Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1694 E. 2021/923 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1694
KARAR NO: 2021/923
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2019
NUMARASI: 2014/1156 E – 2019/167 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde;davacı şirketin dağıtım ve pazarlamadaki araçlarının her yıl zorunlu trafik ve kasko poliçelerinin bir kısmının davalı … şirketi tarafından yapıldığını, ancak davalı şirket tarafından davacı şirkete ait olmayan ve davalı şirketin yetkilisi … adına düzenlenen kredi kartından Mail Order sistemi ile kart bilgileri girilerek tahsilat yapıldığını , davacı şirket kendi araçlarına sigorta yapıldığını umarak kredi kartı eksterelerini düzeni olarak ödediği ve şüpheye düşmediği, en son mart 2013 de kredi kartından 6-7 bin TL çekim işleminin olduğunu fark edince şüpheye düştüğü ve sigorta şirketinin arandığı, çekimlerin hangi araçlar için yapıldığının telefon aracılığı ile sorduğu, sigorta yapılan araçların ve poliçelerin davacı şirkete ait araçlar olmadığı, başka şahıs ve firmalara ait araçların sigorta bedelinin davacı şirketin kredi kartından tahsil edildiği bilgisinin alındığı, bunun üzerine geriye dönük olarak kredi kartı hesap ekstrelerinin incelendiği ve davacının dolandırıldığının anlaşılması üzerine kredi kartlarının kapatıldığını, sigorta şirketleri ve acenteleri hakkında davacı şirket tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına 2013/73100 soruşturma numarası ile dolandırıcılık suçundan şikayette bulunulduğu ve soruşturmanın devam ettiği, Mail Order sistemi ile kredi kartlarından çekilen tutarlar karşılığında tahsilat yapan sigorta şirketlerinin bunu belgelendirmeleri, faturalandırmaları ve kredi kartı sahibinin onayı ve imzası alması gerektiği, davalı şirket basiretli bir tacir gibi davranmadığı, sahte ve yanıltıcı belge ile kredi kartlarından haksız ve hukuka aykırı tahsilat yaptığı, kredi kartlarından yapılan işlemlere ilişkin kredi kartı post makbuzları ile ilgili sigorta şirketinden istendiğinde davalı … şirketinin sahte belge ile davacı şirketi dolandırdığı ve zarara uğrattığının ortaya çıktığını, davalı … şirketinden haksız ve hukuka aykırı olarak kredi kartlarından çekilen tutarların iadesinin talep edildiği ancak tutarların iade edilmemesi üzerine davalı hakkında İstanbul … İcra Müd. … sayılı sayılı dosyasından takip başlatıldığı, ödeme emrine davalının itirazı ile takibin durdurulduğu, … A.Ş tarafından kredi kartlarından yapılan tahsilatların … Bankasına ait … adına düzenlenen … ve … nolu kredi kartları ile, …’ın … adına düzenlenen … nolu kredi kartından olmak üzere toplamda 46.891,41 TL olduğunu belirterek borçlu tarafından haksız olan itirazının iptaline ve takibin devamına, %20 icra inkar tazminatı karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı şirketin sigortalısı olduğunu ve prim ödediğini,davaya konu iddiaarı kabul etmediklerini, davacının belirttiği tahsilatların davalı şirket kayıtlarında yapılan kontrolde … Bankası … nolu kredi kartından davacı adına düzenlenmiş poliçelere ilişkin olarak yapılan tahsilatlar … numaralı poliçe için 08/04/2010 tarihinde 226.04 TL, … numaralı poliçe için 03/05/2010 tarihinde 1.554,02 TL, … numaralı poliçe için 03/05/2010 tarihinde 1.554,02 TL, … numaralı poliçe için 03/05/2010 tarihinde 1.554,02 TL olan tahsilatlar haricinde … nolu ve … numaralı kredi kartlarından yapılan tahsilatların ise davalı şirket kayıtlarında yer almadığı, davacı tarafından dilekçe ekinde sunulan hesap ekstrelerinde tahsilatların “… Anonim Şirketi”adına değil “A. Sig.” adına yapıldığının görüldüğünü, söz konusu şirket ile davalı şirketin her hangi bir ilgisinin bulunmadığı, dilekçede ayrıca … Bankası … numaralı kredi kartından yapılan tahsilatlara yer verildiği, söz konusu tahsilatlara ilişkin hesap ekstrelerinde davalı şirketin ticari ünvanı görülüyor ise de söz konusu tahsilatların muhasebe kayıtlarında bulunmadığı,davalı şirket tarafından ancak anlaşmalı bankalara ait kredi kartlarından yapılan tahsilatlarda taksitlendirme