Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/2075 E. 2020/629 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/2075
KARAR NO : 2020/629
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/480 E
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 13/07/2020
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin yurt dışından ithal ettiği iş makinalarını iç piyasalara satarak ticaret yaptığını, müvekkilinin davalı … adına kayıtlı şirketler üzerinde 02/09/2016 tarihli “Adi Ortaklık Sözleşmesi” imzaladığını, davalı tarafın sözleşme hükümlerine aykırı tutum ve davranışlarından dolayı şirket ortaklığının devamının imkansız olduğunu, davalının 26/03/2019 tarihi itibariyle müvekkili ile bağlantısını kestiğini, bu yüzden müvekkili davacının ortaklık ilişkisini sona erdirmek istediğini, davalı …’ın da, müvekkiline gönderdiği Bakırköy …. Noterliği’nin 04/04/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkilinin ortaklığının feshini ve cezai şart bedelinin ödenmesini talep ettiğini ileri sürerek davalı …’ın sözleşme maddelerine aykırı davrandığı için adi ortaklık ilişkisinin TBK 620 vd. maddeleri uyarınca feshi ile mal varlığının sözleşme hükümlerine göre tasfiyesine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 250.000,00 Euro’sunun fiili ödeme tarihindeki karşılığının döviz cinsindeki hesaplara uygulanan en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, davalı şirket ve şahısların mal varlığına HMK 389. maddesi uyarınca tedbir konulmasını, şirketlerin tasfiye işlemlerinin durdurulmasını, İİK 257 maddesi vd. gereği davalı şirket ve gerçek şahsın menkul ve gayrimenkul mallarına ihtiyati aciz konulmasını, davalı şirketlerin ticaret sicilde davalı …’ın görünmesi davalı şirketleri davanın açılması ile birlikte kasıtlı olarak zarara uğratma ihtimaline karşı her iki davalı şirkete ” yönetici kayyım veya denetçi kayyım atanmasına”karar verilmesini talep ve dava etmiştir.İlk derece mahkemesince tensip kararıyla davacı tarafça ileri sürülen alacakların varlığı yargılamayı gerektirdiğinden İİK’nun 257. md gereğince talep edilen ihtiyati haciz talebinin reddine, davalının mal varlığına HMK 389. maddesi gereğince, tedbir konulmasına ilişkin talebin, uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceğinden ihtiyati tedbir şartları oluşmadığından reddine, davalı şirketlerin yönetim zafiyeti bulunmadığından TTK.’nu 636/4. md. göre kayyım atanma talebinin reddine karar verilmiştir.Mahkemenin bu ara kararına karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; İİK’nun 257. maddesinin madde metninden de anlaşılacağı üzere; ihtiyati haciz istenebilmesi için gerekli olan yasal şartlardan birinin borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması hali olduğunu, öncelikle, alacakların varlığına ilişkin dosyaya sundukları delillerin incelenmesi ile de davalılardan …’ın her şeyden ziyade taraflar arasında akdedilen ortaklık sözleşmesine aykırı olarak maaş adı altında ödemeler aldığı, müvekkili ile irtibatını kesmek suretiyle kar payı adı altında ödeme yapmaktan kaçındığı, bunlarla birlikte madde metninde yer aldığı üzere müvekkilinin haklarını ihlal eden hileli davranışlar sergilediği, müvekkilimizi tehdit ettiği açık bir şekilde ortaya konulduğunu, mahkeme tarafından yalnızca uyuşmazlık konusu itibariyle yasal şartları oluşmadığından bahisle ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verildiğini, talep ettikleri geçici hukuki koruma niteliğine haiz kurumların niteliğine aykırı bir karar verildiğini, davalılardan …’ın hemen her şekilde müvekkili ile olan ortaklık ilişkisini sonlandırmaya çalıştığını, bunu da gerek fiziksel iletişimi kesmek gerekse tehdit mailleri atmak suretiyle pekiştirdiğini, son olarak; iş bu davanın açılması akabinde müvekkilinin haklı alacağını elde etmesinin önüne geçmek amacıyla tüm malvarlığını elden çıkarmış olduğunun tespit edildiğini,talep ettikleri hukuki koruma arz eden iş bu kurumların yerel mahkeme tarafından dosyaya sunmuş oldukları deliller doğrultusunda yeterince irdelenmeden reddine karar verildiğini, müvekkilinin mağdur edildiğini, TTK m.636 göre; fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alması gerektiğini, davalı şirketlerin ticaret sicilde davalı …’ın görünmesi davalı şirketleri