Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/2231 E. 2021/2342 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/2231
KARAR NO: 2021/2342
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2019
NUMARASI: 2018/558 E – 2019/980 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 20/09/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili kooperatifin, 5330 numaralı elektrik abonesi olarak kullanıdğı enerji miktarına göre serbest tüketici olmasından dolayı davalı ile 20/07/2017 tanzim tarihli, sayaç endekslerinin tespitinin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl süreli sözleşme uyarınca elektrik temini hususunda anlaştıklarını, sözleşmenin yapıldıktan kısa bir süre geçtikten sonra davalının 23/11/2014 tarihinde e-posta göndererek elektrik enerjisini sözleşmedeki indirim oranı üzerinden satmasının mümkün olmadığını, öngörülemeyen maliyet artışlarının oluştuğu, dünya genelinde ithal kömür fiyatlarının arttığı, bu nedenle 01/01/2018 tarihinden itibaren uygulanacak indirim oranı %3 olacağı bildirildiğini, müvekkilinin elektrik tedarik eden firma tarafından kesilen faturayı ödememesi halinde elektrik enerjisi kesileceğinden davacı müvekkilinin sözleşmeye aykırı olarak yüksek bedelle kesilen bu faturaların bedelleri ödemek zorunda kaldığını, davalının haklı bir gerekçe olmaksızın bir anda davacıya elektrik tedarik etmeyi bırakması üzerine davacı müvekkilinin bulunduğu bölgede yetkili perakende elektrek satış firması olan dava dışı … A.Ş.’den, ulusal tarifede geçerli birim fiyatı üzerinden elektrik satın almak zorunda kaldığını, davalının sözleşmede kararlaştırılan indirim oranının güncellenmesini istemesi ve değiştirmeye çalışması ile sözleşmeyi tek taraflı feshinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalının bu nedenle davacının uğradığı, uğracağı zararları karşılamakla yükümlü olduğunu, davalıyı aşırı ifa güçlüğüne düşerecek mücbir sebep sayılabilecek herhangi bir durum bulunmadığını ileri sürerek , 28.079,35-TL maddi tazminatın ilgili dönemlerden itibaren işleyecek ticari (avans) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı 10/01/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 4.858,71-TL 2018 Yılı Ocak döneminde uğranılan zarar, 4.546,63-TL 2018 yılı Şubat döneminde uğranılan zarar, 9.106,98-TL 2018 Yılı Mart döneminde uğranılan zarar ve 9.998,34-TL 2018 Yılı Nisan döneminde uğranılan zarar olmak üzere 28.510,66-TL toplam maddi tazminat şeklinde ıslahı suretiyle maddi tazminat talebini toplam 28.510,66-TL şeklinde arttırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; davacı tarafın elektrik üretimi yapan pek çok özel tüzel kişiden elektrik alma imkanına sahip olduğunu, müvekkilinin arz eden taraf olup, talep sahibi davacının sözleşme imzasında güçlü olan taraf olduğunu, davacı ile akdedilen sözleşme genel işlem şartı içermemekle birlikte davacının aleyhine bir düzenleme de sözleşmede yer almadığını, sözleşmenin dürüstlük kurallarına aykırı olduğu iddiası zaten abesle iştigal olduğunu, indirimin azaltılması diğer bir deyişle fiyatların artırılması bir zorunluluk olduğu için davacıya bu yönde talepte bulunulduğunu, fesih müvekkili şirketçe son çare olarak düşünülmüş olup, davacının tavrı nedeniyle sözleşmede feshe gidildiğini, davacının aslen zarara girmemiş ise de, iddia ettiği fazla ödemeler de kendi basiretsiz tutumundan kaynaklandığını, elektrik piyasası lisans yönetmeliği 35. maddenin konu ile ilgisi bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda ; davanın kısmen kabulü ile 8.974,03-TL maddi tazminatın; 4.427,40-TL’sine 01.02.2018 tarihinden itibaren, kalan 4.546,63-TL’sine ise 01.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Mahkemece verilen kararı,davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiştir. 1- Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; davada, elektrik mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan kök raporda davanın haklılığı belirlenmesine karşın hukukçu bilirkişi eklenmek suretiyle alınan ek rapordaki görüşe itibar edilip itirazları incelenmeksizin, ilk derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, mahkemece davanın tam kabulü yerine kısmen kabulü yönünde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, hükme esas alınan 21.06.2019 tarihli bilirkişi ek raporunun olaya, oluşa aykırı, kendi içinde çelişen bir rapor olduğu, bu rapora itiraz edilmesine karşın mahkemece itirazları yanıtlanmadan hatalı rapora göre karar verilmiş olduğu, sözleşmenin basılı evrak olarak hazır halde davacıya imzalatılmış olduğu, matbu olarak hazırlanmış sözleşmede davalı lehine konulan, davacının durumunu dürüstlük kuralına aykırı biçimde ağırlaşıtıran genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerin geçersiz olduğu, bilirkişi kurulunun olayı Türk Ticaret Kanunundaki düzenlemelere göre irdelememesinin de bariz bir hata olduğu,bu sebeplerle kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, kaldırılması istenmiştir. 2- Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle;Mahkeme’ce davalı şirketin, tek taraflı olarak taraflar arasındaki sözleşmenin feshi yetkisini haiz olduğu ve sözleşme feshinin haklı sebebe dayandığının tespit edildiği,bu sebeple davacının fesih sonrasında, dava dışı bir başka şirketten satın aldığı elektrik bedeli üzerinden %7 indirim farkı talep etmesinin yerinde olmadığının açıkça tespit edildiği, Mahkemece 2018/3 ve 2018/4 dönemlerine ilişkin indirim farkı talebinin hukuki dayanağı olmadığı tespit edilebilmiş iken, 2018/1 ve 2018/2 dönemlerine ilişkin fazla ödeme yapıldığı şeklindeki hatalı ve çelişkili kararına nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığını, fesih bildirimi, fesihten 1 aydan uzun bir süre öncesinde keşide edilmiş olmasına rağmen davacı tarafından basiretli ve iyiniyetli bir tacir gibi davranılmayarak, yeni bir enerji sağlayıcısı şirketle anlaşmak yerine ve sözleşmesi feshedilmiş olmasına rağmen, müvekkili şirketten elektrik kullanmaya devam edildiği, davacı aboneliğini taşımamış olduğundan, müvekkili şirketin EPDK mevzuatı uyarınca zorunlu olarak davacıya fesih tarihi sonrasında da elektrik sağlamaya mecbur kaldığı, Mahkeme tarafından feshin geçerli olduğundan bahisle 2018/3 ve 2018/4 dönemlerine ilişkin taleplerin yerinde bir şekilde reddedildiği, buna karşın 26.12.2017 tanzim tarihli fesih bildirimini takip eden 2018/1 ve 2018/2 dönemlerine ilişkin indirim fark taleplerinin kabulünün mümkün olmadığı, Mahkeme’ce verilen kısmi kabul kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, fesih bildirimi 26.12.2017 tarihinde keşide edilmiş olduğundan, davacının bu tarih sonrasındaki indirim farkı taleplerinin alenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği , hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı 2018/1 ve 2018/2 dönemlerine ilişkin indirim farkı taleplerinin reddi gerektiği,kendilerince kabul edilmemekle birlikte sözleşme feshinin hüküm ve sonuçlarının 31/01/2018 tarihi itibariyle doğacağı kanaatine varılması halinde ise Mahkeme’ce haklılığı ve geçerliliği tespit edilmiş 31/01/2018 tarihli feshin sonrasına ilişkin olarak talep edilen 2018/2 dönemine ilişkin indirim farkı talebinin reddi gerektiği, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, elektrik temin sözleşmesinin haksız feshedildiğinden bahisle mahrum kalınan indirim nedeniyle uğranılan zararın sözleşmenin karşı tarafından tahsili talebine ilişkindir. Yargılamada alınan, elektrik mühendisi yanında hukukçu bilirkişinin de dahil edildiği ek bilirkişi raporunda özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davalı tarafından indirim oranında değişiklik talep edilebileceği, bu değişikliğin kabul edilmemesi halinde sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilebileceği, dolayısıyla, davalının indirim oranına ilişkin değişiklik talebinin, davacı tarafından kabul edilmemesi nedeniyle yapılan fesih bildiriminin sözleşmeye uygun olduğu, bu bakımdan sözleşmenin feshinden sonra, 2018/03 ve 2018/04 dönemlerine ilişkin davacının zarar taleplerin yerinde olmadığı, bununla birlikte sözleşmenin yukarıda anılan hükmü uyarınca, sözleşme değişikliği ve dolayısıyla indirim oranı ancak davacının kabulüyle mümkün olabileceğinden, davalının, böyle bir kabül olmadan %7’lik indirim oranı