Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1904 E. 2019/1737 K. 05.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/1904
KARAR NO : 2019/1737
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2018
NUMARASI : 2015/1215 E- 2018/1175K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 05/11/2019
Yukarıda tarafları v konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; abone olan davacıdan, davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen 05/2013 ile 10/2013 tüketim dönemlerine ait ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 28.500,00- TL’nin her bir ödeme tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ödemiş olduğu davaya konu bedellerin her bir faturada tek tek belli olması sebebiyle davanın, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava veya belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davacının huzurdaki davayı ikame etmekte hukuki yararı bulunmadığını, davasını görevsiz mahkemede açtığını, bu dava ile elde edilmek istenen menfaatin Danıştay’da dava açılması suretiyle elde edilecek olması nedeniyle görev itirazında bulunduklarını, müvekkili şirket davalı sıfatına sahip olmadığından davanın pasif husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, davacının iadesini talep ettiği davaya konu bedellerin, tahsil edilmesi gereken yasal ödeme tutarları olduğunu, kayıp kaçak bedelinin gerek elektrik piyasası mevzuatında gerekse EPDK tarafından onaylanan tarifelerinde yer alan ve tüm kullanıcılardan tahsil edilmesi gereken bir bedel olduğunu, davalı şirketin yurtiçinde kanun ile bu hususta düzenlenen yönetmelikler ve EPDK’nın karar ve tebliğleri doğrultusunda faaliyet göstermekte olduğunu beyanla, davanın öncelikle dava şartlarının yokluğu nedeniyle usulden reddine, esasa girilmesi halinde ise esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 Sayılı Yasanın getirdiği düzenleme sebebiyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Sözkonusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde özetle, dava konusu bedellerin Yargıtay içtihatlarına ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, mahkemenin ”konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına” kararıyla, uygunluk denetimi gereği gibi yapılmayarak eksik inceleme yapıldığını belirterek kararın kaldırılmasını, Anayasa Mahkemesinin kayıp kaçak bedelinin ancak bölgedeki hedef kayıp kaçak oranları ile sınırlı olarak tahsil edilebileceğine, bunları aşan kısmının tüketiciden istenemeyeceğine ilişkin 2016/150 E. Sayılı ve BAM 3. Hukuk Dairesinin kayıp kaçak oranlarını aşan davalı tahsilatlarının iadesine dair 2017/1482 E. Sayılı emsal kararları olduğunu, mükerrer olarak davacıdan tahsil edilen bedeller için yerindelik ve uygunluk denetimi yapılması gerektiğini belirterek, fazla alınan bu bedellerin davalıdan faizi, yargılama giderleri ve nisbi avukatlık ücreti ile birlikte tahsilini, mahkemelerin yargı yetkisinin EPDK kararlarına uygunlukla sınırlı olacağı düşünülse dahi, bu yönden bilirkişi incelemesi yaptırmadan ve delilleri toplamadan karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, dava açmakta haklı olmaları sebebiyle, hedef oranları aşmayan kısımlar açısından ise davanın konusuz kaldığına, bu bölüm açısından ise davacı lehine maktu vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, davanın kabulüne karar verilmesi yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.Dava, aboneden tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bir kısım bedellerinin haksız tahsil edildiği iddiası ile istirdadı talebine ilişkindir.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anayasa Mahkemesince anılan yasanın eldeki davalara da uygulanacağına ilişkin hükmü iptal edilmediğinden davalı tarafın bu bedelleri maliyet unsuru olarak talep edebileceği hususu kesinleşmiştir. Davacı tarafın, hedef oranların üzerinde tahsilat yapıldığı belirlenmişken, özenli inceleme yapılmadan bu kararın verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesi kararından sonra mahkemelerin yerindelik denetimi yapabilecekleri iddiasıyla işin esasının incelenmesi yönündeki istinaf itirazları bakımından; davacının dava dilekçesindeki talebinin dava konusu bedellerin haksız alındığı, hiç alınmaması gerektiği iddiasına dayalı olduğu dikkate alındığında, iddianın ileri sürülme şekli, mahkemenin taleple bağlılığı ilkesi ve yeni vakıa ileri sürülmesine davalının muvafakatı bulunmayışı uyarınca işin esasına girilerek inceleme yapılmasının davaya katkı sağlamayacağı ve taleple bağlılık kuralı gereği, talebin aşılamayacağı da dikkate alınarak, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/5200 E. – 2019/115 K. sayılı ilamı da göz önünde tutulduğunda, bu istinaf talebinin reddi gerekmiştir.Davacı tarafça emsal olarak gösterilen Dairemizin 2017/1482 E.2018/826 K.sayılı ilamında; davacının söz konusu abonelikleri nedeniyle hedef kayıp kaçak oranlarının davalı tarafça aşılarak fazla tahsilat yapıldığı, bu kısım yönünden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmamakla birlikte, hedef kayıp kaçak oranları aşılmadan yapılan tahsilatların istirdatına dair açılan dava hakkında da, eldeki davalara yönelik, yürürlüğe giren bu yasa nedeniyle davanın konusunun kalmadığına dair karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile ,ilk derece mahkeme kararı HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek yeniden esas hakkında “Davacının davasının kısmen kabulü ile bir kısım davacı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin konusu kalmadığından bu kısma ilişkin talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına ,sair istinaf taleplerinin ise reddine” dair verilen karar temyiz incelemesi sırasında,Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/7002 E. – 2019/6042 K sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesince; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, eş söyleyişle geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı, davacının davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, davacının yeni vakıa ileri sürmek suretiyle davasını değiştirmiş olduğu ve davalının bu duruma rıza göstermediği gözetilmeyerek yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne şekilde karar verilmesi nedeniyle kararın bozulmasına karar verilmiş, bozmaya uyularak bu kez Dairemizce davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkeme kararının düzeltilmesi ile yeniden esas hakkında; “Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı lehine maktu vekalet ücreti ve yargılama giderleri takdiri ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir.Bu nedenle davacının emsal olarak gösterdiği dairemizin kararının temyiz incelemesi sırasında bozulması sonrası bozmaya uyularak verilen karar çerçevesinde,bu kararın bu davada emsal olarak uygulanamayacağı açıklığa kavuşmuştur.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin benzer davalarda, eldeki davalara yönelik, yürürlüğe giren bu yasa nedeniyle davanın konusunun kalmadığına dair karar verilmesi gerektiği yolundaki emsal 2017/13140 E – 2017/16544 K sayılı ve 2017/13142 E – 2017/16545 K sayılı kararlarındaki gibi tespit hükmünde, dava devamında yürürlüğe giren yasa değişikliğiyle bu bedellerin alınabileceği açıkca düzenlenip bu hükmün eldeki davalarda uygulanabileceği belirtilmekle, davanın konusunun kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı tarafın yerinde görülmeyen istinaf talebinin HMK nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1maddesi uyarınca reddine,Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/11/2019