davanın açılması ile birlikte kasıtlı olarak zarara uğratma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olması nedeniyle her iki davalı-şirkete Yönetici Kayyım Veya Denetçi Kayyım Atanmasına ilişkin taleplerinin davalı şirketlerin yönetim zafiyeti bulunmadığından bahisle reddedildiğini, davalılardan …’ın, davalı şirketlerin muhasebesinde çalışan bir personeli silahla yaralamaya azmettirme eylemi nedeniyle tutuklandığını, tutuklu bulunduğu bu süreç içerisinde dosyaya sundukları tehdit mailini de müvekkiline gönderdiğini, davaya delil teşkil etmesi suretiyle İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/484 D. İş sayılı dosyasından yapılan keşif esnasında, keşif heyeti şirket adreslerinin gidilen yer olmadığı hususunda yanıltılmaya, ticari defterlerin saklanmaya çalışıldığını, davalı şirketlerin esas faaliyet konusu olan ve şirketlerin en büyük gelir kaynağı olan CNC tezgahlarının ithali ve iç piyasaya pazarlanması hususunda ticari işbirliği içerisinde bulundukları … ile olan anlaşma, bizzat davalı …’ın kusurlu davranışları ile sonlandırıldığını, tüm bu hususlar gözardı edilmek suretiyle yönetim zafiyeti bulunmadığından bahisle taleplerinin reddinin kabul edilemez nitelikte olduğunu ileri sürmüştür.Dava adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ve ortaklık payı alacağına ilişkin olmakla, davalının malvarlığı adi ortaklık konusunu teşkil etmemektedir.Buna göre, dava konusu edilmeyen hususlar üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağından, somut davada HMK 389. maddedeki uyuşmazlık konusu olmaya dair yasal koşullarının oluşmadığı gözetilerek, mahkemenin ihtiyati tedbirin reddi kararı sonuç olarak usul ve hukuka uygun bulunmuştur. İhtiyati haciz talebi yönnüden yapılan değerlendirmede ise; İİK. 257. maddesi uyarınca ”rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun evinde veya 3. şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” düzenlemesine göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesinin birinci koşulu bir ”para borcunun” varlığıdır.İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanmaktadır. İhtiyati haciz kararı talep edebilmek için alacağın para alacağı olması, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş olması ya da İİK’nın 257/II. maddesindeki koşulların gerçekleşmiş bulunması gerekir. Anılan yasa maddesinin ikinci fıkrasındaki şartlar vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunması olarak açıklanmıştır.İİK’nın 258/I. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir. İhtiyati haciz talep eden, öncelikle dilekçesinde dayandığı ihtiyati haciz sebebini açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimali de gözetilmelidir. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati haciz kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati hacize karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati haczin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. Her somut olayda ihtiyati haciz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir. İhtiyati haczin şartları mevcut değilse, yasanın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati haciz isteminin redine karar verilmelidir.Kayyım atanması talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise, kayyım atanması istenen şirketlerin adi ortaklığa taraf olmakla beraber davacının bu şirketlere ortak olmadığı anlaşılmaktadır.Bu itibarla; davalının ortaklığı zarara uğratıp uğratmadığı iddiasına ilişkin bu aşamada para alacağına dair yaklaşık ispata yönelik şartlar ile diğer ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığı, varsa alacağın miktar ve varlığının yargılama sonunda ortaya çıkabileceği, bu nedenle alacağın muacceliyet kesbetmediği, bu sebeple ihtiyati haczin koşullarının oluşmadığı; ihtiyati tedbire ilişkin olarak da davanın para alacağı olması nedeniyle taşınmazların aynına yönelik dava olmadığı ve üzerine HMK’nın 389. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir konulumayacağı, davalının ortağı olup davacının ortak veya hissedar olduğuna ilişkin iddianın olmadığı şirketlerin yönetim zaafiyetinin bulunduğu ididasının da olmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’nin istinaf eden davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/07/2020