imkanı bulduğu, davaya konu çekimlerin olduğu tarihlerde davalı şirket ile Halkbank arasında anlaşma bulunmadığından tahsilatların tek çekim olarak yapıldığı, bu nedenle davacının dilekçesinde sunduğu taksitli çekimlerin davalı şirket tarafından yapılmasının mümkün olmadığını, iddiaların kabul anlamanı gelmemekle birlikte aynı kredi kartına ait ekstrelerde bazı tahsilatların iade edildiğinin görüldüğü, iade edilen tutarların dava konusu yapılmasının da haksız olduğunu, davacı tarafından kredi kartlarındaki çekimlere itirazını ilgili bankalara yönlendirerek şirketlerden bilgi alınması olağan bir uygulama olmasına rağmen bu yola başvurmadan doğrudan icra takibi yaparak dava açtığını beyanla,davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Somut davada davacının kredi kartından haksız olarak başkalarının sigorta poliçesi ödemelerine dair çekilen tutarın davalıdan tahsiline dair yapılan takibe itirazın iptali talep edilmektedir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında; alacaklı davacı şirket tarafından borçlu davalı hakkında 46.891,41 TL asıl alacak 13.510,71 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 60.402,12 TL.nın tahsili için ilamsız takip yapıldığı,itiraz üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmıştır. Mahkeme, dava konusu Kredi Kartlarından yapılan Ödemelerin MAİL ORDER sistemi kullanılarak yapıldığının bizzat davacı tarafından beyan edildiği ,davacı beyanlarında kart sağlayıcısı bankalara yönelik her hangi bir itirazda da bulunulmadığından, yasa ve mevzuat gereği hesap ekstrelerindeki bakiyelerin kesinleştiği, kesinleşen hesap ektre borçlarının davacı tarafından ödendiği, davacı kredi kartlarına ait, kart numarası, kart geçerlilik tarihi ve kartın arka yüzündeki güvenlik kodu’nun bizzat davacı tarafından dava dışı … Ltd Şti Sahibi …’ye kendisi tarafından verildiği ve tüm işlemlerin de bu acentenin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği, davalı tarafından davacının kredi kartlarından yapılan prim tahsilatlarının dayanağı olan poliçe örneklerinin, tahsilat ve iade belge örneklerinin dosyaya sunulduğu, “yapılan tahsilatların Kredi Kartları Yasası vc Sigortacılık mevzuatına uygun olarak yapıldığı,” davacıya ait kredi kart bilgilerinin dava dışı acenteye, kendi bilgisi dahilinde verildiği vc ödeme işlemlerinin kart bilgilerine sahip acente tarafından yapıldığı, Sigorta Poliçelerinin de Yetkili acente tarafından düzenlendiği, davacı kredi kartlarından yapılan ve işbu davada dava konusu edilen tutarlara ilişkin olarak davacının öncelikle “itirazlarını kart sağlayıcı bankalara yöneltmesi gerektiği ve yapılacak itirazlar sonucu işlemi gerçekleştiren acentenin sorumluluğu çerçevesinde kartlardan yapılan tahsilatların İşyeri olan acente tarafından karta iadelerinin sağlanması gerekirken,” davacının bu yolda her hangi bir başvurusunun olmadığından kredi kartı hesap ckstrelerinin kesinleştiği davacı tarafından ödendiği, davalının, söz konusu kartlardan yaptığı tahsilatların, tahsilat ve iade belgelerinin yasa ve mevzuata uygun olarak poliçeler karşılığında yapıldığı, davalı tarafından davacı kredi kartlarından yapılan tahsilatlarda sigortacılık mevzuatı bakımından bir aykırılık bulunmaması”müşteriye teslim edilen kredi kartlan için oluşturulan şifrelerin 3. kişilerce elde edilmemesinden 1 .derede kart sahibinin sorumluluğu bulunduğu, davacının kredi kart bilgilerinin …’ye kendi istek ve arzusu ile verildiği” ve davacı tarafından öncelikle kredi kart sağlayıcısı bankalara karşı süresi içinde itirazda bulunması gerekirken bu itirazları öncelikle kart sağlayıcısı bankalara yöneltmediği gerekçesiyle; “Davacının davasının reddine, kötüniyet şartları tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde;müşteriye teslim edilen kredi kartları için oluşturulan şifrelerin 3. kişilerce elde edilmesinde 1. derecede kart sahibinin sorumluluğunda olması durumunun dava ile bağlantısı olmadığını, davacı şirketin araçlarına yapılan Zorunlu Trafik Sigortası ve Kasko Sigortalarının davacı şirketin yetkilisi …’a ait kredi