Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1936 E. 2021/1129 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1936
KARAR NO: 2021/1129
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2017/838 E – 2019/721 K
DAVANIN KONUSU: İstirdat
KARAR TARİHİ: 14/04/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kurum ile müvekkili arasında … mahallesi, … Sahil adresinde 22/07/2005 tarihinde elektrik aboneliğinin gerçekleştiğini, müvekkilinin tüketim ödemelerini zamanında ve düzenli olarak yapmakta iken 26/09/2014 günü tesisatta sebebi bilinmeyen bir şekilde elektrik arızasının oluştuğunu, tesisatta yangın çıktığını ve panonun yandığını, bilahare kurumdan gelen görevlilerin bağlantının yanlış olduğunu, usulsüz bağlantı yapıldığından bahisle kaçak elektrik cezası keseceklerini beyan ettiklerini, daha sonra kaçak kullanım bedeli cezasının 16/12/2014 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu, müvekkilinin icra baskısı altında taksitlendirme talep etmek ve bu miktarı ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin kusuru bulunmadığını, icra takibi neticesi ödenen 18.940,96 TL nin davalıdan geri alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zaman aşımı ve görev itirazları olduğunu, yine yetki itirazlarının da olduğunu, hasarın müvekkili şirketin dağıtım şebekesinden kaynaklanmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, binanın elektrik kofrası ile pano ve bina içindeki kabloların müşterinin sorumluluğunda bulunduğunu,bu kısımda meydana gelen yangın olayında müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını ,Yönetmelik hükmüne göre KAR konulmasının gerektiğini, davacının sayaca müdahalede bulunduğunu, ihbar üzerine olay yerine gidildiğini, yönetmelik hükümlerine göre hesaplamaların yapıldığını, davacının ihtirazi kayıt öne sürmediğini, bu nedenle ödemenin geri istenemeyeceğinden bahisle haksız açılan davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda “Bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacının 21.04.2014 tarihli kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağına göre “kofra ile sayaç arasında harici hat çekilerek elektrik enerjisi kullandığı” tespit edilmiş, kaçak tüketim hesaplama dönemi ve hesaplama sonrası dönemdeki tüketim değerleri nazara alınarak yapılan hesaplamada, kullanılan kaçak elektrik bedelinin 8.834,00-TL, takip tarihine kadar hesaplanan gecikme zammı+KDV ile birlikte 9.347,38-TL olduğu, taksitlendirme sonucu davacı tarafından toplam 18.940,96-TL ödendiği, kullanılan kaçak elektrik bedelinin davacı tarafından taksitlendirme sonucu ödeme tarihlerine göre yapılan hesaplama sonucunda davacının 18.940,96-TL istirdat talebinin 18.940,96-8.743,98=10.196,98-TL kısmının yerinde bulunduğu anlaşılmıştır. kaçak kullanım bedelinin tahsili için icra takibi başlatılmış olduğundan, icra takibi baskısı altında bulunan davacının elektriğinin kesilmesi baskısı altında bulunduğunun da kabul edilmesi gerekmektedir. Zira davacının yaptığı ödeme icra takibi olmadan faturalandırma veya davalı şirketin ihtarı üzerine yapılan bir ödeme olmayıp icra takibi sonrasında yapılan bir ödemedir. Davacının ticari işletmesinin devamı için elektriğinin kesilmemesini sağlamak amacıyla ödeme yapması borcu kabul ettiği sonucunu doğurmamalıdır” gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile, 10.196,98 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davacı ve davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; Davalının kaçak ek tahakkuk yaptıklarını beyan ettiği 28.08.2013-23.02.2014 tarihleri arasındaki 180 günlük dönem ile yine davalının kaçak kullanım olduğunu iddia ettiği tutanaktan önceki 23.02.2014-21.08.2014 tarihleri arasındaki 180 günlük döneme ilişkin olarak davacı müvekkili adına davalı tarafından davaya konu yere ilişkin tahakkuk eden faturalar nedeniyle toplam 10.428,30.