yoksun olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından; ” davacı … hazırladığı … nolu 17/06/2011 son ödeme tarihli 449,10TL’lik kaçak tüketim faturası ve … nolu 17/06/2011 son ödeme tarihli 51.842,70TL’lik eksik tüketim faturasının elektrik piyasası tüketici hizmetleri yönetmeliği mevzuatına uygun olduğu, ayrıca faturalar içinde bedeller ve ilgili kesintiler üzerinde yapılan kontrollerde bu bedellerin tahsil edilmesinin 6719 sayılı Kanunun 20. maddesi uyarınca EPDK nın düzenleyici işlemlerine uygun olduğu, bu hali ile davacı şirketin davaya konu alacak talebinde haklı bulunduğu anlaşılmakla; davanın kabulü ile 52.291,80TL’nin davalı takip borçlusunun takibe itirazından sonra açılan itirazın iptali davasının davacı tarafça takipsiz bırakıldığı” gerekçesiyle davanın kabulü ile 22.291,80TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, bilahare 24/09/2018 tarihli tavzih kararı ile kararın hüküm kısmının 1 nolu bendinin 2.fıkrasında hükmedilen miktar her ne kadar bilgisayar hatası nedeniyle 22.291,80 TL olarak yazılmış ise de bu kısmın gerekçede belirtildiği üzere 52.291,80 TL olduğu dosya kapsamı ile gerekçede açıkça belirlenmiş olduğundan, hükmün 1 nolu bendinin 2.fıkrasının “52.291,80TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde tavzihine karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; yerel mahkemenin usul hukukuna ilişkin itirazları hakkında karar vermeden davanın esasına geçtiğini, bilirkişi raporunun davacı taraf beyan ve delilleri esas alınarak hazırlandığını, sundukları delil ve beyanlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin tarafından kaçak elektrik enerjisi kullanılmadığını, müvekkilinin işyerinde fason olarak çalıştığını ve çalışma saatleri ve yıllık çalışma zamanlarının değişiklilik gösterdiğini, bilirkişi tarafından beyanların dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Dava; kaçak elektrik kullanımından kaynaklı tahakkuk ettirilen 52.291,80-TL’nin takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, UYAP üzerinden getirtilerek incelenen Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/469 esas 2015/348 karar sayılı dosyasında davacının davalı aleyhine itirazın iptali davasını açtığı, yargılama kapsamında davanın 23/06/2015 tarihi itibarı ile açılmamış sayılmasına karar verildiği, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/376 esas, 2013/96 karar sayılı dosyası UYAP üzerinden celp edildiği, anılı dosya kapsamında davalının davacıya karşı 28/07/2011 tarihinde menfi tespit davası ikame ettiği, 51.842,70-TL ve 449,10-TL bedelli 2 adet faturadan dolayı borçlu olmadığının tespiti talebinin ileri sürüldüğü, bilirkişi raporunun teminiyle yargılama kapsamında davanın reddine dair karar verildiği, bu kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2013/18311 esas 2014/2348 karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiğinin tespit edildiği görülmektedir. İlk derece mahkemesinin 02/05/2018 günlü karar celsesinde “Davanın kabulü ile, 22.291,80 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, gerekçeli kararda da aynı şekilde yazıldığı, davacı tarafın 24.09.2018 tarihli tavzih talebi üzerine 24/09/2018 tarihli tavzih kararı ile kararın hüküm kısmının 1 nolu bendinin 2.fıkrasında hükmedilen miktar her ne kadar bilgisayar hatası nedeniyle 22.291,80 TL olarak yazılmış ise de bu kısmın gerekçede belirtildiği üzere 52.291,80 TL olduğu dosya kapsamı ile gerekçede açıkça belirlenmiş olduğundan, hükmün 1 nolu bendinin 2.fıkrasının “52.291,80TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde tavzihine karar verildiği görülmüştür.Hatalı bir kararın düzeltilmesi, usulüne uygun başvuru halinde ancak yasa yoluna başvuru halinde denetim merciine yapılabilir. Tefhim ve tebliğ edilen bir hükümle değişiklik yapılması 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanuna göre iki halde olanaklıdır. Bu hallerden biri HMK 304.maddesinde düzenlenen ‘ hükmün tashihi’ diğeri ise HMK 305.maddesinde düzenlenen ‘hükmün tavzihidir”. HMK 304.maddesinde düzenlenen hükmün tashihi yolu ile hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar yine 304.maddede belirtilen usül ile düzeltilebilir. Hükmün tavzihi ise HMK 305. maddesindeki düzenlemeye göre hükmün açıklanması veya tereddüt yada aykırılığın giderilmesidir. Tavzih usülü HMK 306.maddesinde düzenlenmiştir. Bu iki maddedeki hal dışında hüküm değiştirilemez. Hükmün tavzihinin istenebilmesi için verilen hükmün, yeterince açık olmaması, icra işlemleri sırasında uygulanması açısından tereddüt uyandırıyor olması ve hükmün içinde birbirine aykırı fıkralar bulunması gerekmektedir. HMK 302/2 maddesinde ki açık yasal düzenleme gereğince hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilmez.Buna göre, mahkemece verilen tavzih kararı ile tefhim edilen hükümde değişlik yapıldığına göre verilen tavzih kararı usul ve yasaya aykırıdır.Her ne kadar tavzih kararına karşı istinaf yoluna başvurulmamış ise de belirtilen hususlar kamu düzenine ilişkin olmakla istinaf incelemesi sırasında resen değerlendirilmiştir.Davacının diğer istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise, davalı tarafından açılan 28/07/2011 tarihinde menfi tespit davası ikame ettiği, 51.842,70-TL ve 449,10-TL bedelli 2 adet faturadan dolayı borçlu olmadığının tespiti talebinin ileri sürüldüğü, bilirkişi raporunun teminiyle yargılama kapsamında davanın reddine dair karar verildiği, bu kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2013/18311 esas 2014/2348 karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiğinin tespit edildiğine göre 05/04/2016 tarihinde açılan eldeki alacak davası için kesin hüküm oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmeden yargılamaya devam edilerek esasa ilişkin karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenlerle, davalının istinaf isteminin kabulüyle kararın kaldırılmasına ve dosyanın belirtilen yönlerde değerlendirme yapılarak karar verilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/12/2020