kartından MAİL ORDER sistemi ile yapıldığını, Mail order işleminin ödeme yapacak kartın fiziken pos cihazının yanında olmadan, kart bilgilerinin (kart no, son kullanım tarihi ve CVV ) pos cihazı üzerine tuşlanması yoluyla yapılan işlem olduğunu,davacı şirketce verilen kart bilgilerinin davacı şirketin araçların poliçelerinin tahsilatının yapılması için sigorta şirketine verildiğini,ancak ancak sigorta şirketinin davacı şirkete ait olmayan araçların poliçelerinin tahsilatlarını da bilgileri verilen kartlardan yaptığını, somut olayda kart bilgilerinin 3. kişilerin eline geçmesi gibi bir durumunu olmadığını, davalı … şirketinin basiretli bir tacir gibi davranmadığı, Mail order sistemiyle davacı şirkete ait kredi kartından çekilen tahsilatların belgelendirme ve faturalandırılmasını yapmadığı,kart sahibinin onay ve imzasını almadığını,bu sebeple davalı … şirketinin üzerine düşen yükümlülüklerin hiç birini yerine getirmediği ve sigortacılık mevzuatına aykırı hareket ettiğini,davacının geriye dönük inceleme yaptığında 2013 Mart ayında 6-7 Bin TL çekim işlemini görüp şüpheye düştüğü, sigorta şirketini aradığında tahsilatların bazılarının kendi araçlarına ait olmadığı bilgisini aldığını, sonra tüm hesap özetlerini inceleyince üzerine düşen sorumluluk gereği hemen kartlarını iptal ettirdiğinden, önceden yapılmış tüm bu tahsilat işlemleri için bankaya itirazda bulunmasının bir anlamı olmayacağını, İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/48 Es. 2018/571 K. Yapılan yargılamada ile sanıklardan … için mahkumiyet, sanıklardan …için beraat kararı verildiği ve kararın istinaf aşamasında bulunduğunu,yine davacı tarafından başka sigorta şirketlerine yine aynı taleple açılmış bulunan İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/482 E. 2019/28 K. ile İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1189 E. 2017/1063 K. sayılı ilamlarında davacının lehine karar verildiğini ve bu kararların örneklerini sunuklarını beyanla,davanın kabulüne karar verilmesi yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacının başka sigorta şirketi hakkında yanı şekilde başkalarına ait sigorta poliçe bedellerinin davacı kredi kartından çekilmesi nedeniyle açtığı davalardan daha önce bozma geçirdiği için kararın temyiz incelmesinin Yargıtay’da yapıldığı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/482 E. 2019/28 K. Kararına ilişkin Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2019/2105 E.2020/4870 K.sayılı ilamında “Davacı, izin ve bilgisi olmadan üçüncü kişilere ait araçların sigortalanmasına ilişkin poliçe bedellerinin de mail order sistemi ile şirketi ait kredi kartı bilgileri girilerek haksız yere tahsilat yapıldığını, haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk nedeniyle sigorta şirket acentesi tarafından gerçekleştirilen haksız fiilden dolayı davalının sorumlu olduğunu belirtmiştir.Davacının kredi kartlarından üçüncü kişilere ait araçların sigorta poliçe bedellerinin haksız olarak ödendiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık üçüncü kişi acentenin işlemiş olduğu haksız fiilden dolayı davalının hukuken sorumlu olup olmadığı hususundadır.Haksız fiili sorumluluğu unsurları şunlardır;1)Eylem2)Hukuka aykırılık3)Zarar4)İlliyet bağı5)Kusur-Olayımızda tartışılması gereken meydana gelen zarar ile davalı arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususudur. Davalının acentesi olan dava dışı şirketin haksız fiilinden sorumlu olabilmesi için, haksız fiilin davalının düzenlemiş olduğu sigorta poliçeleriyle ilgili işlemlerden kaynaklanması gerekir. Oysa sigorta poliçeleri gerçek olup, haksız fiili işleyen dava dışı üçüncü kişi olması ve zararın o kişinin eyleminden kaynaklanması nedeniyle meydana gelen zararla davalı arasında uygun illiyet bağı bulunmamaktadır. -Davalı acente tarafından üçüncü kişilere ait araçlara ilişkin olarak düzenlenen sigorta poliçe bilgilerine göre sigorta primleri kredi kartından tahsil etmiştir. Kredi kartının mutlaka sigortalı kişiye ait olması gerekmez, üçüncü kişilere ait kredi kartlarından da sigorta poliçe bedelleri ödenebilir. Kaldı ki davacının bildirdiği kredi kartı da yine üçüncü kişiye aittir. Davalının bu konuda araştırma yapması beklenemez. Bu nedenle davalının meydana gelen zarardan dolayı herhangi bir kusuru bulunmamakta olup, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin yasal koşullar oluşmadığından üçüncü kişinin haksız fiilinden dolayı davalı sorumlu tutulamaz.-Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan borç ilişkileri nedeniyle sorumluluk haline gelince;Sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için öncelikle davalının mal varlığında bir artış meydana gelmelidir. Bu artış mal varlığının aktifinin artması şeklinde olabileceği gibi pasifinin azalması şeklinde de olabilir.Somut olayımızda davalı … şirketi üçüncü kişilere ait sigorta poliçeleri düzenlemiş ve kredi kartından bu poliçelere ait sigorta prim bedellerini tahsil etmiştir. Yani davalı şirket gerçek anlamda sigorta poliçeleri düzenlemiş olup tahsil etmesi gereken alacağını almıştır. Bu nedenle mal varlığında herhangi bir artış meydana gelmemiş, sebepsiz olarak zenginleşmemiştir. Sebepsiz zenginleşme sorumluluğunun yasal unsurları oluşmadığından davalı sebepsiz zenginleşme hükümlerinden dolayıda sorumlu tutulamaz.Sonuç olarak, yukarıda sayılan TBK’nunda düzenlenen sorumluluk hallerinden hiç birisi somut olayda davalı aleyhine gerçekleşmediğinden, davalı meydana gelen zarardan dolayı hukuken sorumlu tutulamayacağından mahkemece yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenle davalının temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına bozulmasına,09.11.2020 tarihinde oyçokluğuyla” karar verildiği anlaşılmakla, aynı konuya ilişkin farklı sigorta şirkete şirketine dair açılan bu davadaki Yargıtay kararı emsal kabul edilmelidir. Buna göre davaya ilişkin olayda , davalı … şirketi üçüncü kişilere ait sigorta poliçeleri düzenleyerek kredi kartından bu poliçelere ait sigorta prim bedellerini tahsil ederek,gerçek sigorta poliçeleri karşılığında alacağını tahsil ettiğinden,davalının mal varlığında herhangi bir artış meydana gelmediğinden,davalının sebepsiz olarak zenginleştiği kabul edilemez.Somut olayda sebepsiz zenginleşme sorumluluğunun şartları bulunmadığından ,davalının zenginleşme hükümlerinden sorumlu olmadığı açıktır. Davacı davasını ispatlayamamıştır.Bu nedenle mahkemenin kararı sonuç olarak usul ve hukuka uygundur.Karar gerekçesinin ,kararın bir bölümünde de tartışıldığı gibi sebepsiz zenginleşme koşullarının oluşmadığı şeklinde genel anlamda değerlendirilmesi gerekir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye14,90 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi. 25/03/2021
KARŞI OY Dava; davacının, izin ve bilgisi olmadan üçüncü kişilere ait araçların sigortalanmasına ilişkin poliçe bedellerinin de mail order sistemi ile şirkete ait kredi kartı bilgileri girilerek haksız yere tahsilat yapıldığı, haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk nedeniyle sigorta şirket acentesi tarafından gerçekleştirilen haksız fiilden dolayı davalının sorumlu olduğu iddiasıyla yersiz ödenen bedelin iadesi talepli başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. TBK’nun 66.maddesinde adam çalıştıranın sorumluluğuna ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Maddede “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” yasal ifadesi bulunmaktadır. Bu çerçevede adam çalıştıran; görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin göreceği iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği, özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır. (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Prof. Fikret Eren, Cilt: 2-4 bası, sh.160). (HGK. 15.06.1994 gün ve 11-178 K.). Adam çalıştıranın bu en basit tedbirlere başvurmaması objektif özen görevini açıkça kötüye kullandığını kanıtlayan deliller olarak kabul edilmektedir. Adam çalıştıranın sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi gerekecektir. Bilindiği üzere adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa