Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1956 E. 2021/1123 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1956
KARAR NO: 2021/1123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2019
NUMARASI: 2017/415 E – 2019/600 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/04/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin elektrik piyasası sektöründe toptan satış alanında faaliyet göstermek üzere kurulmuş olup bu faaliyetini EPDK’dan aldığı lisansla sürdürdüğünü, davalı idarenin sahibi bulunduğu 4 farklı tarife grubunda bulunan tesislerinin elektrik enerjisi tesisatının serbest piyasadan daha ekonomik olarak tedarik edilebilmek için 447 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında 22.10.2015 tarihinde 2015/120452 ihale kayıt numaralı Serbest Tüketici Durumundaki Tesisler İçin Elektrik Temini ihalesi yapıldığını, ihaleyi kazanan müvekkili şirketin işi üstlendiğini ve müvekkili şirket ile davalı idare arasında 24/12/2015 tarihli Mal Alımına Ait Sözleşmenin imzalanarak yürürlüğe girdiğini, davalı ile imzalanan sözleşme doğrultusunda müvekkili şirketin 01/01/2016 tarihinden itibaren davalı idarenin tesislerinin ihtiyacı olan elektrik enerjisi temin etmeye başladığını, davalı idare 26/01/2016 tarih ve 42395 sayılı yazıyı müvekkili şirkete göndererek yapılacak hesaplamaların yazıda belirtilen tabloya göre yapılması gerektiğini istediğini, davalı tarafından gönderilen hesaplama tablosu doğrultusunda müvekkili şirketin davalı tesislerine temin ettiği elektrik enerji bedeline ilişkin olarak son ödeme tarihi 18/02/016 Ocak ayı tüketimlerine ait 209 adet faturayı davalı idareye gönderdiğini, bu faturaların davalı idarece ödenmeyerek iade edildiğini, davalı idarenin EPDK tebliğini ileri sürerek taraflar arasıdaki sözleşme hükümlerine aykırı olarak ödemeden imtina etmesinin yasal dayanağının bulunmadığını, aynı tebliğin istisna getiren geçici 3.maddesine de aykırı bir durum oluşturduğunu, EPDK’nun kuruluş kanununun verdiği yetki ile Türkiye’de enerji piyasası alanında kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş bir kurum olup, görevlerini yerine getirirken yasanın kendisine verdiği yetkiye dayanarak yönetmelik ve tebliğler yayınlayarak genel düzenleyeci kurallar koyduğunu, EPDK’nun bu çerçevede tarifeleri belirleme yetkisine de sahip olduğunu, davalı idarenin EPDK tebliğ hükümlerini dikkate almadığını, davalı idarenin müvekkili şirket tarafından yapılan 18/04/2016 tarihli başvurusuna karşılık 01/06/2016 tarih ve 316228 sayılı yazısında PSH bedelinin ödenmesine imkan bulunmadığının bildirilmiş olması nedeniyle huzurdaki davayı ikame etme zorunluluğu hasıl olduğunu bildirerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalıya teslim edilen ürün bedellerinden davalının ödemeyi kabul etmediği PSH bedeli olan 4.613.354,30 TL +830.403,77 TL KDV olmak üzere toplam 5.443.758,07 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili idarenin 2015/120452 numaralı Serbest Tüketici Konumundaki Tesisler İçin Elektrik Enerjisi Temini ile serbest piyasadan enerji tedarik ihalesi sonucunda, … Satış A.Ş ile 24/12/2015 tarihinde sözleşme imzaladığını, ve işe başlandığını, yüklenicinin sözleşme konusu işi 24/12/2016 tarihinde tamamladığından teminatı da 08/03/2017 tarihinde iade edildiğini, belirtilen süre içinde müvekkile tahakkuk eden KDV dahil 5.443.758,07 TL alacaklarının aylık olarak düzenlenen her fatura tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, elektrik piyasasının tam olarak oturmamasından dolayı üç ayda maliyet kalemlerinde değişiklikler yapıldığını, bu değişikliklerden müvekkili idarenin etkilenmemesi için ihale dökümanında tedarikçi ile müvekkili koruyacak tedbirler alındığını, davacı tarafından sözleşme sonrası gönderilen 209 adet fatura incelendiğinde fatura içeriklerinin 6051 sayılı kurul kararına uygun olmadığının görüldüğünü, anılan kararda Psh bedelinin 01/01/2016 tarihinden itibaren ulusal tarifeden çıkarıldığı, yüklenicinin faturalara yansıttığını, Psh kaleminin müvekkili idare muayene heyetince uygun görülmeyerek