-TL elektrik faturası düzenlendiğini ve söz konusu faturaların davalı tarafından dosyaya sunulan 16.04.2018 tarihli beyan dilekçesinin ekinde yer alan davacıya ilişkin tüketim ekstrelerinde de açıkça görüldüğü üzere davacı müvekkil tarafından ödendiğini, kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığını, davalının her ay düzenli olarak mahalle gelip okuma yaparak müvekkili adına fatura düzenlediğini, davalı tarafından mahalde gerçekleştirilen son okuma tarihi 15.08.2014, dosyada yer alan davalı kurum tarafından tutulan tutanağın tarihi ise 21.08.2014 olduğunu, son okuma ile tutanak arasında sadece 7 gün bulunduğunu, varsa bir kaçak kullanımda dahi 7 günlük sürenin baz alınması veya kaçak kullanıldığını iddia ettikleri kullanım süresi tespit edilerek bu süreye ilişkin tahakkuk yapılması gerekirken davalı tarafından hiçbir inceleme yapmadan hiçbir gerekçesi olmadan kötüniyetli olarak yönetmelikte yer alan en üst süreye göre tahakkuk yapıldığını, mahkeme tarafından bu tahakkukun tamamı usule uygun kabul edilerek alacak taleplerinin kısmen red edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için kaçak elektrik kullanımı olsa dahi yönetmeliğin 30.3 maddesi gereği yapılan kaçak tüketim hesabı ve kaçak tüketime ek olarak yapılan hesaplama dönemi içinde kalan, varsa daha önce yapılmış tüketim miktarlarının tenzil edilmesi gerektiğini, dava dilekçesinin 8. maddesinde “Tüm anlatılanlar ve dosya incelemesi sırasında ortaya çıkacak incelemeler neticesinde, davalı kurum tarafından müvekkil adına kesilen 3 gün için düzenlenen ve icra baskısı altında ödenen 18.940,96-TL nin faizi ile birlikte istirdatını talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur.” denilmekte iken, faiz talebimize ilişkin hüküm kurulmadığını ileri sürmüştür. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; davacının binanın iç tesisatının yönetmeliklere uygun olmaması nedeniyle hasar meydana geldiğini, iddia olunanın aksine müvekkil şirketin sorumluluğunun olmadığını, davacının sayaca müdahale edildiğini kabul ettiğini, ancak yangın nedeniyle acil müdahale yapılması gerektiğini beyan ettiğini, müvekkili şirketin hafta sonu olması nedeniyle ihbar üzerine Pazartesi günü hemen olay yerine gittiğini, Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin 26.maddesine göre: davaya konu olayda sayaca müdahale edildiğini ve usulsüz/kaçak elektrik kullanımı yapıldığını, müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen kaçak elektrik tüketimi tespitinin mevzuat hükümleri doğrultusunda yapıldığını, acil yangına müdahale edilme gerekliliği ile kaçak/usulsüz elektrik kullanmanın arasında herhangi bir bağlantı veya uygun illiyet bulunmadığını, müvekkili şirket ekiplerinin elektrik panosunda meydana gelen arıza ile ilgili işlem yapması beklenmeden ticari amaçla kar elde etmek için davacı tarafından elektrik sayacına müdahale edilerek veya ettirilerek kaçak elektrik kullanılmaya başlanıldığını, yangına müdahale edilmesiyle kaçak elektrik kullanılmasının hiçbir şekilde zorunluluktan meydana gelmeyeceğini, bilirkişinin tarafından 23.02.2014 tarihinden geriye dönük kaçak kullanımın başlangıç tarihine (28.08.2013) kadar olan 180 günlük dönem için 180 gün X 11,57 KW X 8 saat = 16.660 kWh kaçak tüketim için normal tarifeden tahakkuk ettirilen 6.017,00-TL ek tüketim tahakkukunun doğru olmadığı kanaatinde olduğunu, bu tespitin hatalı olduğunu, bilirkişinin sayaç endekslerine baktığını, bu eksik tüketim tahakkukuna esas dönemde tüketimlerin diğer dönemden ve tespit tarihinden sonraki dönem tüketimlerinden fazla olduğu gerekçesi ile 23.02.2014-28.08.2013 arası 180 gün için ek tüketim tahakkuku hesabı yapmadığını, kaçak tutanağı “harici hat” çekmek ve tamamen sayaç harici elektrik kullanma tespiti üzerine tutulduğunu, davacının harici hatla elektrik kullanımının sabit olduğunu, sayaç harici elektrik kullanımı söz konusu olduğundan sayaç tüketimlerine bakarak karşılaştırma yapmanın doğru olmadığını, harici hatla kaçak elektrik kullanım yöntemi tespiti en zor olan kaçak kullanım yöntemlerinden biri olduğunu, bu nedenle de yönetmelik ve EPDK kurul kararlarında hem tespit hem de kaçak bedeli hesap yönünden ayrı metodolojiye tabi tutulduğunu, Yönetmelikte de bu nedenlerle kaçak bedelleri hesabında kullanım sürelerinin tespitinde farklı kurallar getirildiğini, tespiti güç olduğu için 180 gün kaçak, 180 gün kaçak ek tahakkuk yapılabileceğinin (Toplam 12 ay-360 gün) hükme bağlandığını davacının kaçak kullanımı daha eskiye dayanmakla birlikte, yönetmelikte hükme bağlandığı üzere 180 gün cezalı kaçak, 180 gün geriye dönük eksik tüketim-ek kaçak tahakkuku yapılabileceği için müvekkili şirketin bu doğrultuda 8.834,00-TL cezalı kaçak ve geriye dönük 180 gün için 6.017,00-TL ek tüketim tahakkukunun mevzuata uygun olduğunu, bilirkişinin 6.017,00-TL yönünden de gecikme zammı hesaplaması