ile adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadir. Bu halde yukarıda sözü edilen objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmektedir. Yine,Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmünde de; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakimi, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; yapılan UYAP sorgulamasında İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/09/2018 2017/48 E – 2018/571 K sayılı kararıyla ” Sanık …’nin üzerine atılı başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunu işlediğine, diğer sanığın eylemlerinden haberdar olduğuna veya eylemlerine iştirak ettiğine dair her türlü şüpheden uzak, mahkumiyete yeterli, inandırıcı delil elde edilemediğinden, sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nun 223/2 e maddesi gereği beraatine, Sanık … (…)’ın üzerine atılıp ıspatlanan başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu nedeniyle eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 245/1 maddesi gereği, cezalandırılmasına; Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi nedeniyle verilen cezanın TCK’nun 43/1 maddesi uyarınca taktiren 1/2 oranında artırılması” suretiyle cezalandırılmasına karar verildiği, kararın istinaf incelemesi sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 17. Ceza Dairesinin 11.10.2019 tarih ve 2018/4629 Esas- 2019/2516 Karar sayılı ilamıyla eksik inceleme nedeniyle bozulmasına karar verildiği görülmektedir. Ceza davasında tespit edilen ve davalının acentesi nedeniyle adam çalıştıranı olduğu dava dışı çalışanın başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu maddi olgu olup,hukuk hakiminin ceza dosyasındaki bu tespitlerle bağlı olduğu açıktır. Bu durumda ise,eldeki davada davalı adam çalıştıran illiyet bağının kesildiği kabul edilemeyeceğinden işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken,ilk derece mahkemesinin “müşteriye teslim edilen kredi kartlan için oluşturulan şifrelerin 3. kişilerce elde edilmemesinden 1 derecede kart sahibinin sorumluluğu bulunduğu, davacının kredi kart bilgilerinin …’ye kendi istek ve arzusu ile verildiği,” ve davacı tarafından öncelikle Kredi Kart sağlayıcısı bankalara karşı süresi içinde itirazda bulunması gerekirken bu itirazları öncelikle kart sağlayıcısı bankalara yöneltmemesi” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Davacı, izin ve bilgisi olmadan üçüncü kişilere ait araçların sigortalanmasına ilişkin poliçe bedellerinin de mail order sistemi ile şirkete ait kredi kartı bilgileri girilerek haksız yere tahsilat yapıldığını, haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk nedeniyle sigorta şirket acentesi tarafından gerçekleştirilen haksız fiilden dolayı davalının sorumlu olduğunu belirtmiştir. Davacının kredi kartlarından üçüncü kişilere ait araçların sigorta poliçe bedellerinin haksız olarak ödendiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık üçüncü kişi acentenin işlemiş olduğu haksız fiilden dolayı davalının adam çalıştıran olarak hukuken sorumlu olup olmadığı hususundadır. Şu halde, davacının zarara uğramasına neden eylemin davalı şirketin acentesi tarafından gerçekleştirildiği dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile sabittir. Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; haksız fiilin davalının acentesi tarafından gerçekleştirildiği gözetildiğinde davalı … bayisini seçerken özenle davranmak yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüğü kapsamında bayisini iyi seçmemek ve onu yeterince eğitip denetlememekle davacının zarara uğramasından da sorumludur. Bu nedenle davalının sorumlu tutulması gerekirken hakkındaki davanın yersiz gerekçe ile reddi doğru değildir. Bu itibarla, davacının haksız fiile konu zararının tespitiyle davalıdan tahsiline karar verilmesi için davacının istinaf talebinin kabulüyle HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılması gerektiği düşüncesinde olmam nedeniyle, sayın çoğunluğun sebepsiz zenginleşme hükümlerine ilişkin gerekçe ve görüşüne katılmamaktayım.25/03/2021