reddedildiğini, uygun görülmeyen 209 adet faturanın davacı tedarikçiye iade edildiğini, davacı tarafın faturaları ihale dökümanına göre yeniden düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, muayene kabul heyetince uygun görülen faturaların Şubat/2016 dönem faturaları ile birlikte ödendiğini, davacı tarafın sözleşmenin 7 ve 25.maddelerine göre Psh bedelinin içinde olduğu her şey dahil teklif verdiğini, 2015 yılı son çeyreği elektrik faturalarında bulunan hizmet bedellinin bazılarının 01/01/2016 tarihinden itibaren faturalardan çıkartıldığını, serbest piyasadan elektrik alımında teknik alt yapıyı görevli dağıtım şirketi olduğundan hizmet bedellerinin tedarikçi üzerinden görevli dağıtım şirketine aktarıldığını, enerji fonu, TRT Payı ve BTV’ninde davacı şirket üzerinden ilgili kurumlara aktarıldığını, davacıya sadece aktif enerji bedeli kaldığını, sözleşmeye göre aktif ve reaktif enerjinin tedarik edilecek asıl mal olduğunu, müvekkiline ait ilk mal teslimatının 31/01/2016 tarihinde yapıldığını, EPDK tarifelerinin 01/01/2016 tarihinde değiştiğini, yeni tarife ile Edaş’lara ödenecek iletim, Psh ve sayaç okuma bedellerinin ikame olarak dağıtım bedeli adı altında birleştirildiği, bu tarife değişikliğine karşın sözleşmenin 44.maddesi ile gerekli düzenlemenin yapıldığını, 01/01/2016 tarihinden itibaren geçerli tarifelerde Psh kaleminin bulunmadığını, ayrıca davacının toptan elektrik satış lisansına sahip şirket olduğunu, bu nedenle ikili anlaşma sözleşmesinde EPDK’nın 30/12/2015 tarihli Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkındaki Tebliğ’in hükmünün olmadığını bildirerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İDM tarafından yapılan yargılama sonunda; ” serbest elektrik tüketicisi niteliğindeki davalı … tesislerinde maddi açıdan en uygun elektrik enerjisi sağlanması için davacı ile 24/12/2015 tarihli ikili sözleşme imzaladığı, davacı şirketin müşterilerine karşılıklı anlaşılan iskonto üzerinden indirimli elektrik enerjisi satan tedarikçi şirket olduğu, iskontolu elektrik satışında … kamu ihaleleri kanununa göre ihale düzenlendiği, sözleşme bedelinin birim fiyat üzerinden belirlendiği, birim fiyatlı sözleşmelerde ön veya kesin projelere ve bunlara ilişkin mahal listeleri ile birim fiyat tarifelerine dayalı olarak idarelerle hazırlanmış cetvelde yer alan her bir iş kaleminin miktarı ile yüklenici tarafından bu iş kalemleri için teklif edilen birim fiyatlarının çarpımı sonucu bulunan tutarların toplamı üzerinden sözleşme yapıldığı, …’nin 2015 senesi için belirlediği 690.231.287 kw tüketim için uygun birim fiyat belirlenmesini istediği, en uygun fiyatı davacı şirketin tüm elektrik bedellerinin toplamı olarak 0.29422 TL kw olarak vererek ihaleyi aldığı, tarafların aralarında akdettikleri sözleşmede ve eki teknik şartnamede PSH bedeli alınmayacağına yönelik herhangi bir maddenin bulunmadığı, EPDK’nun 13/12/2018 tarihli cevabi yazısında davacının 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 3.maddesine göre görevli tedarik şirketinin dağıtım ve perakende satış faaliyetlerini ayrıştırması kapsamında kurulan ve son kaynak tedariği yükümlüsü olarak kurum tarafından yetkilendirilen tedarik şirketi olduğu, bu kapsamda EPDK tarafından davacıya 20 yıl süreliğine tedarik lisansı verildiği, buna rağmen görevli tedarik şirketi görevi verilmediğinin bildirildiği, 30/12/2015 tarih, 29578 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren perakende enerji satış fiyatlarının düzenlenmesi hakkında tebliğin geçici 3.maddesinde bu tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce imzalanan ikili anlaşmalarda düzenlemeye tabi perakende satış hizmeti bedelinin aynen veya belirli oranda uygulanacağının belirtilmiş olması ve enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinden bağımsız belirlenmiş olması durumunda geçerli olmak üzere bu sözleşmeler kapsamındaki perakende satış hizmet bedelinin 31/12/2017 tarihini geçmemek kaydıyla 0.7233 krş /kw olarak belirlendiği EPDK nın hazırladığı bu tebliğe uygun olarak tebliğin yürürlüğe girmesinden önce imzalanmış sözleşmelerde 