yapması gerektiğini, yapılan hesaplamanın eksik ve hatalı olduğunu ileri sürmüştür. Dava; icra takibi sonucu ödenen kaçak elektrik kullanım bedelinin haksız tahsil edildiği iddiasıyla istirdatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davalı tarafından yapılan kontrolde 21.08.2014 tarihli kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağına göre “kofra ile sayaç arasında harici hat çekilerek elektrik enerjisi kullandığı” tespit edildiği, dava konusu mahalde kurulu olan tesisattan davacının sayaç harici kaçak elektrik kullandığı, 08.12.2015 sıfır işaretle … marka yeni sayacın takıldığı, kullanılan kaçak elektrik bedelinin 8.834,00-TL ve takip tarihine kadar hesaplanan gecikme zammı+KDV ile birlikte 9.347,38-TL olduğu, taksitlendirme sonucu davacı tarafından toplam 18.940,96-TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre yapılan değerlendirmede; Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin 29/2 maddesi uyarınca kaçak başlangıcının doğru bulgu ve belgelerle ispatlanması halinde ek kaçak takahhakukkun yapılacağının düzenlendiği, somut olayda ise davalı alacaklının kaçak başlangıç tarihini doğru bulgu ve belgelerle ispatlayamadığı gözetildiğinde bu husustaki davalı istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. İhtirazi kayıtla ödeme yapılmadığı yönündeki istinaf itirazı bakımından ise; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2020/25 E – 2020/1964 K sayılı güncel içtihadında da açıklandığı üzere 6098 sayılı TBK’nın 39/son maddesine göre; aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz. Tahakkuk yapıldığı tarihteki mevzuat hükümlerine uymayan bir ödeme yapıldığı iddia edildiği taktirde, ödeme sırasında ihtirazi kayıt ileri sürmese dahi ödeyen; zamanaşımı süresi içinde bu bedelin istirdadını talep edilebilir. Buna göre; davacının dava konusu kaçak tahakkuk bedelinin ödemesini yaparken ihtirazi kayıt koymasına gerek yoktur.Davacının haksız olarak ödediğini iddia ettiği kaçak tahakkuk bedelinin iadesini, ihtirazı kayıt ileri sürmemiş olsa bile, zamanaşımı süresi içinde isteyebileceği göz önünde bulundurulduğunda davalı tarafın bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davacının istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; tutanakla harici hat çekilerek tüketim yapıldığı hususu ispatlandığı ve bilirkişi raporuyla harici hat öncesi ve sonrası tüketimlerin karşılaştırılmasında ortalama tüketimin farklılık arz ettiği gözetilerek sübuta yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.Ancak, davacı dava dilekçesinin 8. Bendinde “Tüm anlatılanlar ve dosya incelemesi sırasında ortaya çıkacak incelemeler neticesinde, davalı kurum tarafından müvekkil adına kesilen 3 gün için düzenlenen ve icra baskısı altında ödenen 18.940,96-TL nin faizi ile birlikte istirdatını talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur.” demek suretiyle faiz talebinde bulunduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar erilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu itibarla, davalının istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca reddine, davacının istinaf talebinin kabulüyle HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kabulüyle faiz türü ve başlangıç tarihi belirtilmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle 10.196,98 TL’nin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A- Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, B- Davacının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında; 1-Davanın kısmen kabulü ile, 10.196,98 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 2-Alınması gereken 696,56-TL’nin davacı tarafından peşin yatırılan 323,47-TL’den mahsubu ile eksik kalan 373,09-TL’nin davalıdan tahsil edildiğinden yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacıdan alınan 323,47 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 739,65-TL’den kabul-red oranına göre 398,23-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf eden davacıya isteği halinde iadesine, Davalıdan alınması gereken 696,56 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 174,14 TL harcın mahsubu ile bakiye 522,42 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu 62,40 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının bu aşamada yapmış olduğu yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/04/2021