yerine %3’lük indirim oranı ugulamak suretiyle düzenlemiş olduğu 2018/01 dönemine dair hesaplanan 4.427,40 TL’lik ve 2018/02 dönemine dair hesaplanan 4.546,63 TL’lik zararları karşılaması gerektiği, davacının basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin hükümsüzlüğünün ileri sürülemeyeceği kanaati bildirilmiştir. Mahkemece sözkonusu bilirkişi kurulu raporu benimsenmek suretiyle karar verilmiştir. Ancak ,uyuşmazlığın niteliği itibarıyla ,genel işlem şartlarının irdelenmesinde fayda bulunmaktadır. Genel işlem şartları, sözleşme taraflarından birinin, ileride kuracağı sözleşmelerde karşı âkidine değiştirmeden kabul edilmek üzere sunma niyetiyle, önceden, tek yanlı olarak saptadığı sözleşme koşullarıdır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, genel işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için bazı unsurların gerçekleşmiş olması aranır. Genel işlem şartları kural olarak bir sözleşmenin içeriğini düzenlemek üzere hazırlanırlar ve bu faaliyet tek taraflı olarak sözleşmenin kurulmasından önce gerçekleşir. Amaç, birden fazla sözleşme ilişkisinde kullanılacak şartları saptamak ve bunları karşı âkidin müdahalesine imkan tanımadan bir kül olarak sözleşmeye dahil etmektir. Genel işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için karşı âkidin bunların içeriğine etki edememiş olması gerekir. Bu nedenle genel işlem şartlarının unsurları ; a) Bir sözleşmenin şartlarını oluşturmaları, b) Sözleşmenin kurulmasından önce düzenlenmeleri, c) Birden fazla sözleşme ilişkisinde kullanılmak üzere düzenlenmeleri, d) Genel işlem şartları kullanan tarafından sözleşmeye dahil edilmek niyetiyle karşı akide sunulmalarıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olarak tanımlanmış, aynı Kanun’un 21. maddesinde ise, karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlı olduğu, aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağı, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşullarının da yazılmamış sayılacağı düzenlenmiştir. Genel işlem koşulları incelenirken, genel işlem koşulları çerçevesinde kapsam (yürürlük), yorum ve içerik denetimi adı altında üç ayrı denetimin yapılması gerekmektedir. Bu denetimlerden ilki olan kapsam denetimi, genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına dâhil (yürürlükte) olup olmadıklarının belirlenmesi anlamını taşır, bir başka ifade ile bazı hükümlerin şeklen sözleşme metninde yer almasına rağmen, denetim sonucunda sözleşme kapsamından çıkarılmaları ya da bu sözleşme hükümlerinin sözleşme kapsamında (yürürlükte) olmadıklarının tespiti anlamına gelmektedir. Genel işlem koşulu olduğu tespit edilen sözleşme hükümlerinin, sözleşmenin kapsamında kalması için, bu hükümlerin, taraflar arasında sonuca etkili şekilde müzakere edilmiş olması ve düzenleyenin genel işlem koşulu hakkında yaptığı bilgilendirmenin açık olması gerekir. Aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağı tartışmasızdır. Somut olaya gelince, taraflar arasında imzalanan sözleşme 6098 sayılı TBK yürürlük tarihinden sonra imzalanmış olup anılan Kanun hükümlerine tabidir. Yukarıda da açıklandığı üzere, TBK’nın 20-25. maddelerinde de genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Ancak mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporunun yukarıdaki ilkeleri kapsar şekilde bir inceleme içermediği, mahkemenin de gerekçesinde sözleşmeyi genel işlem koşulları yönünden değerlendirmeye tabi tutulmaksızın hüküm tesis ettiği anlaşılmıştır. Bu sebeplerle,mahkemece yukarıdaki açıklamalar ve mevzuat hükümleri de dikkate alınarak,taraflar arasındaki sözleşmenin genel işlem koşulları yönünden değerlendirildiği bilirkişi kurulu raporu alınmak ve gerekçede bu yönden sözleşme irdelenmek suretiyle ,sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden ,tarafların istinaf başvurularının kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Tarafların istinaf başvurularının kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yukarıda açıklanan şekilde yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden taraflara isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/09/2021