31/12/2017 tarihini geçmemek kaydıyla psh bedelinin 0.7233 krş/kw olarak alınacağının açıkça belirtildiği, bu tutarın 31/12/2017 tarihini geçmemek kaydıyla referans alınabileceği, taraflar arasında akdedilmiş bulunan ikili anlaşmanın 30/12/2015 tarihinden önce imzalandığı, bu ikili anlaşmada enerji fiyatının düzenlenen enerji fiyatından tamamen bağımsız olarak belirlenmiş olduğu, EPDK tarafından belirlenen psh bedelinin aynen ödeneceğine veya belirli bir oranda ödeneceğine yer verilmiş olduğu, davacı tarafın sözleşme süresi boyunca davalı tarafa elektrik faturalarında tüketilen elektrik enerjisi ve 0.7233 krş/kw birim fiyat üzerinden psh tahakkuk ettirmesinde bir sakınca olmadığı, mevzuat değişikliği ile psh bedeli ile ilgili olarak kayıp kaçak, psh bedeli , psh sayaç okuma bedeli, iletim ve dağıtım bedelerinin dağıtım hizmetleri adı altında birleştirilmesi uygulamasının yapıldığı, davacı şirketin görevli tedarikçi şirket olmasa da EPDK mevzuatına yönetmelik ve tebliğlere uygun hareket etmek zorunda olduğu, taraflar arasındaki ikili anlaşmada psh hakkında olabilecek değişikliklerin uygulanacağının imza altına alındığı, sözleşmede ve davacı tedarikçi şirketin uygulamalarında iskonto ibaresinden bahsedilmediği ve perakende aktif enerji birim fiyatının sabit alındığı dikkate alındığında bu durumun ikili anlaşmada enerji bedeli düzenlemeye aktif enerji bedelinden bağımsız belirlendiği, bu durumda tebliğin 3.maddesi uyarınca davacı tarafın davalı tarafa elektrik faturalarında tüketilen elektrik enerjisi ve 0.7233 krş/kw birim fiyat üzerinden psh uygulamasında bir sakınca olmadığı, davacının talep edebileceği miktarın 5.444.420,14 TL olduğu, 5.443.758,07 TL’lik talebi ile bağlı bulunduğu, dava tarihinden önce davalının temerrüde düşürülmediği, dava tarihi itibariyle avans faizi işletilmesi gerektiği hüküm vermeye elverişli, denetime açık bilirkişi kök ve ek raporu ile anlaşıldığı” gerekçeleriyle Davanın kabulüne, 5.443.758,07 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; sözlü yargılamaya geçilirken sür everilmediğini, Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğe aykırı hüküm tesis edildiğini, dosyada mevcut tüm savunma, beyan ve iddialarının 24.12.2015 tarihinde 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa uygun olarak açık ihale usulü ile davalı ile “Serbest Tüketici Durumundaki Tesisler İçin Elektrik Enerjisi Temini” mal alımı işi için karşılıklı yapılan sözleşme hükümleri, idari şartname, teknik şartname ve ek dokümanlara dayandığını, mahkeme kararı ilgili mevzuata ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 30 Aralık 2015 tarihli ve 29578 sayı ile yayınlanan Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin Amaç başlıklı 1 inci maddesindeki “Bu Tebliğin amacı, görevli tedarik şirketlerinin uygulayacakları perakende satış fiyatının tespitine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” tanımı ile görevli tedarik şirketlerinin Perakende Enerji Satış Fiyatlarını Düzenleyen bir Tebliğ olduğunu, davacının görevli tedarik şirketi olmadığını, Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin işbu davada uygulanması ve davacı firma faturalarına uygulanması mümkün olmadığını, – taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı hüküm tesis edildiğini, sözleşmede, sözleşme bedeline dahil olan giderlerin ayrıntılı olarak belirtilmiş olduğundan, davaya konu PSH bedelinin sözleşme bedeline dahil olduğu, dolayısı ile davaya konu edilemeyeceği, davanın ve kararın hakkaniyete aykırı olduğu sabit olduğunu, -Sözleşmede, ihale dokümanını oluşturan belgeler arasındaki hüküm kuvveti bakımından öncelik sıralamasının belirtildiğini, açıkça perakende satış hizmet bedelinin (PSH ) teklif fiyata dâhil olduğu belirtildiğini, teklif edilen fiyatın bu tür artış ya da farkları karşılayacak payı içerdiğinin belirtildiğini, yüklenicinin, maddede yer alan gider kalemlerinde artış olması ya da benzeri yeni gider kalemlerinin oluşması hallerinde bu artış ve farkları ileri sürerek herhangi bir hak talebinde bulunamayacağı da açıkça belirtildiğini, -Hatalı ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayanılı karar verildiğini, 2013 yılında yürürlükten kaldırılmış bir düzenlemenin (4628 Sayılı Kanun madde 13/1-b-5) bilirkişi raporuna dayanak gösterilmesinin bilirkişi raporunun son derece hatalı ve eksik incelemeye dayalı olduğunu açıkça gösterdiğini, – Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından 2016/525 şikayet nolu dosyasında verilen 29.07.2016 tarihli kararında; “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Tarifeler Dairesi Başkanlığı’nın …..2016 tarih ve ….. sayılı ve …./2016 tarih ve …. sayılı yazılarda özetle; …………1/1/2016 tarihinden önce dağıtım bedeli, iletim bedeli, kayıp bedeli, perakende satış hizmet bedeli, enerji bedeli ve sayaç okuma bedeli ayrı kalemler olarak gösterilirken 1/1/2016 tarihinde yürürlüğe giren mevzuat kapsamında dağıtım bedeli, iletim bedeli, kayıp bedeli ve sayaç okuma bedeli faturada dağıtım bedeli adı altında tek bir kalem olarak gösterildiği, 1/1/2016 tarihinden önceki ve sonraki dönemlerde faturalarda yer alan enerji ve dağıtım bedelleri içeriğinin farklı olması nedeniyle bu dönemlere ilişkin enerji ve dağıtım bedellerinin karşılaştırılmasının daha sağlıklı sonuç vereceği belirtilmiştir.” denildiğini, bu nedenle Kamu denetçiliği Kurumu kararında da bahsedildiği üzere 1/1/2016 tarihinden önceki ve sonraki dönemlerde faturalarda yer alan enerji ve dağıtım bedelleri içeriğinin farklı olması nedeniyle bu dönemlere ilişkin ENERJİ VE DAĞITIM BEDELLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI yapılmaksızın düzenlenen bilirkişi raporunun eksik, hatalı, mesnetsiz ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını gösterdiğini, – İdare aleyhine harca hükmedilmesi hatalı olduğunu, – Faiz türünü, faiz başlangıcını ve aleyhe hükmedilen vekalet ücretini kabul etmediklerini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun (EPDK) tebliğ hükümlerine göre davacı şirket tarafından davalıya teslim edilen ürün bedellerinden davalının ödemeyi kabul etmediği PSH bedelinin tahsili talebine ilişkindir.Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın “Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesi “(1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. (2) Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder” hükmünü; “Sözlü yargılama” başlıklı 186. maddesi ise “(1) mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatle mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. (2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir. Somut olayda, 07.03.2019 günlü oturumda bilirkişi ek raporunun beklenmesine karar verildiği, 30.05.2019 tarihli son oturumda ise davalı vekilinin hazır olmadığı, ek rapora karşı itirazlarını celse arasında sunmuş olduğu, talepleri hakkında olumlu-olumsuz karar verilmeden ve tahkikatın bittiği bildirilmeksizin ve sözlü yargılama aşaması uygulanmaksızın yargılamaya son verilmiş, dava sonuçlandırılmıştır. Yukarıda açıkladığı üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu 118-186. maddelerinin açık ve emredici hükümlerine rağmen davacı tarafın hukuki dinlenilme hakkını sınırlar mahiyette, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapma hakkı ve süresi tanınmaksızın karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 4. HD, 2015/13019 E- 2017/6062K…).Bunun yanısıra davalı tarafça bilirkişi raporuna itirazda bulunulduğu gözetilerek itirazların değerlendirilmesi için üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınması gerekirken itirazların değerlendirilmemesi de usule aykırıdır. Açıklanan nedenlerle; davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi ile HMK 27, 186 ve 355.maddeleri uyarınca kaldırılmasına, davalı tarafın rapora itirazları nedeniyle yeniden konunun uzmanlarından oluşturulacak bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve yargısal denetime elverişli rapor aldırılması ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi ve sözlü yargılama için taraflara süre verilmesine dair usullere riayet edilerek yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/04/2021